AK Parti ‘Kürt sorununu’ çözer iddiasında olanlar, engelin PKK olduğunu öne sürüyor. ‘Terörün sürdüğü’ şartlarda ‘Kürt hakkı’ teslim edilirse, PKK istifade eder, daha hakim bir konuma gelir. Öte yandan, Kürt hakkının teslim edilmemesini PKK kendi ‘varlık sebebi’ olarak kullanıyor; böylelikle kendisini Kürt halkıyla ‘aynileştiren’ ve ‘temsil imkanı’ kazanan bir duruma geliyor. ‘Alan memnun, veren memnun’ bir durum var, ama onların savaşı hayat hakkı da dahil, bütün hakları ezme işi görüyor.
Sahiden, ‘Kürt hakları’ teslim edilirse PKK daha hakim bir güç mü olur, yoksa, bu durumda PKK sorunu ‘devlet ile sorun olmaktan çıkıp, onunla Kürtler arası bir soruna mı dönüşür? ‘Hendek meselesinde’ Kürtlerle PKK arasında meydana gelen ‘çıkarların farklılığı’ idrak süreci, milletin PKK ile arasına mesafe koyabilme basiretine işaret etti.
Hakları PKK’ye ipotek etmek, Kürtlerle PKK’yi aynı görmeye hizmet eden bir durum olarak da PKK’nin Kürtler içinde hegemonik güce dönüşmesinin sebeplerinden biridir. Ayrıca, PKK’nin mega güce dönüşmesi Kürt demokratik siyaset arayış ve imkanlarının da onun tekeli ve etki alanlarına hapsedilmesine yol açtı. Kürt siyasetinde ‘Tekelleşme’ yaratılırken farklı çıkışlar, normalleşme, demokratikleşme arayışları ve normal temsil imkanları bastırıldı.
‘PKK’nin kökten temizlenmesi’ siyaseti hakları öncelediği için Kürtleri mağdur duruma düşüren bir siyaset olarak da ayrıca PKK’nin gelişmesi ve onun ‘kendini haklılaştırması’ için güçlü bir rol oynamaya devam etti.
Hakların teslimi sorunu siyasal temsilin taklidi değil, sahi normal ve rasyonel bir hal alma süreci için de temel kurucu bir sorundur. Haklar teslim edildiği taktirde Kürtlerin, ‘tam hegemonya’ arayışındaki PKK’ye ‘imtiyaz tanıyacakları’ iddiası doğru bir iddia değildir.
AK Parti’nin Kürtlere yönelik yapmış olduğu bazı ‘teslimlerin’ siyasal ve sosyolojik sonuçlarına bakarsak, Kürtlerin AK Partiye desteği ile yapmış olduğu bu ‘teslimler’ arasında doğru orantılı bir ilişki görürüz. AK Partinin Kürtler içinde devam een %40’lardaki oy oranı da, bugün hala bu bazı teslimlerle alaklıdır. (TRT-Kurdi, ‘Seçmeli dersler’, ‘Kurdolojik bölüm’, Güney Kurdistan’la ‘iyi ilişkiler’ gibi.) Aynı şekilde, bu süreçte PKK’nin güçlenmesi de, o ölçüde hakların teslim edilmemesi ve Kürtlerin mağdur duruma düşürülmesine dayanıyor.
Hükümet Kürtçeyi eğitim ve idari dil olarak kabul etsin, Kürt şehirlerinde kendini yönetme haklarını genişletsin, Kürt kimliğini kamusal alanda ötekileştiren mevzuat ve uygulamalar kaldırılsın, Kürt kimliği ve kültürü anayasal ve yasal garanti altına alınsın, o zaman, PKK devletin sorunu olmaktan çıkmaya, Kürt milletinin akl-ı selim ve ferasetinin bir sorununa dönüşecektir.
Kürt sorunun çözümünde, PKK varoldukça, Kürt hakları teslim edilmez, yoksa PKK bundan imtiyaz kaparak daha büyük bir belaya dönüşür tezi sosyolojik realiteden çok, Kürtlere karşı kurgulanmış tarihsel stratejik ve ideolojik bazı hesaplara dayanıyor.
PKK öncesinde, Kürt siyasi ve entellektüel hareketi büyük bir toplumsal etkiye sahipti. ‘Tek bir kurşun sıkmadan’ güçlü bir Kürt hak arama temsil durumu yaratmıştı. Devlet 1978’de Yüksekova’da bir tatbikat başlattı. Orada askerlerin bir kısmı ‘Kürtler’ kılığına girmişlerdi. Onlar ‘kötüler’ rolundeydi. O tatbikattaki konsept 40 yıldır devam eden bir stratejiye dönüştü. Savaş, terör, ‘kötü temsil’ hakkın teslimine karşı bir gerekçe haline getirildi. ‘Kötüler’ hakkı hak etmez. Bu ‘kötü temsile’ hak teslim edersen ‘felaket’ olur.
Aynı şey Cumhuriyet kurulurken de yapılmıştı. Kürtler içinde temsil şekillerinden ‘kötü’ olanın kurgulanması her zaman devletin hakkı teslim etmemesi için sistematik bir stratejik çaba, bir ‘hikmet-i siyasa’ olarak uygulandı.
Hakkın temsili ile teslimi arasında organik bir bağın olduğu çok açıktır. ‘Anormal’ temsil hakkın teslimi önünde engel, normal temsil hakkın kabulü için doğal ve meşru bir durum arzeder. Hakkı güvendiğiniz temsile teslim edersiniz. Temsili ‘anormalleştirme’ hegemonik gücün hak teslim etmemesi için kullandığı etkin bir stratejidir.
AK Parti’nin ‘Kürt Sorunu’ çözümünde samimi olduğunu düşünenler; Kürtleri ‘kötü’ temsille özdeşleştirme siyasetinden de vazgeçtiklerinin bir işareti olarak; Kürt haklarını PKK’ye ipotek etmeden teslim etmelidirler. Bu hak PKK’nin değil, Kürt milletinin hakkıdır. PKK, Devlet’in o hakkı gaspettiği, biz sizin için o hakkı zorla alacağız sözü üzerinden bu duruma geldi. ‘PKK’nin belini kırma’ mümkün değildir, çünkü o Kürtlerin hakkı denen dünyanın en büyük bir adalet davası gibi bir davaya yaslandı. ‘Temsil’ temsil edilenin gerçek varlığa ‘vekalet’ ederken, onun sahi iradesinin yerine kendisini dayatarak, sahi hak ve taleplerinin sahipliğini ‘taklit’ ederek onun yerine geçebilir. Kürtler bütün ‘anormalliklere’ rağmen, PKK’yi destekliyorsa, bu teslim edilmeyen Kürt hakları sorununun ne büyük bir sorun olduğuna işarettir.
‘Terör bitemeden Kürt sorunu çözülmez’ derseniz; Kürt sorununun çözülmesinden yana olmayan herkes ‘terörürün bitmemesi’ için elinden gelen herşeyi yapar.
Hakların teslimi, onun kötüye kullanılmasına yol açar mı durumunu anlamak için, bir ‘pilot bölge’ seçilerek bu uygulamanın tecrübesi yoklanabilir. Samimiyet buna cüret etmeyi farz kılar.
BAS Gazetesi