Şaban Aslan
Birinci Dünya Savaşı’nın tek nedeni siyah mayi pis kokulu petroldü.
İngilizler cephede istedikleri hedefe ulaşınca savaşı bırakarak, barış masasına oturdular. Lozan’da İngilizler, Fransızlar ve Mustafa Kemal heyetleri arasında pazarlıklar yapılırken, Osmanlı Devleti’nin enkazı üzerine konan ve Lozan antlaşmasıyla devlet kurma hakkını kazanan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’in Kürdistan’ın parçalanmasında büyük rol oynadı. İngilizlerin, Fransızların ve Mustafa Kemal’in düşünceleri farklı olmakla beraber, Kürdistan’ın parçalanmasında anlaştılar. Bilhassa İngilizlerin tek amacı petrol sahalarını zapt etmekti ve başardılar. Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altındaki, petrol sahaları olan Arap çöllerini, savaş meydanında ellerine geçirdikten sonra; önce Osmanlı devleti ile Sevr Antlaşmasını imzaladılar. Daha sonra da, Lozan’da Mustafa Kemal’le anlaşarak, Kürdistan’ı parçaladılar.
Tarih boyunca, Mezopotamya, farklı kavimlere ev sahipliği yaparak medeniyetler ülkesi olmuş. Yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle, verimli toprakları halen kaç yüz milyon insanları bir ana gibi kucağında besliyor. Teknolojisi gelişmiş olan dünya devletleri devamlı Mezopotamya’nın bereketli toprakları ve zengin maden yataklarını dikkate alarak hareket etmişler ve halen aynı dikkatle hareket ediyorlar. Bu coğrafyanın tam merkezinde yer alan bölgenin adı Kürdistan’dır.
Kürdistan coğrafyasındaki ikilimin, yaşamın, güzelliklerin, diğer zenginlik kaynakları üzerinde durmuyorum. Siyah mayi pis kokulu petrolün, Kürtler üzerinde oynadığı rolü ile ilgili bildiklerimi yazıyorum. Petrol nasıl ve kimler tarafından keşif edildi. Dünya piyasasına nasıl ve niçin sürüldüğü, kaç milyon insanın ölümüne sebep olduğu ve kaç milyon kadının dul kaldığını, katbekat fazlasıyla yetim kalan çocuklarını nasıl sefalet içinde büyüdüklerini yazmıyorum. Kürdistan coğrafyasında bulunan kara Petrolün, Kürdistan’ı ve Kürtleri nasıl parçaladığını yazıyorum.
Ortadoğu ve Kürdistan, dünyada en zengin petrol rezervlerine sahip olan bir ülkedir. Doğu Kürdistan’da Kermanşah bölgesi, Kuzey Kürdistan’da Diyarbakır, Batman ve Adıyaman; Güney Batı Kürdistan’da Cizre bölgelerindeki petrol sahaları üzerinde durmuyorum. Yalnız Güney Kürdistan’da bulunan petrol sahalarıyla ilgili bildiklerimi yazıyorum.
Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamit boşuna Musul vilayetini kendi üzerine tapu etmedi. Petrol için üzerine tapu etti.
Yapılan hesaplara göre, Güney Kürdistan topraklarında halen el değmemiş petrol sahaları var. İngilizler 1916 yılında, yani bundan tam yüz yıla aşkın Musul ve Kerkük’ü savaş cephesinde Osmanlıdan aldılar. Hayli zamandır, Güney Kürdistan’daki petrol, İngiltere, ABD ve Araplar tarafından talan ediliyor. Dün petroldü, bugün petrol, doğalgaz ve su olayı var.
Irak’ın güneyindeki Rumeyla bölgesinde büyük petrol sahaları keşfedilmeden önce, Irak’ın bütün petrol ihtiyacı, Güney Kürdistan bölgesinden karşılanıyordu. Kürt petrolüyle, Irak dünyanın üçüncü petrol zenginidir. Kürtlerin yaşadıkları bölgede rutin olarak yeni petrol sahaları keşif edilerek kullanmaya başlandı. Bunların çoğu Çiya’yı Surkh, Hanekin ve Cembur petrol sahalarıdır.
Güney Kürdistan’daki, Muşhorab, Ain Zalah, Butmah ve Sasan’daki mevcut petrol yatakları da günümüzde, Irak petrol boru hatlarıyla birleştirilmiş. Yıllarca önce, Irak hükümeti ülke içinde ve ülke dışında komşu olan devletlerle anlaşarak petrol boru hattını inşa ederek, Suudi Arabistan’da bulunan Yanbu’daki Kızıldeniz çıkışı, Irak’ta olan Mina El-Bakır ve Kor el Amyaa’daki Basra Körfezi çıkışlarıdır. Suriye’deki Tartus ile Türkiye’deki Yumurtalık boru hattının Akdeniz çıkışıdır.
20 Mart 2003’te ABD öncülüğündeki Birleşmiş Milletler askerleri, hiç acımadan balyoz gibi canavar ruhlu Saddam Hüseyin ve Baas rejimine büyük bir darbe vurarak ortadan kaldırdı. Baas rejiminin yıkılmasından sonra bölgeye gelen petrol şirketleri son model teknolojiyi kullanarak daha kaliteli petrol çıkarmaya başladılar.
Musul’un kuzeyindeki bulunan petrol yataklarının devamı olan jeolojik oluşumlar, Suriye’de bulunan Cezire bölgesine kadar devam etmektedir. Alian, Rumalan, Suadia ve Kara Çuk’ta bulunan mevcut petrol yatakları daha güneyde bulunan Sacar bölgesindeki Cübeyba ve Cibisa petrol sahalarıyla beraber yakın tarihte kullanıma açılmıştır. Suriye’de en önemli petrol yatakları bu bölgelerdedir. Suriye’nin petrol ihtiyacını karşılayan, Cizre bölgesidir. Yani Kürt bölgesidir. İran’daki zengin petrol yataklarından bir tanesi, Doğu Kürdistan’ın Kermenşah’taki petrol sahasıdır.
Kuzey Kürdistan’daki petrol yatakları; Diyarbakır, Batman ve Adıyaman’dadır. 1970’lere kadar Batman’da petrol rafineri vardı. Asker nöbet değiştirir gibi, siyasi partiler iktidar değiştirerek, Kürtleri açlıkla terbiye etmek için petrolümüzü borularla Akdeniz bölgesine taşıdılar.
Güney Kürdistan’da bulunan petrol rezervleri çok ve kolay ulaşım avantajı dünyadaki dev petrol şirketlerin dikkatini çekiyor. Belli bir süre Kürt yönetimiyle, merkezi Bağdat hükümeti arasındaki çelişkiler yüzünden, Batılı dev petrol şirketleri tereddütte kaldılar.
Genel Enerji’nin 2002’de, Güney Kürdistan’a girmesi ile dünyadaki büyük petrol şirketlerin dikkatini Kürt bölgesine çevirdi. Exxon’un Mobil şirketi altı arama bölgesi için, Kürt yönetimiyle sözleşme imzaladı. Temmuz 2007’de ABD’nin ikinci büyük petrol şirketi Chevron sıraya girdi. Chevron’u takip eden Fransa’nın Total şirketi, Temmuz 2007’nin son günlerinde bir satın alma işini gerçekleştirdi.
Görülüyor ki, Temmuz 2007’ye gelindiğinde dünyanın en büyük on petrol şirketinden beş tanesi Hewler’de çalışmaya başladılar. Güney Kürdistan Doğal Kaynaklar Bakanı Ashti Hawrami 2014 yılına kadar günde bir milyar, beş yıl sonra da 5 milyar varile çıkacak üretimin mümkün olduğunu söylüyordu.
Kara Mehmet’in yönetimindeki Genel Enerji şirketi adına 2001 yılında, İstanbul Taksim’deki beş yıldızlı otelde Celal Talabani ile sabah kahvealtısında petrol bağlantısını kuran kişi kendisine düşen görevi yapmış oldu.
İkinci Körfez Savaşı başlamadan önce 2002’de Genel Enerji şirketi, Güney Kürdistan’da petrol aramaya başladı. İkinci Körfez Savaşından sonra, Genel Enerji’yi takip eden Norveçli DNO ve peşinden gelen diğer petrol şirketleri. 2007 yılına gelindiğinde, Kürt bölgesinde kırk civarında yabancı şirketler, petrol çalışmalarına hız verdiler.
Güney Kürdistan hükümeti ile Türk şirketleri arasında petrol dahil ticari ve ekonomi ilişkilerini geliştirerek güçlendiren bir senaryo olabilir mi? Bunun güvencesi nedir? Bu güveni kimler niçin ve nasıl sağladılar? Çünkü ticari ilişkilerde herkes kendi çıkar ilişkilerin hesabını en ince noktasına kadar yapıyor.
Güney Kürdistan’daki Petrol, satranç oyununa giren Chevron ve Total de var. Chevron sıraya girerek, Sarta ile Rovi sahalarındaki blokların %80’ini Hintli Reliance şirketinden satın aldı. Kısa bir süre sonra Fransız Total, Hari ve Safen hisselerin %80’ini Marathon Oil’ şirketinden satın alarak, Kanadalı Western Zagros şirketinin işlettiği Gamian blokuna giren Rus Gazporm şirketi de çalışmalarına başladı.
Amerika’nın iki büyük petrol şirketi, Irak merkezi hükümet bölgesinde olan Basra’yı bırakarak, günlük ham petrol üretimi 200 bin varil olan Kürt bölgesine geldiler.
Birleşmiş Milletler, Güney Kürdistan Federe Devletini tanıdığı halde, Türk hükümeti, halen Federe Kürt Devletini tanımadığı için TPAO, Güney Kürdistan’a giremedi.
Mart 2010 yılında, Türkiye hükümeti Hewler’de Baş Konsolosluk açtıktan sonra ticari ilişkiler daha iyi gelişmeye başladı.
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, Türk hükümetleri Türkiye içinde ve Türkiye’nin sınırları dışında kalan, Kürtlere karşı yanlış bir politika izlemeye başlamıştı. Bu politikanın adı resmi ideolojidir. Yani Kemalizm’dir. Dünya’da bilim ve teknik ilerledikçe, Türkiye’nin içinde olsun, Türkiye’nin dışına olsun bütün resmi ideolojiler yıpranarak yıkılır. Gelişen teknoloji hiçbir şahsı ve hiçbir ideolojiyi dinlemiyor ve tanımıyor.