KÜRT POSTUNA BÜRÜNEN KURTLARIN HİKÂYESİ DEVAM EDİYOR!

Hüseyin Akıncı

Kürt halkını kendi özünden uzaklaştırma projeleri hep uygulana gelmiş günümüze kadar. Kürtleri birbirinden ayrıştırıp güçsüzleştirme adına ne gibi ayrıştırıcı yol ve yöntem varsa uygulandı hep. Gerçi hiçbir proje maskelenmiş Kürt versiyonu taşeronların sahaya sürülmesi kadar başarılı olmadı. Örneğin Marksist kılıflandırmalarla Kemalizm’i sinsice yücelten Kürt versiyonu Kürtler gibi. Ya da Din-Ümmet eksenleriyle Kürt halkını halk olmasından kaynaklanan haktan uzaklaştırıldığı gibi.

Açık ve net söylemek gerekirse, özene bezene eğitip Kurt postuna büründüren Kürtlerin dramatik bir hikâyesi var!Söylemesi çok acıda olsa, Kürtler hariç başka hiçbir toplum kendi geleceğine bu kadar düşmanlaşmayı başaramamıştır! Her ne kadar parçalanmışlık ve buna benzer gerekçelerle, bu düşmanlaşmanın üzeri örtülüyorsa da. İnanıyorum ki, birçok Kürt aydınının kafasında, Kürtlerin genetik yapısında bir ayarsızlık mı var sorusu dolaşıyor. Kuveyt işgaliyle başlayan günden bugüne, altın değerindeki fırsatlar serisi Kürtlerin mecrasından hiç eksik olmadı. Ama Kürt halkının kapısını çalan her fırsatın karşısına, elinde çomakla dolaşan Kürtler çıkmıştır.

Dünyanın en ücra köşesinde bile, her devletin bir devlet politikası, ya da halkın millî bir duruşu vardır. Güney Kürdistan’da elde edilen kazanımın bir kısım Kürtler eliyle nasıl çarçur edilmeye başladığının örnekleri çoktur. Sadece Kerkük örneğinden hareket edildiğinde bile, Kürtlerin ne ölçüde kendisiyle düşmanlaştığını görmek mümkün.

Dolayısıyla kendi geleceğine bu kadar düşman ve kendi değerlerine bu kadar yabancı başka bir halk yok. Kerkük’ün canlı yayın eşliğinde İran artıklarına teslim edilme töreni bile! Kürtlerin kendi geleceklerine ne kadar uzak durduklarının en bariz hikâyesidir. Bırakalım Kürtleri kendi geleceğine taşıyacak oturaklı bir Kürt siyaseti, sıradan yaşanmışlıklarla elde edilen kazanımları koruyacak bir siyaset görülmüyor maalesef! Birbirlerine karşı alan hakimiyetin kısır çekişmeleriyle, Şengal bölgesini nasıl bir muammaya itildiğini bilmeyen yok.

 Peki Kürt siyasetinin önünde varması gereken olağan büyüklükte bir hedefi yok mu? Hedef yokluğunu Kürt siyasetinin geneli anlamında söylemek ebetteki haksızlık olur. Ama ne yazık ki, çok önemli bir oranla Kürt halkının geleceği üzerine oynayan bir kısım Kürt siyaseti de düşman dedikleri unsurlarla olan mücadelelerinden daha çok“Kürt rakibimle nasıl savaşıp alt ederim” hedefi daha ön planda!

Sadece bir iki adımla geride bırakılan sen ben kavgasının örnekleri pas geçsek dahi, bir iki haftayla Kürdün Kürde karşı sergiledikleri ben sen hamleleri bile, Mili hakkaniyetlerle midesiyle barışık aklı başında her Kürt insanını bir adım daha umutsuzluğa itmiştir. Daha birkaç gün öncesine kadar, Kürt’ü Kürt’e kırdırma hezeyanları, Zine Warte’de horlanmışken, Hewlêr merkezi idareden Süleymaniye’nin kopuşunu imzaya açılması tesadüf olmadığını herkes biliyor.  Biliniyor bilinmesine ama ne yazık ki“benim paşam senin paşan” körlüğünün hacim gücü daha ağır çıkıyor!

Dolayısıyla Kürtlerin siyasi mecrasının neresinden bakılırsa bakılsın, iyi niyetli her girişime karşıt. Oranın buranın iki ucu kirli çorakçıların bir başka hamleyle boşa çıkartma girişimi başlatılır. Örneğin bir kısım Kürtler, evrensel bildirgenin hak tanıdığı halkların kaderlerini tayin hakkını kullanmak mı istedi, hemen anında Kürte rakip bir başka Kürt, “hayır olmaz biz zaten ulus devlet projesine karşıyız” der.

Kobani de hortlanan Kürtlerin milli duygusu, Kürtlerin yüreğini mi  ısıttı,Bu ısıtmanın yaratacağı irade tüm Ortadoğu’yu etkileyecek gelişmelere mi  sahne olur olacak,değişik boyutlarıyla boşa çıkarma hamlelerin devreye gireceği aşağı yukarı tahmin ediliyordu. Ama hiç kimse aksi bir revanışla, Kürtün kalbi olan Kerkuk’un Kürt’ün eliyle söküleceğini beklenmiyordu! Ama ne yazık ki, Kobaniyle hortlanan Kürt’ün milli ruhuna karşı rövanşın sonuçları çok ağır oldu. Zira Kürt hortlaklarının devreye girmesiyle Kürtlerin duygusal dünyası altüst oluşuna mal oldu!