Süleymaniyeli Kürt Baban aşiretinin Handan kolundan olan Şerif Paşa 13 Ocak 1865’te İstanbul’da doğdu. İlköğretimini tamamladıktan sonra girdiği Galatasaray Lisesini bitirmeden ayrılır, Fransa'ya gider. Paris'teki Sant-Cyr Harp Okulu'nda okurken aynı zamanda da Osmanlı'nın Paris sefaretinde kâtiplik yapar.
1884’te mezun oldu. İstanbul’a dönünce 1890 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunuyla Emine Halim Hanım’la evlenir.1896’da Büyükelçi olarak Stockholm da göreve başlar. Avrupa’daki Jön Türklere yardımda bulundu. II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine 1908’de İstanbul’a döndü. İttihatçılar tarafından iyi karşılandığı halde kendisine önemli bir görev verilmedi. Kürt Teâvün ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. İttihat ve Terakkiciler ırkçılık yaparak Kürtlere karşı düşmanca davrandıklarının fark edince 1909 yılında onlardan ayrıldı.
1789 yılında Fransa’da bir devrim yapıldı. Bizler Dicle İlk Öğretmen Okulunda okurken, okuduğumuz resmi tarih kitabında, Fransız ihtilali yazıyordu. Fransız devrimiyle yeniçağ kapandı, yakın çağ başladı. Bizler şimdi yakın çağda yaşıyoruz. Tam 100 yıl sonra yani 1889’da o günkü İstanbul’da tıp fakültesinde okuyan öğrencilerden Diyarbakırlı Dr. İshak Sukuti, Malatyalı Dr. Abdullah Cevdet, Arnavütlü Dr. İbrahim Temo, Çerkez Mehmet Reşat, Hüseyin Ali Turan ve Doktor Nazım İttihat ve Terakki Partisini kurdular. Bunların amacı demokrasi ve insan ve insan haklarını savunarak, uygar ülkelerdeki huzur ve refahı Osmanlı ülkesine getirmekti.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli görevlerde bulunan bir aileden gelen Şerif Paşa, 1898'de Osmanlı elçisi olarak Stockholm'de görev yapmaya başlar. Karizmatik bir kişiliğe sahip olan Kürt Şerif Paşa, Stockholm elitiyle sıcak ilişkiler kurar, II. Abdülhamit'e karşı muhalefet saflarına katılarak elçilik görevinden ayrılır, İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra Paris'e yerleşir. "Meşrutiyet" gazetesini çıkartır, İttihat ve Terakkicilerle beraber hareket eder. İttihatçıların ırkçı olduğunu fark eder ve onlardan ayrılır. Onlara karşı mücadele etmeye başlar.
Jön Türkler yönetimi ellerine geçirdikten sonra İttihat ve Terakki Partisi tamamen ırkçı bir politika izlemeye başladı. Kürt Şerif Paşa’yı jurnalci diye suçlamaya başladılar. Paris’teki evinin adresini tespit ederek, Şerif Paşa’yı öldürmek için bir suikastçı gönderiyorlar. Diyor Şerif Paşa’nın mektubunu getirdim. Kapıyı açan mektubu istiyor. Suikastçı hayır diyor. Mektubu kendisine vermem lazım geri gider. Aslında Şerif Paşa evdedir. Bir gün sonra geleceğini tahmin ediyor. Şerif Paşa damadını eve çağırıyor. Bir gün sonra aynı kişi geliyor. Şerif Paşa’nın damadı kapıyı açıyor ve tabancayla vurarak öldürüyor. Üzerinde çıkan kimlik Selanikli İttihat ve Terakkici.
Lider kadroda Cemal’ın rütbesi yüzbaşıydı. Enver’in rütbesi yüzbaşıydı. Talat Selanik postanesinde çalışan sivil bir memurdu. Yönetimi ellerine geçirdikten sonra bunların üçüne paşalık rütbesini verdiler. Resmen Kürtlere karşı sert bir politika uyguladılar. Kürt Şerif Paşa, babasının bıraktığı ve hanımının sahip olduğu büyük servetle Paris’te yaşamaya başladı. Basın yoluyla İttihatçılar ve Terakkicilere karşı yayın yapmaya başlar. Bir taraftan yurt dışına kaçan muhaliflere para veriyor, bir taraftan da İttihat ve Terakkicilerin aleyhindeki basını destekliyordu. Mevlânzâde Rifat’ın çıkardığı Serbestî gazetesinde ve Paris’in ünlü dergilerinden La Revue’de yazılar yazıyordu. Bu arada aylık Meşrutiyet mecmuasını yayımladı. Kürt Şevket Paşa’nın 11 Haziran 1913’ten sonra gıyabında idama mahkûm edildi ve iki defa öldürülmek istendi. Yayımladığı bütün dergi, risâle ve kitapların Türkiye’ye sokulması yasaklandı. Mevlânazâde Rıfat’ın çıkardığı Serbesti gazetesinin başyazarı yazı işleri müdürü Hasan Fehmi’yi gece Galata köprüsünde İttihatçılar tarafından vurularak öldürüldü. Yazı işleri müdürü ve başyazarı olduğu Serbesti Gazetesi’ndeki yazılarında İttihat ve Terakki yöneticilerini sert bir dille eleştiren gazeteci, 6 Nisan 1909 günü vurularak öldürülmüş ve Türkiye'de ilk basın şehidi olarak tarihe geçmiştir
Birinci Dünya Savaşı başlayınca Kürt Şerif Paşa siyasî faaliyetine ve yayınlarına son verdiği halde İttihat ve Terakkiciler tarafından sürekli izlendi.
12 Ocak 1919’da toplanan Paris Konferansı’na sunulmak üzere bazı kararlar aldı ve bu konuda teşebbüste bulunması için Kürt Şerif Paşa’ya tam yetki verdi. Bu kararlarda Türkiye’nin bağımsızlığının ve hukukunun korunması, Türkiye’deki azınlıkların hukukuyla birlikte başka ülkelerde kalan Türk azınlıklarının hukukunun da gözetilmesi, Türk esirlerinin iadesi ve yabancı ülkelerde yaşamak zorunda kalan Türklerin ülkelerine dönmesine izin verilmesi isteniyordu.
Kürt Şerif Paşa Paris’te 22 Mart 1919 günü on dört sayfadan oluşan bir metin yayınladı. Günümüzde Kürt ayrılıkçılarının çok önem verdiği, değişik kitaplarda yayımlanan bu muhtırada nüfus istatistiklerine dayanılarak Kürtler’in yoğun biçimde yaşadıkları bölgelerin sınırları çiziliyordu. Şerif Paşa Urfa’nın bir kısmı, Diyarbakır ve Tunceli’nin doğusu, Van gölünün doğusu ve güneyi ile Kirmanşah’tan daha kuzeydeki Irak topraklarına Kürdistan adını veriyordu. Kürt Teâlî Cemiyeti tarafından konferansta Kürtler’in hukukunu savunmak için delege seçilen Şerif Paşa, aynı bölgede kurulmak istenen Ermenistan’la sınırlarının ayrılması için Ermeni temsilcisi Nubar Paşa ile de anlaşmıştı
Şerif Paşa, Kürtler’in yaşadığı vilâyetlerin Osmanlı idaresinde kalması halinde hiçbir iddiada bulunmayacaklarını, kendisinin de bu konuda bir teşebbüsünün olmayacağını, fakat bu vilâyetler Ermenistan’a verilecek olursa Kürtler’in de bağımsız bir Kürdistan kurmalarının lâzım geleceğini Avrupa siyasî çevrelerine anlatmaya çalıştığını söylüyordu Paris 1919 adıyla on altı sayfalık bir muhtıra yayımladı. Burada Yunanlılar’ın hak iddia ettikleri İstanbul, Doğu Trakya, İzmir, Ege adaları, Trabzon ve Adana’nın Türkler’e ait olduğunu çeşitli tarihî delillere dayanarak ileri sürüyordu.
Yine Pierre Loti’ye yazdığı mektuplarda Türk haklarını savunmaktaydı Ayrıca Hintli Muhammed Ali ve Ağa Han tarafından İslâm âlemini müdafaa için Paris’te çıkarılan Echos de l’Islam (daha sonra Echos de l’orient) gazetesine nakdî yardımda bulunuyordu. Ahmet Reşit, Şerif Paşa’nın gerçekleri Avrupalılar’a anlatmak için olağan üstü bir gayret gösterdiğini, Paris’teki Türkler’den bir heyet oluşturup Rum ve Ermeni isteklerine karşı belgelere dayanan iki risâleyi yayınladığını kaydetmektedir.
3 Ağustos 1919’de. Şerif Paşa, Paris Konferansı’na sunduğu Kürt muhtırasını sadece kendisi imzaladığı halde Türk muhtırasını kendisiyle birlikte Nihat Reşat ( Refik Nevzat, Ali Galib, Diran Edouard, Albert Fua, Süleyman Midhat, Mehmed Galib ve Abdurrahman Polar da imzaladı. Kürt Teâlî Cemiyeti ile Vilâyât-ı Şarkıyye Müdâfaa-i Hukūk-ı Milliyye Cemiyeti’nin şubeleri Şerif Paşa’nın Kürt delegeliğini kabul etmediler. Burada Kürt olmayanları suçlamıyorum. Kürdüm diye geçinen ve alçakça hareket eden Kürtler söylüyorum. Halk tarafından protesto edilen Kürt Teâlî Cemiyeti dar bir Kürt aydın hareketi durumuna düştü. İstanbul gazetelerinde her gün Şerif Paşa ve Kürt Teâlî Cemiyeti aleyhinde yazılar çıkıyordu. Kürt ileri gelenleri gazeteler aracılığıyla Osmanlı Devleti’ne olan bağlılıklarını bildiriyordu. Babanzâdeler gibi en meşhur Kürt hânedanları da Şerif Paşa’ya delege yetkisi veren Kürt Teâlî Cemiyeti’yle ilişkilerini kesmişlerdi. Kürt Teâlî Cemiyeti ise aleyhinde yapılan yayınlarda samimiyetsizlikle suçluyordu. Şerif Paşa, tartışmaların yoğunlaştığı bir sırada Monte Carlo’dan 21 Nisan 1920 günü Türk gazetelerine kısa bir telgraf gönderir. Şerif Paşa telgrafında, hilâfet ve saltanata olan bağlılığından dolayı zararlı fikirleri ve ayrılıkçı düşünceleri reddederek barış konferansı nezdindeki Kürt delegesi başkanlığından istifa ettiğini, bir Müslüman olarak hiçbir siyasi partinin tesir ve nüfuzuna kapılmadan bütün gayret ve mesaisini hilâfet hukukunun korunmasına harcayacağını bildiriyordu. İstanbul gazetelerinde neşredilen bu telgraf 24 Nisan 1920 paşanın siyasî mücadelesinin sonu oldu. Böylece Kürt Şerif Paşa’nın İttihat ve Terakki ile başlayan siyasî hayatı bir yıl dolmadan muhalefete dönüşüyor.
Yazıldığı gibi Kürt diplomasi tarihinde önemli bir isim değil çok özel şartlarda siyasî tavır koyan birçok Osmanlı aydınından biridir. Eduvige Pairani ile ikinci evliliğini yapan Şerif Paşa 1921 ömrünün son yıllarını bu evliliğinden olan ve İtalyan asilzadesi Kont Pelorini Manzoni ile evlenen kızı Melek Hanım’ın İtalya’daki evinde geçirdi. 22 Aralık 1951’de öldü. Naaşı bir müddet aile anlaşmazlıklarından dolayı gömülemedi; daha sonra Kahire’de Şübra’daki aile kabristanına defnedildi.
NOT: Baran Zeydanlıoğlu’nun araştırmasına göre Kürt Şerif Paşa’nın mezarı İtalya’da olduğunu çektiği fotoğraflarla belgeliyor.