Kürt ulusal davasına adanmış bir ömür: Ekrem Cemilpaşa

Diyarbekirli Ekrem Cemilpaşa, 20. yüzyılın önemli Kürt aydınlarından biri. 22 Şubat 1891’de Diyarbakır’da başlayıp Şam’da sürgünde son bulan hayatına çok şey sığdırmış, bir dava insanı.

 

İbrahim Bulak

Kürt aydını Nureddin Zaza’nın anılarında ‘Dağları kaldıracak güce sahip bir eylem adamı’ diye bahsettiği Ekrem Cemilpaşa, Diyarbakır’da başlayıp Şam’da son bulan hayatına çok şey sığdırmış, 20. yüzyılın önemli Kürt aydınlarından biri. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Diyarbakır’ın eşraf ailelerinden olan Cemilpaşalar’ın bir ferdi olan Ekrem Cemilpaşa, 22 Şubat 1891’de Diyarbakır’da dünyaya gelir.

Kürt Kasım Bey ve Çerkez Hayriye Hanımın oğlu olan Ekrem Cemilpaşa, 19 Mart 1929’da ayrılmak zorunda kalacağı Diyarbakır'daki çocukluk günlerini şu hasret dolu kelimelerle anlatır: ‘Çocuklar (…) cennet gibi bahçelerde, pınar başlarında, havuz kenarlarında oynarlar, koşarlar, yüzerler, ağaçlara tırmanırlardı.’’

Çocukluk yıllarında evde Kürtçe eğitim alan Ekrem Cemilpaşa, on yaşına geldiğinde mutlu çocukluk günleri artık geride kalır çünkü anılarında belirttiği üzere 1901 Eylül’ünde bütün çocuklar gibi o da ‘zindan’ olarak tarif ettiği Askeri Reşidiye’ye okumak için gider: ‘’Öğretim heyeti, öğretmenler hep İstanbul’dan gelmişti. Bu öğretmenler yüzbaşı rütbesinde zabitlerdi.’’ Askeri Reşidiye’den, 1908’de mezun olur. Lise öğrenimi için İstanbul’a giden ve 1912’de İstanbul Sultanisi’nden mezun olan Ekrem Cemilpaşa, burada ilk legal Kürt öğrenci derneği olarak İstanbul’da kurulan Kürt Talebe Hêvî Cemiyeti ile tanışır.

‘Bu işi başarmak pek güçtü, Kürt cahildi’

Daha sonra öğrenimine devam etmek için İsviçre’ye gider. Lozan Üniversitesi’ndeki bir yıllık mühendislik eğitimden sonra, üniversite hayatına Belçika’daki Gand Üniversitesi’nde devam eder. Ekrem Cemilpaşa Lozan’da bulunduğu süre içerisinde de burada bir grup Kürt arkadaşıyla, Kürt Talebe Hêvî Cemiyeti’nin şubesini kurar. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla diğer Osmanlı öğrencileri gibi İstanbul’a dönmek zorunda kalır. Topçu olarak Çanakkale Cephesi’nde savaştıktan sonra gönderildiği Şark Cephesi’nde yaralanır. Tedavi gördükten sonra Diyarbakır’da Mustafa Kemal’in (Atatürk) şifre zabitliğini ve Nihat Anılmış’ın karargâh kumandan yardımcılığını yaptıktan sonra Filistin Cephesi’ne gönderilir.

Nablus Yarmasıyla kendi birliği yok edilince Halep’ten Mardin’e, oradan da Diyarbakır’a döner. 1918’de Diyarbakır’da Kürt Teâli Cemiyeti’ni kurar ve bir süre başkanlığını yapar. Ekrem Cemilpaşa anılarında cemiyetin kuruluşundan ve kentte yarattığı ilgiden şöyle bahseder: ‘’Cemiyet az zamanda çok ilerledi. Bu küçük ev birkaç ay sonra bize kifayet etmez oldu. Diyarbekir’in kadim eşraflarından ve akrabalarımızdan Çerkezzadelerin selamlık dairlerini icar ettik. İki katlı, geniş ve çeşitli salonları, odaları, daima akar suyu olan havuz, geniş bahçe ve avlusu vardı.

Azaların adedi çoktan beşyüzü geçmişti.’’ Aynı Diyarbakır’da bir matbaa kurulur ve bu matbaa için Ekrem Cemilpaşa ‘’aynı zamanda Kürdistan’ın ilk matbaası idi’’ der. Gazî (Çağrı) adını verdikleri dört sayfalık bir gazete de çıkarırlar. Anılarında, ‘’İstanbul’un düşmesine, Osmanlı devletinin bitmiş olmasına rağmen, Kürtlerin yüzde doksanı buna inanmıyordu. Bu işi başarmak pek güçtü. Kürt cahildi’’ diye anlattığı vakitte yani 1918-1919 yıllarında ‘’hiç akla hayala gelmeyen bir rakip, kurnaz, dessa, hain, zal bir rakip karşımıza çıktı’’ der. Bu kişi daha önceden tanıdığı Mustafa Kemal’den başkası değildir.

‘Selanikli Mustafa Kemal, Diyarbekirli Mustafa’yı kandırdı’

1919’da İstanbul’a geçerek oradaki Kürt Teâli Cemiyeti’nin de resmi üyesi olur. Mustafa Kemal’in, amcası Mustafa Bey vasıtasıyla aile üyelerini de ikna ettiğini yazan Ekrem Cemilpaşa bu durumu ironik bir dille ‘’Selanikli Mustafa Kemal, Diyarbekirli Mustafa’yı (Ekrem Cemilpaşa’nın amcası) kolaylıkla kandırmıştı.’’ biçiminde tarif eder.

Mustafa Kemal’in, Kürt toplumunu ‘kardeşlik hikayeleri’ ile kolayca aldattığını gören Ekrem Cemilpaşa umutsuzluğa kapılarak Diyarbakır’ı terk eder. Diyarbakır’ı terk-i diyar eylediği günü şöyle anlatır: ‘’Ben ertesi gün Diyarbekir’i terk ettim. Ayrılırken, babam çantama banknotlar, belimdeki kemere de altınlar doldurmuştu. Halep tariki ile İstanbul’a gidecektim. İmkan varsa, burdalardan tekrar Belçika’ya dönüp mühendislik tahsilime devam edecektim.’’

‘Ali Galip Olayı’ ve Ekrem Cemilpaşa

Halep’e giden Ekrem Cemilpaşa, sonrasında Kemalist tarih yazımında ‘Ali Galip Olayı’ olarak anılacak olan, 1919’da yaşanan olaya ‘karışır’. Mustafa Kemal’in de Nutuk’ta sözünü etttiği olay şöyle cerayan eder. Haleb’e giden Ekrem Cemilpaşa, burada içinde İngiliz Yüzbaşı Noel, Celadet ve Kamiran Bedirxan’ın olduğu bir heyet ile karşılaşır. Heyet Osmanlı Hükümeti’nin izniyle Kürdistan’a Kürt ve Ermeni nüfus miktarını tespit etmek içinde bir gezi yapmayı amaçlamaktadır. Belçika’ya gitme düşüncesiyle Diyarbakır’dan ayrılan Ekrem Cemilpaşa da anılarında kararını değiştirmesini ve heyet ile birlikte hareket etmesini ‘’milli hizmeti şahsi menfaata tercih ettim’’ sözleriyle açıklar. Suruç ve Antep’te Sine, Milli ve Atmalı gibi aşiretlerin çadırlarında kalan heyet, 1919 Eylül ayında Malatya’ya varır ve burada Bedirxanlar’dan olan Malatya Mutasaarıfı Halil Bey’e konuk olur.

Malatya’da araştırmalarda bulunan heyete daha sonra Sivas’a yeni atanmış Elazığ eski valisi emekli Yarbay Ali Galip katılır. Heyetin varlığından haberdar olan Mustafa Kemal, Ali Galip Bey’in silahlı Kürtler ile birlikte Sivas Kongresi’ni basmasından şüphelenir ve bir telgraf ile Galip, Noel ve etrafındakilerin tutuklanması emrini verir. Daha sonra Urfa üzerinden tekrar Halep’e geçen heyet, trenle Mersin’e ve oradan da vapurla İstanbul’a varır. İstabul’da kaldığı sürede Kemal Fevzi ve Memduh Selim Bey gibi Kürt aydınlarıyla ilişkilenen Ekrem Cemilpaşa, tekrardan Kürt Teâli Cemiyeti’ne katılır.

Cemiyetin görevlendirmesi ile örgütleme yapmak amacıyla tekrar Kürdistan’a dönmeyi planlayan Ekrem Cemilpaşa bu planını gerçekleştiremez ve İstanbul’a döner. Daha sonra İstanbul, İskenderiye, Kahire, Bağdat ve Musul üzerinden Diyarbakır’a varır. O günleri anılarında şöyle anlatır: ‘’Kadri, Mikdad, Memduh geldiler. Üç, dört gün bizim köylerde dolaştık. Kürdistan’ın ve hasseten Diyarbekir’in vaziyeti hiç umduğumuz gibi değildi. Herşey altüst olmuştu. Mustafa Kemal ve etrafındakiler zeki, kurnaz ve cesur insanlardı. Cahil Kürt’ü, her şeyini dini için fedaya hazır Kürt’ü kolaylıkla aldatmasını biliyorlardı’’. Mustafa Kemal ekibinin, Ekrem Cemilpaşa’nın Diyarbakır’da olduğunu haber alması üzerine, 5 ay kaçak olarak Diyarbakır’da kalır. Daha sonra Midyat’ta ihbar sonucu yakalanan Ekrem Cemilpaşa Ankara’da yapılan yargılama sonucunda aile büyüklerinin araya girmesi ile Mustafa Kemal’in emri ile serbest bırakılır.

‘Türklerle yaşamamıza imkan yoktu’

Ankara’daki birkaç aylık mecburi iskandan sonra 1922 yazında Diyarbakır’a varan Ekrem Cemilpaşa, ‘’1922-1925 seneleri arasındaki üç senemi, vaktimin çoğunu köylerde, babamın işlerine nezaretle geçirdim.’’ der. Azadî Örgütü ile ilişkilenen Ekrem Cemilpaşa, 1925 Kürt Hareketi’nin bastırılmasından sonra Şêx Seîd ve arkadaşları ile beraber tutuklanır. Birkaç yıllık Kastamonu hapishanesindeki tutukluluktan sonra serbest kalınca 1929 senesinde Diyarbakır’a döner. Anılarında ‘’Diyarbekir’de vaziyet pek feci ve vahim idi. Türklerle yaşamamıza imkan yoktu. Herhalde Türk’lerden uzak yaşamalıydık’’ dediği günlerde, amca çocukları Kadri, Muhammed ve Bedri ile beraber Diyarbakır’ı terk ederler ve Halep’e giderler. Burada da diğer Kürt aydınları ile beraber Xoybûn örgütünün kuruluş çalışmalarında yer alır. 1946 yılına kadar Xoybûn içerisinde aktif rol alır.

‘Suriye’ye traktörü sokan ilk kişi’

Suriye’de kaldığı süre içerisinde de sürgün hayatı yaşamak zorunda kalan Ekrem Cemilpaşa, Fransızların, Kürtlerin yaşadığı Cezîre bölgesinde kalmasını yasakladıkları için Şam’da yaşamak zorunda kalır. Nureddin Zaza anılarında, Ekrem Cemilpaşa’nın Şam’da kaldığı süre içerisinde kendisinin tarım ile uğraştığını hatta Suriye’ye traktörü sokan ilk kişinin Ekrem Cemilpaşa olduğunu yazar. Şam’da kaldığı süre içerisinde Necmettin Büyükkaya, Ömer Çetin başta olmak üzere siyasi nedenlerle Türkiye’den Suriye’ye sığınmak zorunda kalan çok sayıda Kürde yardımcı olan ve evinde konuk eden Ekrem Cemilpaşa’nın, 31 Aralık 1974’te, Diyarbakır’da başlayan hayatı Şam’da sonlanır.

Eserleri

Ekrem Cemilpaşa’nın da ferdi olduğu aile için Kürt araştırmacı Malmîsanij ‘’Diyarbakır’da dönemin koşulları düşünüldüğünde ciddi işler yapmıştır’’ der. Özellile Ekrem Cemilpaşa’nın 1973 yılında yani ölmeden bir yıl önce yazdığı anılarından oluşan ‘Muhtasar Hayatım’ kitabı yakın dönem Kürt tarihi açısından çok önemli bir belge niteliğindedir. Siyasi çalışmalarının yanında Kürt dili ve tarihi üzerine de çalışmaları bulunan Ekrem Cemilpaşa’nın eserleri şunlardır:

Hînkerê Zimanê Kurdî, Rehberê Ziman ê Her Du Kurdî: Kurmancî, Babanî (Kürtçe Öğrenmek İsteyenlere Lisan Rehberidir), İstanbul, 1921/1337

C.P.C., Dîrok a Kurdistan Bi Kurteliri [Kurtebirî]-I, Beyrut, 1972

Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, 1989

Ekrem Cemil Paşa, Kürdistan Kısa Tarihi, Doz Yayınları, İstanbul, 1998

Yararlanılan kaynaklar

 – Ekrem Cemilpaşa, Muhtasar Hayatım, Brüksel Kürt Enstitüsü, 1991

 – Nureddin Zaza, Bir Kürt Olarak Yaşamım, Mezopotamya yayınları, 1993, Fransızcadan çeviren: Aytekin Karaçoban

 – Malmîsanij, Cemîlpaşazadeyên Diyarbekirî û Neteweperweriya Kurdî, Vate Yayınları, 2004, Türkçeden çeviren: Roşan Lezgîn

Yeni Özgür Politika

 

 

YAZARLAR Haberleri

Önemli Bir Portre: Numan Efendi
Aziz Özdemir yazdı: Irkçılık Ya Da Işıl Özgentürk
İrfan Aktan: Işıl Özgentürk’ün çukuru
Yeni Amedspor yönetimi ve transfer politikası
Binbaşı Kasım Ataç: Bir Ajanın Anatomisi