Kürt Çalışmaları Merkezi isimli düşünce kuruluşu ve Rawest Araştırma Şirketi, Kürtçe ile ilgili gelişmeleri yakından izlemek üzere ‘Dil Haritası’ adıyla bir proje başlattı. Projenin hayata geçirilmesi için yapılan araştırmalarda, Kürtçe eğitim ve belediye hizmetleri talepleri öne çıktı.
İki kurumun birlikte yürüttüğü, Alman Friedrich Ebert Vakfı'nın destek verdiği projenin hedefinde dilin kullanımını periyodik olarak izlemek, dil çalışmaları için veri oluşturmak, dil temelli taleplerin yoğunluğunu dönemsel olarak izlemek, ‘Dil Barometresi’ oluşturmak bulunuyor. Projenin hayata geçirilmesi amacıyla, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır ve Van’da 5 bin 96 kişiyle bir araştırma yapıldı.
Dil ile ilgili isteklerin sorulduğu araştırmada, eğitim ve belediye hizmetleri talepleri öne çıktı. Araştırma sonuçlarına göre, Kürtler'in yaşadığı bölgelerde Kürtçe’nin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi gerektiğini savunanların oranı yüzde 73,8, ana dili Türkçe olmayan çocuklar için okullarda ana dilin öğretildiği derslerin olması gerektiğini savunanların oranı yüzde 79,8, Kürt vatandaşların yoğun yaşadığı illerde, belediyelerde Kürtçe hizmet de verilmesini isteyenlerin oranı yüzde 80,8 olarak belirlendi.
Dört kent arasında bu taleplerin en fazla dile getirildiği yer Van oldu. Van’da, Kürtler'in yaşadığı bölgelerde Kürtçe’nin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi ve ana dili Türkçe olmayan çocuklar için okullarda ana dilin öğretildiği derslerin olması gerektiğini savunanların oranı yüzde 87’lere, Kürt vatandaşların yoğun yaşadığı illerde, belediyelerde Kürtçe hizmet de verilmesini isteyenlerin oranı yüzde 86’lara çıktı.
Şanlıurfa’da ise Arapça ders ile ilgili talepler dikkat çekti. Şanlıurfa’da araştırmaya katılanların yüzde 59’u, “Eğitim iki dilli olmalı, hem Türkçe hem de ana dilde eğitim verilmeli, eğitim dili Türkçe olmalı, ana dil okulda ayrıca öğretilmeli” gibi taleplere vurgu yaptı.
Araştırmanın sonuç bölümünde ise önceki yıllarda yapılmış bazı araştırmalardan örnekler verildi. Bu verilere göre “Kürt çocukların ana dilde eğitim alamamalarını hak ihlali görenlerin oranı son 10 yılda yüzde 47’den 51’e yükseldi. Ancak bunun yanında “Eğitim alabilmelidirler” diyenlerin oranının da azaldığı dikkat çekti.
“Amaç dille ilgili doğru veri sağlamak”
Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Kürtçe'ye yönelik riskleri bilimsel verilerle ortaya koymak amacıyla bu çalışmayı yaptıklarını söyledi. Dil haritasında yer alacak verilerin karar vericiler açısından önemli olduğuna dikkat çeken Ruhavioğlu, şunları söyledi: “Projenin hedefi temelde dilin bilinirlik ve kullanımı ile dil odaklı taleplerin yoğunluğunu ve değişimini izlemek ve böylece gerek karar alıcılara gerekse dil üzerine çalışma yürüten kuruluşlara doğru veri sağlamak. Bu çalışmayı başlatmamızın sebeplerine gelince; dil meselesi ilgilendiğimiz bir mesele ve bu alana ilişkin merakımız var. Giderek kullanımı azalan ve alarm veren bir alan. Bu alandaki değişimin boyutunun tehlike çanlarını çaldığını fark ediyorduk ama bunu verilerle desteklemek herkesin dikkatini bu alana çekmeye vesile olacaktır. Birbirinden bağımsız gruplar tarafından yürütülen kampanyalara bakıldığında merkezi olmayan bir ‘dil hareketi’nin yükseldiğini görüyoruz. Bu hareketin çalışmalarında veri temelli kampanyalar düzenlemesi talebin doğru anlaşılması ve doğru karar verilmesi açısından önemli.”
“Kürtçe risk altında”
Diyarbakır’da kurulan, Kürtçe’nin eğitim dili olması ve anayasal güvenceye alınması amacıyla çalışmalar yapan ve Kürtçe'nin seçilmesi için uzun süre kampanya yürüten Kürtçe Dil Hareketi (HezKurd) isimli grubun sözcüsü Barıj Celali, Kürtçe’nin risk altında olduğunu söyledi. Kürtçe konuşanların sayısındaki azalmaya dikkat çeken Celali, “Çocuklarıyla Kürtçe konuşanların oranı oldukça azdır. Bu da gösteriyor ki Kürtçe'nin geleceği ile ilgili problem var ve tehlike altındadır. Eğer bir dil yeni nesil tarafından konuşulmuyorsa, çocuklara öğretilmezse o dil tehlike altındadır. Biz sahadayız ve bunu kendimizde gözlemliyoruz. Anneler babalar ve yaşı 20'ye kadar olanlar biliyor ama sonrası bilmiyor. Bu birçok yerde böyledir” dedi.
Kürtçe ile ilgili talepler başlığında kendi deneyimlerini paylaşan Celali, eğitim ve belediye hizmetlerinin öne çıktığını vurguladı. Bu taleplere Türkiye’nin batısının da sıcak baktığını savunan Celali, birçok partinin de Kürtçe eğitim konusunu gündemine aldığını ifade etti. HDP’yi dil konusuna yeterli özeni göstermemekle eleştiren Celali, “Hangi ideolojiden, fikirden olursa olsun Kürt halkının dil konusunda eğitim talebi var. Türkler arasında da buna makul bir yaklaşım var. Barışçıl bir yöntemle bu dile getirilirse, diğer taraf da buna olumlu yaklaşır. Eğer böyle giderse eğitim alanında yakın zamanda bazı gelişmeler yaşanabilir. Bunun dışında belediyelerde, kamu kurumlarında hizmet konusu var. İnsanlar Kürtçe hizmet istiyor. Özellikle bölgede bu konu halk tarafından çok dile getiriliyor. Bu konuda HDP’ye çok eleştiriler var. Yerelde iktidardılar, belediyeler ellerindeydi ama dil konusunda gerekli özeni göstermediler” diye konuştu.
“Siyaset Kürtçe konusunda samimi değil”
Kürtçe'nin geliştirilmesi, resmi dil olması ve okullarda öğretilmesi amacıyla kurulan Kürt Dil Platformu’nun Sözcüsü Şerefhan Ciziri, Kürtçe'nin şimdi olmasa da gelecekte risk altına girebileceğini belirtti. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ciziri, Kürtçe ile ilgili olumlu gelişmeler de olduğunu söyledi. Ciziri, “Kürtçe bir taraftan tehdit altındadır çünkü Kürtçe konuşan çocuk sayısı az, okullarda okutulmuyor, pazar dili değil, devlet dairelerinde konuşulan bir dil değil. Kürtçe sosyal ilişkilerde bir yere kadar kullanılıyor. Bazı bölgelerde Kürtçe hala canlı, Kürtçe yok oldu diyenler yanlış düşünüyor. Mesela yazım alanında Kürtçe araştırmalar, hikayeler var, kültür sanat alanında Kürtçe müzik büyük bir rol oynuyor. Kürtçe medya gelişme yaratıyor. Bu iki taraflı bir sorundur, ‘tehdit altındadır öldü bitti’ dememiz doğru değil” diye konuştu.
Kürtçe ile ilgili sorunların çözümü için resmi dil olması gerektiğini savunan Ciziri, siyasi partilerin bu konuya samimi yaklaşması gerektiğinin altını çizdi. Ciziri, Kürtçe’nin durumu ilgili her kesimin tartışması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Biz Platform'u kurduğumuz zaman iki konuyu önümüze koyduk; birincisi Kürtçe’nin kreşten üniversiteye kadar eğitim dili olmasını istedik. Diğer talebimiz, Kürtçe’nin resmi dil olmasını istedik. Eğer resmi dil olursa statüsü olur, bir pazarı oluşur. Bizim bölgede birinci dil olur. Türkler'in yoğun yaşadığı yerde de Türkçe birinci resmi, bizimki ikinci resmi dil olur. Bunu prensip olarak önümüze koyduk, pratikte nasıl olacağını bilimsel metotlarla tespit edebilirdik. Bugün Türkiye'de Kürtler arasında bu tartışmalar var ama Türkler arasında böyle bir tartışma yok. Türk partileri bu konuda samimi değiller ne iktidar ne muhalefet samimi değil.Ana sütü gibi helaldir’ diyorlar ama bu samimi değil, içeriği çok derin olmayan söylemler.”
Kaynak: VOA Türkçe