Söyleşi | Kenan Tekeş
İnsanlık tarihi boyunca 30 bin dilin oluştuğu, bu dillerden 7 bininin bugün hayatta kalma mücadelesi verdiği, 20 binden fazla dilin ise öldüğü belirtiliyor.
‘Unutkanlığın düşmanı’ olarak da anılan Eduardo Galeano, ölen her bir dil için “Bitki ve hayvani çeşitliliğinde olduğu gibi, insani sözleri kaybettiğinde de dünya daralıyor” der.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) ‘Dünyada Tehlikedeki Diller Atlası‘na göre dünyada 2 bin 500 dil ‘kaybolma tehlikesi’ altında. Ve her 14 günde bir dünya üzerinde bir dil ölüyor. Galeano’nun dediği gibi dünya da daralıyor.
18 dilin kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu Türkiye’de ise Kapadokya Yunancası, Mlahso, Ubıhça yakın geçmişte ölen diller arasına girdi. Hertevin ise yok olmak üzere.
Yine UNESCO’nun 21 Şubat 2009’da ‘Dünya Anadili Günü’ dolayısıyla yayımladığı bir raporda Kürtçenin Zazakî (Kirmanckî) lehçesi de “son derece kırılgan ve kaybolma tehlikesi altında olan dillerden” birisi olarak tanımlandı.
Zazakî eğitmenliği de yapan yazar Mutlu Can’a göre Kürtçenin yalnız Zazakî lehçesi değil Kurmancî lehçesinin varlığı da tehlike altında. Can’a göre çözüm Kürtçenin resmi statü sahibi kılınarak, anadilinde eğitim-öğretimin anayasal güvence altına alınması.
BM’ye göre dünya nüfusunun yüzde 40’ı anadilinde eğitim-öğretim hakkına sahip değil.
Biz de Zazakînin öğrenilmesi, gelecek nesillere aktarılması ve yaşayan bir dil olması için yıllardır emek veren yazar Mutlu Can ile geçtiğimiz günlerde çıkardığı Bi KESA Roje bi Roje Kirmanckî (Zazakî) / KESA ile Günbegün Kırmancca (Zazaca) kitabını konuştuk.
17 Nisan 2020’den bu yana Facebook ve Instagram üzerinden KESA isimli Zazakî öğretimi odaklı sayfa üzerinden çalışma yürütüyorsunuz. Sayfadaki çalışmalarınız da devam ediyor. Bu çalışmaları kitap haline getirmeye iten koşullar ne oldu?
Evet ya da bir diğer ifadeyle belirtiğiniz amaçla 32 aydır yayınını sürdüğüm, Pazar günleri hariç her gün kendi hazırladığım bir kartı paylaştığım bir sosyal medya sayfasıdır KESA.
Cenaze, teknik arıza ve hastalık gibi zorunlu nedenler ile bayram, yılbaşı günlerinde verdiğim araları –takriben 50 gün- saymazsak kesintisiz götürmeye özen gösterdiğim bir çalışmadır da. Tabii buna bağlı olarak ciddi bir birikim de ortaya çıktı. Özellikle ikinci yıldan itibaren bilinirliği, gördüğü ilgi arttı sayfanın. Birkaç ay önce kendi kendime neden bu çalışma insanlara basılı halde de ulaşmasın diye sordum. Görüşünü önemsediğim bazı arkadaşların fikrimi doğru bulup, beni motive etmeleri ve hiçbiriyle yüz yüze görüşmediğim 16 insanımızın sunduğu maddi katkı sayesinde KESA kitap şeklinde çıkmış oldu. Kendilerine sizin vesilenizle tekrar teşekkür ederim.
Kitabınız toplamda iki ciltten ve 512 sayfadan oluşuyor. Dil öğrenimi açısından kitabınızın diğer kitaplardan farkı ne?
Şöyle ki, KESA ne klasik bir gramer kitabı ne de resimli bir sözlük. Aslında büyük oranda ikisinin sentezi bana göre. Tabi en iyi tanımı kitabı alıp, ondan faydalanacaklar yapacaktır. Ancak bir iki detayı şöyle ifade edebilirim: Önemli gramer konuları özet açıklamalı tablolarla ve tamamen özgün illüstrasyonlarla verilmekte kitapta. Yine gerek gramer ögeleri gerek sözcükler aynı şekilde ve örnek cümlelerle yer aldığı gibi, belli oranda gündelik konuşma dili örnekleri de içeriyor. Ama alışılmadık, göze çarpan bir yanı da var. O da şu ki kitapta ‘içindekiler’ sayfası ile ‘bölümler/bölüm’ başlıkları yok. Bunun da nedeni KESA’yı baştan beri sosyal medya alanı ile sınırlı tutarak çalışmamdı. Bu anlamda her bir sayfa benim için esasında birer kart. Dolayısı ile bu nedenle ‘bölümler’ ve ‘içindekiler’ sayfası yok kitapta. Ve tıpkı sosyal medyada olduğu gibi günlük ve her gün bir sayfaya çalışılmasını önerdiğim için adında ‘Günbegün’ ibaresi yer almakta.
Mezopotamya Vakfı’nın Kurmancî için hazırladığı bir yazım kılavuzu var, benzer bir kılavuz Zazakî için de var mı? Siz kitabınızda yazım açısından nasıl bir metot uyguladınız?
Kirmanckî (Zazakî) lehçesi için bir yazım (imla) kılavuzu var. Lehçenin standartlaştırma yani yazı dili standartlarını belirleme ve sözcük varlığının arşivlenmesi çalışmalarını 1996’dan bu yana yürütmekte olan Grûba Xebata ya Vateyi Türkçesiyle Vate Çalışma Grubu’nun hazırladığı bir çalışma var. Rastnuştişê Kırmanckî (Zazakî) adını taşıyor. Rastnuştiş imla demek. Kitap şeklinde ilk kez 2005’te yayımlanan çalışmanın birden fazla yeni basımı da mevcut.
KESA’ya gelirsem çalışmada Vate Grubu’nca hazırlanan sözlükleri temel aldım ve standart Kirmanckî ile yazdım. Lehçenin genel bibliyografyasını da hazırlamış biri olarak tespiten söylemek istediğim bir şey var. Evet, eksikleri halen çok olsa da, bugün hatırı sayılır bir Kirmanckî (Zazakî) literatürün var olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu lehçenin okuma-yazma becerisini kolaylaştıran, dolayısıyla okuryazar sayısını arttıran en önemli faktör Vate Grubu’nun standartlaştırma çalışmasıdır. Kirmanckî literatürünü oluşturan eserlerin çok büyük bir bölümünün standart (yazı dili) kuralları ile yazılmış olması, bu grubun standartlaştırma (ortak yazı dili oluşturma) çalışmasının oturduğunun somut delilidir. Bunun dışında sözcüklerin farklı yahut yöresel varyantlarını yani sözcük zenginliğini de aktarmaya gayret ettiğimi eklemeliyim.
MEB’de seçmeli derslerde kullanılan ve Artuklu Üniversitesi akademisyenlerinin hazırladığı Zazakî kitabını incelediniz mi? İncelediyseniz kitabınızın bu çalışmadan farklarını anlatabilir misiniz?
MEB için o dönem Mardin Artuklu Üniversitesi tarafından hazırlanan seçmeli ders Kürtçe (Zazakî) kitapları matbu ve dijital şekilde arşivimde bulunuyor. O kitaplar 3 tane olup, hem Kurmancî hem Zazakî için ilkokulların 5, 6 ve 7. sınıflarında okutuluyordu. İçerik ve görsellik açısından zengin olan Zazakî lehçesi kitapları standart dille yazılmıştı. Ancak maalesef MEB birkaç yıl önce politik angajmanın etkisinde kalarak bunların yerine Bingöl Üniversitesi tarafından hazırlanan Zazakî ders materyallerini okutmaya başladı. Bu kitaplar ise Bingöl ağzı esas alınarak hazırlanmışlardır. Başlı başına bir bahis konusu olduğundan bu detayı uzatmayayım.
KESA ile bahsini ettiğiniz materyallerin farkı ise kısaca şu: O kitaplar metodolojik olarak ilkokul seviyesindeki çocuklar için ve üniteler şeklinde yapılandırılmıştı. KESA ile ortak biçimsel özellikleri illüstrasyonun tercih edilmesi. Ancak KESA hiç Zazakî bilmeyen 12 yaş üstü çocuklar ile yetişkinlere ve konuşmacısı olup yazı dilini (standart dili) öğrenmek isteyenlere hitap eden bir kitap.
Üniversitelerde bazı enstitülerde hem Kürt Dili ve Edebiyatı hem de Zaza Dili ve Edebiyatı bölümleri var. Bu ayrımın nedenleri ne olabilir?
Biliyorsunuz 1980’lerden itibaren icat edilip, özellikle son yıllarda ivme kazandırılan suni ve marjinal nitelikli bir Zazacılık akımı var. Zazacılık derken, kendilerini isimlendirmekte kullandıkları sözcüklerle Kırmanc, Kırd, Dimilî ya da Zazaların bir Kürt grubu olmadığını ileri süren bu akımı kastediyoruz. Bilimsel temele dayanmayan, yalnızca birkaç batılı dilbilimcinin görüşüne, çalışmasına yaslanarak -ki onların da bir bölümü sorunlu- ve daha ziyade propagandif biçimde sürdürüle gelen bir faaliyet. Çok geniş bir mevzu olduğundan uzatmadan bağlarsam şunları kaydedebilirim. Sosyolojik, sosyo-psikolojik, tarihi ve teritoryal verilerle desteklenmesi mümkün olmayan, bilimsel nitelikte yapılmayan, birkaç dar kapsamlı linguistik çalışmanın dayanak teşkil ettiği Zazacılık akımının amacı sözüm ona Zazakî Kürtçenin bir lehçesi olmadığının bilimsel olarak kanıtlandığı şeklinde bir algı yaratmaktır. Son kertede asıl amaç ise Zazaların doğal olarak var olagelen Kürtlük bilincini eritmektir, yok etmektir. Öte yandan Kırmanclar/Zazalar ve konuştukları dil, sözlü folklor ürünleri yaklaşık 250 yıllık tarihi olan Kürdoloji bilimi içinde tasnif edilmiş ve incelenmiştir. Hal böyleyken bahsini ettiğiniz üniversite ile Munzur Üniversitesi’nde Kürt dili ve Kültürü bölümünden ayrı bir bölümlemeye gidilmiş, dolayısıyla akademi politik arka planı da olan bu hadisenin zemini haline getirilmiştir. Öte yandan Dêrsim ve Çewlîg’in (Bingöl) nüfus itibariyle Kırmanc/Zaza nüfusunun en fazla olduğu iki şehir oluşu, birinin 1937-38’i diğerinin1925’le özdeşleşen tarihsel hafızaları dikkate alındığında, bu ayrı akademik yapılanmanın devletçe diğer birkaç üniversitenin aksine buralarda gerçekleştirilmesi ya da gerçekleştirilmesine onay verilmesi kuşkuyla karşılanmalı diye düşünüyorum.
UNESCO, 21 Şubat 2009’da ‘Dünya Anadili Günü’ dolayısıyla yayınladığı bir raporda Zazakî (Kirmanckî) “Son derece kırılgan ve kaybolma tehlikesi altında olan dillerden” birisi olarak tanımlandı. UNESCO’nun bu raporunun üzerinden neredeyse 14 yıl geçti. Sizce Zazakî için bu kırılganlık ve kaybolma tehlikesi devam ediyor mu?
Açıkçası ben tablonun giderek daha dramatik bir hal aldığı düşüncesindeyim. Zira 2009’dan bu yana bu durumu tersine çevirebilecek hangi gelişmenin kaydedildiğini, hangi adımın atıldığını söyleyebiliriz ki? Okullarda gerçek anlamda işlerlik kazandırılmadan götürülen, öğretmen ataması ayıplı olarak niteleyeceğim sayılarda yapılan, örtük biçimde seçiminin yaygınlaşmasının önü alınmaya çalışılan seçmeli Zazakî dersi mi çare olacak! Hem yalnız Zazakî lehçesi değil Kurmancî lehçesinin varlığının da güven altında olmadığı apaçık ortada. Kısacası Kürtçe -Kürtçe derken her iki lehçeyi kastediyorum- resmi statü sahibi kılınmadan, Kürt dilinin öğrenimi ve Kürt dili ile eğitim-öğretim yapılması anayasal güvence altına alınmadan mevcut tablo kesin ve geriye dönülmez biçimde değişmeyecektir.
Zazakî, anne ve babaların kullandığı ‘şifreli bir dil’ olduğu müddetçe kırılganlık tehlikesi de artarak devam edecek gibi. Kurmancînin lehçe olarak Zazakîden daha çok yaygınlaşmasının sosyo politik ve psikolinguistik nedenlerini nasıl yorumlarsınız?
Anne ve babaların çocuklarına öğretmeyişi, bir diğer ifadeyle kuşaklar arası dil aktarımın çok cılız olması ve günlük yaşamdan günden güne çekilmesi Zazakî için kırılganlığı doğuran, ilerleten etmenlerden maalesef. Kurmancî içinse şunları söyleyebilirim: Kurmancînin görece daha yaygın konuşuluyor olmasının, güçlü ve yaygın ölçüde yayın dili olmasının nedeni bu lehçeyi konuşan Kurmanc Kürtlerinin nüfusça daha yoğun olmaları kadar bu nüfusun çok daha erken ve güçlü biçimde şehirleşmesi olgusuna da dayanır. Yine Zazakîye oranla çok daha eski bir edebiyata, medreseler sayesinde nispeten sınırlı bir eğitim inkanına sahip oluşu ve güçlü bir literatüre sahip olması önemli bir avantajıdır. Yine Kurmanc Kürtlerinin Irak, İran, Suriye ve eski Sovyet Cumhuriyetleri’ndeki yerleşik nüfus varlığı, tabi bu anlamda Kürtçe edebiyat, eğitim faaliyetlerinin oralarda belli ölçülerde sürdürülebilmesi Kurmanclar için önemli bir avantaj iken, Zaza nüfusunun yalnızca Türkiye siyasi coğrafyası içerisinde bulunması, Zazakî için ciddi bir dezavantaj olmuştur.
Zazaca lehçesinin Kurmancî lehçesinden daha eski olduğu söyleniyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Genelde diller, özelde ise Kürt diliyle ilgili bir takım görüşler, tespitler ileri sürülürken bilimsel bilgilere dayanmak gerekir. Bu da dilbilimci ve özelde ise Kürdolog nosyonuna sahip olmayı gerektirir. Bu nosyona sahip olmadığımdan çok ileri yorumlarda bulunmayı kendi adıma doğru ve etik bulmam. Fakat özce cevap verecek olursam hangi lehçemizin hangisinden daha eski olduğuna dair bir bilgiye sahip değilim, ancak Hewramî (Goranî) ve Kirmanckî (Zazaca) lehçesinin başta erillik-dişillik algısı olmak üzere arkaik karakteristiklerini koruyan, halen önemli ölçüde yansıtan ve birbirine yakın özellikler taşıyan iki Kürt lehçesi olduklarını söyleyebilirim. Luri, Hewramî ve Zazakî lehçelerinin Kurmancî ve Soranîceden çok daha eski bir tarihe dayandığını, çok daha eski bir geçmişleri olduğunu ifade eden kimi dilbilimciler var tabi.
Artan kâğıt fiyatları, matbaa ve dağıtım sürecinin ekonomik ayağı düşünüldüğünde kitap sınırlı sayıda kaliteli bir baskıyla çıktı. Kitabı da kendi imkanlarınızla çıkardınız. Kitaba ulaşılabilirlik şu an ne durumda?
Gerçekten de öyle, hem dünyada pandeminin yarattığı genel etkinin hem de Türkiye’deki reel enflasyonun neticesinde en başta kâğıt fiyatlarında, matbaa sektöründe kullanılan sarf malzemenin fiyatında, yine dağıtım maliyetini oluşturan kalemlerde ciddi artışlar oldu. KESA gibi tam renkli, ortalamanın üstünde niteliklerde yayımlanan kitapların normal şartlardaki yüksek basım maliyeti, daha da arttı. Ancak daha önce de söylediğim gibi var olsunlar her biri kendi imkânları ölçüsünde olmak üzere 16 insanın koyduğu maddi destek sayesinde KESA’yı yayımlamam mümkün oldu. Yayınlamam diyorum zira kitabı yayımlayan da benim. Öte yandan yüksek maliyeti ve ticari getirisinin sınırlılığı nedeniyle birçok yayınevinin yayımlamaya yaklaşamayacağı bir çalışmaydı. Ki o yüzden ancak 500 adet bastırabildim, tekrar yahut 2. baskısını yapabilmem çok düşük bir ihtimal. Ama ‘önsöz’ünde de belirttiğim gibi KESA’nın sosyal medyadaki yayını sürüyor, 2023’ün 17 Nisan’ına dek de sürecek ve 3. yılını doldurduğu o gün yayınına nokta koyacağım. Üçüncü yılın birikimini yaz aylarında KESA’nın 3. cildi olarak sunmayı umuyorum. Kitabın gelirini bu son cildin finansmanı için kullanacağım. Bu arada KESA’yı temin etmek isteyenler için şimdilik yalnızca 2 kanal söz konusu. İlki sosyal medya üzerinden benimle iletişime geçmek, ikincisi ise pirtukakurdi.com sitesinden sipariş vermek.
Unutmadan bir bilgiyle noktalayayım sözlerimi; KESA için önce Diyarbekir’de sonra İstanbul’da tanıtım kokteyli düzenlenecek. İstanbul programı henüz netleşmedi, ancak Diyarbekir’deki program bu ayın (Ocak) 28’inde Zerzevan Konağı’nda gerçekleşecek. Değerli sanatçımız Mehmet Atlı’nın da dinletisiyle renk katacağı etkinliğe Diyarbekirlileri bekleriz.
* KESA’ya Facebook ve Instagram sayfalarından ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Gazete Karınca
https://gazetekarinca.com/kurtcenin-yalniz-zazaki-lehcesi-degil-kurmanci-lehcesi-de-tehlike-altinda/