Zeynel A. Göçer/Basnews
“ Kürtler eski Kürtler değil, 21.yy. Kürtlerin yılı olacak , bu yıl Kürtlerin atılım yılı “ vb şişirilmiş propaganda balonlarının ufak bir gerginlikte PKK - KDP ilişkilerinde örneği görüldüğü gibi, nasıl da hemen patlayabileceğine şahit oluyoruz.
Dünyada ki tüm gelişmelerden tüm dünya halkları gibi, Kürtlerde olumlu ve olumsuz yönleri ile etkileniyor. Savaş ve kaos bölgesinde yaşayanlar haliyle daha çok etkileniyorlar.
Kürtler ve Filistinliler Frantz Fanon’un tanımı olan” yüryüzünün lanetlileri” statüsüne en yakın adaylar olarak son yüz yıdır birinciliği kimseye kaptırmama nedenleri arasında bölge sömürgeci ülkelerinin tutumu , Emperyalist devletlerin yaptırımlarnın yanı sıra, bu halkların bugüne kadar , ne kadar doğru politikalar ürettiği, ne kadar taktiksel veya stratejik davrana bildikleri de başka bir etkendir.
Rusya, ABD, İran,Irak, Suriye, Türkiye vb bölge üzerinde irili ufaklı direk veya indirek etki gücü olan devletlere rağmen, Kürtler tüm bu güçler ile kendi hanelerine kazanımlarını artıran ilişkiler kurmayı becerebilmiş midir? Bu soruyu cevap aradığımızda çokta bir başarı ve atılımdan söz edemiyoruz malesef.
Örneğin,2017 yılında Güney kürdistan da yapılan Bağımsızlık Referandumunda Başta ABD olmak üzere bir çok Emperyalist ve yerli işbirlikçi devletler bu Referanduma sıcak bakmamışlardır.
“Emperyal ve sömürgeci güçler kendi insiyatiflerinin dışında yeni bir gelişmeye çok sıcak bakmazlar “ anlayışından hareketle bu karşı çıkışı anlayabiliriz de Kürt cenahından da başta Referandum olmak üzere kendi içlerinde bir konsensüs sağlandığı söylenemez.
Referandumun hemen akabinde,YNK ‘nın Kerkük’ü Irak askerlerine terk etmesiyle yüzde 92.7 insiyatifine atılan bir neşter değilmidir?
Keza PKK’nin de Referandum kararına “ne lehte ne de aleyhteyiz “ kararı ile istemsizliğinin dışa vurumu olarak değerlendirmek mümkündür.
Güney Kürdistan son 20 yıla yakındır resmi anlamda Bağımsız devlet statüsüne sahip olmamasına rağmen, pratik anlamda Devlet işlerlerliği halindedir. Daha önceleri de bir çok defa gerçek niyetlerini açıklayan Mesut Barzani “ Her kürdün gönlünde bağımsız Kürdistan hayali olsa da mevcut gerçekliğimiz Irak halkıyla birlikte Federasyon statüsünde yaşamak zorundayız” demektedir.
Bu yaklaşım beğenilir veya beğenilmez ama Mesut Barzani 16 yaşından beri özgürlük mücadelesi içerisinde olan ve Kürdistan’ın en köklü örgütlerlerinden olan KDP’nin YNK ile oluşturduğu hükümetinin bu ideolojik savunusunu 6 milyonluk Güney Kürdistan halkı tarafından yüksek oranda desteklenmektedir. Bilindiği gibi 25 Eylül 2017 yılında yapılan Bağımsızlık Referandumuna halkın %92.7 oranında “ Evet” diyerek destek vermişti.
Güney Kürdistan da Resmi olarak Kürtçe ve Arapça olan dillerin yanı sıra , Süryanice, Türkçe, Ermenice tanınan diller arasındadır. Bu yönüyle dahi zaman zaman aşiret, gerici vb tabirlerle küçümsenen Güney federe bölgesi, komşularının yüz yıla aşan devlet geleneğine rağmen, 20 yıllık kısa bir sürede ortadoğuda farklı ulus ve azınlık haklarının tanınması yönünde bölgede örnek bir konumdadır.
40.643 km2 yüzölçümüne ,6 milyon nüfusu na sahip Güney Kürdistan parlementer sistemle yönetilmektedir.
Kürdistan Bölgesi'nin başkenti Erbil’de bir çok ülkenin konsoloslukları ve yabancı temsilcilikleri bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyledir.
Japonya Fahri Konsoslosluğu
İran İslam Cumhuriyeti Genel Konsolosluğu
Mısır Arap Cumhuriyeti Konsolosluğu
Rusya Federal Cumhuriyeti Genel Konsolosluğu
Fransa Cumhuriyeti Genel Konsolosluğu
İngiltere Genel Konsolosluğu
Birleşik Almanya Cumhuriyeti Genel Konsolosluğu
Türkiye Cumhuriyeti Genel Konsolosluğu
Ürdün Haşimi Krallığı Genel Konsolosluğu
Danimarka Krallığı Fahri Konsolosluğu
Belarus Cumhuriyeti Fahri Konslosluğu
İspanya Fahri Konsolosluğu
Romanya Cumhuriyeti Genel Konsolosluğu
Macaristan Cumhuriyeti Genel Konsolosluğu
Birleşik Arap Emirlikleri Genel Konsolosluğu
İtalya Konsolosluk Bürosu
Hollanda Krallığı Erbil Büyükelçilik Bürosu
Çek Cumhuriyeti Ateşelik Bürosu
Mısır Arap Cumhuriyeti Ticari Ateşeliği
Avusturya Cumhuriyeti Ticari Ateşeliği
Yunanistan Cumhuriyeti Ticari Ateşeliği
Güney Kore Cumhuriyeti Büyükelçilik Bürosu
Örneğin kuzey Kürdistan bölgesinde ise kendi iç dünyalarında ne düşünüyorlardır söylemleri taktikselmidir? Stratejikmidr ? bilmemiz mümkün değil ama, kamuoyuna zaman zaman yansıdığı biçimi ile PKK günümüzde “Devlet “ fikriyatından vaz geçip Demokratik Cumhuriyet anlayışını savunmaktadır. Bu düşünceyi savunan Kürtler olduğu gibi, savunmayan Kürtlerde bir hayli fazladır.
Düşünsel bazda bir görüşü savunmak veya eleştirmek, siyasi rakip olarak gayet anlaşılır bir durumdur. Ama bu karşı çıkış, karşıdakinin canına kast edecek kadar otokontrolünü kaybetmiş bir hal almışsa, burda şiddet, kaba dayatma ve faşizan uygulamalar devreye girmiş demektir. Aklı selim düşünen , sorumluluk taşıyan hiç bir Kürt, başka Kürdün düşünsel mantığını şiddet yoluyla bastırmamalıdır. Karşıdakini siyasi rakip olarak görüyorsan ve yürüttüğün siyaset destek görmüyorsa,başkalarının statüsünü bozmak yerine, doğru tutum kendi politikalarını gözden geçirmektir.
Kürtlerin sivilizasyon mücadelesi
Kürtler çoğunluklu olarak günümüzde sivil demokratik siyaset anlayışını destekleseler de, bölge devletlerinin Kürt sorununu terörize etmeye çalışması , kimi Kürt yapılanmalarını silahlı konumlarını terk etmemesine neden olmaktadır.
1990 larla birlikte legal alanda örgütlenen Kürtler bir çok parti kurmalarına ve meşru alanda siyaset yapma istemlerine rağmen, sürekli baskı, şiddet ve parti kapatmalara maruz kalmışlardır.
Bu baskıcı ve asimilasyoncu politkalar karşısında deneyimli siyasetçi Ahmet Türk’ ün “ Belki de biz sorunların diyalogla çözmeye çalıştığı son kuşağız” derken bir gerçekliğe işaret etmekteydi.
Hatırlanacağı üzerine 12 Eylül’de cezaevlerindeki uygulanan vahşet PKK’nin silahlı yapısına sempatizan kazandırmasında önemli bir gerekçe oluşturmuştu.
Türkiye de geçtiğimiz yıllarda Barış süreci ile birlikte TSK ve PKK’ nin silahları susturması savaş ve şiddetin yerini Barışçıl ortamın oluşmasına Kürt ve Türk halklarının işçi emekçi yoksul kesimleri kısa bir süreliğine de olsa evlerine gencecik cenazelerin gelmediği bir dönem yaşanmıştı.
Kaos, savaş ve şiddetten beslenen ve puslu ortamın bitmesini istemeyen güçler, elbirliği ile savaş ve şiddet sarmalını yeniden tırmandırarak HDP başta olmak üzere, şiddet siyasetine karşı olan zihniyeti siyaset sahnesinin dışına itmeye çalışılmakdatır.
HDP eş genel başkanları başta olmak üzere binlerce sivil siyaset savunucuları cezaevinde tutulmaktadır.
Her ne kadar MHP ‘nin ısrarla “HDP nin kapatılması gerektiğini “ söylese de izlenen taktik HDP nin kapatılmasından ziyade işlevsizleştirilmesi hedeflenmektedir.
Bu baskıcı siyasete paralel olarak isminde Kürdistan geçen PSK, KKP, PAK gibi bir çok partiye de kapatma davası açılmıştır.
Bu yaklaşım egemen otoriter güçlerin Kürtlerin “legal alanda siyaset yapmasını istemiyorum “ anlamına gelmektedir.
Bölge devletleri ise topyükün olarak Kürtlerin ne meşru legal demokratik alanda ,ne de başka alanda siyaset yapmasını gelişip güçlenmesini istememektedir. Dün silahlı yapılanmalara karşı baskıcı bir siyaset yürütürken, bugün ise, legal alanda Bağımsızlık, Federasyon, özerklik veya Demokratik cumhurriyet anlayışını savunun herkesi ayrıt etmeden karşı cephede görmekte ve seslerini boğmaya çalışmaktadır .
Kürtler de diğer tüm uluslar gibi farklı sınıf ve katmana sahiptirler .Bu nedenle bağımsızlıktan , Federasyona,özerkliğe veya Demokratik Cumhurriyet savunusunu ileri süren tarafların olması da eşyanın doğasına uygundur.
Bu nedenle Güney kürdistanda bağımsız devlet oluşumuna doğru adım adım ilerleyen ve Dünya da belli başlı bir çok ülke ile Diplomasi alanında iyi ilişkiler sağlayan Güney Federe Devletinin gelişip güçlenmesi Kürtlerin genel kazanımı olacaktır.
Kürtlerde diğer tüm ulus kimlik statüsüne sahip olan halklar gibi, Bağımsız devlet kurma ( Self Determantion ) hakkına sahip olmalıdır.Bu hakkı kimi yapılanmalar kullanmak istmediğini söylediğinde nasıl demokrasinin gereği olarak farklı düşüncelere saygı göstermek gerekirse, “Biz bağımsız devlet olmak istiyoruz “ diyen Kürtlere de saygı gösterilmelidir.
“Siz Devlet kuramasınız buna müsade etmeyiz” diyen Kürt düşmanlarını anlamak zor değil ama, Kürtler biri birleri ile bulunduğu alanda siyasi egemenlik kuracak diye, dostça olmayan ve Kürt kanı dökmeye hazır gibi görünen ruh haline sahip olmak, Kürtlük değerlerinden ziyade, Kürt dostu olmayan zihniyetlerin yaklaşımıdır.
Kim ki 21.yy. .Brakuji ( kardeş kavgası) içerisine girip kardeş kanı dökmeye niyetliyse bu dünyada da ve diğer dünyada da Kürt halkı sorumluların yakasına yapışmalı, hesap sormalıdır.
Ben yaptım oldu, veya ben bu halkın önüne “Odunda” koysam bu halk bu odunun destekcisi olur anlayışı 21.yy.düşün dünyası açısından gerici bir yaklaşımdır.
Evet, Kürtler eski Kürtler olmamalı. Hangi parçada olursa olsun geliştirdikleri sosyal, siyasal ve ekonomik alt yapı koşullarını olgunlaştırmış, dünya devletlerinden desteği ve olurunu almış ise,” somut koşulların somut tahliline” uygun yönetim formasyonlarının yaşam bulması için çalışmalıdır. Diğer Kürtlerin ve Kürt dostalarının da bu gelişmeye köstek değil, destek olması gerekir.
“ Kürtler eski Kürtler değil “ tespiti salt teorik anlamda değil, pratik yaşamda da siyasal olgunluğunu gösterebilidiği oranda bir anlamı olur.Gerisi laf kalabalığı ve Balkondaki seyirciyi oyalama taktikleridir.
Zeynel A. Göçer
29.01.2021