Vahap Coşkun*
Özdağ için bu mutabakatın büyük bir başarı olduğuna kuşku yok; % 2’lik bir oyla bütün koşullarını % 45 almış bir adaya dayatmak, az buz bir iş değil. Lakin Kılıçdaroğlu için bir başarı hikâyesi çıkmaz bu mutabakattan. İlk turda da Kürt illerinde seçime katılım, Türkiye ortalamasının altında kalmıştı. Özdağ ile verilen resmin ve imzalanan mutabakatın ardından, Kürt seçmenlerin sandıkla mesafesi daha da açılabilir. Elbette bu da Kılıçdaroğlu’nun aleyhine yazar. Hülasa Kılıçdaroğlu, büyük bir iştahla milliyetçilerin pirincine giderken Kürtlerin bulgurundan olabilir.
Kılıçdaroğlu ve muhalefet, 14 Mayıs’taki seçimlerden milliyetçiliğinin yükseldiği sonucu çıkardığından 28 Mayıs’taki ikinci turda ikinci turda ibreyi kendilerine döndürmek için milliyetçilikte vites yükseltti. Milliyetçi kesimi teslim ettiği düşünülen bazı aktör ve partilerle görüşen muhalefet, Sinan Oğan’ı kendi yanına çekemedi ama Zafer Partisi’nin desteğini aldı.
Bugün Türkiye’de milliyetçiliğin beslendi iki temel konu var: Kürt Meselesi ve sığınmacılar. Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ ile imzaladığı mutabakat da –kamusal görevlendirmelerde liyakat, yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık gibi dolgu maddeleri bir yana bırakılacak olursa- bu konular üzerinden ilerliyor.
Zira mutabakatta bir taraftan “başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılar ve kaçaklar en geç bir yıl içerisinde ülkelerine geri gönderileceğinin”, diğer taraftan da kayyum uygulamalarının yargı kararları çerçevesinde devam edeceğinin altı çiziliyor. Terör ile müzakere edilmeyeceği mücadele edileceği ezberi tekrarlanıyor.
Muazzam geri dönüş
Muazzam bir geri adım ver her iki meselede de.
Evet, sığınmacılar konusunda muhalefet, seçim öncesinde de iyi bir imtihanı vermemişti. Ancak seçimlerden sonra sığınmacıları hedef haline getiren bu dil, başka bir seviye. Memleketteki her türlü musibetten, toplumun en altında yaşamak mecburiyetinde olan sığınmacıları sorumlu tutan ve ilk iş olarak önüne onları göndermeyi koyan bir muhalefetin, ülkede normalleşme ve demokratikleşmeye hizmet etmesi zor.
Kaldı ki, bu ahlaken kabul edilemez duruşun siyaseten muhalefete bir menfaatinin dokunması da şüpheli. Zira ilk turda Erdoğan’a oy verenlerin bu söylemden etkilenerek oylarının rengini değiştirmesi olacak iş değil. Eğer gaye Oğan ve Özdağ’ın oylarını almak ise, orada bir hesap hatası var. Çünkü Oğan zaten karşı cepheye geçti ve Özdağ ile bir mutabakata imza koymak da, o oyların otomatik olarak Kılıçdaroğlu’na akması anlamına gelmez.
Keza Yıldıray Oğur ayrıntılı olarak yazdı; sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı ve dolayısıyla onlardan şikâyetin en fazla olması gereken yerlerde bile Oğan ve Özdağ’ın sandıkları patlattıkları görülmedi. Sığınmacılar meselesinin, oy verme tercihleri üzerinde belirleyici bir tesiri olmadı.
İktidar gitse de kayyum kalır!
Kılıçdaroğlu ilk turda Kürt seçmenlerden büyük bir oy aldı. Kürt seçmenler, CHP’nin geleneksel olarak oy aldığı illerden dahi daha yüksek bir destek verdi Kılıçdaroğlu’na. Bunun bir nedeni Erdoğan’ın son dönem politikalarına yönelik bir tepki idiyse, bir diğeri de Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin değişim yönünde sinyaller vermesiydi. Doğrusu, Kılıçdaroğlu çok genel ifadeler kullanıyordu ama Kürtlerin büyük bir kısmı, oy vermek için, bunu da yeterli buldu.
Muhalefetin Kürt meselesiyle alakalı nerdeyse tek bir alanda net ve somut bir iddiası vardı: Kayyumlara son verilecekti! Zira bu, Kürtlerin seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldıran bir uygulamaydı, ne siyaseten ne de hukuken kabul edilebilirdi. Muhalefetin ürettiği bütün dokümanlarda kayyumların kaldırılacağı açıkça belirtiliyordu.
Fakat Özdağ ile imzalana mutabakatta, bu tek somut vaatten de vazgeçti Kılıçdaroğlu. “Terörle mücadele çerçevesinde, terörle bağlantısı hukuki kanıtlarla sabit olan mahalli idare yöneticileri yerine devlet görevlileri ataması uygulamasına yargı kararı çerçevesinde devam edilecektir” ifadesiyle, kayyum meselesinde esaslı bir değişikliğin olmayacağı, iktidar değişse dahi kayyumların varlıklarını devam ettireceği kayıt altına alındı.
Ayrıca “Kürt meselesini Meclis çatısı altında çözeceğiz” sözü de berhava oldu, “müzakere değil mücadele” sakızı çiğnenmeye başladı.
Özdağ için bu mutabakatın büyük bir başarı olduğuna kuşku yok; % 2’lik bir oyla bütün koşullarını % 45 almış bir adaya dayatmak, az buz bir iş değil.
Lakin Kılıçdaroğlu için bir başarı hikâyesi çıkmaz bu mutabakattan. Kılıçdaroğlu’na destek vermiş seçmenlerin bir bölümü için varılan durak, tam anlamıyla bir hayal kırıklığı. İlk turda da Kürt illerinde seçime katılım, Türkiye ortalamasının altında kalmıştı. Özdağ ile verilen resmin ve imzalanan mutabakatın ardından, Kürt seçmenlerin n sandıkla mesafesi daha da açılabilir. Elbette bu da Kılıçdaroğlu’nun aleyhine yazar.
Hülasa Kılıçdaroğlu, büyük bir iştahla milliyetçilerin pirincine giderken Kürtlerin bulgurundan olabilir.
Kaynak: Serbesiyet