İnsanların önce bir siyasi görüşü olmalıdır. Bu siyasi görüşü bulunduğu toplumda, bölgede ve dünyada kabul görmeli ve yandaş bulmalı. Bu siyasi görüşe göre de politik ve ekonomik projeler üretilmeli. Dahası, bu projeye göre söz ve davranış biçimi olmalıdır. Bu anlamda bugün, Kuzey Kürtlerinin geldiği aşama ne yazık ki hiç de iç açıcı değildir.
Kuzey’de yıllardır HDP/PKK çizgisi, tüm yanlışlıklarına rağmen ve ulusal talepleri dillendirmeden revaçtadır. Bu siyasi çizgi dışında kendisini ifade edenler, ne birleşme konusunda ne de kitleler arasında henüz hatırı sayılır bir tabana sahip olamadılar. Güneyde ise her ne kadar nispi bir özgürlük ortamı ve IŞİD’E karşı elde edilen başarı ile iç dinamikler oluşmuş ise de ayakta kalması, büyük oranda AB ve ABD’nin desteğine ve işbirliğine bağlıdır. Çünkü ne yazık ki günümüzde iç dinamikler yalnız tam belirleyici olmuyor. Örneğin kan emici SADDAM'ın devrilmesi tamamen dış dinamiklere bağlıydı.
Yazımın konusu Kuzey Kürdistan olsa da belirtmeden edemedim.
Bizim açımızdan unutulmaması gereken olgulardan biri, bölgemizde ve Kürdistan’da, giderek etkili hale gelen dine, etnik yapıya ve maddi çıkara dayalı siyasettir. Bugün siyasi rant ve siyasi tüccarlığın Kürdistan siyasetinde pay sahibi olmadığı söylenemez. Bundan dolayı bugün Kürt siyasi yaşamında kim, kime ne kadar güvenebilir tartışılır hale gelmiştir.
Bugün Kürt halkının Kuzey Kürdistan’da siyasi kadroları ne kadar tanıdığı ve siyasal kadroların da halka ne kadar güven verdiği ayrıca tartışılması gereken bir gerçektir. Orta-doğu’ya özgü olan slogan siyasetleri her zaman Kürdistan da yandaş bulmuştur. Gerçeğe dayanmayan slogancı siyasetler en kolayı yandaş bulan siyasetlerdir. Çünkü gerçeği algılamak, tıpkı matematik ile tarih arasındaki öğrenme/kavrama farkı gibidir. Kürdistan’da HDP, Türk Kemalist solu ile ittifak yaparak mazlum Kürt halkının oyu ile meclise parlamenter göndermiştir. Kürdistani söylemleri ve talepleri olmamasına rağmen hatırı sayılır bir oy kitlesine sahip olurken, PKK aniden şiddet politikasına başvurdu, adeta şiddette devletle yarışır hale geldi ve HENDEK siyaseti bütünü ile Kürt halkını maddi ve manevi olarak onarılması zor bir zarara uğrattı.
Ekonomide olduğu gibi politikada da bu böyledir. Kimleri çok kolayca para kazanıp, siyasi tüccar olur. Bazı kazanımları elde edebilirsin ama sonuçta yine her şey güvene bağlıdır. Örneğin, bugün DDKD yoktur. Ama Kürdistan’da halk kitleleri arasında geçmişe dayalı güvenirliğini halen korumaktadır. Bu saygınlık, bugün ne kadar doğru yolda değerlendiriliyor, o da başka bir araştırma konusu!
Bugün PAK, yeni olmasına rağmen gerçekten halk arasında giderek güven duyulan bir parti olma yolunda.
PAK kadroları hem deneyimli, hem genç, hem dinamik, hem de toplumun her kesimine ulaşmaya çalışan kadrolardır. Bugün Kürdistani siyaset yapmak kolay değildir. Tıpkı, 1960 ve 1980 öncesinde Kürtlerin hakkını savunmanın ya da devrimcilik yapmanın bir risk taşıması gibi... Hani, halk tabiriyle her babayiğidin harcı değildi. Çünkü maddi ve manevi bedelleri çoktu. Özellikle, 1980 sonrası teknik tabirle siyasetin cıvatası çıktı.
Bizler 1970 öncesinde Ape Musa'yı, Medet Serhat'ı, Castro Yaşarı (Yaşar Kaya) ve Pötürgeli hamal Örfi Akkoyunlu ağabeyi gördüğümüzde adeta büyülenmiş gibi oluyorduk. Sohbetleri ve geçmişteki anıları bizim için bir rehberdi. Yani Ulusal Siyasetin ciddi ve kutsal bir uğraş olduğunu öğrenmiştik.
Ne yazık ki günümüzde ideolojiler bir birine karışmış. Özellikle ulusal mücadele, siyasi tüccarlardan ve ulusal yozlaşmadan kesinlikle arındırılmalıdır. 1990’dan sonra Kuzey’de birçok oluşum/platform kuruldu. Bunların birçoklarının yürütmesinde görev almıştım. Sonuçta hiç birinde ne birleşme nede bütünleşme oldu. Geride birlikte yol arkadaşlığı yapanlar birbirlerini eleştirmekle yetindiler. Bugün de siyasi oluşumlar için ayni şeyler yaşanıyor. Geçmişte isim vermeden bir tartışmada şöyle demiştim: ‘’Bazıları var ki, Allah'ın danışmanlığına ihtiyacı olamayacak kadar kariyere sahip olduklarını, tüm ideolojileri yarattıklarını ve her şeyin üstünde yer aldıklarını zannederler.”
Ama gerçek odur ki Kuzey'de, PKK dışında herkes, geçmişten elinde kalan sermaye ile yaşanmakta. Görünen o ki HDP, yapılan birçok yanlıştan ötürü ve kendi dışındaki Kürdistani oluşmalardan uzak kalarak ömrünü tüketecek.
Ancak bugün Kürdistani oluşumu ile PAK, deneyimli ve yeni dinamik kadroları ile kitlelere gidebilir ve halk arasında taban bulabilirler. Kürdistani tüm oluşumlar kesin olarak Kemalist Türk Solu ile ittifaktan uzak durmalı ve Kürdistani çizgiye gelmedikçe PKK ile aralarına mesafe koymalıdırlar. PKK/HDP siyasal çizgisi resmiyeti aşamıyor ve bağımsız Kürdistan talebine karşı olduğu herkesçe bilinmektedir fakat 24 saat onları eleştirmekle halk kitleleri kazanılmıyor.
Bugün önümüzde, Güney Kürdistan’ın Bağımsızlığa yol aldığı bu süreçte halkımızı, PAK gibi Kürdistani bir siyasi yapılanmaya yönlendirmek için sağlıklı bir siyaset üretmek gibi bir görev var. Bağımsız Kürdistan için herkesin buna göre hesabını kitabını yapması gerekiyor. 30.11.2016