Pierre Rehov bir savaş muhabiri. Aynı zamanda “karşı-terörizm” uzmanı. Arap-İsrail çatışmasına ilişkin belgeseller yaptı. Rehov, Le Figaro gazetesinde, Efrîn’de yaşananlara ilişkin geniş bir makale yazdı.
Makalesinde Kürtleri yok etmek isteyen Erdoğan’ın aradığı gerekçeyi “onlar teröristtir” diyerek duyurduğunu kaydeden Rehov, Osmanlılardan bu yana Kürtlere yönelik sürekli bir bahane üretilebildiğini kaydetti. “Köpeğini öldürmek isteyen ‘zaten kuduzdu’ der” minvalindeki bir eski Fransız atasözünü kullanan Rehov, Batı’nın sessiz kalmasını fırsat bilen Türk birliklerinin Efrîn çevresinde etnik temizlik yapmakta olduğunu vurguladı.
BM SADECE ‘KAYGILANDIRICI RAPORLAR’ YAYINLIYOR
Şimdiye kadar yüzlerce sivilin katledildiğini ve hastanelerin yaralılarla dolu olduğunu hatırlatan Le Figaro muhabiri, Birleşmiş Milletler’in (BM) ise ancak insani yardım koordinatörlerinden Panos Moumtzis eliyle ‘kaygılandırıcı raporlar’ yazdığına dikkat çekti.
Kürtlere yönelik Saddam dönemindeki katliamları hatırlatan Pierre Rehov, Suriye ve Türkiye dahil ülkelerdeki Kürt katliamlarının arkasında da 20’inci yüzyılın başında Kürtlere toprak vaad edilmesi ve sonrasında bunun yerine getirilememesi olduğunun altını çizdi. Mahabad Cumhuriyeti’nden PKK’nin ortaya çıkışına kadar sürece de değinen Rehov, PKK’nin her ne kadar yöntemlerini ‘geçmişe ait’ bulsa da, devrimci, insani değerleri temel alan, cinsler arası eşitlikçi çizgisinin ‘Ankara için tehlikeli’ bulunduğunu vurguladı.
‘TERÖRİST ETİKETİ’ TÜRKİYE’NİN TASFİYELERİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR
Avrupa ve ABD tarafından PKK’ye ‘yapıştırılan terörist etiketinin’ Ankara’nın işini kolaylaştırdığını dile getiren Rehov, “Bu Türkiye’nin rahatlıkla toplum tüm kesimlerini hedefleyen ve hiçbir yaptırıma maruz kalmayacağı ‘temizlik-tasfiyelere’ başvurmasına olanak sağlıyor” diye yazdı.
KÜRTLERE KARŞI VAHŞET ERMENİ SOYKIRIMI METOTLARIYLA AYNI
Türk devletinin Kürtlere yönelik vahşetinin Ermeni Soykırımı’nı hatırlattığını yazan Pierre Rehov, vahşetin aşamalarını şöyle sıraladı: “İkisinin de metotları aynı: Temelsiz suçlamalar, iş bitirici davalar, yerelde tanığı olmayan tasfiyeler, uluslararası toplum önünde ise ya inkar etme ya da gerekçelendirme.”
Kürtlerin özellikle Kobanê’de ‘inanılması güç’ bir zafer elde ettiklerinde tüm dünyanın bunu ‘iyinin kötüye karşı zaferi’ olarak selamladığını hatırlatan Pierre Rehov, bunun Caroline Fourest ‘Red Snake’ filmine ilham kaynağı olduğunu belirtti.
ERDOĞAN’IN TEK DERDİ SESSİZLİK İÇİNDE VAHŞETİ HAYATA GEÇİRMEK
Batının ve uluslararası toplumun sessizliğine vurgu yapan Pierre Rehov, DAİŞ vahşetine karşı mücadelede Kürtlerin temel aldığı fikirlerin şimdi Türk devletince katledilmelerine gerekçe olduğuna dikkati çekti. Türkiye’de bir tür İslami diktatörlük kurmak üzere olan Erdoğan’ın YPG-YPJ’ye saldırarak ‘dünyaya mesaj verdiğini’ dile getiren Rehov, kendi İslam versiyonuna uymayan azınlıklara tahammül edilmeyeceğini yazdı.
Erdoğan’ın en önemli hedefinin Türk ordusunun vahşetini ‘sessizlik içinde’ yürütmek olduğuna işaret eden Rehov, sivil ayrımı gözetilmeksizin yapılan bombardımanlarda napalm kullanıldığı iddialarının dahi olduğunu hatırlattı. Rehov, Türkiye’nin de müttefiki olan NATO ve diğer batılı ülkelerin ne kadar süre daha sessiz kalacaklarının sorulması gerektiğini yazarken, Erdoğan’ın katliamlarına sessiz kalan NATO’yu destek vermemekle suçlamasına da değindi.
‘KÖTÜLERİN ZAFERİ İÇİN İYİ İNSANLARIN HİÇBİR ŞEY YAPMAMASI YETERLİDİR’
Erdoğan’ın Kürtlere yönelik olarak Nazi Almanyası’nda kullanılan ‘nihai çözümü’ hedeflediğini yazan Rehov, makalesini şu cümlelerle bitirdi: “Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurma hayalini tuttuğu görülen ve Kürt sorununda bir türlü ‘nihai çözümü’ hayata geçirmekte zorlandığı için kızgın olan Erdoğan, daha ileri giderek NATO’nun kendisine destek vermediği gerekçesiyle kızmıştı. Erdoğan şüphesiz siyasetçi ve filozof Edmond Burke’nin ünlü sözünden haberdar değil: “Kötülerin zaferi için iyi insanların hiçbir şey yapmaması yeterlidir.”