Petrol uzun süre Mezopotamya da derelerde çamurlu su ile beraber akarken, kimse ne olduğunu bilmiyordu. O dönemde petrol sızıntıları inşaatlarda harç olarak kullanılıyordu. Mezopotamya da olan, Babil şehrindeki sarayın duvarları bu harçla örülmüştü. O devrin insanları, yer çatlaklarından çıkan sıvı maddeye “bitemun diyorlardı.” Kürt dilinde petrolün adı Neft’tır. Bunu merhum Profesör Dr. Orduxan Celil’den öğrendim.
Mezopotamya da olduğu gibi belli bir süre sonra, Avrupa ülkelerinde de petrol sızıntıları yer çatlaklarından çıkmaya başlamış. 1853 yılında Galiçya da petrolün çok kıymetli bir ham madde olduğu keşif ediliyor. Bunun için Batılı devletler bütün ağırlığını siyah mayi pis kokulu petrole veriyorlar. İngiltere, ABD, Fransa, Almanya ve Rusya petrol için kendi ülkelerin dışına çıkarak değişik ülkelerde petrol aramaya başladılar. O dönem de bütün Arap çölleri, Osmanlı İmparatorluğunun egemenliği altındaydı.
Avusturya-Macaristan tahtının veliahtı Arşidük Franz Ferdinand'ın 28 Haziran 1914'te Gavrilo Princip adında bir Sırp milliyetçisi tarafından devletin başkenti Saraybosna'da öldürülmesi, savaşı tetikleyen olay olmuştur. Olaydan sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan Krallığı'na bir ültimaton göndermiştir.
Birinci Dünya Savaşının tek nedeni, siyah mayi pis kokulu petroldü. Başka hiçbir nedeni yoktu. Veliahtın öldürülmesi, barut deposuna bir kıvılcım atmaya benziyor. Yukarıda adları yazılı olan devletler Petrol sahalarını zapt etmekten başka hiçbir düşünceleri yoktu.
Bu devletler kendi ülkeleri dışında petrol ararken diğer yandan birbirileriyle amansızca mücadele ediyorlardı. Rusya Kuzeyden İran’ı işgal etmeye uğraşırken, İngilizler Güneyden Basra Körfezine dayandılar. İki devlette savaşı göze alamayınca anlaşarak, Ruslar kuzeyden, İngilizler güneyden İran topraklarını işgal ederek paylaştılar. Güçlü olan her zaman istediği şekilde hareket ediyor.
Dört yüz yıl, Osmanlıların egemenliği altında kalan Araplar, Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman, Mekke Şerifi Hüseyin ve düşmanı olan Suud Bin Abdül Aziz, zaman kayıp etmeden ayrı ayrı, İngilizlerin yanına giderek yardım istediler ve dediler bizleri Osmanlılardan kurtarın. Şerif Hüseyin’in ölümü halen karanlıktır. Savaş döneminde, Araplar İngilizlerin yanında yer alarak, Osmanlı ordularına karşı savaştılar.
İngilizler için petrol önemliydi. İnsanlar ölmüş, yaralanmış, sakat kalmış hiçte önemli değildi. Siyah mayi pis kokulu petrol için, İngilizler savaştılar ve üstünlük sağlayarak petrol sahalarını zapt ettikten sonra, savaştıkları devletlerle barış masasına oturdular. Osmanlı İmparatorluğu darmadağın olmuştu. Savaşta İngilizler, müttefikleri olan Fransızları kandırdılar. İngiliz askerleri petrol zengini olan topraklarda savaştılar. Fransız askerleri, petrolün olmadığı veya az olduğu topraklarda savaştılar. 1914’te başlayan petrol paylaşım savaşı 1918’de bitti. (1)
Petrol Fırtınası kitabın yazarı Raif Karadağ Ankara da kaldığı otel odasında ölü bulundu.
Sevr antlaşmasında kısa alıntı:
İttifak devletlerine karşı savaşmış veya savaş ilân etmiş otuz iki devletin katıldığı Paris Barış Konferansı 18 Ocak 1919’da toplandı. Konferansın karar mercii İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika ve Japonya Başbakan ve Dışişleri Bakanlarından oluşan “Onlar Konseyi” idi. Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusunda tam bir görüş birliği içinde olmayan İtilâf devletlerinden İngiltere’nin talepleri, Yakındoğu da büyük çapta bir İngiliz üstünlüğü kurmak ve Fransa’nın rekabetçi konumunu düşük bir seviyeye çekmekti. Fransa ve İtalya savaş sırasında imzalanan gizli antlaşmalara sadık kalınmasını istiyordu. Osmanlı Devleti’ne resmen savaş açmayan ve Yakın Doğu’da bir çıkarı olmadığına anlayan Amerikan delegasyonu ise Wilson Prensipleri uyarınca barış görüşmelerinin şeffaf yapılmasını ve gizli antlaşmaların geçersiz sayılmasını talep ediyordu. (2)
Sevr Antlaşması’nın Maddeleri:
1.İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalmaya devam edecek. Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü yerler İstanbul ve çevresinden oluşan küçük bir toprak parçası olacak; eğer Osmanlı Devleti, İtilaf güçlerinin belirlediği şartlara uymazsa İstanbul’da ellerinden alınacak,
2.Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanlılara verilecek,
3.Ege Adaları Yunanistan’a bırakılacak, Rodos ve 12 Ada İtalya’ya verilecek,
4.Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti ve güneyinde Kürdistan Devleti kurulacak,
5.Irak, Musul ve Arabistan İngiltere’ye verilecek,
6.Boğazlar, bütün ülkelerin gemilerine savaş zamanında dahi açık bulundurulacak ayrıca boğazlar on danışman olarak yer alacaktı,
7.Osmanlı, mali bakımdan zor durumda olduğu için savaş tazminatı vermeyecek ve borçları silinecekti,
8.Osmanlı Devleti’nde zorunlu askerlik kaldırılacak ve askeri gücü 50.700’ü geçmeyecekti. Ayrıca orduda ağır silahlar ve uçaklar kesinlikle bulunmayacak ve Osmanlı donanması İtilaf Devletleri’nin kontrolü altında olacaktı,
9.Deniz Kuvvetleri’nde 13’ten fazla savaş gemisi bulunmayacak,
10.Kürtler, Doğu Anadolu’da bağımsız bir devlet kurmak isterlerse ve bu istek Cemiyet-i Akvam tarafından kabul edilirse, Osmanlılar bu durumu kabul edecekti,
11.Osmanlılar, Mısır üzerindeki bütün haklarından vazgeçecek, Filistin, Irak ve Suriye için alınan kararlara uyacaktı.
12.Hicaz bağımsız bir devlet olacaktı (Arap ülkeleri istediğini aldı),
13.Osmanlı Devleti İzmir’deki egemenlik haklarını Yunanistan’a bırakacak ve kalelerden sadece birinde Türk bayrağı dalgalanacaktı,
14.Şam ve çevresi, Mardin, Antep ve Urfa Fransa’ya verilecek ve Sivas’ın kuzeyine kadar olan bölgede Fransız nüfusu yer alacaktı,
15.İzmir bölgesi dışındaki Batı Anadolu, İtalya’ya ait nüfus bölgesi olacaktı.
ülkeden oluşan bir Avrupa Komisyonu tarafından yönetilecek ve bu komisyonda Türk üye bulunmayacaktı,
16.Kapitülasyonlar; İngiliz, Japon, Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir komisyonun düzenlemesiyle genişletilerek yeniden gündeme gelecek ve bütün azınlıklar bu ayrıcalıklardan yararlanabilecekti. Ayrıca azınlıklara geniş haklar verilecek ve askerlik yapmayacaklardı,
17.Azınlıklar sınırlarımız içinde okul ve dini kurumları açabileceklerdi. Osmanlı’nın bu konuda yaptığı uygulamalar ise denetlenebilecekti,
18.Osmanlı Devleti’nin mali durumu ve bütçesi İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan komisyon ile Düyun-u Umumiye İdaresi tarafından yönetilecekti. Bu komisyonda Osmanlı üyeleri sadece
Sevr antlaşmasını imzalayanlar Osmanlı heyetinde şu isimler yer alıyordu: Sadrazam Damat Ferit Paşa, eski Maarif Nazırı (millî eğitim bakanı) Bağdatlı Mehmed Hâdî Paşa, eski Şura-yı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey. (3)
Lozan görüşmeleri başladığı zaman Mustafa Kemal gitmedi. Bitlis’in Körüm ailesinden olan ve kendi milletine ihanet eden Kürt kökenli İsmet İnönü’yü gönderdi. Mustafa Kemal İsmet İnönü’ye diyor kayıtsız-şartsız devlet isteyeceksin. Asker kökenliler arasında kafası siyaset alanında çalışan dünya genelinde çok az sayıda insan bulunur. Bunlardan bir tanesi de Mustafa Kemal’dir. Mustafa Kemal’i sevmiyorum. Zekâsını takdir ediyorum.
Lozan antlaşmasında, İsmet İnönü, İngilizlerle beraber, hareket ederek, Arap çöllerinde 22 tane uyduruk devletleri kurdular. Kürtleri dört değil beş parçaya bölerek devletsiz bıraktılar. Beşinci parça Rusya’dadır. Bugün Kürtlerin nüfusu elli milyondan fazladır. Dünya’da devleti olmayan en büyük millet Kürtlerdir. İnternette görünen, nüfusu bir milyonun altında 81 devlet var.
Bir gün birkaç kişi Hz. İsa’nın yanına gidiyorlar. İsa soruyor niçin gelmişsiniz. Diyorlar Sezar için geldik. Hz. İsa diyor Sezar’ın hakkını verin. Çünkü daha önce Roma Krallıkla yönetiliyordu. Milattan 50 yıl önce Roma’daki bazı aydınlar cumhuriyet rejimini kurmak istiyorlardı. Sezar bu aydınlar arasında ön saflarda yer almıştı. Sırası gelince biz diyoruz Sezar’ın hakkı Sezar’a verilir. (4)
Yahudilerde din adamlarına Haham diyorlar. Mustafa Kemal, İsmet İnönü’den habersiz Haham Başı Naim Naum’u, Lozan’a gönderiyor. Görüşmeler devam ederken Naim Naum, İsmet İnönü’ye diyor seni İngilizlerle ve Fransızlarla bir araya getire bilirim. İsmet İnönü buna çok seviniyor.
İsmet İnönü 17 Kasım 1922 de Müslim Standart’a verdiği bir demeçte diyordu: Türk Milleti İslamiyet’in kolu ve kılıcıdır. Kanımızın son damlasına kadar onu yaşatacağız.
İsmet Paşa başlangıçta hilafeti düşünüyordu. Lozan da, İsmet İnönü, Haham Başı Naim Naum Beyle görüştükten sonra birden bire ters dönüş yaparak her şey değişiyor.
İlk başlangıçta Mustafa Kemal ve İsmet İnönü hilafeti savunuyorlardı. Mustafa Kemal Balıkesir de Cuma günü camii de hutbe okurken hilafeti savunmuştu.
Lozan görüşmelerinde Türkiye adına Dışişleri Bakanı sıfatı ile İsmet İnönü’nün Başkanlığında, Sağlık Bakanı Rıza Nur ve Maliye Bakanı Hasan Saka katılmışlardı. Haham Başı Naim Naum gayrı resmi olarak işleri organize ederken İsmet Paşa’ya diyor, İngilizler ve Fransızlar özerinde etkili olduğunu söylüyor. İnönü ile sıkı ilişkiler kurduktan sonar, Fransızlara ve İngilizlere diyor İsmet İnönü üzerinde etki sahibi olduğunu söylüyor.
Lozan da işleri iyi organize eden Naim Naum, kısa bir süre sonra İzmir’e gelir. İzmir İktisat kongresinde Mustafa Kemal’le görüşerek, Lozan da yapılan görüşmelerle ilgili bilgileri aktarıyor.
Görüşmeler bu aşamada iken İngiliz delegesi Lord Gürzon bazı blöfleri ileri sürerek savaşla İnönü ve Naim Naum’u tehdit ediyordu. Lord Gürzon’dan gelen tehditlerden dolayı İsmet İnönü çok huzursuz oluyor. Özellikle Musul olayı, Lord’un tepkisine yol açmıştı. İnönü adata yıkılmış gibiydi. Kimseyle konuşmuyordu. Gece yarısına kadar durmadan tur atıyordu. Daha sonra, Rıza Nur o görüşmeleri uzun uzun anlatmış.
Abdürrahman Dilipak’ın kitabındaki yazıya dokunmadan bu cümleleri olduğu gibi kopyalıyorum: Bir de İnönü’nün başına Fransız enteljansından Madam de Tahi’yi musallat ederler. İsmet İnönü Paris sokaklarında kendine bir flört bulmuştur. İşler yoluna girmeye başlar. İnönü Naum efendi gibi bir de müşavir bulunca kendine oldukça rahatlar. (5)
Anlamıyorum, tarih boyunca Ruslar daima, Kürtlere karşı kalleşçe davranarak ihanet etmişler. Çarlık Rusya’sı döneminde olduğu gibi, Stalin döneminde de Kürtlere ihanet ettiler. Ocak 1946 yılında Mehabad Kürt Cumhuriyeti kuruldu. Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed’di. Bu Cumhuriyette 13 Bakan vardı. Kadı Muhammed Bakanlar kuruluna başkanlık ediyordu. Sovyetler Birliği, İran’dan çekilince, Cumhuriyet yıkıldı. Mehabad Cumhuriyetin katili Stalin’dir.
İstanbul da, Kürt Enstitüsü’nün açılışından bir gün sonra gittim. Tanınmış bazı şahsiyetler vardı. İsmet Şerif Vanlı, İsmail Beşikçi, Apı Musa, Celile Celil, abesi Profesör Celil Eşber Yağmurdereli ve benzeri kişiler vardı. Bizler 8-10 kişilik bir grup ayrı oturmuştuk. Oturduğumuz grupta Hatip Dicle ve merhum Avukat Feridun Yazar vardı. Merhum Profesör Orduxan Celil oturduğu gruptan ayrılarak geldi yanımızda oturdu. Bir kadın sordu. Dedi Lenin döneminde ve Lenin den sonraki dönemlerde Sovyetlerde, Kürtlerin durumu nasıldı. Profesör Orduxan Celil dedi Lenin Kürdistan’a Sor Devletini kurdu. Lenin öldükten sonra Stalin geldi. Geldiği gibi başladı Kürtleri sürgün etmeye. En fazla altı ay bir bölgede bekletiyordu. Altı ay dolmadan başka bir bölgeye gönderiyordu. Kürtlerin sürgün olayı halen devam ediyor dedi.
Selahaddin Eyyubi, Kudüs şehrini aldığı zaman, günün koşullarına göre hareket ederek savaşa bilen erkekleri tutukladı. Dedi Kudüs’ten gitmek isteyenler, Davut Kapısından başta Vali, arkasında Müftü ve giden kişiler gidebilirler. Şehri terk etmek isteyenler, Davut kapısından çıkarak yürümeye başladılar. Bir grup kadın, Selahaddin’in yanına giderler. Diyorlar kardeşlerimizi ve kocalarımızı hapis etmişsiniz yalnız nereye gideceğiz. Selahaddin, kadınların ricasını kabul ederek tutukladığı bütün erkekleri serbest bırakıyoe. Bugün hangi devlet buna benzer böyle bir hareket yapar?
Kaynak:
- Raif Karadağ petrol fırtınası Divan yayınları Birinci baskı İstanbul 1969.
- İnternet’ten aldım.
- İnternet’ten aldım
- İncil kitabında var.
- Abdürrahman Dilipak İnönü dönemi Beyan yayınları Alayköşkü Caddesi Cağaloğlu İstanbul.
Şaban Aslan