Mardin’deki silahlı saldırıda ailesinden üç kişiyi kaybeden Emin Abdullah, katliamın sıradan bir soygun nedeniyle gerçekleştiğine inanmadıklarını, bu yüzden zanlıların ifadelerini doğru bulmadıklarını söyledi.
Mardin’deki silahlı saldırıda ailesinden üç kişiyi kaybeden Emin Abdullah, katliamın sıradan bir soygun nedeniyle gerçekleştiğine inanmadıklarını, bu yüzden zanlıların ifadelerini doğru bulmadıklarını söyledi. Abdullah, kurbanların aileleri olarak hakikatin ortaya çıkarılmasını ve adaletin yerini bulmasını istediklerini vurguladı. O gece olay yerine giden iş insanı Şivan Koçer de, şahit olduğu manzarayı anlattı.
Mardin'de 19 Ocak'ta, Artuklu-Nusaybin karayolu Yeniköy mevkiinde seyir halindeki Duhok plakalı cipi durduran iki kişi, içindekilere kurşun yağdırdı. Saldırıda Abdullah Salih Mustafa (69), eşi Çimen Şahin Halid (75) ve kızları Hindirin Abdullah Salih (39) olay yerinde hayatını kaybederken, Wahide Haydar Casım (63) ve oğlu Ahmed Celaleddin İbrahim (45) kaldırıldıkları hastanelerde yaşamını yitirdi.
Ahmed Celaleddin İbrahim ile Abdullah Salih Mustafa, Duhok’un tanınan iki din adamıydı. Abdullah Salih Mustafa eşi ve kızı ile Samsun’daki oğlunu ziyaret için yola çıkmıştı. Ahmed Celaleddin İbrahim ise annesini tedavi için Diyarbakır’a götürüyordu.
Olayın ardından gözaltına alınan 5 kişi Oğur Jandarma Karakolu’ndaki sorgularının ardından Pazartesi günü nöbetçi sulh ceza hakimliğine çıkarıldı. Birbirlerini tetiği çekmekle suçlayan F.A ile A.K.’nin yanı sıra, saldırıda kullanılan otomobilin sahibi M.Y. ve daha sonra silahı saklayan Ç.B. isimli kadın tutuklandı, bir kişi de serbest bırakıldı.
Ailesinden üç kişiyi kaybeden Emin Abdullah Salih, Duhoklu avukat Abdulmecid Koçer, olayın yaşandığı gün saldırıya uğrayan aracın yanına giderek olayı ilk görüntüleyen Kürt iş insanı Şivan Koçer ve Mardinli aktivist Mustafa Mardini Rûdaw’da yayımlanan bir programa katıldı.
Soygun için gelmedikleri belli
Kanlı saldırıda babası Abdullah Salih Mustafa, annesi Çimen Şahin Halid ve kız kardeşi Hindirin Abdullah Salih’i kaybeden Emin Abdullah Salih, bu zor süreçte yanlarında duran ve acılarını paylaşan Duhok halkına ve Kürdistan Bölgesi yönetimine teşekkür etti.
Türkiye'nin Erbil Başkonsolosu Mevlüt Yakut’un önceki gün Duhok’a gelerek kendilerini ziyaret ettiğini ve taziyeye katıldığını belirten Emin Abudullah, “Başkonsolos bize olayla ilgili 4 kişinin tutuklandığını, ifadelerinin alındığını söyledi. Fakat aynı zamanda bu ifadelere inanmadıklarını, soruşturmanın ciddiyetle yürütüldüğünü ve hakikati ortaya çıkarmak istediklerini söyledi” dedi.
Zanlıların ifadelerinde anlattıklarının çelişkili olduğunu vurgulayan Emin Abdullah, saldırının baş şüphelileri olan F.A ile A.K.’nin birbirini suçladığını hatırlattı.
Abdullah, “Babamın üzerinde bir miktar para vardı. İmam Ahmed’in de üzerinde para vardı. Fakat birileri çıkıp bir kaç bin dolar için 5 insanı bu şekilde öldürmeyi göze alamaz. Bunların soygun için gelmedikleri belli. Olayın ardından kuzenim de Mardin’e gitti, babamın üzerindeki paralar ona teslim edildi. Babamın cebinde dolar, dinar ve TL vardı. Ama hiç birine dokunulmamıştı. Hala babamın kanı üzerindeydi. Diğerlerinin üzerindeki para ve telefonlar da duruyor. Bu nedenle soygun için yapıldığı iddiası asla mantıklı veya kabul edilebilecek bir gerekçe değil” dedi.
“Ailelerimizin hiç kimse ile bir husumeti yoktu”
Ne geçmişte ne de şimdi her iki ailenin de hiç kimse ile bir husumeti bulunmadığının altını çizen Emin Abdullah, “Babamın en büyük oğlu ve İmam Ahmed’in yakın arkadaşı olarak hiç kimse ile bir husumetimiz olmadı. Babamın tüm işlerini ben yürütüyordum. Bizim maddi olarak da kimse ile bir alıp veremediğimiz yoktu. Bu nedenle saldırının bir husumet nedeniyle gerçekleştirilmiş olma ihtimali kesinlikle yoktur” dedi.
Olayla ilgili gözaltına alınanların hepsine ait ifadelerin basına yansımadığına dikkati çeken Abdullah, “Mesele olayla ilgili olduğu söylenen ve suç delillerini yok etme suçuyla yakalanan Ç.B., isimli kadının ifadeleri hiç yok. Bu olayın arkasında başka birileri varsa bulunmalarını, katillerin ve sorumluların ortaya çıkarılıp yargılanmasını istiyoruz" diye konuştu.
“Duhok plakalı olduğunu gördüm ve durdum”
Saldırıya uğrayan aracın üzerine giden ilk isimlerden biri olan Duhoklu iş insanı Şivan Koçer, programa Antep’ten Skype yoluyla katılarak o gece şahit olduklarını anlattı.
Sahsına özel araçla ailesi ile birlikte Duhok’tan Antep’e gittiğini belirten Koçer, şunları söyledi:
“Nusaybin’i geçtikten sonra yolun sağ tarafında Duhok plakalı bir aracın durduğunu ve kapılarının açık olduğunu fark ettim. Yaklaşık 100 metre kadar ilerledikten sonra geri döndüm. Gecenin bu vaktinde belki de araç arıza yapmıştır veya hastaları vardır diye düşündüm. Aracın dört kapısı da açıktı. Yola bakan tarafından içeride kimse görünmüyordu. Önünden dolandım, arka kapıda bir kadın bedeni dışarıda, kafası aracın koltuğunun yanında düşmüştü. Aracın arkasında da iki erkek yerde yatıyordu. Hemen yolun yanındaki küçük sulama kanalında da iki kadın yerdeydi.
Arabama dönüp telefonumu aldım ve 112’yi aradım, konum vererek burada bir olay olduğunu ve trafik kazası olabileceğini söyledim. Çünkü aracın arka camlarından biri kırılmıştı. Bu esnada bir panzer geldi, yola çıkıp elimi kaldırdım ve araç gelip durdu. Jandarmalar inip ambulans aradı ve bir kaç dakika sonra ambulans ile itfaiye geldi. İmam Abdullah ve kızı vefat etmişlerdi, eşi hala yaşıyordu ama son nefesindeydi. İmam Ahmed yaralıydı. Başına gittim, telefonunu sıkıca tutmuştu. Belli ki saldırıdan sonra birilerini aramak istemiş. Kendimi tanıttım, Duhoklu olduğumu ve ona yardım etmek istediğimi söyledim. Beni duyuyor ama konuşamıyordu. Beni gözleri ile onayladı.
“Oğlunu arayıp olayı anlattım”
Ardından polis geldi ve kimsenin cenazelere dokunmaması gerektiğini söyledi ve herkesin uzaklaşmasını istedi. İşte o vakit bunun bir silahlı saldırı olduğunu anladık. Yerde mermi kovanları bulundu. O an ben de arabanın açık olan torpido gözüne baktım. Üzerinde aracın sahibinin ismi ve telefon numarası olan izin belgesini gördüm, resmini çektim. Bu telefonu arayarak kim olduğunu sordum. Aracın babasında olduğunu söyledi. Babasının Türkiye’ye gelip gelmediğini sordum, ‘evet, şu an Türkiye’de’ dedi. Ben de böyle bir olay yaşandığını ve ailesi yakınları gelene kadar cenazelerle birlikte olacağımı anlattım.”
"Görüntüleri belge olsun diye kaydettim"
İlk başta görüntü çekmeyi aklına getirmediğini belirten Şivan Koçer, “Yaralılar olay yerinden götürüldükten sonra çevredekilerin de telefonları ile görüntü kaydettiklerini gördüm. Ben de telefonu alıp görüntü çektim ve anlattım. Bu yaşananların bir belge olarak kalması gerektiğini düşündüm. Cinayet yeri polisi maktullerin üzerinden çıkan eşyaların resmini çekip poşete koyuyor ve üzerine yazıyorlardı. Daha sonra ailemle beni de karakola götürerek ifademi aldılar, olayla bir bağlantım var mı diye sıkı bir denetime tabi tuttular” diye belirtti.
Sahibi olduğu şirketin Antep’te olduğunu ve yıllardır burada çalıştığını dile getiren Koçer, “Olay bizi elbette etkiledi. Ailem sürekli Antep’i bırakıp gelmemi istiyor. Yine bu olaya tanık olduğumu bilen tüm akraba ve dostlar da arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulundu” dedi.
"Katillerin yargılanması süreci uzun sürebilir"
Avukat Abdulmecid Koçer, Türkiye ile Irak arasında hukuki bir anlaşma olmadığı için davaya müdahil olması için buradan bir avukat görevlendirilemeyeceğini, olay Türkiye topraklarında gerçekleştiği için yargılanmanın Türk Ceza Kanunu’na göre olacağını söyledi.
Koçer, iki ülke arasında tutukluları iade etme gibi bir durumun da söz konusu olmadığını kaydetti. Avukat Koçer, zanlıların ifadesi ve olayın gerçekleşme biçimi göz önüne alındığında mahkeme sürecinin uzun sürebileceğini belirtti.
Programa Mardin’den telefonla katılan Mustafa Mardini de, olayın bölge halkı başta olmak üzere tüm Kürtleri derinden sarstığını ve çok üzüldüklerini söyledi.
Mardini, zanlıların akli dengelerinin yerinde olduğunu, hırsızlık yapacak kadar da muhtaç durumda olmadığını, bu yüzden akla gelen son seçeneğin soygun olduğunu savundu.
Olayın arkasında gizli birileri veya tarafların olup olmadığını bilmediklerini anlatan Mardini, saldırı nedeniyle tutuklanan kadının ifadelerinin açığa çıkmasından sonra çok şeyin aydınlatılabileceğini ifade etti.
Rudaw