Messi Bir Tarafta Bütün Dünya öteki Tarafta!

Ali Fikri IŞIK

Yukarıdaki başlığın çok iddialı bir başlık olduğunun farkındayım; Oyuna, oyun sistemlerine ve 11 kişilik kolektif yapıların toplam yeteneğine inanan benim gibi biri için, bunu söylemek son derece yadırgatıcı olabilir. Dünya kupalarının akıl, estetik ve özgürlük, bağlamında yaratıcı oyunlara dönüşmesi gerektiğine inanıyorum. Kısmen endüstriyel futbolun korku imparatorluğundan sıyrılmış oyuncu ve teknik adamların, daha az baskı hissedecekleri bir atmosferde bu turnuvayı yorumlayacaklarını varsayıyorum. Ulusal liglerden ve Şampiyonlar liginden farklı olarak, bir bakıma daha az baskının hissedileceği, daha rahat ve daha özgürce, maçlara çıkılacağını düşünüyorum.

Meslektaşım Arda Alan Işık’ın DAİLYSABAH’ da ki köşesinde isabetle söylediği gibi, bu turnuva José Mourinho tarzı futbol anlayışına mahkûm edilmeyeceğini umuyorum. Ama yine de kabaran milliyetçi duyguların kısmen endüstriyel futbolun oyuncu ve teknik adamlar üstünde oluşturduğu baskıya benzer bir baskı oluşturacağına da kapıları açık bırakıyorum.

Dünya kupası hangi atmosfer de oynanırsa oynansın, Messi’nin bu dünya kupasını kendi kişisel kariyeri için bir amaç haline getireceğini düşünüyorum. Tıpkı Maradona gibi, Pele gibi o da kişisel tarihine bir Dünya Kupası zaferi eklemek isteyecektir. Bundan şüphe duymuyorum. Artık pek de genç sayılmayan Messi’nin bu fırsatı dört yıl sonraya erteleyebileceğine ihtimal vermiyorum. Messi için gün bugündür.

Dün başlayan Dünya Kupasının ilk maçı, hiçbir bakımdan yenilip taşımıyordu. Rusya ev sahibi olmasına rağmen rahat bir takım izlenimi vermedi. Oynamak istedikleri oyun tipik bir doğu Avrupa oyunuydu ve Avrupa’nın diğer devleri karşısında hiçbir umut vaat etmiyordu. Arabistan dersini ezberlemeye çalışan çaylak öğrenci gibi, maç boyunca tereddütlü bir oyun oynadı. Juan Antonio Pizzi’nin oynatmak istediği oyunu anlayan ama bunu uygulama becerisi gösteremeyen Arabistan’ı çok sıkıntılı günler bekliyor. Çünkü onlar kendi oyunlarının uygulama detayları arasında boğuluyorlar.

Daha önce de yazdım; bu turnuvada en merakla beklediğim takım Belçika’dır. Doğrusu neler yapabileceklerine tanık olmak için maç gününü sabırsızlıkla bekliyorum.

Almanya bildiğimiz Almanya’dır ve her an her şeyi yapabilecek bir oyun kurgusuna sahiptirler. İspanyollar Barselona’nın muhteşem oyununu oynama becerisi gösterebilirlerse, Messi ve Arjantinin en büyük rakibi olabilirler.

Guardiola ve Klopp’un dünyaya armağan ettikleri Neo Total futbol’un kesinliğe yakın egemenliğinden sonra, Brezilyanın Sambası ciddi bir krize girdi. Nitekim geçen dünya kupasının ev sahibi olmalarına rağmen kendi evlerinde Almanya’ya 7-1 yenilmekten kurtulamadılar. Dolayısıyla Brezilyanın bu kısa sürede ihtiyaç duyulan düşünce devrimi gerçekleştirip rakipleriyle boy ölçüşebileceğini düşünmüyorum. Çünkü bu düşünce devrimi ancak teknik adamların eliyle gerçekleşebilir ve Brezilyanın en zayıf olduğu nokta da düşünür düzeyde teknik adam kıtlığı ya da yokluğudur.

Fransa eski Fransa değil. İsveç eski İsveç değil. İngiltere’nin total ve akışkan bir oyun kotarabileceğine pek ihtimal vermiyorum. Asya ve Afrika takımlarının dünya kupası tecrübeleri, kafaya oynayamaya müsait değil.

Bir ‘’iyi ve güzel oyun dilencisi’’ olarak, dileğim şudur; Tanrım bize güzel maçlar seyretme zevki bağışla. Amin.