TKDP/KUK geleneğinden gelen bir Kürt olarak, Kürdistan ulusal mücadelesine katıldığım günden beri, Güney Kürdistan’daki mücadeleyi ve Mesud Barzani’yi yakından takip edenlerden biriyim. Mesut Barzani’yi bugüne kadar başı dik, onurlu ve kararlı bir mücadele adamı olarak tanıdım.
Daha 16 yaşından başlayarak yaşamının büyük bölümünü bir peşmerge olarak ve peşmergeler arasında Kürdistan dağlarında geçirdi. Babası Mustafa Barzani gibi yaptı, sırtını halkına ve Kürdistan dağlarına dayadı, onun yolunda yürüdü. Ulusal kurtuluş mücadelesi veren bir halkın önderi olarak halkının içinde ve bu tarihi mücadelenin ön saflarında oldu. Başkanlık görevini sürdürdüğü yıllar içinde de daima peşmergelerle beraber oldu. Mesud Barzani başkanlık saraylarında oturmadı, en son olarak DAİŞ’e karşı verilen çetin mücadelede, fırsat buldukça, yine peşmergelerle birlikte ön cephelerde yerini aldı. Tüm dünya buna tanık oldu, bir çok devlet başkanı onu hayranlıkla taktir etti.
Mesud Barzani, resmi olarak başkanlık görevini üstlenmeden önce de başkandı. O, dün ve bugün halkının güven, destek ve sevgisini kazanan mütevazi bir önderdir. Güney Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin tarihi koşullarında ve hayatın içinde ortaya çıkan bir önderdir Mesud Barzani. Dün olduğu gibi bugün de onun mutlaka resmi olarak bir post sahibi olmaya ihtiyacı yoktur. Mesud Barzani, bugünkü kararıyla halkına ve dünyaya bir peşmerge olarak başladığı mücadelesine yine bir peşmerge önderi olarak devam edeceğini duyurmuştur. Bunun ne anlama geldiğini kavramayanlara, bir kez daha gerilere dönerek, babası Mustafa Barzani ve Mesud Barzani’yi ve bu kahraman Barzanilerin mücadelesini yakından tanımalarını öneriyorum. Peşmerge elbisesini giyinmek ve dağları işaret etmek yeterli bir mesajdır bence. Peşmerge elbisesi giymiş bir Mesud Barzani halkı için daha güven verici ve daha büyük bir başkandır.
Kaldıki, Mesud Barzani istifa etmemiştir, sadece başkanlık süresinin ikinci kez uzatılmasını kabul etmemiştir. Ben şahsen Mesud Barzani’ye yakışan mütevazi ve onurlu bir davranış olarak görüyorum bunu. Bu davranışıyla, genç yaşta siyasi mücadeleye katıldığı günden başlayarak diktatörlere karşı savaşan Mesud Barzani’nin, diktatörlerin yaptığı gibi iktidar koltuğunda oturularak başkanlık yapılamayacağını göstermiştir herkese. Ancak, belirtmek gerekirki bu konuda yapılan kimi soysuzca yorumlar son derece mide bulandırıcıdır.
Durum nedir, ne kadar ciddidir, iç ihanet darbesi ne kadar derindir, bunu hala tam olarak bilmiyoruz. Bu yüzden, işin içinde olmayan ve gelişmeleri dışardan izleyenlerin erken bazı tesbitlerde bulunmaktan ve bazı sonuçlara varmaktan dikkatle imtina etmeleri gerekiyor. Biraz daha bekleyelim, sabırlı olalım, biraz daha durumlar netleşsin.
Ağır kayıplarımız ve kaygılarımız var, elbette moralimiz iyi değil. Günlerdir uyuyamıyoruz, ”zehirli bir hançerin saplandığı” Kerkük gibi kalbimiz kan ağlıyor. Ancak, inançlı ve kararlıyız, halkımızın bu badireyi de atlayacağına derin inancımız var. Buna kararlılıkla inanıyoruz. İçerden kaynaklanan bir ihanet komplosuyla cephe savaşında önemli bir mevzi kaybedilmiştir, fakat mücadele kaybedilmemiştir, kavga devam edecektir. Bu dava, sadece Güney’in davası değil, bir bütün olarak Kürt ulusunun davasıdır. Kürt halkı, iç ihanetçileri saymazsak, ellerinde ulusal bayraklarıyla her yerde bir kez daha bir ulus gibi davranıyor, bu mücadelenin yanında ve Mesud Barzani’nin arkasında olduğunu gösteriyor. Biliyoruz ki ulusal kurtuluşa ve bağımsızlığa götüren yol zor, inişli ve çıkışlı bir yoldur. Bunu başkalarından öğrenmeye gerek yok, kendi tarihimizden biliyoruz.
Eksiklikler olabilir, hatalar yapılabilir, eleştirilerimiz elbette saklıdır. Ama bugün sorumlu, sağduyulu, soğukkanlı, inançlı ve kararlı davranmak gerekiyor. Biraz daha sabır, biraz daha cidiyet ve biraz daha sorumlulukla hareket etmemiz gerekiyor. Ama malesef bazıları şimdiden bu sınırları aşmış bulunuyor. Eleştirmek ile düşmanlık yapmak farklı amaçlar için yapılır ve doğal olarak kişi ve kurumları farklı konumlara düşürür. Hangi parçadan, hangi bölgeden ve hangi örgüte mensup olursa olsun, Kürtler bir tek millettir ve kardeştirler. Millet olarak ateşten gömlek giydiğimiz bu tarihi günlerde, düşmanlarımıza karşı vatan sathında topyekün bir ulusal birlik içinde olamıyorsak, bari birbirimize düşmanlık yapmayalım, diyorum.
Mevcut koşullarda Güney Kürdistan’da en büyük tehlike sınırlı da olsa siyasal alanda yaşanan kırılma ve iç çatışma tehlikesidir. Mesud Barzani başından beri bunu gören bir lider olarak son derece ihtiyatlı davranmıştır. Uzun süren suskunluğunun bir nedeni de bu olsa gerek. Belki de Mesud Barzani’nin görevi kabul etmemesinin önemli nedenlerinden biri de iç çatışmanın önünü almak ve Kürt siyasal güçleri arasında olabildiği oranda ulusal bir anlaşma zeminini sağlamaktır. Eğer böyle ise, bu bile, tek başına anlaşılabilir ve takdir edilmesi gereken bir bir davranıştır.
Mesud Barzani, bugünkü koşullarda, ulusal bağımsızlıkçı siyaseti ve Kürdistani hattı temsil ediyor. Bağımsızlık reformu, Güney Kürdistanı’ın bağımsızlığı yolunda asla geri dönülemeyecek tarihsel bir adım oldu. Bunun da mimarı Mesud Barzani’dir. Bağımsızlık referandumu ve bunun dört parçada ve tüm dünyada Kürtler arasında coşkuyla karşılanması verilen mesajı tüm dünyaya gösterdi. Bu nedenledir ki içerden işbirlikçi ihanetçi bir kliğin de içinde yeraldığı ve Irak, İran ve Türkiye’nin fiilen birlikte yürüttüğü bölgesel ve uluslararası bir darbe komplosuyla karşı karşıya kaldı. Bugün yapılanlar, Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını engelleme, bağımsızlıkçı hattı tasfiye etme ve Kürt halkının bağımsızlık referandumuyla ortaya koyduğu ulusal iradsesini yoketme girişimidir. Buna karşı ise Mesud Barzani “Hiç kimse Kürt halkının iradesini yokedemez” diyor.
Açıktır ki referandum sadece bir bahanedir. Ve, şayet bir cezalandırma değilse, belliki bu darbenin senaryosu daha önceden hazırlanmıştır. Hak, hukuk, adalet, barış, demokrasi, bölgesel istikrar, kendi kaderini tayin hakkı, insan hakları, evrensel değerler vb. bir kez daha petrol ile takas edilmiştir. Yoksa büyük devletlerin, küçük devletlerin, demokrasi havarilerinin, Kürtlerin kahramanlığını öve öve bitiremeyenlerin, dünya kamuoyunun sessizliğini nasıl izah etmek gerekir. 6 Mart 1975 uluslararası Cezayir ihanet antlaşması ardından Mesud Barzani’nin babası ölümsüz ulusal önder Mustafa Barzani de “Bin ton adalet bir varil petrole satılmıştır” demişti. Ben, tarihin tekerür ettiğine inanmıyorum, ama iç ihanetler bağlamında “Kürtlerin makus talihinde tarih tekerür ediyor” diyebiliriz. Her şeyin çıkar ve güçler dengesi tarafından belirlendiği bir dünyada yaşadığımızı asla unutmamamız gerekiyor. Reel ve pragmatik bir dünyada yaşadığımızı Kürtlerin de bilmesi gerekiyor.
Mesud Barzani ulusal tarihimizin ortaya çıkardığı ender liderlerden biridir. Mesud Barzani, temsil ettiği Kürdistani ruh ve ulusal bağımsızlıkçı çizgisiyle bugün dört parçadan halkımızın inandığı, güvendiği ve arkasında durduğu bir önderdir. Başkan yada peşmerge, yeri ve konumu ne olursa olsun, Mesud Barzani, benim için de saygın bir önderdir. Onu sahiplenmek Kürdistani olan ve bağımsızlıkçı çizgide yürüyen her Kürdün öncelikli görevlerinden biridir.
”Ben, Mesud Barzani, siyasi müacdeleme bundan böyle bir peşmerge olarak devam edeceğim” diyen Mesud Barzani onurlu ve saygın bir önderdir. Bunu söyleyen ve hayata geçiren bir başka başkan var mı? Dünya, Mesud Barzani’nin daha görkemli bir şekilde halkının iradesini arkasına alarak geri döneceğine tanık olacaktır.
30.10.2017