İnsanlar yer küresinde yaşamaya başladıkları günden bugüne kadar, her zaman birbirleriyle mücadele etmişler. Bütün mücadelelerin temelinde kirli çıkardır var.Devamlı kuvvetli, zayıfı ezerek mağlup etmiştir.Tarihe bakıyoruz. İlk kavgalar kabileler arasında başlamış. Zaman ilerledikçe, milletler devletleri oluşturmuşlar. Devletler arsındaki kavgalara savaş adını vermişler. Her savaşın sonunda mutlaka barış olmuş. Günün şartlarına göre mevcut olan silahlar kullanılmış.
Tarihçilerin belirlediğine göre Osman Bey, babası Ertuğrul’un 90 yaşlarında ölümünden (1281?) Sonra Kayı Boyu Beyliği için amcası Dündar’la mücadele eder. Boy büyüklerinin Dündar’dan yana olmalarına karşılık, gençlerin kendisini desteklemesi sonucu uzun bir mücadeleyi başarılı bir şekilde kazanır. 1299’da yaşlı olan amcası Dündar’ın akınlarına karşı çıktığı bahanesiyle ok atarak amcası Dündar’ı öldürür. Oğuz türesinde Kayılara “baş ve buğ” oldu. Tarihçilere göre Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi kabul edilen1299 bu olayla ilgiliyse, Osmanlılarda taht uğruna cinayet işlemesi de daha ilk günden gelenek olmuş demektir. Bazı tarihçiler 1299’un Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışı ya da Osman Bey’e bayrak, tuğ, mehter ve tabıl gelişiyle ilgili olduğunu ileri sürerler. (1)
Dünyada çok sayıda savaşlar olmuş.
Yazılı olarak tarihe geçen ilk savaş, Kadeş Savaşıdır. Hitit Krallığı ile Mısır Krallığı arasında başlayan en büyük savaştır. MÖ 1274 yılında başlayan savaşın çıkış nedeni genişleme politikası güden Mısır'ın, Hitit toprakları içerisinde yer alan Amurru ve Amka gibi büyük ticaret yolları üzerindeki şehirlerini ele geçirmektir. Her savaşın sonunda mutlaka barış sağlanmış.
Kadeş Antlaşması, Fransa’nın başkenti Paris’te, Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili arasında, Suriye topraklarının paylaşılmasıyla sonuçlanan antlaşma ile imzalanmış.
Birçok kavimler belirli dönemlerde yaşamışlar. Elbette bazı kavimler kaldı. Bazıları da tarihe iz bırakmadan silinip gittiler. Kalan kavimler devletlerini kurdular.
Tarihe iz bırakmadan yok olan kavimler nasıl yeryüzünden silindiler? Savaşlar olmuş. Kuvvetli zayıfı ezerek mağlup etmiş. Topraklarını işgal etmiş. Kadınları, çocukları ve yaşlı olan kişilerin tümünü öldürmediler. Kalan insanlar nasıl yok olup gittiler.
Araplar işgal ettikleri ülkelerin insanlarını, Arapça konuşmaya zorluyorlardı. Arapça konuşmayanların dillerinin ucunu makasla kesiyorlardı. İşgalci devletlerin egemenliği altında kalan kavimler esaret altında yaşamak zorunda kaldıkları gibi ana dillerini bırakarak, işgalci devletin dilini öğrenmek zorunda kaldılar. Ve yeryüzünden silinip gittiler.
İngilizler, Avusturalya’yı sömürgeleştirirken, kendi dilini kullanarak ve oradaki insanlara İngiliz dilini enjekte ettiler. Şimdi Avusturalya da konuşulan ve okuma, yazma dili İngilizcedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, Mustafa Kemal’in emriyle, Türkiye de, Kürtçe konuşmak yasaklandı. Devletin güvenlik görevlileri, Kürtçe konuşanlardan kelime başı 25 kuruş para cezasını alıyorlardı. O dönemde çalışan bir işçinin günlük üçeri bir liraydı.
12 Eylül 1980’de askeri darbe ile yönetime el koyan Kenan Evren’de Kürtçe konuşmayı yasakladı. Ama başaramadı.
İsmet İnönü, Kürtleri Türkleştirmek için okulları açmak istiyor. Fevzi Çakmak, İsmet İnönü’ye diyor bizler, Kürtlerin cahilleriyle başa çıkamıyoruz. Kürtler okudukları zaman işimiz çok zor olacak.
Savaş cephesinde güçlü olan devlet, barış masasında da güçlüdür.Sykes – Picot gizli antlaşmasıyla, İngilizler ve Fransızlar Kürdistan’ı parçaladılar.Lozan antlaşmasıyla Sykes – Picot antlaşmasına resmiyet kazandırdılar. Birinci derecede İngilizler, ikinci derecede Fransızlar, Kürdistan topraklarını insanlarıyla beraber dört parçaya ayırarak, Kürtleri devletsiz bıraktılar. Ama Kürtleri bitiremediğiniz gibi dillerini de yok edemediniz.
Ekrem Cemilpaşa’nın belirlemesine göre, Kürtler beş defa devlet kurmuşlar.
Büyük Loran Devleti: M. S. 922 de kuruldu.Kürt devletini kuranlar Fadleviye hanedanlığıdır.
Dilemiyan(Paveyan) Devleti: M. S. 942’de Emevi Halifeliği yıkıldıktan sonra Muaz El Devle Paweyan devletini kurar. Bağdat’ı aldıktan sonra halifeliğin hiç rolü kalmadı. Halifeler yalnız hutbe okuyorlardı.
Hüsnevi Devleti: Araplar, Kürdistan’ı işgal ettikleri zaman şehrızor’un köklü ailelerinden Hüseyin oğlu Hasnevi öncülüğünde; Kürtler, Araplara karşı özgürlük savaşına başladılar. Kahraman Kürt savaşçıları, Bağdat Sultanlarına karşı 981’de harekete geçerek, Arapların, Bağdat’tan gönderdikleri bütün orduları yendiler.Dinuz ve Şehrızor topraklarını alarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Mervani Devleti: Mervan’ın oğlu Ahmet (Nasıt El Devele) 1009 yılında Diyarbakır da Mervan Devletini kurar. Tam bağımsız olarak 91 yıl devam ettirdi. Mervani Devleti, Mervan’ın oğlu Ahmet, Ahmet’ın oğlu Nasır ve Nasır’ın oğlu Mansur devleti yönetir.
Eyyubi Devleti: Kürt Selahattin-i Eyyubi 1177 yılında, Eyyubi Devletini kurdu. Haçlı Savaşlarında büyük kahramanlık gösterdi. Eyyubi Devleti, Ortadoğu da 305 yıl kahramanlıklarla beraber adalet bayrağını dalgalandırdı.(2)
Eyyubi Devletinin yıkılışından sonra, Kürtler devlet kuramadılar. Birinci Dünya Petrol Paylaşım Savaşından önce ve sonrasında mücadelelerine devam ettiler. Kararlı mücadelenin sonun da, İkinci Körfez Savaşın bitiminde, Güney Kürdistan da Federe Kürt Devleti kuruldu.
Kürtler kendi kaderlerini belirlemeyene kadar, Ortadoğu da kargaşalar devam edecek. Hiçbir konu savaş ile çözülmüyor. İnsan haklarına dayalı ve Birleşmiş Milletlerin, insan hakları evrensel beyannamesi dahilinde, Kürt sorunu çözülür.
Bugün dünyada, Birleşmiş Milletlere üye olan 193 devletvar. Birleşmiş Milletlere üye olmayan veya uluslararası tanınmayan devletleride hesaba katarsak 206 devlet olur. Söz sahibi olan ve istedikleri şekilde dünya devletlerine yön veren devletler bir elin beş parmağı kadar. Geri kalan devletlerin çoğu sefalet içinde yaşıyorlar. Açlıktan çocukları ölüyor. Televizyon ekranlarında görüyoruz.
Birleşmiş Milletlere üye olan devletlerin yöneticileri demokrasi ve insan hakları konusunda konuştukları zaman mangal da kül bırakmıyorlar. Konuşmaların tümü yalandan başka bir şey değil. Uygarlığın geliştiği bazı devletlerin yöneticileri insanlara değer veriyorlar. Bunların dışında kalan devletlerin yöneticileri insanlara değer vermiyor. Yalnız kendi saltanatlarının devamı için yalan konuşmaya devam ediyorlar. Bu tür yöneticilerin demokrasiyle alakaları yoktur. Örnek olarak: Suriye de 1963’te Hafız Esat askeri darbeyle yönetimi ele geçirdi. Ölene kadar devam etti. Ölümünden sonra oğlu Beşşar Esat babasının koltuğuna oturdu.
Ortadoğu devletlerin çoğu ayakta kalmak için sırtlarını ABD ve Rusya gibi devletlere dayatıyorlar. Çünkü demokrasiden nasibini almamış yöneticiler kendi saltanatlarının devamı için uğraşıyorlar. Ülkesindeki insanların yaşam şartlarına bakmıyorlar.
Örneğin: Suudi Arabistan, ABD’nin 51. Eyaleti gibidir. Amerikan yöneticileri ayağını yere vurduğu zaman, Kraliyet ailesi esas duruşa geçiyor.
Teknoloji alanında ilerleyen devletler yıldızlara gidiyorlar. Ortadoğu’da ki Müslüman devletlerin yöneticileri halen mezhep farkını gözeterek birbirlerine saldırıyorlar. Pers İmparatorluğunun devamı olan, İran’daki mollalar hiç acımadan, Kürtlere karşı uyguladıkları idam politikasıyla, Kürtleri korkutmaya çalışıyorlar.
Büyük müzisyen Beethoven demiş hangi ülkede, hangi dille müzik söyleniyorsa o ülke o milletindir.
KAYNAK:
1. Bu Mülkün Sultanları Necdet Sakaoğlu Oğlak Yayıncılık 1999
2. Kürdistan kısa tarihi Ekrem Cemilpaşa Doz yayınları 1998