Milli bilinç ve ortak tutumu örmenin yolu, Yapıcı bir dil, empati ve saygı kültürüdür!

Cano Amedî

Cano Amedi

Yüz yıllı aşkın bir süredir Türk siyasal aklı tamamen “Kürd annesini görmesin” paradigması ekseninde bir politika yürütmektedir. Bu paradigmanın dayanağı olan ve aynı zamanda, “Türklük sözleşmesi’’nin üç sac ayağını oluşturan red, inkâr ve imha politikaları, bir dirençle karşılaştığında “Alavere dalavere Kürd Mehmet nöbete” siyaseti devreye girmiştir. Tıpkı günümüzde yürütülen kör labirentlerdeki çözümsüzlük politikalar gibi…

Türk devlet aklının derinliklerinde hep diri olan toplumsal korkular silsilesiyle, “Tek dil, tek devlet, tek ulus, tek vatan” ülküsünü yaratmak için topluma mutlak biat ve itaat etme siyaseti dayatılmış, böylelikle Türk toplumunda tebaa olma karakteri hep diri tutulmuştur.

Son yıllarda coğrafyamızı etkileyen ve bölgedeki eski ve yeni fay hatlarını tetikleyen toplumsal hareketlilik ve sosyal çalkantılar, politik iklimde ciddi anlamda değişim ve dönüşümlere yol açmış durumda. Sosyal ve siyasal erozyonun bir sonucu olan tsunami dalgalarının etkisini yakın çevremizde sıcak bir şekilde hissediyor ve izliyoruz. Bu değişim rüzgarlarının kimi yerlerde “kontrollü savaş” taktiğiyle, kimi yerlerde ise sürece uyarlanan “düşük yoğunluklu savaş” konsepti ekseninde yol aldığını biliyoruz. Dolaysıyla bu sürecin yaratmış olduğu ciddi riskler ve fırsatlar silsilesini önceden görüp ona uygun siyaset mekanizmasını geliştirmek politik öngörüyle ve risk analizini yapmakla mümkün…

Suriye’deki gelişmelerin daha da derinleşerek, Kafkasya ve Uzak Doğu’ya doğru bir seyir izleyeceğini şimdiden okuyabiliyoruz. Suriye’nin, gelecekte olacak toplumsal gelişmeler açısında bir nevi liman görevini üstleneceğini ifade edebiliriz. Suriye’de şu an paralı askerler, insan kaçakçıları, kriminal çete artıkları ve “cihadist” etiketli talancı güruh, bu liman-larda sefer kağıtlarını ceplerine koyarak, efendilerinin öngöreceği yeni görev yerlerine transfer edilmek üzere gün sayıyorlar.

Bu çeteler; ganimet, talan ve fetih kültürünün referanslarıyla işgalci devletlerin sahadaki yıkım aparatı olarak görev üstlenmekteler. Bunlar, bölgesel ve yerel eksende vekil güç olarak emperyal amaçlar için kullanılan silahlı gruplardır. Bugün bu çeteler, herhangi bir vatandaşlık bağı olmadan bir gecede “kırmızı bültenle aranan teröristler” listesinden çıkarılıp “bakan, general veya üst bürokrat” olarak sahaya sürüle biliniyorlar.

Kürd siyasal aklının bu gerçekleri görüp ona göre önlem alması gerekiyor. Kürdlerin millet olmaktan kaynaklanan haklarını elde etmesi için statü çıtasını yükselterek siyasal bir çözüm noktasında ulusal bileşenlerle birlikte temsil odağını oluşturmaları gerekiyor.

Bu kritik süreçte tüm siyasal güçlerin, toplumsal çevrelerin kendi aralarındaki çelişkileri, sorunları bir kenara bırakarak, mevcut tehdit karşısında kürdi bir duruş, ortak savunma hatları ve kürdi temsil organlarını oluşturmaları bir zorunluğuluk ve bir görev olarak herkesi beklemektedir.

Unutmamalıyız ki çok önemli ve bir o kadar ciddi bir süreçten geçiyoruz,. Bu süreç, bizi tarihsel sorumluluklarımızla yüzleştirmektedir. Sürece ilişkin okumalarımızın, değerlendirme,  yorum ve politik öngörülerimizin geleceğimizle ilintili olduğu aşikardır. Kürd siyasal çevreleri, bir an önce küçük parti çıkarları ve ideolojik körlük noktalarından kurtulmalılar.

Bizim millet olmaktan kaynaklı ulusal kurtuluş mücadelenin başarısı için, Kürd milli bilinci, kürd aklı ve milli talepler noktasında toplumsal bir güç odağının oluşumunu sağlamamız ve aktif halde sürece müdahil olmamız gerekmektedir. Bu tür tarihsel süreçler, yapıcı diyaloglar ve inşayi karakterleri esas alan siyasal yaklaşım ve sorumluluk göstermek, hepimiz için bir zorunluk  ve görev olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Her parti, her lider, kendi toplumsal alanını, kitlesini temsil eder. Genel toplumsal temsil noktasında ise, farklılıkların birlikte hareket ettikleri kapasite oranında meşru ve kabul gördükleri herkesçe bilinen bir gerçektir. Kürd siyasal güçleri, kürd toplumun bütün bileşenleri, kürd siyasal aklı etrafında odak oluşturmak zorundadırlar. Bu odağın, toplumsal temsiliyet anlamında, milli bir meşrutiyet kazanması açısından bileşenlerin farklılığı önemlidir.  Kürd halkı ciddi risklerle yüz yüzedir. Bu riskleri elimine etmenin yolu da, coğrafyaya bağlı siyasal statü talebini toplumsal bir sinerjiye dönüştürmeye ve bunu kontrol etme yeteneğimize bağlıdır.

İdeolojik bağnazlıklar, kişisel ve grupsal çıkarların önceliği ve lider fetişizmimin vardığı nokta, topyekûn kaybetme zemininin oluşmasına hizmet etmektedir. Kürdi bir sinerjinin harekete geçirilmesi ve birlik zemininin yaratılması için herkesin, özellikle de medya dilinin zehirli yapısı yok edilmeli ve yerine yapıcı, bütünleştirici ve ulusal çıkarları esas alan inşa amaçlı bir dil kullanılmalıdır.

Kürdün Kürd’le diyaloğu eşyanın tabiatı gereği olağan bir durum olmasına karşın, ne yazık ki zehirli medya dili ve kör siyasetin yaratmış olduğu “iç düşman” iklimden ötürü, artık diyalog kavramını kullanmanın bile insanları rahatsız etmeye yettiğine tanık oluyoruz. Ne yazık ki, bu siyasal iklim çok baskın bir şekilde devam etmekte ve egemen medyanın körüklediği kin ve öfke hezeyanları her geçen gün ulusal değerleri, toplumsal bütünlüğümüzü zehirlemektedir. Parçalar arası düşmanlığı körükleyen zehirli dil, gün be gün baskın olmaya ve giderekten celladına aşık misali akıntıya karşı kulaç atmaya çabalıyor.  Ne acıdır ki mevcut realitenin ortaya çıkardığı resim budur.

Bugün hepimizi yaralayan, ulusal bilinci zehirleyen yaklaşımlar, kara propaganda ve manipülasyon siyaseti, egemen medyanın omurgasını oluşturmaktadır. Bu medya organlarını “ekmek teknesi” gören bir takım rant lobileri, devşirme kalemşorlar, “kapıkulu” tetikçilerinin diyalog iklimini zehirleme çabaları bizi yılgınlığa sürüklememelidir! Biliyoruz, bu medya çevreleri, ulusal bilinci öne çıkarması gerekirken, bir takım teşkilatçı koordinatörlerin gözetiminde Kürd toplumunun içinde düşmanlık tohumlarını serpiştirmeyi politik bir başarı olarak görüyorlar, ama yanılıyorlar! Tarih, bu tür kötü örnekleri arşivlemeye devam ediyor.

Bu zehirli dil, her geçen gün artarak, toplumsal fay hatlarını tetiklemektedir. Dolaysıyla bu kirli siyaset, Kürd politik arenasını zehirlemektedir. Kürd milli bilincine sahip herkesin bu puslu iklimden uzak durması ve ilgili kötülük aktörlerine karşı bir direnç göstermesi gerekir diye düşünüyorum. Bilgi ve birikimlerinizi, yetenek ve gücünüzü milli bilinç ekseninde paylaşmadıkça, toplumsal amaçların hizmetine sunmadığınız sürece, bu “hazine” geçici bir süreliğine size bir “ayrıcalık” sağlayabilir. Ancak doğru olan ve bizi kalıcı başarılara ulaştıracak en etkili yol ve yöntem, toplumun örgütlü dinamizmidir. Bu gerçeklerden hareketle, daima yapıcı ve inşa temellinde hareket etmek; konfor ve küçük hesaplar peşinde yürütülen yanlışlara dur demek, tavır geliştirmek ve teşhir noktasında aktif bir şekilde toplumu bilgilendirmek insani bir sorumluluktur.

Uzun sözün kısası, millet olmaktan kaynaklanan haklarımızı elde etmek için ulusal ittifaklar yapmak zorundayız. Ulusal çıkarlar temellinde, tarihsel sorumluluk karakterinden hareketle, geleceğe dair diyalog kapılarını ve ulusal ittifak projelerinin gerçekleştirmesi için tarafların medya diline bir çeki düzen vermeleri işin başlangıcı olacaktır. Millet olmaktan kaynaklanan haklarımıza kavuşmak için hep birlikte, milli çıkarlar ekseninde, yapıcı bir dille, diyalogla, birlikte çalışma, işbirliği, ittifak kültürünü geliştirmek milli, demokratik bir görev ve sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. Başarının yolu yapıcı bir dil, empati, saygı ve hassasiyetle, milli, demokratik bir gelecek için ortak bir tutum geliştirmek ve ulusal duruş duvarını örmekten geçmektedir.

20.01.2025