Yusuf Özkan
Geçen yıl yaklaşık 47 bin yeni mültecinin geldiği Hollanda’da, Başbakan Mark Rutte’nin bu sayıyı daha da azaltma planı, 543 gündür iş başında olan koalisyon hükümetinin düşmesine neden oldu.
Hollanda medyası ve siyasi yorumculara göre, Başbakan Rutte krizi bilinçli olarak derinleştirerek, koalisyonunun dağılmasını istedi.
Rutte’nin hedefinde özellikle Suriye ve Afganistan gibi çatışma bölgelerinden gelen sığınmacılar vardı.
Hollandalı Başbakan’ın kendi parti tabanına, hayata geçirmek için söz verdiği yeni göç ve iltica planı, hükümet krizinin fitilini ateşledi.
Sığınmacı sorunu uzun süredir gündemde olmasına rağmen, kimse hükümetin düşmesinde etkili olacağını düşünmüyordu.
Bu aşamaya nasıl gelindi?
Hollanda medyasına göre, Rutte’nin lideri olduğu liberal sağ eğilimli Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi (VVD), merkez sağ Hristiyan Demokrat Parti (CDA), liberal Demokratlar 66 (D66) ve koyu muhafazakar Hıristiyan Birliği Partisi’nden (CU) oluşan koalisyon, en başından beri “mutsuz bir evliliği” andırıyordu.
Özellikle göç ve sığınma konularında hükümet ortakları arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunuyordu.
Başbakan Rutte, ülkeye daha az mülteci gelmesi için oldukça katı bir sığınma politikası uygulanmasını istiyordu.
Ancak, “Aile konusu kırmızı çizgimiz” diyen Hıristiyan Birliği Partisi ve daha ılımlı bir göç politikasından yana olan D66, buna karşı çıkıyordu.
Siyasi yorumculara göre, görüş ayrılığı o kadar derindi ki, eğer Ukrayna savaşı çıkmamış olsaydı, koalisyon hükümeti bugüne kadar bile gelemezdi.
Rahatsızlık neden şimdi su yüzüne çıktı?
Hollanda medyası ve siyasi yorumculara göre, hükümetin önünde, göç sorununun yanı sıra, çiftçilerin yoğun tepki gösterdiği azot planı vardı.
Yeni yasama yılında ele alınacak azot planı konusunda da koalisyon ortakları arasında ciddi görüş ayrılığı var.
Siyasi yorumculara göre, azot planı konusundaki tartışmalar sonucu hükümetin düşmesi, Rutte ve partisi için kazanç getirmeyecekti.
Özellikle aşırı sağa ciddi puan kazandıran göç ve sığınmacı konusundaki ısrarı, siyasi açıdan daha kazançlı bulan Hollanda Başbakanı, krizi bilerek derinleştirdi.
Rutte'nin planında ne vardı?
Rutte’nin partisi tarafından hazırlanan yeni planda, göç konusu çalışma, eğitim, aşk ve iltica olarak dört başlık altında toplandı.
Planda, mülteciler, A ve B olarak iki sınıfa ayrılıyor.
Dinleri, cinsel yönelimleri veya siyasi inançları nedeniyle zulüm gördükleri için sığınma isteyen kişilere A statüsünde değerlendiriliyor. Bu kişilere sığınmada öncelik tanınıyor.
Savaş nedeniyle bulundukları ülkeden ayrılan mültecilere ise B statüsü veriliyor.
Hollanda hükümetinin planına göre, B sınıfındaki mülteciler, geldikleri bölgede savaş bittiğinde kendi ülkelerine geri dönmek zorunda kalacak.
Çünkü, A statüsündeki sığınmacıların aksine döndüklerinde orada zulüm görme riskiyle karşı karşıya kalmıyorlar.
Rutte'nin 'ya kabul edin ya ayrılın' resti
Planda, savaş mültecilerinin aile birleşimi konusunda da sınırlama öngörülüyor.
Savaş mültecileri, aile birleşimi için, başvurudan sonra iki yıl beklemek zorunda kalacak. Bu sığınmacılara tanınan aile birleşimi hakkı, aylık 200 kişi ile sınırlı olacak.
Planın geri kalan bölümleri onaylanırken, savaş mültecileri maddesi üzerinde uzlaşma sağlanmadı.
Hükümetin küçük ortağı CU, aile birleşimi konusundaki sınırlamayı, “zorbalık" olarak değerlendirerek, kesinlikle karşı olduğunu bildirdi. D66 da bu görüşe destek verdi.
Başbakan Rutte ise, kendi tabanına bu hafta içinde planı hayata geçirme sözü verdiğini belirterek hükümet ortaklarına, “ya kabul edin ya ayrılın” resti çekti .
Rutte neden böyle bir tavır aldı?
Hollanda medyasına göre, Rutte'nin müzakerelere neden bu şekilde yaklaştığı konusunda iki olasılık bulunuyor.
Birincisi, Rutte, parti tabanının sığınmacılar konusundaki katı talepleri nedeniyle her zaman bunu hedefliyordu.
Başbakan, hükümetin düşeceğini ve erken seçime gideceğini önceden tahmin ediyordu. Özellikle sığınmacılar gibi hassas bir konudaki ısrarı ve beraberinde de hükümetin yıkılması nedeniyle, göç karşıtlarının desteğini kazanmayı umuyor.
Medyaya göre, ikinci olasılık da, Rutte, bakanlar kurulunda iltica planı konusunda rest çekerek, gücünü pekiştirmek için “blöf yapmak” istiyordu.
Ancak koalisyon ortakları bu plana karşı çıkarak, Rutte’ye istediğini vermedi.
Rutte yeniden başbakan olabilecek mi?
Lahey’deki kaynaklar, Rutte, tabanın isteği doğrultusunda yarattığı kriz nedeniyle partisi içinde de konumunu güçlendirmek istediğine dikkati çekiyor.
Avrupa’da görevdeki en uzun Başbakanlardan biri olan Mark Rutte, tam 10 yıldır aralıksız bu koltukta oturuyor.
Yorumculara göre, Rutte, bu çıkışı ile beşinci kez Başbakan olmayı hedefliyor.
Hollanda Seçim Kurulu, erken genel seçimin en erken Kasım ayı ortalarında yapılacağını duyurdu.
Kamuoyu yoklamalarına göre Rutte’nin lideri olduğu VVD, geçtiğimiz günlerde yapılan senato seçimlerinde ezici bir çoğunluk elde eden Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisi’nin (BBB) ardından ikinci sırada.
Göç ve İslam karşıtı aşırı sağcı lider Geert Wilder liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV) ise, üçüncü sırada bulunuyor.
Çiftçiler, azot planı kapsamında kendilerine çok sayıda kısıtlama getiren hükümetin düşmesinden memnun.
Çiftlerin desteklediği BBB’nin lideri Caroline van der Plas, hükümetin istifasının ardından erken seçim hazırlıklarına başladığını ve başbakanlık için hazır olduğunu açıkladı.
Van der Plas, Rutte’nin başbakan olduğu bir seçeneğe sıcak bakmıyor.
Rutte’nin partisi VVD ise, Wilders ile koalisyona girmeyeceklerini açıkladı.
Rutte’nin, beşinci kez başbakanlık koltuğuna oturabilmek için en büyük umudu muhalefetteki sol partiler.
Senato seçimlerine ortak liste ile giren İşçi Partisi ve Yeşil Sol Parti, henüz bu konuda bir görüş belirtmedi.
Kasım’a kadar çok zaman var ancak şu anki kamuoyu yoklamalarına göre, çevrenin korunması için tarım kesimine sıkı kısıtlamalar getiren azot planı ile sığınmacı akınına karşı olan partilerin şansı daha yüksek görünüyor.
BBC Türkçe