Sayın Mesud Barzani’nin “Bo Dîrokê” kitabını yayınlayan Avesta Yayınları, nezaket gösterip bir müddet önce bir adet de bana göndermişti. Her bir Kürt’ün okuması gereken bu değerli çalışmayı yayınladıkları ve Kurmancî lehçesiyle okumama olanak sağladıkları için Avesta Yayınları’na ve Sayın Abdullah Keskin’e tekrar teşekkür ediyorum.
Daha önce Sayın Mesud Barzani’nin bu kitabının Arap harfleriyle -Sorani lehçesiyle- yazılan formatının az bir kısmını okumuştum. Ama Kurmancî lehçesiyle yazılan formatı bir çırpıda bitirdim. Tarih konusunda son zamanlarda önemli çalışmalara tanık oluyoruz. Her birinin ayrı bir değeri ve önemi var, fakat henüz yeterli duyarlığa sahip olduğumuz söylenemez. Sayın Mesud Barzani’nin kitabından önemli bilgiler edindim, yeni şeyler öğrendim. Bu vesileyle bu çok değerli anı ve değerlendirmelerini kaleme aldığı için Sayın Mesud Barzani’yi kutluyor, kendilerine teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bu kitabı Latin harfleriyle Kurmancî'ye çevirdiği için de Sayın Arif Zêrevan’a bir kez daha teşekkür ediyorum.
Kitabı bitirdiğimde edindiğim yeni bilgilerin coşkusu ve gücünün yanında, yitirdiğimiz her bir değerimizle birlikte uçup giden nice tecrübeye, bilgiye, anıya da hayıflanmadan edemedim. Ne yazık ki gidenler sadece kendilerinden menkul değil; bir milletin kültürüyle geçirdikleri ve o kültüre katkıda bulundukları hayatlarıyla ve o hayata içkin nice anılarla ayrılıp gidiyorlar. Bazen tembellik, bazen umursamazlık, bazen de ‘başkalarını üzmeme’ vb. kaygılarla anılarını yazmadan göçüp giden binlerce insanımızdan bahsediyorum.
Kuşkusuz iki kişi arasında kalan ‘bilgi’nin paylaşılmaması bir ‘erdem’e tekabül eder, ancak millet düzleminde ele alındığında, kişinin kendi bilgi, tecrübe, anı ve tanıklıklarını paylaşması aslında milli tarih bilincinin geliştirilmesi anlamında büyük önem taşımaktadır. Çünkü bir milletin kendisini tanıması ve gelecek kuşaklara aktarmasında ancak bu türden bireysel tecrübelerin intikali büyük bir rol oynuyor.
Sayın Mesud Barzani’nin kitabını okuduğumda ilk aklıma gelen kişi kısa bir süre önce Covid-19’dan kaybettiğimiz arkadaşımız Feyyaz Ekmen oldu. Arkadaşımız Feyyaz Ekmen, kendisinde saklı kalan tecrübeleri ile birlikte ayrılıp giden nice arkadaşımız, tanıdığımız, Kürt halkının mücadelesinde şu veya bu şekilde yer almış birçok değerimiz gibi, yaşadıklarını, gördüklerini tarihe olan tanıklıklarını yazmadan, beraberinde götürdü.
Evet, Feyyaz Ekmen ve çok sayıda yurtsever şahsiyet; anılarını, yaşadıklarını beraberlerinde götürdü.
Ama bizler böyle yapmayabiliriz.
“Başlamak için hiçbir zaman geç değildir” sözünden hareketle, hepimiz kendimizden başlayarak anılarımızı yazmada yeni bir sayfa açabiliriz.
Siyasetçi, yazar, gazeteci, sanatçı, aydın, iş insanı, işçi, çiftçi, emekçi toplumun her kesiminden yurtsever şahsiyetlerin anıları, tarihimizin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Yazılı bir tarih bilgisinin gelecek nesillere bırakılmasında şahsiyetlerin anılarının, yaşam öykülerinin tarihi bir rolü vardır. Bu gerçeklik bugün daha bir önem kazanmaktadır. Beklenmedik ayrılıkların gerçekleştiği şu Pandemi günlerinden çıkarmamız gereken ilk ders, sahip olduğumuz her bilgi kırıntısının topluma ait olduğunu ya da toplumun olumlu bir gelecek inşasında bir tuğla görevi göreceğini bilince çıkararak hareket etmeli, kendimizin varsaydığımız bilgi, birikim, anı, tecrübeyi bir biçimde kendimizden sonraki kuşaklara aktarmanın bir yolunu bulmalıyız.
Bu bakış açısı ve hissiyatla toplumun değişik kesimlerinden tüm yurtsever şahsiyetleri kendi anılarını yazmaya davet ediyorum. Yaşadıklarımız, tecrübelerimiz, bilgi, birikim ve tanıklıklarımız bizlerle birlikte toprağa gömülen sırlar olmasınlar.
Her anı tarihi pazılın birer parçasını oluşturacaktır. Artık tarihe mal olmuş fakat günlük yaşamımız üzerinde oldukça önemli etkisi olan kimi yaşanmış olaylarda çaresizliğimizi gördükçe, bu konuya ne kadar vurgu yapsam az kalıyor gibi… Küçük bir bilgi kırıntısının çok büyük değere sahip olacağı günler mutlaka olacaktır. Egemenlerin kayıtlarından kalkarak ya da işin asli muhatabı olmayanların değerlendirmeleriyle bir olayı aydınlatmak yerine, kendi bildiklerimizi paylaşırsak daha yararlı bir iş yapmış oluruz diye düşünüyorum.
Söz uçar yazı kalır.
Toplumun farklı kesimlerinden tüm yurtsever şahsiyetleri bugünden başlayarak kendi anılarını kaleme almaya davet ediyorum. İsteyen yaşadığı süreçte de bu anıları yayınlayabilir. İsteyen de anılarının yaşama gözlerini yumduktan sonra yayınlanmasını vasiyet edebilir. Ama her halükârda anıların yazılması çok önemlidir.