Mustafa Özçelik: HDP Türkiye partisi, Kürdistani ittifakta olmamalı

Gazeteci Burhan Ekinci’nin AHVAL sitesinde düzenlediği “Kürtlerin birlik ve çözüm arayışı” konulu Podcast dizisinin bugünkü konuğu Partîya Azadîya Kurdistan-PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi) Genel Başkanı Mustafa Özçelik.

Haber Merkezi- Gazeteci Burhan Ekinci’nin AHVAL sitesinde düzenlediği “Kürtlerin birlik ve çözüm arayışı” konulu Podcast dizisinin bugünkü konuğu Partîya Azadîya Kurdistan-PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi) Genel Başkanı Mustafa Özçelik.

Kürt siyasetçi, parti olarak Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını savunduklarını, bunun yöntemi olarak da bugünkü koşullarda federasyonu önerdiklerini dile getirdi. Kürtler için federasyonun bile Türkiye’de kolay olmadığına dikkat çeken Özçelik “Kürtlerin varlığını bile kabul etmeyen bir devletle karşı karşıyayız” dedi.

HDP’nin kendisini Türkiye partisi olarak tanımladığını söyleyen Mustafa Özçelik, “Kürdistan ittifakı, Kürdistani program, söylem, siyaset ve davranış tarzına sahip parti ve grupların birliğidir. HDP’nin böyle bir çalışmada yer alması, hele hele bu çalışmanın öncülüğünü üstlenmesini doğru bulmuyoruz. HDP Kürdistani bir parti değilse, o zaman  bu çalışmanın dışında yer almalı” düşüncesini savundu. 

PAK Genel Başkanı Özçelik ile bu podcasti, Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin ENKS ile ilgili açıklamasından önce yaptık. Rojava’nın önemli bir kilit olduğunu dile getiren Özçelik, “Rojava Kürdistanı’nda, TEV-DEM, PYD, ENKS, diğer partiler bir araya gelsin, ortak bir askeri, siyasi, ekonomik idari yönetim oluştursunlar ve bu Kürtlerin milli temsiliyetini yapsın. Bu milli mutabakat bir üst organ olan ulusal kongrenin Rojava’da alt yapısını oluştursun” ifadelerini kullandı. 

Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetim İçişleri Komitesi yaptığı açıklamada, ENKS’nin önündeki tüm engellerin kaldırıldığını ve ortak bir komitenin kurulduğunu duyurdu. 

 

Mevcut tabloya baktığınızda Kürtler için şu anda nasıl bir tehlike görüyorsunuz? 

Bir bütün olarak Kürdistan'ın dört parçasında birlik sorunu hem en önemli ihtiyaç hem de sorun olarak duruyor. Uluslararası anti Kürt nizamı, Rojava Kürdistanı’nda bir kez daha tekerrür etti. Dünya devletleri, Amerika’sı, Rusya’sı ve diğer devletler bir şekilde Rojava Kürdistanı’nın bir statü elde etmesine şimdilik ‘hayır’ dedi. Güney Kürdistan’da 25 Eylül 2017 bağımsızlık referandumu yapıldı. Yüzde 72 katılım, yüzde 93 ‘evet’ ile çok ciddi bağımsızlığa meşru bir sonuç çıktı. Yine bölge ve dünya devletlerinin ortak mutabakatıyla bu referandum sonuçları boşa çıkarıldı. Başta Kerkük olmak üzere Kürdistan topraklarını yüzde 45’i Haşd-i Şabi ve Irak ordusu tarafından yeniden işgal edildi. Türkiye’de de 96 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana Kürtlerin varlığı, dili bile anayasada kanunlarda ve diğer prosedürlerde ne yazık ki yasak ve hala Kürt yok. Dünya da buna göz yumuyor. Böylesi bir atmosfer içerisinde madalyonun bir yüzünü bu oluşturuyor.

Dünya devletleri hala bir dereceye kadar Kürtleri yok sayıyor. Madalyonun diğer ucunda ise, DAİŞ’in ortaya çıkmasından sonra, DAİŞ’e karşı mücadele eden ana aktör ve iki bölgede de en çok bedel ödeyen Kürtler oldu. Bu da Kürtler ile dünya devletlerinin yeni bir ilişki ve hukuka yönelmelerinin zeminini yarattı. Özellikle Türkiye’nin Rojava Kürdistanı’na saldırısından sonra dünya kamuoyu nezdinde Kürtler ve Kürt meselesi daha bir güncellendi. Madalyonun bu iki yüzünü birleştirdiğimizde elbette Kürtlerin en önemli sorunu yine milli mutabakat ve kongre öne çıkıyor. Bu konularda da ne yazık ki, bu ihtiyacın yanlış tanımlanması, yanlış aktörlerce istismar edilmesi gibi bir realiteyle karşı karşıyayız. 

Ulusal birlik çok dilendiriliyor. Tam olarak nedir bu ulusal birlik konusu?

Kürdistan dört parçaya bölünmüş bir ülkedir. Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında bölünmüş bir ülke. Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da 25 milyonu aşkın bir Kürt milleti söz konusu. Bu milletin varlığını, milli, demokratik, hak ve özgürlüklerini kabul eden, Kürdistan'ın ülke olarak varlığını, Kürdistan halkının kendilerini bir siyasi statü ile yönetmesi hakkını savunan kesimlerin, birbirlerine saygı, kabullenme temelinde kendi aralarında ulaştıracakları ittifaktan bahsediyoruz. Bu tüm parçalar için geçerlidir.

Öncelikle Kürtlerin yaşadığı her parçada kendi milli ittifaklarını oluşturmaları gerekiyor. Elbette dört parça arasındaki Kürtler’de de diyalog, dayanışma, işbirliği, koordinasyon, anlaşabilirlerse ulusal kongre gündeme gelebilir. Ulusal birlikten, Kuzey Kürdistan’da en geniş milli demokratik kesimin milli bir program etrafında karşılıklı kabul ve saygıya dayalı ittifakını anlıyoruz. 

Siz Kürtlerin birliğini savunan bir parti olmanıza rağmen HDP’nin öncülüğündeki 24 Haziran seçimleri öncesi yapılan Türkiye’deki ittifak çalışmalarında yer almadınız. Neden? Bu ittifak Türkiye’de sağlanamazken, Irak, Suriye ve İran’daki parti ve kurumlarla nasıl sağlanacak?


PAK ve Kürdistani partiler olarak biz 24 Haziran seçimleri öncesinde , kendisini Türkiyeli bir parti olarak da tanımlasa, Kürtlerin temel taleplerini içeren bir deklarasyonu kabul etmesi kaydıyla HDP’ye seçim ittifakı teklifi götürdük. HDP ile 6 maddede anlaştık. Ama ne olduysa, HDP Genel Merkezi bu 6 maddeyi yok sayarak, kendi seçim deklarasyonuna koymadı, Kürtlerin taleplerine imza atmaya yanaşmadı. Bu nedenle de HDP ile seçim ittifakı yapmadık. Biz bir iki parlamenterlik karşılığı prensiplerimizi yok sayacak bir parti değiliz. Son dönemlerde bu konuda HDP, DBP, DTK ve diğer bazı parti ve grupların başlattıkları bir girişim var. PAK ve PSK’ye de ayrı ayrı teklif getirdiler. Biz Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) olarak kendi yetkili organlarımızda değerlendirdik ve şu sonuca vardık: Öncelikle teklifi getiren, kendisini Türkiye partisi olarak tanımlayan HDP’nin böyle bir çalışmada yer alması, ulusal ittifak, Kürdistani ittifak söylemine aykırıdır.

HDP, somut şekilde kendisini Türkiye partisi olarak tanımlıyor, bütün sorunların Türkiye demokrasisi içerisinde çözümü önüne koymuş bir parti. Biz Kürdistan Özgürlük Partisi olarak , Türkiye’de demokrasi mücadelesini elbette ki önemsiyoruz. Ama Kürt meselesi Türkiye’deki demokrasiye endekslenecek bir mesele değildir. PAK olarak Kürdistan’ın özgürlüğüne, Kürdistan halkına bir siyasi statüyü içeren bir programa sahibiz. Kürdistan ittifakı, Kürdistani program, söylem, siyaset ve davranış tarzına sahip parti ve grupların birliğidir. HDP’de böyle bir çalışmada yer alması, hele hele bu çalışmanın öncülüğünü üstlenmesini doğru bulmuyoruz. HDP Kürdistani bir parti değilse, o zaman  bu çalışmanın dışında yer almalı. 

Türkiye’den altı milyon oy alan bir partiden bahsediyoruz. Elimizde net sayı yok ama çoğunluğu Kürtlerin oyları. Bu tabana sahip bir parti olmadan Kürtler nasıl birliğini sağlayabilir ki? 

Biz de bunu söylüyoruz. İşin çelişkili boyutu budur. Kürtlerin altı milyon oyunu alan partinin, Kürtlerin bu uğurda özgürlük mücadelesinde verdikleri bedeller ortadayken, kendisini Türkiyeli olarak tanımlaması, Kürtlerin, Kürdistan’ın varlığını ve siyasi statü hakkını yok sayan bir programa sahip olması  bir çelişki, bir handikap aynı zamanda ciddi bir hata olarak görüyoruz. HDP aslında ne Türkiyeli bir parti, ne de bir Kürt partisidir; Kürtlerin potansiyelini, ‘’demokratik ulus, ortak vatan, demokratik cumhuriyet’’ içinde eritmeye çalışan bir role sahip.

Tamam, ama HDP aynı zamanda sizinle de bir birlik, Kürdistani İttifak kurmak istiyor? Bu neden yanlış?

HDP bir Türkiyeli parti ise eğer, Kürdistani partilere belli prensipler temelinde önerilerde bulunabilir. Ama Kürdistani ittifak içinde yer alamaz, Kürdistani ittifak dediğimiz çok net, Kürdistanilerin ittifakıdır. Bakın Güney Kürdistan’da Kürdistani partilerin ittifakı sonucu bir federal statü elde edildi. Onların şimdi Iraklı partilerle, Bağdat ile bu temelde ilişkileri var. Kürdistan’da ayrı bir parlamento var. Biz Kürdistan’ı ve Kürdistan bileşenlerini ayrı olarak tanımlıyoruz. Bu nedenle bizim kendi perspektifimizde HDP, Kürtlerin oylarını alıp, kendisini Türkiyeli olarak tanımlayan bir parti. Ne  yazık ki bugün Türkiye’de, özgürlük, adalet, demokrasiyi, Kürt meselesini, eşitlik, demokrasi, özgürlük temelinde çözümünü savunan bir parti yok. Çok net. HDP ise Kürtlerin oyunu alarak, bu süreçte, entagrasyoncu bir konumda duruyor , bu nedenle de çözüm geliştirici de değildir.

HDP Türkiyeli bir parti ise, o zaman Kürdistani güçlere, Kürt milletinin siyasal güçlerine saygı duymalı, kendisini bu sürecin dışında tutmalı. Kendisini Kürdistani parti olarak tanımlayan kesimler bu süreci idare etmeli. HDP’nin yüzde 90 oyu Kürt oyudur. HDP, zaten siyasi duruşu itibariyle bizce yanlış yerde duruyor. Ama buna rağmen kendisini Türkiyeli parti olarak tanımlıyorsa, Kürdistani ittifak, milli ittifak onun işi olmamalı. 

HDP olmadan bu birlik nasıl olacak? Siz dediniz, yüzde 90 Kürtlerin oyunu alıyor. Bu Kürtleri siz içinize almadan, birlikte hareket etmeden Kürdistani ittifak nasıl sağlanacak? 

HDP’ye oy verenlerin hepsi  HDP’li değildir. HDP, altı milyon oyu ve Kürtlerin bu mücadelede verdiği bedelleri Türkiyeli bir siyaset anlayışı içerisinde Türkiye’deki sisteme entegre etmeye çalışan bir partidir. Biz bunu yok saymıyoruz. Ama verilen altı milyon oyun hepsi HDP’nin kendi oyu değildir. Kürt halkı değişik konjonktürde savaşa hayır dediği için, o dönem AKP iktidarına karşı tutumundan dolayı oy vermiştir. Eğer ona bakarsanız, bugün AKP’nin Kürtlerden aldığı oy, HDP’den daha fazladır. Meseleyi aldığı oy boyutuyla değerlendirmemek lazım. Eğer oy denklemine bakacak olursak, AKP’nin aldığı oylar içerisinde Kürt oyu, HDP'ye verilen Kürt oyundan daha fazla. Siyasal, stratejik boyutuyla bakıyoruz.

AKP’ye, CHP’ye oy veren Kürtleri de mi yok sayıyoruz? Hayır. Biz Kürdistan halkının yanlış siyasetlerle yönlendirildiğini, özgürlük mücadelesinin özellikle son 15 yılda yanlış Türkiyelilik siyaseti içerisinde ana amacın flu hale getirilmeye çalışıldığını söylüyoruz. HDP, kesinlikle konum itibariyle kendisini Türkiyeli parti olarak tanımlıyor. Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Ulus, Ortak Vatan diyor. Türkiye devleti 96 yıldır dört tane ana parametrede kendini inşa etti. Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan. Tek devlet HDP’nin programında demokratik cumhuriyet olmuş, tek millet, demokratik ulus olmuş, tek vatan ortak vatan olmuş, bu bayrakla sorunumuz yok denilmiş. 

Siz Kürdistan Özgürlük Partisi olarak Türkiye’de nasıl bir çözümü öneriyorsunuz? Birlikte yaşam olmayacaksa, çözüm nasıl olacak. Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü konusunda sizin projeniz nedir?

Birlikte yaşam olmayacak demiyoruz. Kürdistan Özgürlük Partisi programında şöyle deniliyor: Kürtler bir millettir, Kürdistan halkı Kürt milleti ve değişik etnisite, din ve mezheplerden oluşan bir halktır. Biz, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını savunuyoruz. Bu da, federal, konfederal, bağımsızlık çözümü olabilir diyoruz. Bugünkü koşullarda da bunun da federal bir çözüm içerisinde, Kuzey Kürdistan ve Türkiye'nin ortak federasyonu olabileceğini söylüyoruz. Şu anda Güney Kürdistan’a uygulanan sistemin Türkiye'de de uygulanabileceğini belirtiyoruz.

Birlikte yaşamanın, iki milletin eşit, hukuk temelinde gerçekleşebileceğini savunuyoruz. Ama Kürt milletini, Kürdistan’ı, Kürt milletinin milli, demokratik hak ve özgürlüklerini, kendisini özgürce yönetme hakkını yok sayarak demokratik ulus deyip, yeni bir ulus yaratmak, bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin 96 yıldır yaratmaya çalıştığı bir şeydir. Bu kadar yıldan sonra aynı şeyi, başka bir ifade ile Kürtlerin gündeme getirmeleri ciddi bir sorundur, bir trajedidir. 

Yani, Kürt coğrafyasında, ayrı bir meclis, ayrı bir yönetim, ayrı bayrak ama Türkiye’nin sınırları değişmeyecek. Öyle mi? Öneriniz bu mu? 


Türkiye ve Kürdistan’ın eşit ortaklığı. Bunun örnekleri çok. Kanada, Belçika ,İsviçre var. Bir sürü örnek var. İki milletin, iki ülkenin birbirini kabulüne, eşit ortaklığa dayalı federal bir sistem. Bu da hiç zor bir çözüm değil. 

Siz zor bir çözüm değil diyorsunuz ama pratiğe baktığımızda tam tersine bir süreç yanaşıyor. Türkiye, AKP/Erdoğan iktidarı bırakın Kürtlere bir statü, federal yapı vermeyi, Kürtçe tabelalar bile indiriliyor. Anadilde eğitim hakkı bile tanımayan bir iktidardan bahsediyoruz. Aynı zamanda Türkiye sınırları içerisinde sınır komşusu ülkelerde bile Kürtlere karşı savaşan bir devlet, iktidar var. Bu nasıl mümkün olabilir?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda tek millet yaratmaya çalışan, Türkiye'deki halkları milletleri yok edip ortadan kaldırıp, bundan bir tek Türk milletini yaratmaya çalışan, bu projenin akıl babası  kimdi? CHP’ydi. Daha sonra Demokrat Parti, Adalet Parti oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nde bugüne kadar varlığını sürdürmüş olan gelmiş, gitmiş bütün partiler Kürtlerin millet olarak varlığını ve Kürt dilini bile yok sayan bir siyaset izlemişlerdir. Anayasada Kürtlerin varlığı ve dili bile yasak. 2002 ile 2010 arasında AKP, Kürtçe ile ilgili bazı adımlar attı, Kürtçe televizyon, okullarda seçmeli dersler konusunda. Ama bugünkü AKP, aslında CHP’nin 96 yıldır, MHP’nin onlarca yıldır izlediği siyaseti izleyen yapıda. Bizim problemimiz, AKP geldi, CHP geldi, CHP gitti, AKP geldi değil, Kürtler için değişen bir şey ne yazık ki olmuyor.

Meselemiz sadece AKP ile ilgili mesele değil. Kürtler 96 yıldır varlıkları, kimlikleri, dilleri kabul edilmeyen, hak ve özgürlükleri göz ardı edilen, özgürlük taleplerinde bulunduklarında da ciddi şekilde katliama maruz kalmış bir millet. Elbette ki federasyon talebimiz, bugün hemen olmayabilir. Kürtlerin varlığı, dili, anadilde eğitim hakkı tanınır, Kürdistan ismi yasak olmaktan çıkar, bunlar yasal ve Anayasal güvencelere kavuşturulur, savaş durdurulur, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü sağlanır. Tüm bunların alt yapısı oluşturulur. Biz Kürtlerin kendi geleceklerini tayin hakkı yöntemi olarak bugün federasyonu öneriyoruz. Kolay değil, Kürtlerin varlığını kabul etmeyen bir devletle karşı karşıyayız. Ama biz siyasal çözüm olarak bunu söylüyoruz. Bir alt aşama olarak da güncel taleplerimiz var. Hemen bugün ‘savaşa hayır’ diyoruz. Kürtçe anadil eğitim sağlansın, Kürtlerin varlığı Anayasa ve tüm yasalarda kabul edilsin, Kürdistan ismi yasak olmaktan çıksın, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü sağlanmalı, Kürdistani partiler özgürce örgütlenmelerini yapabilmeli, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı tümüyle uygulanmalı.

Demokrasi, özgürlük, adalet, hem Türkiye hem Kürdistan’da yasal, anayasal güvencelere kavuşturulsun. Bugün bunu savunuyoruz ama siyasal çözüm olarak da ayrılma hakkı saklı olmak kaydıyla, dünyanın birçok bölgesinde uygulanan federasyonun burada da uygulanabileceğini söylüyoruz.

Peki, ama kendilerini tanımayan bu bölgesel devletlere karşı Kürtler birlik olmazlarsa bunu nasıl sağlayacaklar?

Sorun da burada zaten. Doğrudur, bu Kürtlerin birliği, milli, demokratik talepleri üzerinden olacaktır. HDP,  Türkiye Cumhuriyeti’nin 96 yıldır söylediği tek millet yaratma ülküsünü, hedefini, ‘demokratik ulus yaratacağım’ diye bize dayatıyorsa, ‘ortak vatanımız’ deyip, Kürdistan'ın varlığını, Kürt varlığını programına koymuyorsa, Kürtleri nasıl temsil edecek? Kürtlerin milli birliğine nasıl taraf ya da muhatap olacak? 

Bu birliğin önündeki engel HDP değil ama. HDP yeni bir parti. Kürtlerin birlik olmamasının nedeni HDP mi? HDP şu an programını değiştirse, mevcut programından vazgeçse, Kürtler arasında birlik çözülmüş mü olacak?

Elbette bugün sorun sadece HDP değildir. HDP olmadan önce de 40-50-60 yıldır mücadele eden partiler vardır. 12 Eylül 1980 sonrası Kürt özgürlük hareketi büyük darbe aldı, dağılma süreci yaşadı, 35 yıldır Türkiye’de Kürt siyaseti PKK etkisindedir, bunun dışında güçler gelişemedi. Kürdistani etkide mücadele yürüten kesimler ne yazık ki toparlanamadılar. Bu meydanın tek sesli bir siyasete dönüşmesine yol açtı. Bu Kürtler açısından çok ciddi bir handikaptır. Geçmişi incelersek çok farklı yerlere gidebiliriz. Bugün gündemimizde olan ulusal ittifak önerisi, HDP, DTK, BDP ve bazı diğer grupların öncülüğünde gelişen bir öneri. Bizce, milli ve ulusal ittifak gerekiyor. Ama belli prensipler üzerinden olmalı. Herkesin bir parlamenterlik, belediye başkanlığı, encümen üyeliği için HDP etrafından toplanması, ulusal ittifak demek değildir. Bizler, milli,demokratik güçler, dağınık durarak ne yazık ki, rolümüzü yerine getiremiyoruz, Gerçek ulusal ittifakı  oluşturamadığımız için, ulusal ittifakla alakası olmayan adımların , ulusal ittifakmış gibi yansıtılmasına da ne yazık ki zemin yaratıyoruz.

Son günlerdeki ulusal birlik talepleri Türkiye, HDP’yi aşan bir boyutta olduğunu görüyoruz. Dört ülkedeki Kürtlerin birlikteliğiyle ilgili çağrılar var. Dört ülkedeki Kürtlerin birlikteliği konusunda engel nedir sizce? Ulusal kongreye gidebilir mi?

Bizim açımızdan bugün yaşanan konjonktür ve tek tek parçalarda yaşanan realite itibariyle ulusal kongrenin zemini yoktur. 

Neden? 

Rojava Kürdistanı’na bakalım. Orada iki ana odak var. Değişik Kürt gruplarından oluşan ENKS (Suriye Kürt Ulusal Meclisi) var, bir de PYD ve onun etrafında oluşturulan TEV-DEM (Demokratik Toplum Hareketi) var. 2012 yılında Hewler’de (Erbil) PYD ve ENSK arasında Erbil Mutabakatı oluşturuldu. Rojava Kürdistanı’ndaki tüm partiler, Rojava toprakları üzerinde ortak bir askeri, siyasi, ekonomik, idari bir yönetimi oluşturma mutabakatına vardı. Yani beraber ortak yönetim oluşturacaklardı, herkes imzaladı. Daha sonra PYD orada güçlendikçe bu mutabakatı yok saydı, uygulamamaya başladı. 2014’te de aynı içerikli Duhok Mutabakatı imzalandı. PYD bunu da yok saydı. PYD hem mutabakatı yaşama geçirmeme siyasetini uyguladı, hem de ENKS’nin üyelerini tutuklamaya, cezaevine atmaya başladı, onlara siyasi yasaklar uygulamaya başladı. 

Son günlerde iki kesimin yeniden bir diyalog kurmaya başladıklarıyla ilgili haberler bilgiler var.

İzin verirseniz, konuyu buraya getireceğim. Bu sürece bağlayacağım. Bahsettiğim olay bir sene, altı ay öncesine kadarki olaydır. PYD, TEV-DEM bütün Rojava Kürdistanı'nı kendi yönetimine aldıktan sonra ENKS ve diğer partilerin orada siyasal faaliyet yürütmelerini engelledi. Son günlerde Türkiye'nin oraya saldırısından sonra oluşan atmosferde bile, PYD, ENKS’yi ve bünyesindeki Roj Peşmergeleri’ni bir muhatap olarak kabul edip, ‘siz de gelin bu süreci beraber organize edelim’ demedi. Dünyanın dayatmalarıyla Mazlum Kobane (SDG Genel Komutanı) şu anda kişi olarak öne çıkıyor, bu konuda bir girişimleri var. Ama herkesin gönlünde olan Duhok ve Hewler mutabakatlarının güncelleştirilmesi, bugünkü sürece uygulanmasıdır. 

Bu ne demektir? 

Bütün Kürdistan'daki partiler bir araya gelip, ortak bir Kürt yönetimi, Kürdistani yönetim üzerinde anlaşmaları ve mutabakatı güncellemeleridir. Şu anda daha uygulanmamış. Herkes bunu zorluyor. Eğer Rojava Kürdistanı’nda imzaladığınız Erbil, Duhok mutabakatlarını uygulamazsanız, muhaliflerinizi hapse atarsanız, çalışmalarını engellerseniz, onlarla ortak yönetim oluşturma anlayışına sahip değilseniz, bu ittifakı sağlamazsanız, üst noktada nasıl bir ulusal kongre yapacaksınız. 

Bu süreçte ENKS’nin hiç mi hataları olmadı? 

Tabi, tabi... Şöyle, ana öğe PYD’nin uyguladığı şeydir. Duhok ve Erbil mutabakatı, Sayın Başkan Mesud Barzani ve Amerika’nın gözleminde oluşturuldu. Uygulansaydı, bugün Türkiye, PYD’yi gerekçe göstererek saldırma zeminini  bu kadar kolay bulamayacaktı. Orada ortak bir Kürt yönetimi olacaktı. ENKS’nin hepsi olmasa da belli kesimi de bu süreçte, Türkiye’nin bazı siyasi yönelimlerine angaje oldu, ciddi yanlışlar da yapıldı. Ama Duhok ve Hewler mutabakatlarının uygulanmamasının ana aktörleri PYD ve TEV-DEM’dir. Ana aktöre baktığınızda orada yönetimde elinde bulunduran PYD ve TEV-DEM’dir. ENKS’nin yanlışları oradaki ortak yönetimin oluşturulmamasında ana faktör değil. Gücü elinize aldığınızda diğerini yok sayarsanız olmaz. 

Peki, ulusal kongre için sizin öneriniz nedir? 

Öncelikle tek tek parçalar bir araya gelerek, milli, demokratik prensipler temelinde anlaşacaklar.Ulusal Kongre üst , değerli bir organdır.KNK yani  Kürdistan Ulusal Kongresi adında bir organizasyon var. Şimdi bu KNK, yine Ulusal Kongre adı altında bir başka çalışma yapıyor. HDP, Türkiyeli parti olduğunu söylüyor, ama dört parça Kürtlerin Ulusal Kongresini oluşturmada taraf olmaya, hatta öncülük yapmaya çalışıyor. Bu yaklaşımlar gerçekten de etik değildir. Bu tür yanlış siyasetlerle Ulusal Kongre değersizleştirilmemelidir. Ulusal Kongre, kişisel, grupsal çıkarlara, birilerinin özel siyasi ajandalarına kurban edilecek, istismar edilecek bir kurum değildir, olmamalıdır.

Anladığım kadarıyla aralarında bir güvensizlik sorunu var. 

Güvensizlik  sadece bir faktördür. Güvensizlik varsa zaten kongre olmaz.Ama sorun esas olarak siyasal prensiplerdir. 

Bu güvensizlik her kesimde görülüyor. Anlattıklarınızdan, PAK olarak sizde de bu güvensizliği görüyorum.

Prensiplerde anlaşırsak, güvensizliği ortadan kaldıracağız. Rojava Kürdistanı önemli bir kilittir. Rojava Kürdistanı’nda, TEV-DEM, PYD, ENSK, diğer partiler bir araya gelmeli, ortak bir askeri, siyasi, ekonomik idari yönetim oluştursunlar ve bu Kürtlerin milli temsiliyetini yapsın. Bu milli mutabakat Rojava’da bir üst organ olan ulusal kongrenin alt yapısını oluştursun. Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin, Kürtlerin millet olarak, Kürdistan’ın varlığının kabul eden, Kürtlere bir siyasi statü hakkını kabul eden, özgürlüğü, demokrasiyi içselleştirmiş, birbirinin hak ve hukukuna saygılı kesimler bir araya gelsinler ve bir mutabakat oluştursunlar. 

Bunlar kimler? 

Buna evet diyenler olur. ‘Ben Türkiyeli bir partiyim, demokratik cumhuriyet, ortak vatan, Türkiye’yi savunacağım’ diyen, attığı hiçbir imzaya sadık kalmayan, tam tersi davranan bir anlayış bunun dışında olmalı. Bu çok net. Kürtlerin millet ve ülke olarak varlığını kabul eden ve Kürdistan’da siyasi statüye ‘evet’ diyenler milli mutabakat muhatapları olur. Türkiye'de, Kürtlerin milli demokratik haklarını kabul eden Türkiyeli partilerle, elbette ki varsa böyle partiler,  ilişki geliştirilebilir. Kürdistan ve Türkiye ittifakı ayrıca oluşturulabilir.

Sözü edilen bu ulusal ittifak, Türk milletinin değil, Kürt milletinin ulusal ittifakıdır, o zaman Kürtleri temsil etmelidir, Kürtlerde, Kürdistanlılardan oluşmalıdır. HDP, Türkiyeli bir parti ise orada durur, Kürt ulusal ittifakı ve ulusal kongresi ile muhatap olmaz, ama Kürtlerin demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik taleplerine sahip çıkarsa, bir Türkiyeli müttefik güç olabilir. Ulusal ittifak, ulusal kongre Kürtlerin millet olarak değerli üst organlarıdır. Bunları istismar eden, yapboz tahtasına dönüştüren yaklaşımlara itibar etmemek lazım. Yanlış aktörlerle, amacından uzak siyaset ve programlarla ne ulusal ittifak, ne de ulusal kongre olur.

  

Haberin kaynağı için tıklayın.

 

Siyaset Haberleri

Bakan Reşid: Vatandaşlardan nüfus sayımı için memleketlerine dönmelerini istiyoruz
Kürdistan Bölgesi ve Irak'ta nüfus sayımı süreci başladı: 2 günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildi
İran ile Elon Musk 'arasında gizli görüşme'
Fransa, 40 yıldır cezaevinde tutulan FHKC üyesini serbest bırakıyor
Bakan Işıkhan: Belediyelere haciz işlemi başlatacağız