Mustafa Özçelik: Mazlum Abdi ile Ahmed Şara Arasındaki Anlaşma ve Rojava Kürdistanı'nda Kürt Güçlerinin Birliğinin Önemi

.

Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK) Genel Başkanı Mustafa Özçelik:

Mazlum Abdi ile Ahmed Şara Arasındaki Anlaşma ve Rojava Kürdistanı'nda Kürt Güçlerinin Birliğinin Önemi

Halkımız, Rojava Kürdistanı'nda son derece hassas ve tarihi bir süreçten geçmektedir.

Esad rejiminin yıkılmasının ardından, Rojava Kürdistanı halkı hem ciddi tehlike ve risklerle, hem de önemli fırsat ve şanslarla karşı karşıyadır.

Böylesine hassas ve kritik bir dönemde, 10 Mart 2025 tarihinde, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi ve ‘’ ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’’ Geçici Dönem Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Şam'da 8 maddelik bir anlaşma imzaladılar.

Bu anlaşma için yapılan toplantı ve imzalanma şekli ile anlaşmanın içeriği, gerçekleşmiş olduğu şartlar, çeşitli açılardan değerlendirilmekte, tartışılmaktadır.

Bu anlaşmada, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, Türkiye ile bazı uluslararası ve bölgesel devletlerin etkili bir rol oynadıkları açıktır. Ancak, bu noktada asıl belirleyici olanların Amerika, Fransa ve İngiltere olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlaşmanın içeriği, büyük devletler, bölge ülkeleri, Kürtler ve Şam yönetimi arasında bir dengenin gözetildiğine işaret ediyor.

Lazkiye ve Tartus'taki Alevi Katliamını Şiddetle Kınıyoruz!

Anlaşmanın imzalandığı günlerde, İdlib’den gelen çeteler Ahmed Şara’nın Şam Yönetimi’nin gözetimi altında, Lazkiye, Tartus ve çevresinde Alevilere yönelik büyük bir katliam gerçekleştirdiler.

Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK) olarak, Lazkiye ve Tartus'ta Alevilere ve diğer sivillere yönelik gerçekleştirilen bu vahşeti şiddetle kınıyoruz. HTŞ’yi iktidara taşıyan devletleri ve Birleşmiş Milletleri, bu tür katliamların önüne geçmek için gerekli güvenlik önlemlerini almaya çağırıyoruz. Katliamda yer alan güçler ve bu felaketin arkasındaki sorumlular kamuoyuna açıklanarak cezalandırılmalıdırlar. Bu katliam, Suriye ve Rojava Kürdistanı halklarının geleceği için ciddi bir tehdit ve endişe kaynağıdır.

Anlaşmayı Olumlu ve Olumsuz Yönleriyle ve Kürtlerin Birliğini Geliştirecek Bir Yaklaşımla Değerlendirmeliyiz

Açıkça görülmektedir ki, bir ön çerçeve anlaşması niteliği taşıyan bu anlaşmanın içeriği, sahadaki tarafların ve aktörlerin güçler dengesi, siyaset ve tutumlarına göre şekillenecektir. Bu nedenle, anlaşmanın hem olumlu, hem de olumsuz yönlerinin olduğunu belirtmek gerekmektedir; barındırdığı tehlike ve risklerin yanında, sunduğu fırsat ve imkanlar da vardır. Uluslararası güçler dengesini iyi kullanmak, mümkün olduğu kadar geniş bir etnik ve inanç kesiminin taleplerini sahiplenerek siyaset sahnesine katmak suretiyle ve Kürt ulusal birliğiyle, Kürt milletinin siyasi statü ve milli, demokratik, kollektif temel haklarının Suriye Devleti anayasasında yer almasını sağlamak mümkündür.

Süreci bütünlüklü bir şekilde değerlendirip; yapacağımız değerlendirmelerin, sarf edeceğimiz sözlerin ve geliştireceğimiz tutumların önümüzdeki süreçte, Kürtlerin birliğinin inşasına zarar vermemesine önemle dikkat etmemiz gerektiği inancındayız.

Aslında, Kürt kamuoyu, PYNK, ENKS ve diğer tüm Kürt partilerinin ortak ulusal, demokratik bir program çerçevesinde birliklerini sağlayarak Şam yönetimiyle Kürt tarafı olarak muhatap olmalarını beklemekteydi. Kürt birliği henüz sağlanamadan ve ENKS ile diğer Kürt partilerine bilgi verilmeden, Sayın Mazlum Abdi’nin bu anlaşmayı imzaladığı anlaşılmaktadır. Elbette ki bu önemli bir eksikliktir. Sayın Mazlum Abdi'nin, tüm Kürt taraflarının mutabakatı ve onayıyla oluşturulacak ulusal, demokratik talepleri içeren ortak bir programla, yine tüm Kürt taraflarının bilgisi ve mutabakatı dahilinde bu anlaşmayı imzalamış olmasını arzu ederdik.

Ama, yine de, Kürtlerin birliğini geliştirecek bir yaklaşımla, olumlu ve olumsuz yönleriyle anlaşmayı değerlendirmenin daha doğru olacağını, halkımızın çıkarlarına daha uygun olacağını düşünüyoruz.

Anlaşmada, Kürtler bir millet olarak değil, "Kürt toplumu" olarak tanımlanmış, Rojava Kürdistanı için ademi merkeziyetçi bir sistemden, milli, coğrafik, siyasi bir statüden bahsedilmemiştir. Anlaşmada yer alan bazı belirsiz kavramlar ve tespitler gelecekte bazı engelleri ve zorlukları beraberinde getirebilir. Ancak bütün bu nakısaların giderilmesi imkansız değildiir.

Şam'da, Suriye Devleti'nin anayasa taslağını hazırlamak üzere, Kürtler, Dürziler, Aleviler ve diğer etnik ve dini grupların temsilcilerinin bilinçli bir şekilde dahil edilmedikleri bir komite oluşturulduğunu biliyoruz. Bunun, doğru ve demokratik bir yöntem olmadığı ve Suriye'deki tüm etnik, dini ve mezhepsel gruplar için kaygı, korku ve tehlikeler arz ettiği açıktır.

Bilindiği üzere, Suriye Anayasa Komitesi, Ahmed Şara ve Mazlum Abdi anlaşmasının imzalanmasından üç gün sonra,13 Mart 2025 tarihinde, Suriye'nin "Geçici Anayasa Bildirgesi"ni Ahmed Şara'ya sunmuş, Ahmed Şara da bu bildiriyi onaylamıştır. Anayasa Komitesi, Suriye Devleti'nin adının "Suriye Arap Cumhuriyeti" olarak tanımlandığını açıklamıştır. "Anayasa Bildirgesi"nin, Suriye'nin çok uluslu, etnik, dinsel, mezhepsel gerçekliğinden uzak bir yaklaşımla ve özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik ilkelerinden yoksun, "üniter" ve "tekçi" bir devlet anlayışıyla hazırlandığı anlaşılmaktadır. "Anayasa Bildirgesi", Kürt milletinin varlığını ve ulusal, demokratik, kolektif haklarını içermemekte, Asuri, Dürzi, Ezidi, Alevi gibi etnik ve dini grupların haklarından bahsetmemektedir.

Tüm Kürt taraflarının ve diğer kesimlerin bu geçici anayasa metnini tanımayacaklarını beyan etmiş olmaları, gelecek açısından sevindirici, umut verici bir durumdur.

Anlaşmanın korku ve endişe yaratan bu yönlerinin yanı sıra, anlaşmada elbette birçok olumlu yön de bulunmaktadır. Anlaşmayı her iki yönüyle de değerlendirmenin daha doğru, sağlıklı ve yapıcı bir yaklaşım olacağını düşünüyoruz.

Bu anlaşmaya göre, Kürtler, Suriye Devleti'nin asli bir unsuru olarak kabul edilecek ve vatandaşlık hakları ile anayasal hakları güvence altına alınacaktır.

Ahmed Şara'nın imzaladığı olumsuz "Anayasa Bildirgesi"ne rağmen, Kürtler, Rojava Kürdistanı'nda ortak bir ulusal program üzerinde anlaşır, birlik halinde, Amerika, Fransa ve diğer önemli aktörlerle ilişkilerini daha da güçlendirebilirlerse, yeni anayasaya Kürtlerin çıkarlarına uygun bir şekil verebilir ve anayasada siyasi bir statü ile Kürtlerin ulusal, demokratik haklarının yer alması sağlanabilir diye düşünüyoruz.

Anlaşmaya göre, Suriye genelinde ateşkes ilan edilecek, yerlerinden edilen insanların evlerine dönüşleri sağlanacak ve güvenlikleri Suriye Devleti tarafından garanti altına alınacak. Bu maddenin uygulanması durumunda, Rojava Kürdistanı'na yönelik dış ve iç saldırıların önü kesilebilir, Afrin, Serekani ve Gıre Sıpi gibi yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kalan halkımızın evlerine dönmeleri sağlanabilir. Ayrıca, Türkiye Devleti'nin saldırı ve işgalleri önlenebilir ve Türkiye’nin Rojava Kürdistanı'nda  işgal etmiş olduğu yerlerden çekilmesinin yolu açılabilir. Böylesi bir durum, Rojava Kürdistanı'nda belli bir rahatlama, istikrar sağlayabilir ve bölgenin gerçek demografik gerçekliğine dönülebilir.

Anlaşmaya göre, SDG güçleri silahlarını bırakmayacak, ancak Suriye Devleti ordusunun bir parçası olarak orduya entegre olacaklardır.

Kürtlerin Birliği, Rojava Kürdistanı Halkımızın Başarısının İlk Anahtarıdır!

Güney Kürdistanı'lı ana güçlerin (PDK ve YNK) ve özellikle Başkan Sayın Mesud Barzani’nin, Kürdistan Bölgesi Yönetimi'nin, Amerika ve Fransa ile birlikte bu süreçte önemli aktörler olduklarını ve Rojava Kürdistanı’nda Kürtlerin birliklerinin inşa edilmesi için büyük bir çaba içinde olduklarını sevinerek görmekteyiz.

Anlaşma, 8 maddeden oluşmaktadır, ancak açıklamalara göre, komisyonlar kurulacak ve bu 8 maddenin içeriği 2025 sonuna kadar netleştirilecektir. Kürtler bu komisyonlarda ortak bir Kürt tarafı olarak ve ulusal, demokratik bir programla yer alabilirlerse, Kürtlerin meşru haklarını elde etmek için elleri güçlenecektir.

Anlaşma, içeriği tam olarak netleştirilmemiş bir ön mutabakat anlaşması niteliğindedir ve koşullara, güçler dengesine göre her tarafın çıkarlarına göre farklı şekiller alabilir. Bu nedenle, her şeyden önce, Rojava Kürdistanı'ndaki tüm Kürt güçlerinin ve partilerinin birliklerini inşa etmelerini, ulusal, demokratik kolektif hakları ve milli, coğrafik, siyasi bir statü hakkını içeren bir program üzerinde anlaşmalarını ve Şam Yönetimi ve kurulacak komitelerle Kürt tarafı olarak muhatap olmalarını umuyoruz, diliyoruz. Kürtlerin birliği, uluslararası güçlerin ve Kürt dostlarının verecekleri desteğin zeminlerini de daha bir güçlendirecektir.

Böylesine hassas ve tarihi bir  süreçte, Kürdistan'ın dört parçasındaki ve diasporadaki Kürtlerin, halkımızın ulusal, demokratik haklarını ve siyasi bir statüyü elde edebilmeleri için, Rojava Kürdistanı'nda Kürtlerin birliğine destek vermeleri büyük bir anlam ve önem taşımaktadır.

PWK olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, Kürt karşıtlığı üzerine inşa ettiği siyasetine son vermesi çağrısında bulunuyoruz. Siyasi ve barışçıl bir çözümün önünü açmak için, tüm Kürt taraflarının muhatap olarak görülmesi ve bunun için gerekli adımların atılması en doğru ve gerçekçi yol olacaktır. Ayrıca, tüm askeri operasyonların sona erdirilmesi ve Rojava Kürdistanı halkımızın iradesine ve haklarına saygı gösterilmesi, barışçıl ve siyasi bir çözümün yolunu kolaylaştıracaktır. PKK'nin silahlı mücadeleyi sona erdirmesi ve silah bırakmasının da Kürdistan'ın dört parçasındaki halkımızın çıkarına olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

15.03.2025

Mustafa Özçelik

Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK) Genel Başkanı

Kurdistan Haberleri

Kürdistan Güvenlik Konseyi'nden Irak Başbakanına sert tepki!
ENKS'den Suriye Anayasa Bildirisi Hakkında Açıklama
İran'da zorunlu başörtüsü yasası tartışmaları sürüyor
“Binlerce Suriyeli Rus üssüne sığındı”
Diyarbakırlı sağlıkçılardan ortak talep; ‘Ana dilde hizmete yasal güvence’