IMP News'e röportaj veren PAK Genel Başkanı Sayın Mustafa Özçelik, 24 Haziran seçim sonuçlarının ‘Kürdler açısından iç açıcı olmadığını, eğer bir kazanandan söz edilecekse, bunun Türkiye Devleti ve onu temsilen politika yapan Cumhur ve Millet İttifakı’ olduğunu söyledi. Özçelik’e göre, ‘seçimlerde Kürdler'in ulusal demokratik talepleri’ gündemde yer almadı.
Özçelik, PAK olarak kuruluşlarından beri, ’programı, siyasi perspektifi birbiriyle aynı ya da yakın olanların tek parti içinde birleşmesi gerektiğini savunduklarını, birleşemeyenlerin ise ittifak ve işbirliği yapmalarını, bunu da yapamayanların diyalog içinde olmalarını gerektiğini, diyalog kuramayanların ise birbirlerine düşmanlık yapmamaları gerektiğini savunduklarını belirtiyor.
PAK’ın Diyarbakır’da gerçekleştirdiği Kongre ve Hazırlık Çalıştayı’nda, çok net bir şekilde diğer partilere; ‘Biz Kürdistani parti, grup ve kadrolar olarak neden bir seçim partisinde bir araya gelmiyoruz’ çağrısı yaptıklarını ifade eden Özçelik, ancak çağrılarının karşılık bulmadığını söyleyerek, 2019 Yerel Seçimlerine katılım hakkı kazanmış Kürdistani bir partinin olmadığını, bunun da hepsinin hem eksikliği hem de handikapı olduğuna vurgu yaptı.
Özçelik, ‘Kürd Meselesi’nin çözümü konusunda devletin olumlu bir yola girmesi için atılması gereken ilk adımın, Kürdistanlı güçlerin bir an önce örgütlenmesi ve kendi ulusal demokratik hakları için etkili, kitlesel bir mücadele hattı oluşturması’ olduğunu söyledi.
Partiya Azadiya Kürdistanê (PAK) Genel Başkanı Mustafa Özçelik’in IMPNews’in sorularına verdiği yanıtlar:
-Seçimlerin kritiğini yapmışsınızdır. Sizin açınızdan bakıldığında sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçim sonuçları biz, Kürdler açısından iç açıcı değil. Eğer bir ‘kazanandan’ söz edeceksek, bu, her şeyden önce Türkiye Devleti ve O’nu temsilen politika yapan Cumhur ve Millet İttifakı’dır. Ne yazık ki seçimlerde Kürdler'in ulusal demokratik talepleri gündemde yoktu.
24 Haziran seçimlerinde Kürdler'in büyük bir kısmı ‘Erdoğan seçilmesin, HDP baraj altında kalmasın’ fikir ve kaygısıyla oy kullandı. Cumhur ve Millet İttifakı çatısı altında yer alan partilerin, ‘Kürd Meselesi ve Çözümü’ diye bir problem ve programlarının olmadığı bir kez daha anlaşıldı. Kürdçe ana dille eğitim bile bütün gerekleriyle bu partilerin gündeminde yok. Ne yazık ki, en az 5 milyon Kürd’ün oyunu alan HDP de Seçim Bildirgesi’nde Kürd Meselesi'nin çözümünden bahsetmedi. Diyarbakır’da açıkladığı ‘gayri resmi’ deklarasyonda ise Kürd meselesini ‘üniter devlet sistemi içinde çözeceğini’ açıkladı.
Seçimlerde ortaya çıkan bir diğer gerçek ise, Türkiye’de güçlü, kitle desteğine sahip gerçek anlamda demokrat bir partinin olmadığıdır. Türkiye’de demokrasi mücadelesinin aktif aktörü Kürdler’dir, ama Kürdler de HDP eliyle “demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, ortak vatan” siyasetiyle dizginlenmiştir. En son HDP sözcüsü Ayhan Bilgen bu trajedik siyeseti daha üst bir noktaya taşıdı ve ‘Kürd Meselesi’nin bir kimlik meselesi, bir bölgenin meselesi olmaktan çıktığını, ekonomik , sınıfsal ve demokrasi sorunu olduğunu’ söyledi. Seçim sonuçları bu anlamda her şeyden önce Kürdler'in kaybı anlamını taşımaktadır.
-Kürd siyaseti itibarı ile seçimlerde ‘daha farklı olabilirdi’ dediğiniz bir durum var mı? Kısa süre sonra yerel yönetimler için seçimler olacak, henüz zaman olmasına rağmen PAK’ın farklı bir yaklaşımı olacak mı?
24 Haziran seçimlerinde biz PAK olarak ‘’Ne AKP, ne CHP ne İyi Parti; alternatif Kürd Seçim Bloku olmalıdır’’ dedik ve PAK olarak PSK, PDK, PDKT, Azadi Hareketi ile birlikte Kürdistani Seçim İttifakı’nı oluşturduk. Kürdistani Seçim İttifakı olarak, siyasi prensipler temelinde, HDP ve HÜDAPAR ile daha geniş kapsamlı bir seçim ittifakı oluşturmak için görüşmelerde bulunduk. Ama ne yazık ki, HÜDAPAR siyasi prensiplere dayalı mektubumuza cevap vermedi. HDP de 6 maddelik bir seçim deklarasyonunda anlaşma sağlamamıza rağmen, son anda bu deklarasyonu kendi seçim bildirgesine yansıtmadı ve ittifakın gerçekleşmemesi yönünde bir tutum aldı. Eğer Kürdistani Seçim İttifakı ile HDP ve HÜDAPAR geniş kapsamlı bir ittifak gerçekleştirmiş olsalardı, hiç kuşku yok ki, ilk kez bu boyutta Kürd ve Kürdistan gerçekliği ve Kürdler'in bir taraf olarak talepleri gündeme damgasını vuracaktı. Ne var ki başta sistem olmak üzere, Cumhur ve Millet ittifakları çatısı altında yer alan partiler, Kürd partilerinin, kendisini ‘Türkiyeli parti’ olarak ifade eden HDP ve kendisini İslami Parti HÜDAPAR ile geniş kapsamlı bir ittifak oluşturmalarından korktukları için ciddi müdahalelerde bulundular ve bu ittifakın gerçeklemesini engellendiler.
24 Haziran seçimlerinde olmasını isteyip de yapamadığımız ve yapabilseydik daha farklı olabilirdi diyebileceğimiz durum, sözünü ettiğim, bu geniş kapsamlı Seçim ittifakıydı. Gerçekleşseydi her şey daha farklı olurdu, diye düşünüyorum.
Yerel seçimlere gelince; PAK, PSK, PDK, PDKT ve Azadi Hareketi olarak 2 Ağustos’ta yerel seçimleri görüşmek için toplanacağız. Bu toplantıya HAKPAR, ÖSP, İnsan ve Özgürlük Partisi’ni de davet ettik. Bu toplantıda yerel seçimler için yol haritamızı ele alacağız.
-Neden hiçbiri yasal olarak seçimlere giremeyen grup ve partiler seçim işbirliği yaptı da, örneğin PAK neden tek başına HDP ile seçim ittifakı arayışına girmedi, veya diğerleri?
Yerinde bir soru. Siz, seçim neticesinde belli bir mevki elde etmeyi amaçlayan siyaseti esas alarak soru oluşturuyorsunuz, bizim derdimiz ise, en temel insani haklarından bile mahrum kılınan bir halkın taleplerini gündeme taşımak ve bu eksende bir çözüm oluşturmaktır. Niyet bu olunca, araç ve yöntem de değişiyor. Bu nedenle biz, öncelikle, Kürdistani partilerle, Kürdistani bir siyaset ile bir taraf olmanın daha doğru olduğuna inandığımız için diğer partilerle birlikte Kürdistani Seçim İttifakı’nı oluşturduk. Temel amacımız birkaç milletvekilliği kürsüsü kapmak olmadığı için prensipler temelinde bir seçim ittifakına önem verdik. Bu nedenle de biz 5 parti de prensip olarak tek tek HDP ya da HÜDAPAR ile sadece milletvekilliğini amaçlayan bir yöntemi görüşmeme kararı almıştık. Hepimiz aynı amaca sahip olduğumuz için, tek tek çareler aramak zaten anlamsız olurdu.
-İttifağınızın isminin Kürdistani İttifak olmasının maddi gerekçesi neydi? Biri birine çok benzeyen yanlarınız varsa, neden detayları aşıp ortak bir parti kurmaya yönelmedi Kürdistani İttifak?
Bizler 5 parti ve hareket olarak Kürdistan sorununun çözüm programına sahip partiler olduğumuz için Kürdistani Seçim İttifakı adını kullandık. Biz PAK olarak daha kuruluşumuzdan beri hep şu belgiyi esas alıyoruz: ’Programı, siyasi perspektifi birbiriyle aynı ya da yakın olanlar tek parti içinde birleşmelidirler.Birleşemeyenler, ittifak ve işbirliği yapsınlar. İttifak da yapamayanlar diyalog içinde olsunlar. Diyalog bile kuramayanlar birbirlerine düşmanlık yapmasınlar.’
Bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. Kendimize yakın gördüğümüz parti, grup ve kadrolarla tek partide birleşmenin aslında bir zorunluluk olduğunu söylüyoruz. Ve böyle bir partinin kurulması için öne sürdüğümüz hiçbir kırmız çizgimiz yoktur. Ama elbette ki sadece bizim söylememiz yetmiyor. Bunun gerçekleşmesi için diğer partilerin de bizim gibi düşünmesi gerekiyor. Şu anda, kimi olumlu işaretler oluşmaya başlasa da henüz somut bir gelişmeden söz edemeyiz. Ne var ki hayatın bize kazandırmış olduğu tecrübe, bu yönde bir gelişmenin mutlaka ortaya çıkacağı yönündedir. Dileriz bu yaklaşım diğer partiler nezdinde de karşılık bulur ve bu konuda somut adımlar atılır.
-Veya şöyle sorayım. İttifak yaptığınız diğer gruplarla seçimlere girebilecek yasal koşulları yerine getirmiş bir çatı partisi kurma fikriniz oluşmadı mı? Sonuçta güç birliği yaparak gerekli teşkilat yapısı ve diğer koşulları oluşturabilirsiniz sanırım?
Haklısınız. Seçimler, çok şey olmamakla birlikte, yürütmekte olduğumuz hak mücadelesinin parametrelerinden biri. Bu mücadelenin içinde olduğumuza göre, her veçhesine ilişkin bir davranış biçimimizin olması lazım. Bu aşamada, ‘Seçim Partisi’ de olması gereken veçhelerden biri.
Bu ihtiyaçtan hareketle PAK, 7 Mayıs 2017 tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirdiği Kongrede, Hazırlık Çalıştayı’nda, çok net bir şekilde Kürdistani partilere şu çağrıyı yaptı: ‘Biz Kürdistani parti, grup ve kadrolar olarak neden bir seçim partisinde bir araya gelmiyoruz.’ Ama ne yazık ki bu çağrımız karşılık bulmadı. Bugün, 2019 Yerel seçimleri için de seçimlere katılım hakkı kazanmış Kürdistani bir partimiz ne yazık ki yok. Bu da hepimizin hem eksikliği hem de handikapıdır maalesef. Ama şu anda zaman darlığı nedeniyle ne yazık ki böylesi bir ortak seçim partisi de oluşturamıyoruz. Daha ileriki süreçler için de bu bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın karşılanması için PAK olarak hazırız, umarım diğer partiler de bu ihtiyacın karşılanması için gerekli adımları atmaya ikna olurlar.
-PAK partileşme aşamasını tamamlamaktan çok mu uzak? Seçimlere girmek için gerekli yasal koşulları oluşturmak neden HDP dışındaki partiler için aşılamaz bir sorun halinde, bunca deneyimden sonra?
Bir partinin seçimlere katılabilmesi için, 41 il ve bu illerin 1/3 ilçesinde teşkilatını kurmuş ve Büyük Kongresini yapmış olması şartı var.Bu şart aslında, %10 barajına ek olarak, özellikle Kürd partilerinin önüne konulan bir ikinci barajdır. Elbette ki bu baraj, bizim de, diğer Kürdistani partilerin de bir eksikliği olduğu gerçekliğini gözardı etmeye bizleri götürmemelidir. Bu barajı aşmak için bir yol bulmalıydık. Bu da bizlerin bir handikapıdır.
Ne var ki bunun ciddi bir engel olduğunu kabul etmek durumundayız. Kürdistani düşünceyle hareket eden bir partinin özellikle Türkiye kentlerinde faaliyet yürütmesi oldukça zordur. Yasal engellerin yanısıra bilfiil oluşturulan engelleri de unutmamak lazım. Devlet, her ne olursa olsun, Kürdler'in, kendi haklarını elde etmek için yasal girişimde bulunabilecekleri yol ve yöntemleri kapatmayı amaç edinmiş durumdadır. Bu hakikatı göz önüne aldığımızda, sadece Kürdistani partilerin çabasının yeterli olmayacağı kendiliğinden anlaşılır. Ve tüm baraj ve engeller gibi, bu anti demokratik engelin kanunen ortadan kaldırılması da tüm özgürlükçü, demokrat kesimlerin öncelikli taleplerinden biri olmalıdır.
-Seçim sonrasında kurulan yeni düzen ile Türkiye farklı bir politik sürece girdi. Artık tek merkeze, tek adama bağlı olarak hareket edecek bir sistem var. Bu süreçten sonra ülkenin tüm dengelerinin önce bozulması, ardından yeni dengelerin kurulması öngörülüyor. Size yansıyacak sonuçlardan biri siyasetin iki partili bir dengeye oturması olacak. Nasıl yer bulacaksınız parlamentonun işlevsizleştirildiği, küçük partilerin devre dışı kaldığı bu sistemde?
Yeni Başkanlık sistemi, elbette ki Amerika’daki gibi bir başkanlık sistemi değildir. Tek kişi yönetimini estiren bir sistem söz konusudur. Parlamento işlevini daha da kaybedecektir. Parlamenter sistemde de Kürdler yok sayıldı, Kürdler'in önüne sayısız barajlar konuldu, Kürd kimliği , Kürdler'in ulusal demokratik hak ve temsili yok sayıldı. Milletvekilliği yemini, Kürd milli kimliğini ve şahsiyetini rencide eden bir yemindir.Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde de bütün bunlar aynen devam edecek; ama parlamento sadece yama organı rolünü oynayacak. Aslında bu da kısmi bir yama rolü olacak. Çoğunlukla KHK’larla yönetim olacak. Demokratik bir Başkanlık sistemi aslında Kürd Meselesi'nin demokratik yollarla eşitlik temelinde siyasi bir statü ile adil çözümüne de yol açabilirdi. Ama bu ‘’Türk Tipi Başkanlık Sistemi’’ eskiyi de aratır bir durumadır. Yeni Sistemde Kürdler için Yerel Yönetimler daha bir öne çıkmaktadır. Ve bu yeni sistemde eğer Kürdler kendi talepleri etrafında güçlü bir birlik oluşturabilirlerse, hem kilit rolü oynayan bir aktör durumuna gelirler, hem de ulusal demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılmasında büyük bir güç kazanırlar. Onun için bu yeni sistemde esas tema Kürdler'in Birliği ve ulusal demokratik talepleri temelinde Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde bir taraf olmaları ve yerel yönetimlerde de iktidar olma yönünde geliştirilmelidir.
-Kürd Meselesi’nde çözüm konusunda da yeni bir karamsarlık var. Erdoğan’ın söylemleri, ittifakları, icraatları Kürdler'de umutsuzluğa neden oldu. Bu bağlamda siz ne bekliyorsunuz, Erdoğan Türkiye’yi nereye götürecek? Kürd meselesinde çözüm masasına dönmeden ülkeyi yönetebilir mi?
Erdoğan’ın ve MHP’nin açıklama, siyaset ve yol haritası Kürd ve Kürdistan meselesinin çözümü konusuna herhangi bir adımın atılacağı yönünde bir umut vermiyor. ‘Terörle Mücadele Yasası’ adı altında OHAL’i de aratacak bir Kararname kanunlaştı. Yapılan açıklamalar, yürütülen savaş ve Kürd karşıtı siyaset, Erdoğan ve yeni Türkiye Yönetiminin aynı siyaseti yürüteceğini gösteriyor. Ama açıktır ki 95 yıldır değişik şekillerde sürdürülen bu inkar, imha ve yok sayma siyasetinin sürdürülebilir bir yanı yoktur ve çözümsüzlüğü derinleştirmekten öte bir rolü de olmayacaktır. Türkiye Devleti’nin tüm Kürd partileriyle Kürd ve Kürdistan Meselesi’nin kısa, orta ve uzun vadeli çözüm programını içeren bir siyasi çözüm süreci başlatma dışında izleyeceği her yol, çıkmaz bir yoldur.Umulur ki bu çıkmaz yol bir an önce terk edilir. Ne var ki, Kürd, Kürdistani güçler kendi ulusal demokratik talepleri etrafında örgütlenmedikçe ve meşru, kitlesel bir mücadele hattı oluşturmadıkça bu bir hayli zor görünmektedir. Hiçbir egemen güç, ciddi bir itirazla karşılaşmadan, kendi rızasıyla hak tanımaz. Türkiye Devleti bu konuda daha katı bir maziye ve yapıya sahiptir. Düşünün ki hak mücadelesi yürüten Kürdler dışında hiçbir dinamik asgari düzeyde demokratik bir tutum takınmıyor. Bu şartlar altında devletin izlemiş olduğu siyasetten çark etmesi beklenemez. Devletin olumlu bir yola girmesi için atılması gereken ilk adım, Kürdistanlı güçlerin bir an önce örgütlenmesi ve kendi ulusal demokratik hakları için etkili, kitlesel bir mücadele hattı oluşturmasıdır.
(IMP News)