İran'daki Başkaldırıyı Bir Kazanca Dönüştürmenin İlk Adımı Ulusal Demokratik Birliği Sağlamaktır
İran ve Doğu Kürdistan'da birkaç gündür dikkat çekici gelişmeler oluyor. Küçük protestolarla ve kırsal kesimde başlayan halkın başkaldırısı, giderek İran ve Doğu Kürdistan'ın birçok şehrine yayılmış bulunuyor.
Ekonomik koşulların iyileştirilmesi talebiyle başlayan ayaklanma giderek rejime karşı talepleri de içeren siyasi bir nitelik kazanmaya başlıyor.
Son yıllarda İran Devleti petrol ve doğalgaz gelirlerine dayanarak,Obama Amerika'sının da göz yummasıyla, bir Şii İmparatorluğu'na dönüştü. ABD öncülüğündeki Batılı devletlerin Ortadoğu’daki verili statükoyu ayakta tutan Irak gibi bir devleti ekarte etmesiyle büyük bir engelden kurtulan İran Devleti Irak, Suriye, Güney Kürdistan, Lübnan, Yemen,Qatar ve daha birçok ülkede büyük bir güce ve etkinliğe sahip oldu. Ama gelinen aşamada bu durum,Ortadoğu’yu elinde tutmak isteyen ABD gibi etkin devletler bakımından büyük bir tehlike arz etmektedir. Bunun yanı sıra İran, 'Şii Hilali' denilen, İran’dan Akdeniz’e uzanan coğrafyada etkinlik sağlamak amacıyla plan ve stratejiler oluşturmakta, dünyanın birçok ülkesindeki terörist örgütleri kendi amaçları doğrultusunda örgütleyip finanse etmektedir.
Evet, bir yandan bunları yapan İran Devleti, diğer yandan da kendi halkını yoksulluk, açlık ve zulüm altında inletmekte; Kürt milletinin tüm ulusal demokratik hak ve özgürlük taleplerini idam ve kanla bastırmaktadır.
İran'daki bu başkaldırı zulme, açlık ve yoksulluğa, haksızlıklara karşı meşru bir başkaldırıdır. Başkaldırının başlangıç ve gelişim şekli, bunun önceden planlanmış, örgütlü bir başkaldırıdan çok, spontane, ama sosyal medya aracılığıyla 'görünmeyen bir örgütlülük'le yayılan bir ayaklanma, bir patlama olduğuna işaret ediyor.
Doğu Kürdistan'daki Kürt partilerinin de ayaklanmayı destekledikleri görülmektedir.
Bu ayaklanmanın nerelere varacağı, ne türden sonuçlar üreteceği henüz net olmasa da çağ dışı molla rejimini hedef aldığı için, zulme, haksızlığa, yoksulluğa karşı gelişen meşru bir ayaklanma olduğu için desteklenmelidir.
Bizler her şeyden önce Doğu Kürdistanlı kardeşlerimizin yanındayız. İran'daki zulüm rejiminin yıkılması,hak ve adalet savunucusu tüm özgürlükçü, demokratların ortak talebidir. Bunu önemli bir başlangıç olarak görüyoruz . Ama bu zulüm rejiminin yıkılmasının yanında, Doğu Kürdistan halkının ulusal ve demokratik hak ve özgürlüklerine kavuşması en temel talep ve amacımızdır. Geçmiş tecrübeler ortaya koymuştur ki,birçok zulüm rejimi yıkılıp gitse de Kürtlerin hiçbir ulusal demokratik hakkı tanınmamış ve özgürlüklerden mahrum bırakılmışlardır.
Görünen boyutuyla bu ayaklanma herhangi bir partinin, partiler ittifağının ya da bilinen herhangi bir sivil toplum örgütünün öncülüğünde başlamamış, spontane olarak cereyan etmiştir; bu da beraberinde birçok soruyu getirmektedir.
Örgütsüz bir şekilde başlayan böylesi bir ayaklanmanın rejimi yıkabilecek bir sonuç elde etmesi mümkün mü? İran Rejimi'nin örgütsüz ve spontane başlayan bu ayaklanmayı daha köklü değişimlerin önünü kesmek, olası muhalif potansiyeli dağıtmak için bir fırsata dönüştürme ihtimali var mıdır? Bu ayaklanmanın İran Rejimi'nce, olası güçlü ayaklanmaların bir 'erken doğum' ile, 'düşük yaptırarak' önünün kesilmesi amacıyla başlatılmış olma ihtimali var mıdır? Amerika ayaklanan halkın taleplerini desteklediğini söylüyor. Peki, İran halkı gerçekten de Amerika ve Avrupa ülkelerinin desteğini alabilecek mi?
Örgütsüz bir ayaklanmanın sadece Amerika'nın desteğiyle bir sonuca ulaşması mümkün müdür? Amerika'nın bugünkü koşullarda gerçekten İran Rejimi'ni yıkmak gibi bir hedefi var mıdır?
Mevcut veriler dikkate alındığında, spontane, örgütsüz başlayan, gelişen ama güçlü bir uluslararası destekten yoksun bir ayaklanmanın İran Rejimi'nce bastırılması ihtimalinin az olmadığını söylemek de mümkündür.Böylesi bir bastırmanın daha güçlü ve yeni ayaklanmaları bir dönem öteleyeceği, bir kırılmaya yol açacağı da gerçekliğin diğer bir boyutunu oluşturmaktadır. Amerika'nın Irak ve Güney Kürdistan'da, Suriye, Rojava Kürdistanı ve diğer birçok ülkede izlediği siyaset dikkate alındığında, ne yazık ki sadece Amerika'ya güvenerek ayaklanma başlatmanın pek de akıl karı olmadığı açıktır. Amerika kendiliğinden başlayan bu ayaklanmaya destek verebilir, ama başarıya ulaşmadığında sahiplenmeyebilir de. Amerika ve İngiltere, herhangi bir değişimin zaman ve içeriğini kendi çıkarlarına uygun görürlerse her türlü desteği sunarlar; değişimin zaman ve içeriğini kendi çıkarlarına uygun görmediklerinde ise bir şekilde önünü kesmeye çalışırlar. ABD ve İsrail’in mevcut destek açıklamalarını İran’ın Ortadoğu’da giderek güçlenmesiyle ilişki içinde ele aldığımızda, bu türden kitlesel hareketlerin zamanı geldiğinde rahatlıkla manipüle edileceği de ihtimal dahilindedir. Ve bu manipülasyon eğer zulüm rejiminin yıkılmasına yol açacaksa olumlu karşılanmalıdır.
Ayrıca Molla rejiminin bir kanadının bu protestolardan faydalanmak, hatta kendi amaçları doğrultusunda motive etmek, dizayn etmek gibi bir ihtimali de göz ardı etmemekte yarar vardır. İhtimal dahilindeki böylesi bir dizaynda Kürtlerin bir kazançlarının olmayacağını söylemek önyargılı bir değerlendirme olmayacaktır.
İran halkları ve Doğu Kürdistan halkının bu ayaklanmadan zarar görmemelerini ve İran Rejimi'nin geri adım atarak, özgürlük, demokrasi ve adalet için köklü adımlar atmasını temenni ediyoruz.
Bu ayaklanmanın da bir kez daha gösterdiği gibi,Doğu Kürdistan'da ulusal demokratik birlik halkımızın en temel ihtiyaçlarından biridir. Daha büyük fırsatların kapımıza dayanması ihtimal dahilindedir. Önümüze çıkabilecek fırsatlardan yararlanabilmemizin ilk adımı Kürtler olarak kendi birlik ve iç koordinasyonumuzu oluşturmaktır.
Donald Trump bugüne kadar, İran'a karşı söylemiş olduğu söylemlere denk düşen bir pratik sergilemedi. Bugüne kadar izlemiş olduğu siyaset, yine Obama döneminden kalma bir anlayışın egemen olduğu bir siyasettir.Trump, söylediklerine uygun bir siyaseti uygularsa eğer, Kürdistan'ın
dört parçasında halkımızın önüne tarihi fırsatlar çıkabilir. Ama açıktır ki, hiç bir fırsat kendiliğinden gerçekleşmez. Her şeyden önce bizler bu fırsatı kazanca dönüştürecek bir anlayış, donanım ve birliktelikle sahada olmalıyız.
Bazen küçük bir kıvılcımın koca bir ormanı yakıp yok ettiğine tanık oluruz. Eğer bizler ulusal duruş ve iç ittifağımızla var isek, egemenlerin evinde çakacak küçük bir kıvılcımı halkımızın ve ülkemizin özgürlüğü önündeki barikatları yakıp kül edecek büyük bir yangının ilk adımı olarak değerlendirebiliriz.
04.01.2018
Mustafa Özçelik
PAK Genel Başkanı