Kürt meselesinde 'ciddiyetten yoksun' tartışmaların olduğunu söyleyen Viyana Üniversitesi'nden Siyaset Bilimci Naif Bezwan, bu tartışmalarda 3 eğilimi ortaya çıkardığını belirtti.
Siyaset Bilimci Naif Bezwan, “Kürt aktörlerin çözüm önerileri ve talepleri yok sayılarak baskıyla karşılık bulurken, çözüm spekülasyonu üzerinden Kürtlere karşı bir de sembolik şiddet ve itibarsızlaştırma siyaseti uygulanmakta” değerlendirmesinde bulundu.
'CİDDİYETTEN YOKSUN YÜRÜTÜLÜYOR'
Çözüm süreci tartışmalarını, Kürt meselesini yakından takip eden Viyana Üniversitesi'nden Siyaset Bilimci Naif Bezwan, Evrensel'den Şerif Karataş'a konuştu. Tartışmalara dair Bezwan, “Kürtleri içeride ve bölgesel düzeyde kuşatan imha amaçlı politikalar eşliğinde yürütülen mevcut tartışmaların en belirgin özelliği, Kürtlerin temel hak ve talepleri ıskalanarak demokratik ve siyasi bir çözümün gerektirdiği bir ciddiyetten yoksun olarak yürütülüyor olmasıdır” dedi.
3 EĞİLİM...
Ciddiyetten yoksun tartışmalarda kısaca “operasyonel çözümcüler”, “kategorik retçiler” ve “amaçlı iyimserler” olarak adlandırabilecek üç eğilimin göze çarptığına dikkat çeken Bezwan bunları da şöyle açıkladı:
“Bu bağlamda, en başta Erdoğan iktidarının toplumda var olan samimi çözüm arayış ve beklentilerini istismar eden ve bunu ‘Kürt oylarını’ devşirme oyununa dönüştüren 'operasyonel çözüm' yaklaşımından söz etmek gerekir. Bu tartışmalara iştahla katılan ikinci bir kesim ise çözüm ihtimalinin konuşulmasına dahi tahammül edemeyen iktidar yanlısı ve/veya karşıtı olarak konumlanmış, muhalefet partileri içinde de önemli bir ağırlığa sahip ulusalcı blok olarak adlandırabileceğimiz 'kategorik retçi' yaklaşımını sergileyenlerdir. Üçüncü bir kesim olarak da hiçbir somut veriye dayanmayan çözüm söylemlerini ciddiye alıyor gibi görünen veya alınması gerektiğini ima eden 'amaçlı iyimser' diyebileceğimiz bir yaklaşım göze çarpmaktadır.”
'İKTİDAR ÇÖZÜM UMUDUNU SATMAK İSTİYOR"
Üç eğilimle birlikte ortaya çıkan durumu da Bezwan şöyle ifade etti: “Bir yandan, iktidar tarafından amaçlı bir şekilde dolaşıma sokulan, yeni bir 'çözüm sürecine' dair iddiaları ortaya atılmaktadır. Diğer yandan, bunları doğru varsayarak 'Kürtlerin AKP ile iş tuttuğunu’ iddia eden ve bunun üzerinde Kürtleri hedef alan bir yaklaşım dikkati çekmektedir. Özetle, Kürtlerin siyasi çözüm talepleri ve beklentileri üzerinden çözüm umudunu satarak yol almaya çalışan bir iktidar karşısında, herhangi demokratik ve siyasi bir çözümü kategorik olarak reddeden, bunun düşünülmesini dahi kriminalize eden, hem iktidar yanlısı hem de iktidar karşıtı olarak konumlanmış ulusalcı bir blok var. Bu tabloda, Kürt aktörlerin çözüm önerileri ve talepleri yok sayılarak baskıyla karşılık bulurken, bir çözüm spekülasyonu üzerinden Kürtlere karşı bir de sembolik şiddet ve itibarsızlaştırma siyaseti uygulanmaktadır.”
'ŞİDDET TARAFLARCA REDDEDİLMELİ'
İktidarın antidemokratik politikalarını da işaret eden Bezwan, “Yaşanan topyekün ekonomik ve siyasi buhranın temel sebepleri arasında yer alan ve halen bütün yıkıcılığı ile devam eden savaş ve kuşatma politikalarını siyasi çözüm lehine sonlandırmak yerine, oyuncuları tutuklanarak kalecisi direğe bağlanmış bir ‘çözüm’ oyunu sahnelenerek bir yere varmak mümkün değil. Yeni bir siyasi süreç en başta antidemokratik ve baskıcı siyasetten vazgeçtiğine dair bir irade beyanı ve bunun takip eden somut adımlar atıldığı zaman anlam kazanabilir. Bu da en başta askeri çözüm ve silahlı direnişin bütün taraflarca reddedilmesini gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.
'ÇÖZÜM İÇİN ASGARİ ADIMLAR ATILMALI'
Bezwan, çözüm sürenin başlayabilmesi için iktidarın acil olarak adım atması gereken başlıkları şöyle açıkladı: “İçeride ve dışarıda sürdürülen imha amaçlı operasyonların durdurulması, kayyumlarla zapturapt alınan belediyelerin meşru temsilcilerine geri verilmesi, cezaevinde gerçekte rehin tutulan başta seçilmiş temsilciler olmak üzere binlerce insanın özgürlüğüne kavuşturulması, sürgünlere sürülmüş binlerce insanın geri dönülmesinin sağlanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının gereğinin yerine getirilmesi, yargıya yapılan ağır siyasi müdahalelerin durdurulması bu minvalde atılması gereken acil adımların başından yer almaktadır. Bu adımları atmak siyasi iktidarın tasarrufundadır ve bunlar hemen atılabilir. O zaman da bir 'barış süreci heyulası' yerine, üzerinde gerçekte tartışılacak bir yeni siyasi sürecin köşe taşları oluşabilir. Ancak bu asgari adımlar atılmadığı sürece geriye ne yazık ki seçim odaklı bir 'çözüm operasyonu' ihtimali dışında konuşulacak bir şey kalmayacaktır.”
'MEVCUT POLİTİKALARDAN RADİKAL BİR KOPUŞ GEREKİR'
İktidarın Kürtlere yönelik politikalarını işaret eden Naif Bezwan, “Bugün Rojava ve Güney Kürdistan'ı da hedefleyerek bütün hızıyla sürdürülen, Kürtleri içeride ve dışarıda askeri olarak kuşatma ve bastırma siyaseti, ne kendiliğinden gelişti ne de beklenmedik şartların zorlanmasıyla ortaya çıktı. Bu siyasi ve stratejik bir tercihti ve esas olarak Erdoğan hükümetinin hem ülke çapında hem de bölgesel düzeyde ikili bir hegemonya oluşturma siyasetinin bir sonucu olarak şekillendi” dedi.
“Bilindiği gibi bu sürecin başında çözüm sürecinin siyasi hesaplarla ‘Buzdolabına konulması’ vardı” diyen Bezwan, “Öte yandan, 2015 yılında beri içeride ve dışarıda yürütülen savaş ve askeri çözüm siyasetinin ortaya koyduğu bir gerçek varsa o da Kürdistan meselesinin bu şekilde çözülmesinin mümkün olmadığının bir kez daha ortaya çıkmış olmasıdır. Bu sonuca varmak için bunca zulmün yaşanmasına, on binlerce hayatın yok edilmesine, ülke kaynaklarının tüketilmesine ve Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak iflas etmiş bir ülke konumuna getirilmesine gerek yoktu” ifadelerini kullandı.
Yeni bir siyasi sürecin geliştirilmesi için de Bezwan, “Kürtlerle hem içeride hem dem bölgesel düzeyde (Rojava ve Güney Kürdistan’ı da kapsayacak şekilde) yeni bir çözüm sürecine girilmesi, yeni bir siyasi ve stratejik vizyonu ve her halükarda mevcut politikalardan radikal bir kopuşu gerektirmektedir” dedi.