Naif Bezwan: Sorumlu ve kapsayıcı siyasete ihtiyaç var

Bezwan, “Ülkenin bütün kaynak ve imkanlarını kötülüğün aşılması doğrultusundan harekete geçirmeyi esas alan adil, sorumlu ve kapsayıcı bir siyaseti ihtiyaç var” dedi.

 

Şerif KARATAŞ-Evrensel

Siyaset Bilimci Naif Bezwan, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tekalif-i Milliye” örneğiyle yardım kampanyası açıklamalarını kendi siyasi geleceğini garanti altına almak için kullandığını belirtti. Salgının bütün toplumların hayatlarını ve geleceklerini tehdit ettiğini işaret eden Bezwan, “Ülkenin bütün kaynak ve imkanlarını kötülüğün aşılması doğrultusundan harekete geçirmeyi esas alan adil, sorumlu ve kapsayıcı bir siyaseti ihtiyaç var” dedi. 

Türkiye koronavirüs salgınıyla mücadele ederken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, salgına karşı başlattığı yardım kampanyasını Sakarya Savaşı’ndan önce Mustafa Kemal tarafından ilan edilen ‘Tekalif-i Milliye’ye benzetmesini Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden ihraç edilen ve şimdi Avusturya’da Innsbruck Üniversitesi ve Londra King College Siyaset Bölümlerinde çalışmalarını sürdüren Dr. Naif Bezwan ile konuştuk. 

"Bugün bütün yeryüzü toplumları ve insanlığın tümünü tehdit eden büyük bir salgın tehlikesiyle karşı karşıyayız" diyen Bezwan "Böyle dönemler en başta iyi ve kötünün yani felaketin adım adım aşılmasını ya da göz göre göre büyümesini sağlayacak politikaların en saf halleriyle belirginleştiği ve ayrıştığı anlardır. Dolayısıyla bugün atacağımız her adım giderek büyüyen salgın krizinin aşılmasını yardımcı olacağı gibi onulmaz felaketlere neden olacak sonuçlar da doğuracağı muhakkak” diye devam etti.

KUTUPLAŞTIRICI VE SALDIRGAN POLİTİKALARIN DEĞİŞMESİ ZORUNLU

Erdoğan'ın, kutuplaştırıcı dilini salgın döneminde de sürdürmesine ilişkin sorumuza Bezwan’ın yanıtı “Türkiye’de açısından bakıldığında bu krizin aşılması herkesin bilinen ezberleri terk etmesi, kutuplaştırıcı ve saldırgan politikaların değiştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Hiç kuşkusuz krize karşı uygulanacak politikalar başta iktidar olmak üzere muhalefet ve bütün toplum kesimleri açısından mihenk taşı olacaktır. Hiçbirimiz bu imtihandan muaf değiliz. Bu anlamda kriz, en başta Cumhurbaşkanı olmak herkes için yeniden düşünme ve memleketi felaketlere sürükleyen, kelimenin gerçek anlamıyla bütün yaşamsal kaynaklarını sıfırlayan iç ve dış politikalardan vazgeçmeyi ertelenemez bir görev haline getirmektedir. Muktedir bir rejimin ceberrut bir lideri gibi görünse de Cumhurbaşkanı Erdoğan aslında siyasi tarihin kaydettiği en trajik figürlerinden biri olduğunu unutmamak gerekir. Zira Erdoğan nihayetinde kendisini ayakta tutan ve en iyi tabir ile 'Yeni İttihatçı koalisyon' olarak adlandırabileceğimiz egemen bir iktidar bloğunun çizdiği doğrultuda yol alan bir lider konumundadır. Ancak yaklaşmakta olan topyekün sağlık, ekonomik, toplumsal ve siyasal krizin Erdoğan’a gerçekte son bir çıkış imkanı daha sağladığını özellikle belirtmek gerekir: Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’yi ve kendisini muayyen bir süredir iç ve dış politikada krizden krize sürükleyen yeni İttihatçı iktidar bloğu kıskacından kurtarmak ya da kendisiyle birlikte bütün bir Türkiye onulmaz bir felaketin içine sürüklemek seçenekleri ile karşı karşıyadır” oldu.

“TEKALİF-İ MİLLİYE’NİN, İKTİDAR BLOKUNA CAZİP GELMESİ ELBETTE TESADÜF DEĞİL”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, koronavirüs ile mücadele adına başlattığı yardım kampanyasını ‘Tekalif-i Milliye’ye benzeterek, kampanyayı eleştirenleri suçlamasına ilişkin sorumuz üzerine Bezwan şunları söyledi: “Türkiye bir zamandır tarihinin bütün otoriter dönemleri ve baskıcı politikalarını kendine kılavuz kabul eden bir iktidar blokunun siyasi repertuvar ve eylem çizgisi ile iktidar ile karşı karşıyadır. Tekalif-i Milliye, haklı olarak vurgulandığı üzere iktidarın ötekileştirdiği toplum kesimlerinin mal ve mülklerine el konulmasını sağlayan bir siyasetin ifadesidir. Böyle bir enstrümanın yeni İttihatçı iktidar blokuna cazip gelmesi elbette tesadüf değildir. Tam tersine bu iktidar blokunun siyasi hafızası ve havsalası açısından kurucu bir öneme sahip. Nihayet bu dönemleri sorgulamak ve kendince aşmak iddiasıyla yola çıkan siyasi bir misyona öncülük etmiş olan Erdoğan, bizzat karşı çıktığı politikalara sığınarak siyasi geleceğini garanti altına almayı arar hale gelmiştir. İşte Erdoğan’ı trajik bir figür kılan olgu bu.”

KRİZDEN MAKUL ÇIKIŞ YOLLARI MEVCUT 

Salgın krizinden makul çıkış yollarının da mevcut olduğunu belirten Bezwan, “Dünyanın birçok ülkesinden türlü politikalarla denenmektedir. Kriz bize ortak kamusal iyiliğin tedariği ve tesisine yönelik kapsayıcı, katılımcı ve dayanışmacı politikaları ertelenemez bir görev olarak hayata geçirmenin zorunlu ve mümkün olduğunu göstermektedir. Bütün toplumların hayatlarını ve geleceklerini tehdit eden bu tür kollektif felaket zamanları toplumsal iyiliği temel öncelik haline getirmeyi; ülkenin bütün kaynak ve imkanlarını kötülüğün aşılması doğrultusundan harekete geçirmeyi esas alan adil, sorumlu ve kapsayıcı bir siyaseti ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.

Böyle bir yönelim için en başta parlamentoda temsil edilen bütün siyasi partilerin katılımından oluşan bir kriz yönetiminin oluşturulması gerektiğini anlatan Bezwan, “İktidar yanlısı olsun olmasın bütün belediyeleri, yerel yönetimleri ve toplumsal kesimlerini kapsayan dönüştürücü bir siyaseti gerekli kılmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen şimdi atacağı makul ve dirayetli adımlarla hem Türkiye’yi hem de kendini yeni İttihatçı iktidar zihniyetinden ve eli kulağında büyük bir felaketten en az zararla kurtarabilme şansına hâlâ sahiptir” diye konuştu. 

YAZARLAR Haberleri

Önemli Bir Portre: Numan Efendi
Aziz Özdemir yazdı: Irkçılık Ya Da Işıl Özgentürk
İrfan Aktan: Işıl Özgentürk’ün çukuru
Yeni Amedspor yönetimi ve transfer politikası
Binbaşı Kasım Ataç: Bir Ajanın Anatomisi