Ah be Hocam, sorgulama duyumuzu körleştirip beynimizi satış panosuna astıran şu müritlik tarafımız olmasaydı! Bak o zaman bizi bizden çalan şu müritlik tarafımızı nasılda realitenin kendine özgü gerçeğine kurban ederdik! Kim bilir belki de o zaman oranın buranın yemlikleriyle sen ben kavgasına kurban edilen gerçeklerimizin fotoğrafını çekip önümüze koyardık.
Ah be Hocam, oraya buraya sallayıp savrulan hani şu taktiksel denilen geçiş evrelerinden bir kurtulabilsek! Sen bak o zaman teorik hayallerimizi nasıl da koşu bandından çıkartırdık! İşte o zaman taktiksel geçiş evreleriyle kiraya verdiğimiz aklımızdan kurtulur olurduk. İşte o zaman kendimize özgü özümüzün gerçekleriyle nasıl da oynaştığımızı anlamış olurduk. Ve işte o zaman şurayla burayla olan sarmaşlarla devam eden oynaşmaların farkına varmış olurduk:
Örneğin “şu bu Kürtlerin düşmandır” diye tanımlanan düşman dediklerimizle olan sarmaş ilişkilerimiz var ya! Sadece İran’ın bir kısım Kürtlerle olan sarmaş ilişkinin boyutunu önümüze bir koyabilsek! Bak nasılda İki elimizle yüzümüzü kapatıp “aman Allahım!” diye afallamış olurduk: İşte belki o zaman genç nesil dediklerimiz yakamıza yapışıp, bir asır arkada yürüyen ilişkiler mantığımıza “dur yeter” deme şansı doğardı.
Ah be Hocam, şu Kürtlerin ahvali ne olacak diyorsun ya, Şengal’in nasıl da kardeş kavgasına peşkeş çekmeye çalıştığımızı mı anlatayım! Yoksa Kerkuk’ün satış protokolünü nasıl imzaladığını mı anlatayım? Anlatabilecek yüreğimiz olsaydı aklımızı onun şunun pazarında pazarlar mıydık be Hocam? Sadece ben varım duruşumuzla, onu buna bunu ona yem edilişimizi mı anlatayım bilmem ki? Yoksa düşünce karmaşamızla geleceği nasıl boynuzladığımızı mı anlatayım? Ah be Hocam, yarım yamalak yaptıklarımıza kendimize dizdiğimiz methiyelerden başka ne bıraktık kendimize bilmiyorum ki!
Keşke insan olmamızın gerekleri ya da siyasi aklın asaleti bir nebze canlanıp “aha biz buyuz!” kendimize diyebilseydik! Belki o zaman devraldığımız mirası nasılda kendi kısır varoluşumuza kurban etiğimizden ders çıkarırdık: İşte o zaman Kürt toplumun Güney Kürdistan örneğiyle tüketici bir toplum yaratma dönüşümüne nasılda hayat verildiğini anlardık!
Ah be Hocam, günübirlik gelgitlere odaklı Kürtlerin bu siyaset mantığına bir son verebilsek! Belki o zaman şu bu gerekçelerin taktiksel manevracıları Kürtlerin kendisiyle buluşmanın yolu açılırdı. İşte o zaman umudu umutsuzluğa dönüştüren bu gidişat aklıselim bir dönüşüme evrilirdi. Ve işte o zaman Kürt Mehmedin de Kürt Ahmedin de yaptığı ve yapacağı her yanlışın Kürt toplumunun geneline mal olduğunu anlardık! Anlamakla kalmaz, Kürt Mehmede rakip Kürt Ahmet prim yapmasın diye akıl almaz bir akılla belden aşağı vuruşlar yapanın önüne duvar olurduk.