Türk bombardımanı ardından Kürtlerin hem Washington hem de Şam’a destek çağrısında bulunmasından sonra, Türkiye’nin isyancıların kontrolündeki bölgeden radikal İslamcı milisleri temizleme sözünü tutup tutmayacağı konusunda Rusya ile Suriye’nin arası açılmış gibi görünüyor.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Salı günü yaptığı açıklamada, geçtiğimiz ay Rusya Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Sochi kentinde varılan anlaşma şartları “yerine getirildiğini” söyledi. Rus devlet haber ajansı Tass Russian News’e göre de, Putin’in sözcüsü Dmitry Peskov gazetecilere bu durumu onayladı ve iki ülke arasında yapılan anlaşmanın herhangi bir bozulma riski altında olmadığının altını çizdi.
İki ülke arasında yapılan anlaşma çerçevesinde Türkiye, İran ile Rusya’nın müttefiki Suriye hükümetiyle savaşan isyancı güçlerin kontrolündeki çatışmaya kapalı İdlib bölgesinden ağır silah ve cihatçı örgütleri temizleme sözü vermişti. Cumartesi günü Erdoğan, Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in birlikte yaptığı basın toplantısında Putin, Türk yetkililerin “henüz her şey tam olarak yapılmamış olsa da, Türk yetkililerin sorumluluklarını yerine getirdiklerini” söyledi.
İki taraf da yapılan anlaşma gereğince bölgeden ağır silahların 15 Ekim tarihi itibarıyla kaldırılmasına karar vermiş olsa da, Suriye Dışişleri Bakanı Valit el-Muallim’in Pazartesi akşamı yaptığı açıklamaya göre “bölgede halen ağır silahlı teröristler bulunuyor, yani Türkiye verdiği sözleri yerine getirmiyor ve İdlib şehri hala Türkiye ve Batı tarafından desteklenen teröristlerin kontrolü altında”.
Muallim, Şam kentinde Dünya Barış Konseyi ve Dünya Gençlik Demokrasi Birliği’nden ziyaretçilere yaptığı açıklamada “İdlib konusunda gerekirse savaş, gerekirse barış yoluyla anlaşma konusunda Rus dostlarımızla tam işbirliği içinde” olduklarını söyledi.
Rusya, 2011 yılında ABD ve bölgesel müttefikleri İsrail, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin desteğiyle Suriye Başkanı Beşir Esad’ı devirme amaçlı başlatılan isyancı ve cihatçı ayaklanmalarına karşı, 2015 yılında Esad’ı desteklemek için çatışmalara dahil oldu. Rusya denkleme dahil olduğu sırada ABD çok taraflı sivil savaş içinde IŞİD’e odaklanmıştı ancak Esad’ın savaş suçları nedeniyle görevden alınması konusunda katı tavrı devam ediyordu.
Ama o yıllardan beri, Rusya askeri desteği alan Suriye hükümet güçleri, İran destekli milis grupların da yardımıyla ülkenin neredeyse tamamını tekrar ele geçirdi ve İdlib bölgesi isyancıların etkisi altındaki son büyük bölge olarak kaldı. Suriye İdlib çevresine asker yığmaya başladıkça ABD sivillerin riske girmesi halinde müdahale edeceği uyarısında bulundu. Türkiye de ülkesine yönelik yeni bir mülteci akımı ve bölgeye sevk etmiş olduğu askeri personele yönelik riskler konusunda endişelenmeye başladı.
Türkiye Suriye’de köşeye sıkışmış durumdaki muhalefeti destekliyor olsa da, ülkede yedi yıldan beri süren çatışmaları sona erdirip barışı sağlamak için Rusya ve İran ile görüşmelerde bulundu. Putin ile Erdoğan’ın vardığı anlaşmadan saatler sonra bir Rus uçağının düşürülmesi ve el-Kaide bağlantılı örgütlerin İdlib çevresindeki silahsızlandırılmış bölgeyi terk etmemesi, anlaşma şartlarının istikrarını tehlikeye attı.
İdlib bölgesinde sınırlı sayıda kalmış örgütler arasında ilk başta Nusra Cephesi’nin son ürünü Hayat Tahrir el-Şam Koalisyonu, daha sonra da Türkistan İslam Partisi, Haras el-Din (Din Savunucuları= ve Ensar el-Din (Din Taraftarları) bulunuyor. Rusya, Batı ülkelerini bu örgütleri kullanarak kimyasal bir saldırı düzenledikten sonra askeri saldırı için zemin hazırlamak istemekle suçluyor.
Suriye muhalefeti yanlısı, İngiltere bazlı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin Pazartesi günü yayınladığı rapora göre Türkiye ile Rusya arasında varılan ateşkes şartları ihlal ediliyor ve “kuzeydoğu Latakya dağlarında Hama ve İdlib’e uzanan bölgeden kuzeybatıdaki Halep’in çevresindeki tepelere kadar cihatçı örgütler ve bölükler, Türkiye’nin tüm ikna çabalarına rağmen silahsızlandırılmış bölgede varlıkarını sürdürüyorlar”.
Batı Kürdistan ve Kuzey Suriye genelinde ABD şu ana kadar kontrolü sağlamak için Suriye Demokratik Güçleri’ni kullandı. Pentagon’dan doğrudan yardım almasına rağmen, azınlık gruplarından ve Araplardan kurulu SDG, Suriye hükümeti ile sürekli ertelenen görüşmelere katıldı. SDG ayrıca, Ankara tarafından terörist örgüt olarak görülen fakat ABD tarafından desteklenen Suriyeli Kürtlere yönelik Türk harekatlarına karşı Suriye ordusunu göreve çağırdı.
Rusya Türkiye’yi stratejik ortak olarak görse de, Suriye Türkiye’yi kuzey sınırlarındaki işgalleri nedeniyle düşman ilan etti. Türkiye Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle “kuzeydoğu Suriye’deki Kürtlere yönelik” kapsamlı bir saldırı başlattıktan sonra SDG’nin siyasi kanadı, Kobani çevresindeki köylere yapılan hava saldırılarına karşı ABD önderliğindeki koalisyonu göreve çağırdı.
“Birleşmiş Milletler’i ve IŞİD’e karşı kurulan koalisyonu Türkiye’nin SDG’ye yönelik saldırılarına karşı göreve çağırıyoruz. Bu davranışların devam etmesine izin verilirse IŞİD’e karşı savaş zayıflayacak ve IŞİD tekrar büyüme şansı bulacak. Şam hükümetinin de artık kenarda kalmayarak Türkiye’nin Suriye’de işlediği suçlara karşı uluslararası düzeyde aksiyon almasını bekliyoruz”.
(Ahval)