Bas Soruları:
1- HDP’nin 3’üncü olağanüstü kongresinde partinin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden gönderdiği mektupta şu konulara vurgu yapılıyor ’’Cumhuriyetin demokratik değerlerine sahip çıkmak,eksikliklerini gidererek yanlışlarını düzelterek,cumhuriyeti demokratikleştirerek mümkün olur. Ortak vatanda birlikte eşit ve kardeşçe yaşamak için,demokrasisi güçlü bir cumhuriyetin onurlu eşit yurttaşları olarak korkmadan birbirimize dostlukla sarılabilmek için hepinizi cesarete davet ediyorum.’’
2- HDP neden ortak vatan ve demokratik cumhuriyet vurgusunu yapıyor?
3- Yıllardır kendini Kürt meselesinin çözümü için ana aktör olarak gören HDP yıllardır bu konuda bir yol katetmedi. HDP’nin Kürt sorununa bir çözüm üretme iradesi kalmışmı?
4- Kürt milletinin HDP’nin ortak vatan istemiyle tıkanan siyasetine artık bir duruş sergilemesi gerekmiyor mu ?
5- 2’inci kongresinde demokratik özerklik vurgusu yapan HDP’e tekrar demokratik cumhuriyet vurgusuyla neyi amaçlıyor?
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik'in Cevapları:
Bizce bu soruların muhatabı PAK olmamalıydı. HDP, DBP, DTK içindeki ‘’Kürt, Kürdistani’’ söylemi her seferinde öne çıkarmak isteyen parlamenterler, belediye başkanları ve yöneticiler bu sorulara açıklık getirmelidirler.
HDP aslında kuruluşu itibariyle hep bu söylemi esas aldı.
Sayın Demirtaş yeni bir şey söyemiyor.
HDP’nin ‘’Ortak vatan, demokratik cumhuriyet, demokratik ulus’’ söylemi ,Türk Devleti’nin 94 yıllık paradigması olan ‘’Tek vatan, tek bayrak, tek milet, tek devlet’’ siyasetinin başka bir söylem ile dile getirilmesidir.
Türkiye’de gerçekten de demokrasiyi, adaleti, eşitliği ve özgürlüğü savuna programlaştıran bir parti yoktur. AKP, CHP, MHP ‘’tek tip’’çi, ırkçı, demokrasiden uzak ‘’Türk Partileri’’dirler. Bunlar ‘’Türkiyeli’’ olamamışlardır; çünkü ‘’Türkiye’’nin en temel sorunu olan ‘’Kürt meselesi’’nde izledikleri yol; inkar, imha, asimlasyon’un değişik türevleridir.
HDP de ‘’Türkiyeli’’ bir parti değildir. HDP, ‘’herkese eşit vatandaşlık’’ diyor; ama Kürt milletinin ulusal damokratik hak ve özgürlüklerini programına almıyor. Bu anlamda da HDP Kürt oylarına dayalı bir ‘’Türk Partisidir’’; ‘’Türkiyeli’’ bir parti değildir.
HDP ‘’demokratik cumhuriyet’’ten söz ediyor; ama demokratikliğiin abc’si olan Kürtlerin milli varlığının kabulü ve kendi geleceğini belirleme hakkından söz etmiyor. HDP’nin ‘’demokratik cumhuriyeti’’ de sonuçta AKP, CHP ve MHP’nin savunduğu demokratik olmayan ‘’Türk Cumhuriyeti’’ ile aynı kapıya çıkıyor.
HDP, DBP ve DTK’ya sorarsanız bütün bu söylemler ‘’taktik’’dir. Hatta Onlara göre, ‘’HDP en büyük Kürt partisi, Kürdistani değerlere sahip çıkan , bedelller vermiş PKK’nin emeklerini sahiplenen, bir partidir HDP’’.
Neyin ‘’taktik’’, neyin ‘’startejik’’ olduğu artık ‘’arapsaçına’’ dönmüştür. PKK, HDP, DBP adeta ‘’Ben güçlüyüm, istediğimi istediğim zamanda ve şekilde söylerim; aka kara, karaya ak derim ve herkes de kabul etmek zorundadır’’ diyor.
Kuzey Kürdistan siyasetinin son 35 yıllık tek renkli, tek tesli yapısı, Kürt toplumunun geniş bir kesiminin PKK’nin söylediklerini, yaptıklarını kabul eder bir hale getirmiştir. Kürt toplumu ne yazık ki, oluşan bedeller tablosu içinde gerçekleri görmek istememektedir. PKK'nin bu yapısına karşın , halkımızın güvenebileceği, sığınabileceği, destek verebileceği güçlü bir Kürt partisinin olmayışı da bu trajediyi derinleştirmektedir.
En son PKK’nin hendek ve barikat siyasetiyle yarattığı tahribata, halkımız az da olsa tepki göstermiş; am sonuçta diğer Kürt partileri bu tepkiyi sağlıklı bir zeminde toparlayıp, alternatif üretebilecek bir düzeye yükseltememişlerdir.
HDP’nin söylemlerini PKK, DTK, DBP’nin genel siyasal çizgisinden bağımsız değerlendiremezsiniz.
Kuzey Kürdistan’da en geniş toplum kesimlerinin partisi olmayı başarmış, ulusal, demokrat, özgürlükçü ve Kürdistani bir kitle partisi ile ulusal değerleri esas alan geniş bir Kürdistani ittifak, yaşanan bu kaos ve travmanın önünü alabilecek iki temel faktördür.
PKK, HDP, DBP, DTK’ya destek veren en geniş Kürt toplum kesimlerinin de artık bütün bu yaşananların ‘’taktik’’ olmadığını, geleceğimizi yeniden kaybetmemize yol açabilecek, stratejik bir yanlışlık olduğunu görmeleri gerekir.