RIZA BARAN
(19.04.1942-04.05.2020)
19 Nisan 1942’de Kırşehir’in Tabıroğlu Köyü’nde dünyaya gelen Rıza Baran, 4 Mayıs 2020’de uzun bir hastalık ve Koronaya da yakalanarak 78 yaşında Berlin’de hastahane de iken aramızdan ayrıldı. Tanıdıkları O’nu üç yıl önce Berlin’de toprağa verdiler!..
Rıza Baran’ın ölümünün üçüncü yıldönümünde O’nun az bilinen yönlerine biraz değineceğim. İlk, orta ve liseyi Kırşehir’de bitirdikten sonra yüksek öğrenim için Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nin Mühendislik Bölümü’ne kaydını yaptırır. Üç sömestır kadar bu bölümde okuyan Rıza Baran yurtdışına çıkmayı daha lisede okurken kafasına yerleştirmişti. Lisede “Kürt sorunu” olarak bilinen ve daha o dönemde yurtseverler arasında tartışılan Kürt ulusal sorununa ilgi duymaya başlar. 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi ve Kürt sorununa ilgi duyanlarla tanışır. Ankara’da kaldığı halde İstanbul’a da zaman zaman uğrayarak yapılan toplantılara katılır. Musa Anter ve 49’lar olarak tutuklanan Kürt yurtseverlerinin birçoğuyla daha o dönemlerde tanışır!.. Bunlar arasında Kürdistan Demokrat Partisi’nin üyesi ve sonra da başkanı olan Hamdi Turanlı (Hemreş Reşo) ile dostluğu o döneme dayanır.
Rıza Baran, 1963 yılında kardeşi Haci Baran ile birlikte okumak için Almanya’ya gelirler. Baran kardeşler önce Münih’te bir süre kaldıktan sonra her ikisi Hanover‘e yerleşerek Teknik Üniversite’de mühendislik bölümünü okuyup mühendis olurlar. Kardeşi Haci Baran, Türkiye’ye dönerek Ankara’da inşaat alanında çalışır. Babaları Kırşehir’in Çiçek Dağı yöresinin tanınan ve hali vakti iyi olan biriydi…
Rıza Baran, kardeşinin aksine Hanover’de kalır. Belki de o dönemde tanımış olduğu Ute ile de evlenir. Rıza Baran’ı kim tanıdım dediyse yanıldığının kanısındayım. Zira kimseye sorunlarını anlatmayan, kapanık bir yaşantıya sahipti. Belki de eşini çok sevmişti! Her ikisi de Berlin’de yakın arkadaşlarımdı. O’nu tanıdığımdan beri astım hastası olduğunu biliyordum…
İlk kez O’nu nasıl tanıdım? Bu konuya biraz değinmek isterim. 1970’li yılların başlarında Almanya’ya ilk kez gelmiştim. Bülent Ecevit Başbakan olunca yurtdışında olan akademikerleri çağırınca, bu çağrıya ben de uyarak Türkiye’ye geri döndüm. İkinci gelişimde Berlin Konsolosluğu pasaportuma el koyunca ve vatandaşlıktan atıldığımda Rıza Baran’ı o dönemde tanıdım. Bu tanışma bir dostluğa yönelerek elli yıla yakın siyasi olarak birlikte hem öğretmenler sendikasında (GEW) hem de işçi örgütlerinde hep birlikte çalıştık…
Rıza Baran’ın kendi ifadesiyle:“Almanya’da Kürtler ilk örgütlenmelerini resmi olarak bir öğrenci derneği ile gerçekleştirmişler. 1956 yılında Almanya’nın Wiesbaden şehrinde Kürt öğrenciler bir toplantı düzenliyorlar. Toplantıya çağrılan 25 Kürt aydını (ki bunların çoğunu öğrencilerden oluşuyordu) KSSE (Avrupa Kürt Öğrenciler Birliği) kuruyorlar. Bu toplantıya davet edilen 25 kişiden ancak 17 kişisi bu birliğin kuruluş toplantısında hazır bulunuyor. Diğer 8 kişi ise değişik nedenlerden dolayı bu toplantıya zamanında katılamıyor. KSSE 1975 yılına kadar çalışmalarını aralıksız sürdürdü. Ancak KSSE 1975 yılında Güney Kürdistan’da Mela Mustafa Barzani’nin silah bırakma kararı almasından sonra ikiye bölündü. KSSE’den ayrılan bir grup AKSA (Yurtdışı Kürdistan Öğrenciler Birliği)ni kurdu. Diğer grup ise yine KSSE adı altında çalışmalarını sürdürdü. 1988 yılına kadar iki ayri örgüt halinda mücadele veren bu gruplar 1988 yılında tekrar birleşme kararı aldı ve çalışmalarını KSSE adı altında sürdürmeye başladılar. KSSE`nin kurulmasından sonra 1965 yılında iki yeni örgüt daha kurulmuştu. Bunlardan biri HEVRA (Birlik) diğeri ise BAHOZ (Fırtına) idi. HEVRA inşaat mühendisi N. Kaya ve arkadaşları tarafında kuruldu. BAHOZ ise Hemreş Reşo (Hamdi Turanlı) ve arkadaşları tarafında kuruldu. Bu iki örgüt çalışmalarını iki dilli yayın organları ile kamuoyuna yansıttılar. HEVRA örgütünün yayın organı Kürtçe ve Türkçe ayda bir yayınlanan Ronahi idi. BAHOZ ise ÇIYA adında Kürtçe bir dergi yayınlıyordu. ÇIYA Dergisi ile sadece Kürt kültürü ve dilinin tanıtımı amaçlanırken bunun yanı sıra Kürt siyasi mücadelesinin tanıtılması amacıyla da aralıklı olarak siyasi broşür veya bültenler de basılıyordu. Özellikle o dönem aktuel olan DDKO (Devrimci Doğu Kultur Ocaklari) savunmaları aralıklı olarak BAHOZ derneği çalışanları tararfında broşürler halinda yayınlanıyordu. Kültür ağırlıklı yayın yapan ÇIYA dergisinde ağırlıklı olarak Sovyet Kürtlerinin çalışmaları yayınlanıyordu. Örneğin Qanade Kurdo ve Celil ailesi ile diğer Kürdologların çalışmaları yayınlanıyordu. 8 sayısı yayınlanan ÇIYA dergisi maddi nedenlerden dolayı yayınını sürdüremedi. RONAHİ ise ağırlıklı olarak Kürdistan’ın bütün parçalarındaki siyasi gelişmeleri yayınlamayı amaç edinmişti. İki dilli olan bu derginin Kürtçe yazılarını ağırlıklı olarak yurtdışındaki tanınmış Kürt aydınları yayıyordu. Bütün bunların yayınında yabancı misyonerlerin ve Kürdologların yazıları da Kürtçe’ye çevrilip broşürler halinde yayınlanıyordu. Şüphesiz bu süreçte İsmet Şerif Vanlı´nın yaptığı katkılar da gözardı edilemez. RONAHİ Dergisi’nin dağıtımı sadece Avrupa ülkelerinde yapılmıyordu. İllegal yollarla Türkiye’ye de gönderilip orada dağıtılıyordu. Ancak 1967 yılında posta ile gönderilen bir koli RONAHİ Dergisi Türk gümrüğünde yakalanmıştı. Bunun üzerine Demirel’in Başbakanlığındaki hükümet o dönem Kanun hükmünde bir kararname ile Kürtçe yayın organlarının Türkiye’ye girişini resmi olarak yasaklamıştı.“ diyerek yurdışındaki çalışmaları özetlemişti…
Rıza Baran her ne kadar 1974’te Berlin‘de Kürdistan İşçi ve Yardımlaşma Derneği’ne bağlı olarak Özgürlük Yolu ve Sosyalist Partiye üye olarak girdi ise de O’nun politik çalışması kendisine özgü olarak daha çok eskilere dayanır. O, Ankara’da üniversitede okurken İstanbul’a gidip gelmelerde Musa Anter’i ve Hamdi Turanlı’yı yakından tanır ve onlarla arkadaş olur. Rıza Baran’ın Avrupa‘ya gelişi dönemine denk gelen 1963’lerde Kuzey Kürdistanlı örgütlerin birlikte çalışma ve örgütlenme gündemi oluşur. Rıza Baran vefat etmeden bir hafta önce bu konuları bana da anlatmak için evine çağırmıştı. Yukarda anlattığı konunun bir kısmını bana da tekrarladı. Özgürlük Yolu yöneticilerinin kendisinden neden çekindikleri konusunu da bana şöyle aktardı: “Ben ve kardeşim Haci ile birlikte bir örgütlenme girişimi içindeydik. Bu çalışmanın içine sonraları Hevra, Bahoz ve Brûsk olarak örgütlenen grupların temsilcileri de vardı. Türkiye’de iken arkadaşım olan Hamdi Turanlı ve sonraları tanıdığım Nizamettin Kaya, Dersimli Avukat Ali, Kazım arkadaş, kardeşim ve ben de bu toplantılara katılıyordum. Sonraları Özgürlük Yolu grubu olarak bilinen grup birleşmekten yana değillerdi. Birlikte örgütlenme bozulunca rakip örgüt gibi Bahoz’a karşı kurulan Hevra örgütü de Avrupa’da oluştu. Ben ve kardeşim her iki örgütteki kurucular ile dostane ilişkilerimizi sürdürmeye çalıştık. Hevra’ya üye olmadım. O nedenle de beni sevmediler. Şimdi PSK üyesi olduğum halde yine kişisel olarak bana karşı olan eski tavırlarını halen hep sürdürdüler!“ diyerek uzun uzadıya bu konudaki konuşmasını sürdürmüştü. Galiba elli yıla yakın politik arkadaşlığımız döneminde bu eski ilişkileri bana hiç anlatmamıştı. Birkaç kez ne oldukları pek belli olmayan ve yetki güçleri Rıza Baran’ı İşçi Yardımlaşma Derneği’nden atacak kadar ileri gidenler sonraları siyasi çalışmaları bırakıp kaçarken, Rıza Baran hep çalıştı! Berlin’de ilk Kürt İşçi Derneği kurucuları arasında yer alırken, 13 Ocak 1979 tarihinde Almanya’nın Fankfurt şehrinde kurulan ilk Kürt İşçi Federasyonu olan (KOMKAR)‘ın da Berlin delegesiydi. İlk kongrede onur kurulu başkanı olarak seçilmiştim. Bu görevden kısa bir süre sonra önce konsolosluk pasaportuma el koydu. Sonra da vatandaşlıktan atıldım. 20 yıl kadar memlekete gidemediğim dönemde Rıza Baran da memleketini ziyaret edemedi. Komkar’da Rıza Baran’ın Almanca broşür, info ve tanıtım kitapçıkları birlikte çıkardığımızı anımsıyorum. Rıza Baran inanmadığı bir şeyi asla yapmazdı. Örgütün başka Kürt örgütlerin terörist gösterme çabasına ve basımı yapılan bir kitaba Rıza Baran uzun bir eleştiri yazısını gönderdiğine de tanık oldum. Bu çıkışla Rıza Baran’ın Partiden atılma girişimlerini bir eski arkadaşım ile tepki gösterdik. Çünkü Rıza Baran da ayni çalışma birimi içindeydi. Komkar birçok Komunist Parti’den daha fazla tanınan ve kitlelerle güçlü bağı olan bir işçi örgütüydü. Partide olduğumuz halde parti adına konuşmaya yetkili değildik! Komkar örgütü sonraları yabancı işçi örgütleri arasında en çok kitleleri harekete geçiren ve eylemleriyle tanınan bir örgüt olmuştu. Berlin’de yapılan dünya işçi partilerinin işçi konferansında KOMKAR temsilcisi katılan tüm işçi partileri adına konuşmayı yapması o dönemdeki TKP ve TUDEH gibi partilerin eleştirisine sebep olmuştu. O dönemde Komkar’ın çalışmaları adı geçen partilerin çalışmalarını çoktan aşmıştı…
Rıza Baran’ın çalışma sahası sadece Kürdistan Sosyalist Partisi ile sınırlı değildi. Almanya Öğretmenler Sendikası olan GEW, Dünya Öğretmen Sendikaları Federasyonu ( FISE) ile de ilişkisi vardı. Yeşiler Partisi’ne üyeliği, milletvekili oluşu ve kendisine verilen ödüller O’nun emeğinin bir kısmının karşılığıydı… Yabancılar O’nun emeğine karşı O’nu madalyalarla ödüllendirirken, Kürtler O’na ne bir ödül ve ne de bir taktirname bile sunmadılar!.. Üstüne üstlük sonraları Özgürlük Yolu siyasetinden güya O’nu atmış oldular. Bu dar görüşlü grup hem örgütüne, hem de kişi olarak Rıza Baran gibi üretken kişileri safdışı ederek kendilerini tatmin etmeye yeltelenmiş olsalar da sonunda hem partiyi, hem de Komkar’daki yoldaşlarını yalnız bırakarak örgütlerden de ayrıldılar…
Rıza Baran’ın çalışma alanında Kürt Veliler Birliği’nin kurulmasında, Kürt çocuk Yuvası açılmasında, Anadilde eğitim ve yabancılar sendika grubunda yönetici olan Rıza Baran yıllarca çok yönlü olarak çalıştı. Bu sahada Kürt ve Türk öğretmenler grubu olarak ayırım yapmadan her kesime yardımcı oldu. Türkçe ve Kürtçe anadilden eğitim hakkını Berlin’de yapılan çalışmalarda Rıza Baran’ın çabası çok oldu. Bu çalışmalar sürdürülürken Rıza Baran’ın senato ve senatörlerle olan yakınlığı, çalışma gruplarında oluşan engelleri aşmada Rıza Baran‘ın katkıları çok oldu.
Siyasi olarak o dönemde Kürtlerin demokratik çalışmalarının önünde engel teşkil eden İran Komunist Partisi (TUDEH) ve Türkiye Komunist Partisi’nin (TKP) Kürt sosyalistlerine uluslararası engelleri ortadan kaldırılarak hep birleştirici bir rol oynadı. Bu dönemde ilk kez Sovyetler Birliğine, Kürt Öğrenci Birliği adına burslu öğrenciler gönderildi. TUDEH’in satılan matbaası Berlin’de satın alınarak KOMKAR’ın o dönemdeki merkezi olan Frankfurt’a gönderildi.
Bir gün Rıza Baran’a iyi olduki seni işçi derneğinden attılar! dedim. Neden diye bana çıkışmıştı! Dernekte hep masaları silip, süpürmekten hiç olmasa kurtuldun. Orda kalsaydın Alman Parlamenteri olmayacaktın! Almanya Semt Meclisi Başkanı olmayacaktın! O kadar sana ödül ve nişanlar verildi! Bunların hiç birine de sahip olmayacaktın, demiştim. Biraz sakinleşmiş olsa da kendisine yapılan haksızlığı da bir türlü hazmedemiyordu! Bazı örgüt yöneticilerin yaptıkları hesapsız uygulamalara Rıza Baran da uğradı. Rıza Baran’ın örgüten geç arılmasının bir nedeni de ayni grupta olmamızdı. Diğer arkadaşlarımız da benim gibi Rıza Baran’dan yanaydı. Bizler hep Rıza Baran’ın çalışmalarını destekledik. Halkına da elinden geldiği kadar hizmet verdi. Berlin İşçi Derneği‘nin Rıza Baran ile katıldığımız en son genel kurulunda ben, Beko ve Abdi divanda yer alıyorduk. Beko’nun tutarsızlığı yapılan seçimden sonra, benim çalışmalardan çekimem ile Rıza ile birlikte 24 kişi daha dernekten atıldılar. O’nun parti üyeliği nasıl sonuçlandı, bunu kendisine sağlığında hiç sormadım!..
Rıza Baran özel bir kişilikti. Herkesin dini inancına yakındı. Her dinden ve her milletten dostları vardı. Almanlar dahil olmak üzere tüm yabancılar Rıza Baran’a sempati ile bakıyorlardı. Berlin sorumlusu olarak, Berlin’in yönetiminin Rıza’ya devredilmesini partiye önermeme rağmen siyasi yöneticiler O’nu temsilci olarak istemiyorlardı. Bemim merkeze körü körüne bağlı olmam onların işine geliyordu!.. Bazılarını yıllarca hiç çalışmadan yaşatmamız onların işine geliyordu. Sonunda merkez diye hiç bir çalışmanın yapılmadığı anlaşıldığında, Avrupa’ya geldikleri gibi geri geldikleri yerlere döndüler!..
Kanımca parti yöneticilerinin üretken insanlarını harcama metodu Rıza’ya da uygulandığında merkezde görev alanlar yine suskundular! Rıza Baran’ı dışlayan yoldaşları O’nun hastalığının artmasına ve erken aramızdan ayrılmasına da neden oldular!..
Diğer bir neden de Rıza Baran’ın kimseye açamadığı bir ailevi sorunu vardı. Bu konu ben dahil belki de Rıza Baran‘ın hiç kimseye bahsetmediği bir konuydu. Rıza Baran eşine bağlı bir kişiydi. Bir ara astım hastalığı nedeniyle uzak bir şehire bir aylığına gönderilmişti. Döndüğünde eşi evi terk edip, başka birisiyle de kalıyordu. Rıza’nın hiç kimseye bahsetmediği bu konu O’nun ile birlikte bir sır olarak kapandı! Boşanıp, boşanamadığını bile kendisine soramıyorduk. Bir dönem üç ay kadar Berlinde hastahanede yattı. Bir yoldaş olarak kendisine bakıyordum. Bir gün Berlin‘de yaşamakta olan kızının ziyaretine gelip, gelmediğini sordum. İşi var, sınavları var, diyerek konuyu geçiştirmişti! Böylesi bir durumda bile kimseye kızgın olmayan bir kişiliğe sahipti. Rıza çok az para harcayan biriydi. Belki bir serveti bile vardı. Memlekette de bir yatırımı yoktu. Sanırım tüm maddi serveti yine çok sevdiği eşi Ute ve kızı Ruken’e kaldı!..
Yarım asırlık bir çalışma arkadaşlığımız oldu. O’nun beni kırdığına hiç şahit olamadım. Ben de O’na bana davrandığı gibi davrandım!.. Hani ölenlerin ardından hep övgü ile bahsedilir. Sağlığında O’na karşı olanlar, O öldükten sonra fikirlerini değiştirmemiş iseler artık onları da Allah islah etsin!.. Arkasında yazılan yazılarda kimisi “ Berlin Rıza Abisini yitirdi! Berlin Rıza Baran Babayı kaybetti!” derken O’nu dışlayan Kürtler de kimbilir nasıl duygular taşıdılar, bu bilinmez! Bilinen odur ki Rıza Baran’ı yakınen tanıyanlar O, ne kadar övülse de yeridir, demekten başka kendilerini geri alamazlar! O, toplumda kendini hep yalnız hisetti. Yalnız tek başına yaşadı! Can verirken de yanı başında bir yakını bile yoktu!
Toprağı bol, ruhu şad olsun ve nur içinde yatsın!..
Abuzer Bali Han
(Siyaset ve meslektaşı olarak)
Berlin, 04.05.2023