Omer Ahmed
Önümüzdeki hafta Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) ev sahipliğinde 28’inci Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP28) gerçekleştirilecek. Kürdistan Bölgesi, petrol ihracatının askıya alınmasının ardından Bağdat ile mali sorunlarını çözmeye çalışıyor ancak bu durum yeni enerji kaynakları arayışı içine girmesine ve stratejik bir politika düşünmesine engel etmiyor.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansında, Küresel ısınmayı 1.5°C ile sınırlamak için kömür, petrol ve doğalgaz dâhil tüm fosil yakıtların adil bir şekilde ve aşamalı olarak kaldırılmasını sağlayacak etkili kararlar alınmasına katkıda bulunması ve zararlı gazların emisyonunu 2030’a kadar azaltılması hedefleniyor. Küresel ısınmana dünyada yaşayan bütün canlıları tehdit ediyor. Kürdistan Bölgesi'nin petrol, demir ve çimento gibi ağır sanayi alanlarındaki kazanımları karbondioksit emisyonlarının artmasına neden oluyor. Tabii Kaynaklar Bakanlığı, yeni bir kararla birlikte petrol şirketlerinin petrol kuyularından çıkan gazların yeniden kuyulara gönderilmesi ya da elektrik üretiminde kullanılmasını zorunlu hale getirdi. Bu karar gaz emisyonlarının azaltılmasında da etkili oldu.
Son yıllarda Kürdistan Bölgesi, elektrik üretiminde dizel ve ham petrol yerine doğal gaz kullanmayı tercih ediyor. Bu adımla birlikte gaz emisyonu seviyesinde düşüş gözlemlendi. Her ne kadar bu adımlar olumlu olsa da özellikle yaz ve kış aylarında talebin zirve yaptığı dönemde üretilen elektriğin neredeyse yarısı hâlâ mahalle aralarında kurulan özel jeneratörler tarafından sağlanıyor. Jeneratörler karbondioksit emisyonlarındaki artışın büyük oranda sorumlusu olarak görülüyor. Bu faktörler Kürdistan Bölgesi'nde başta yeşil hidrojen olmak üzere yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesine yönelik stratejik bir politikanın oluşturulmasını zorunlu hale getiriyor. Yeşil hidrojenin elektrik üretimi veya ulaşım sektöründe kullanılması Kürdistan Bölgesi ve Irak'ta önemli bir ekonomik kaynak haline gelebilir. Yeşil hidrojen, suyun elektrolizi, güneş veya rüzgar enerjisiyle üretilen elektriğin kullanılmasıyla üretiliyor. Bazen yılda 300 gün güneşli olan Irak ve Kürdistan Bölgesi'nin coğrafi ve iklim koşulları, yeşil hidrojenin geliştirilmesini ekonomik açıdan uygun hale getiriyor.
Suudi Arabistan, BAE ve Umman gibi petrol ülkeleri yeşil hidrojen alanlarında büyük yatırımlar yaptı. Suudi Arabistan 8,4 milyar dolarlık bir projeyi hayata geçirmek için faaliyetlerine devam ediyor. BAE de yenilenebilir enerjiye ortalama 54 milyar dolar yatırım yaparak, önemli bir kısmını yeşil hidrojenin geliştirilmesine ayırdı.
Kürdistan Bölgesi’nin petrol ihracatının durdurulması ve Bağdat’ın baskıları nedeniyle yaşanan mali sorunlarına rağmen, hala yeşil hidrojeni geliştirme fırsatı var. Bu kapsamda özel sektöre kolaylık sağlanarak güneş ve yeşil hidrojen sistemleriyle enerji üretim projeleri desteklenebilir. Nitekim özel sektörde bu projeleri uygulamaya istekli çok sayıda şirket var. Önemli bir husus da güneş enerjisi santrallerinin geniş araziye ihtiyaç duymasıdır. Bu kapsamda arazi tahsis edilmesi kaçınılmazdır.
Yeşil hidrojen sadece elektrik üretiminde kullanılmadı aynı zamanda ulaşım sektöründe de devrim yarattı. Avrupa ülkeleri, Kanada ve ABD bunu geleceğin enerjisi olarak görüyor ve bu tür projelere sahip her ülkede yatırım yapmaya hazır olduklarını ifade ediyor. Bu kapsamda ABD ve G20 üyesi ülkeler, Paris Çevre Anlaşması kapsamında, aralarında Irak ve Kürdistan Bölgesi'nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde yıllık en az 100 milyar dolar tutarında yenilenebilir enerji projelerini finanse etme taahhüdünde bulundu. Geleneksel enerji kaynaklarının değiştirilmesi ve yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesi sadece elektrik sıkıntısını çözmeyecek, aynı zamanda mekanizma (karbon kredisi) aracılığıyla ülkelere yıllık milyonlarca dolar gelir sağlayabilecektir.
Kürdistan Bölgesi'nde yaklaşık 3.000 (MW/saat), Irak'ta ise yaklaşık 10.000 (MW/saat) elektrik açığı var. İki hükümetin yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine yönelik söylemine rağmen, yalnızca küçük miktarlarda elektrik bu sistem yoluyla üretiliyor. Irak'ta açıklanan tek önemli proje, Fransız Total Energy şirketinin 1.000 megavat saatlik güneş enerjisi projesidir. Kürdistan Bölgesi'nde ise 25 (MW/saat) kapasiteli bir proje açıklanmıştı. Öte yandan önümüzdeki dönemde güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik 100 (MW/saat) kapasiteli bir projenin daha hayata geçirilmesi planlanıyor. Bu projeler elektrik talebinin yalnızca küçük bir yüzdesini karşılayabiliyor. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve üretimindeki Irak ve Kürdistan Bölgesi'nin devasa potansiyelinin çok altında kalıyor.
Erbil merkezli Yeşil Hidrojen Fonu'nun raporuna göre, yeşil hidrojen yoluyla 1.000 megavat elektrik üretmek hem ekonomik hem de şu anda dizel veya petrol kullanılarak üretilen 1.000 megavat elektriği üretmekten daha az maliyet gerektiriyor. Ayrıca karbon kredisi alarak yeşil hidrojen aracılığıyla 1.000 (MW/h) elektrik elde etmek, üreticiye yıllık 200 milyon dolar gelir sağlayacak.
BM Çevre Konferansı 30 Kasım-12 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek. Konferansta özellikle yeşil hidrojen alanında önemli kararlar alınması bekleniyor. Yeşil hidrojenin üretimi ve kullanımına ilişkin küresel standartlar ve yönergeler ilk kez konferansta açıklanacak. Bu da dünya çapında yeşil hidrojene büyük yatırımlar çekebilmesine ön ayak olacak.
Omer Ahmed – Rûdaw Ekonomi Masası Müdürü