Ozan Emekçi

.

Abuzer Bali Han

Gerçek adı Ali Haydar Levendiz olan ve halk arasında Ozan Emekçi olarak tanınan sanatçı daha küçük yaşlarda saz ve türkülerle tanışır. 1970’li yıllarda O’nu ilk kez Malatya’da kendisi gibi genç halk sanatkarlarının düzenledikleri bir halk gecesinde dinlerken tanıdım. Sonraları Avrupa'da verdiği konserlerle sevilen bir emekçi ozanı oldu. Bu namı kendisine ad olarak halk taktı. Gerçek adını bilenlerin sayısı da parmakla sayılacak kadar azdır.

Ozan Emekçi ayni zamanda bir şair olup, şiir ve bestelerini işçi ve emekçiler için yazarak ayni zamanda kendisi bestelemiştir. O’nu en son olarak Berlin’de görerek konuşma  fırsatını bulmuştum. Diğer ortak bir özelliğimiz de pasaportsuz kalmak, vatandaşlıktan atılmak gibi kesişen yönlerimiz var. Bu nedenle kendisinden de bu haberleri işitmiştim. Yani ha yurtta, ha da yurtdışında emekçilerden yanaysan egemenlerin boy hedefi olmaktan insanlar kendilerini kurtaramıyorlar!..

Ali Haydar Levendiz (Ozan Emekçi) 1 Ocak 1955'te Maraş'ta doğdu. Bağlamayı ilk kez babasından dinledi ve O’ndan çalıp söylemesini öğrendi. Doğduğu yöre ve köyü „Kaşan“ bir şair ve sanatkarlar yuvasıdır. O, dakika küçük yaşta ozanlar geleneğine katılarak, zamanla yazdığı şiirlerini kendisi besteleyerek büyür. Büyüdükçe de ünlenir…

Dönemin politik koşulları nedeniyle ancak meslek lisesinin 2. sınıfına kadar okuyabildi. Mahzuni Baba’yı, Ozan Meçhuli’yi, Aşık İhsani’yi tanıyarak onların gecelerine katıldı. Onlardan aşıklık geleneğinin eğitimini alarak etkilendi. Sanatçı olarak katıldığı gecelere de halk tarafından sevilen bir genç sanatçı olarak itibarı günden güne büyüdü…

Ozan Emekçi ilk kasetini 1973 yılında ve ilk plağını ise 1975 yılında çıkararak emekçi halk ile kaynaşarak bütünleşti. Adı yayıldıkça egemenlerin dikkatlerini her ozan gibi üzerine çekti. Yaptığı gecelerin sonunda soruşturmaya ve yer yer tutuklanmaya uğrayarak bir süre genç yaşta hapis ile tanıştı. Bir süre cezaevinde kaldı.

Cezaevinde çıktıktan sonra Ozab Mahzuni, Ozan Nesimi Çimen, İsmail İpek ve Aşık İhsani gibi dönemin tanınmış sanatkarların düzenledikleri büyük gecelere katılarak ünü her tarafa yayılmaya başlar. Ozan Emekçi, halk arasında emekçilerden yana olan politik türküleriyle aranan sanatkarlar arasına katıldı. Ozan Emekçi 1980’den itibaren yurtdışına çıkan sanatkarlar arasına katılır. Türkiye’ye döüşü zorlaşınca, Almanya’ya yerleşir. Sadece Almanya’da değil Avrupa’nın her ülkesinde verdiği  konserlerin yanı sıra diğer kıtalarda da konser tekliflerini alır.

Amerika ve Avustralya kıtalarında da konserler verir. Plak ve kasetleri en çok satılan sanatkarlar arasına yer alır. Birçok gazete, dergi ve televizyonlarda yazı ve roportajları yayınlanır.

Ozan Emekçi’nin 20 kaset ve CD başta olmak üzere 4 tane 45’lik plak hazırlayarak dinleyicilerine sundu. Ozan  Emekçi ayrıca şiirlerinin bir kısmını „Özgürlük Mahkumları“ adli şiir kitabında bir araya getirerek 1996 yılında sevenleriyle buluşturdu. Yer yer çeşitli dergilerde çıkan yazılarının yanı sıra "Feryad û İsyan“ adlı destanımsı uzun şiirimsi kitabını da 1998 yılında kitap olarak yayımlandı.

Maraş katliamında da babasını katledilişi ve ailesine yapılan zulümle sarsılan sanatçı vatandaşlıktan atılarak pasaportuna el konulmasıyla uzun yıllar birçok yurtsever gibi O da vatan hasretini çekerek Almanya’da yaşamak zorunda kaldı.

 20 Nisan 2007 tarihinde bir konser için vatana dönüş şansını denediyse de Atatürk Havalimanı’nda bir süre bekletildikten sonra yine uçak ile Almanya’ya geri gönderilir. Müzisyenlerin Ozan Emekçi’nin tekrar Türk vatandaşlığına alınması için yurtta ve Almanya’da imza kampanyası başlatınca sekiz gün sonra Emekçi Almaya’ya ancak dönebilir. Daha sonraki yılın Ağustos ve Aralık ayında 15’er günlük izin öz vatanı olan memleketine alınabildi… Bu yukarda belirtilen nedenlerle Ozan Emekçi son dönemlerinde yıpranarak hastalanır. Bu arada büyük bir de ameliyat geçirir…

Dostumuz olan Ozan Emekçi’nin bir fotoğrafını Mustafa Demir arkadaşım yayınlatınca, kendisine haber vererek bu fotoğraf Ozan Emekçi’nin değil! Bir yanlışlık olmasın, dedim. Musatafa Demir, yanlış değil ağabey, diye tekrar beni bilgilendirerek: „Bu gördüğün fotoğraf Ozan Emekçi’nin ta kendisidir!“ deyince haberi bir de Emekçiye’de bildirmiş! O da :“ Benim, ağabey!“ deyince çok üzüldüm. Ozanımız yurtdışında memleket hasretiyle eriyip, ameliyatlarla boğuşunca, bana da bu duruma insanları sokanlar utansın!..

Bu tanıtım yazısına son vermeden sözü Ozan Emekçi’ye bırakalım. Bir de O’ndan dinliyelim hal ve ahvalini nasıl dile getiriyor:“ Türkü üretip icra etmekten başka ne yapmışsam söylemeleri lazım. İki hafta gelip terk et demek, işkencedir. Bu tip kinler kabile devletlerinin reislerinde bile yoktur! Kardeşimi kaybetsem cenazesinde olamayacağım! Kendisine sorulan diğer bir soruda:“ Siz yıllardır Avrupa’da sürgünde yaşıyorsunuz. Türkiye’ye girişte yaşadığınız sıkıntılar devam ediyor mu?“ Ozan Emekçi’nin buna  yanıtı: „Erdoğan’ın, Almanya’da yaşayan Kürt müzisyen Şivan Perwer’in Türkiye’ye davet edilmesi ve Paris’te ölen Ahmet Kaya’nın mezarının Türkiye’ye getirilmesi yönündeki önerisi karşısında çifte standarda uğradığını düşünmektedir ve bu durumu şöyle özetlemektedir: Perwer’e resmi davet yapılıyor, bana resmi yasak sürüyor. Türkü üretip icra etmekten başka ne yapmışsam söylemeleri lazım. İki hafta gelip terk et demek, işkencedir. Şivan da Almanya’da yaşıyor, biz de. Nispet olsun diye mi söylüyor bunu? Bu tip kinler kabile devletlerinin reislerinde bile yoktur! Kardeşimi kaybetsem cenazesinde olamayacağım!..”

Kendisine sorulan diğer bir soruda:“ Siz yıllardır Avrupa’da sürgünde yaşıyorsunuz. Türkiye’ye girişte yaşadığınız sıkıntılar nelerdir? Bu sıkıntılar halen devam ediyor mu?“

Ozan Emekçi’nin yanıtı ise:“Evet, 35 sene oldu. Tayyip Erdoğan Hükümeti bir karar alıyor ve diyor ki ”Türkiye Cumhuriyeti’nin emniyetini ve umumi nizamını tehlikeye koymak veya koymak isteyenlere yardım etmek maksadı ile geldikleri sezilenler” diye devam eden madde bana uygulanıyor. Giriş iznim İçişlerinin iznine bağlıdır. Biz de bu müracaatı yaptık ve 3 defa da toplam 19 günlük bir giriş ve çıkışım oldu. Her gidişimde protokol yapıp imzalatıyorlar. Sekiz on günlük izinlerle girmeyi kabul ediyorsan imzala ve gir diyorlar! Davetli olduğum bazı etkinliklerde yer alabilmek için gitmiştim ben de. Bu nasıl bir vicdandır diyeceğim, diyemiyorum, zira bu kavramı kirlettiler. İktidar yalakası, hiç bir değeri olmayan şarkıcılar türkücüler, saray soytarıları el üstünde tutulup saraylarda ağırlanıyor. 100′e yakın kişi veya grup yurtiçinde ve yurtdışında benim eserlerimi seslendiriyorlar. TRT’de bile benim yapıtlarım seslendiriliyor. Demek ki bu devlet ne söylendiğine değil, kimin söylediğine bakıyor!..“ diyerek yöneticilere olan şikayetini ve serzenişini dile getiriyor..

Kurdistan Haberleri

Üçüncü Dünya Savaşı - Arzu Yılmaz*
Eğer Danielle Mitterrand bugün burada olsaydı
Myles Caggins: Kürdistan petrolünün yeniden ihracatı için birçok adım atıldı
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz