PAK (Partîya Azadîya Kurdistanê-Kürdistan Özgürlük Partisi):
"İntihar eylemleri ve açlık grevleri derhal son bulmalıdır
HDP milletvekili Leyla Güven’in ‘Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılsın’ diyerek başlattığı ve birçok cezaevinin yanı sıra dışarıdaki katılımlarla devam eden açlık grevleri, intihar eylemleriyle farklı bir boyut kazanmış durumdadır. Şu ana kadar 8 kişi ne yazık ki hayatına son vermiş durumdadır. Eğer müdahale edilmezse bu sayının artacağı kesindir.
Cezaevlerindeki tüm siyasi tutsakların en temel, meşru , demokratik, insani haklarını savunmanın, insanım diyen herkesin vicdani ve insani görevi olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu konudaki sicili bilinmektedir. Özellikle siyasal tutsaklar karşısında kendi hukukunu dahi ayaklar altına alan devlet, günümüzde de aynı gayri-insani politikasında ısrar etmektedir. Gerek cezaevlerinin fiziki durumu ve gerekse mevzuatı, siyasal tutsaklara ikinci bir ceza çektirmektedir.
Fakat KCK ile HDP’nin öne sürdüğü talepler itibariyle, açlık grevleri ve intihar eylemleri, işi amacından saptıracak bir boyuta vardırılmıştır. Türkiye’yi demokratikleştireceğim diye insanları ölüme göndermek ne kadar yanlış ise, 'Öcalan üzerindeki tecridin kalkması için' Kürt gençlerini intihara sürüklemek de bir o kadar yanlıştır. Hiçbir tecrit politikası, yaşamı üzerindeki söz hakkı elinden alınan bir gencin hayatı kadar önemli olamaz!
KCK en son yaptığı bir açıklamada, ‘Bu eylemleri gerçekleştirenler Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a olan borçlarını ödüyorlar’ demektedir.
Bu eylemlerle ilgili insani, siyasi, ideolojik vb. hiçbir analize girmeden, KCK yöneticilerinin bu akıl dışı açıklamalarını değerlendirmeye bile gerek duymadan, içeriğiyle, yöntemiyle, zamanlamasıyla ve hedefledikleriyle baştan aşağı yanlış olan, gencecik insanlara ve halkımıza zarar veren bu eylemlerle ilgili söylenebilecek tek şey şudur : Yanlışın ve zararın neresinden dönülürse kârdır; açlık grevleri ve intiharlara derhal son verilmelidir.
KCK ve HDP’nin bu yanlışta diretmesi, bu yanlış ve zararlı eyleme destek vermeleri , vebali ağır bir inat olacaktır.
Hendek ve barikat siyasetini planlı bir şekilde gerçekleştirenlerin o dönem söyledikleri ile bugün bu intihar eylemlerini teşvik edenlerin söyledikleri nasıl da birbirine benziyor!
Peki hendek ve barikat siyasetine bilmeden destek sunanların, bu siyasetin yarattığı tahribatlardan dersler çıkarmadıklarını ispatlarcasına bu açlık grevleri ve intiharlara destek sunmalarını nasıl yorumlamak lazım?
KCK ve HDP yöneticilerine çağrıda bulunuyoruz: Türkiye Devleti’nin alacağı tutuma endekslemeden, bu eylemlere derhal son verin.
KCK ve HDP’nin tüm üye ve taraftarlarını, onları destekleyen kesimleri ve başta siyasal tutsakların aileleri olmak üzere tüm halkımızı bu konuda sesini yükseltmeye ve eylemlere derhal son verilmesi için açık tutum almaya çağırıyoruz.
Kuşkusuz her bir tutsağın yaşama hakkını korumak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yükümlülüğündedir. Devletin bu konudaki yükümlülüğünü yerine getirmediği, intiharlar karşısındaki kayıtsızlığından anlaşılmaktadır. Türkiye Devleti hiçbir gerekçeye sığınmadan, özel olarak açlık grevleri ve intiharlar konusunda, genel olarak düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü ayaklar altına alan, Kürt karşıtı , savaşı yoğunlaştıran, saldırgan siyasetine bir an önce son vermeli; cezaevlerindeki tüm tutsakların hak ve özgürlüklerini güvenceye almalıdır." 06.04.2019
PAK Basın ve İletişim Bürosu