Salı ve Çarşamba günleri boğazıma kadar şampiyonlar ligi izleyip futbolun lezzetine doydum. Kızıl Yıldız- Liverpool , Schalke- Galatasaray , Man-City- Şahtar Donetsk, Lyon- Hoffenheim ,Juventus- Man- Unidet maçlarını büyük bir keyifle izledim. Galatasaray hariç, izlediğim bütün takımlar pas’ın merkezi değerini bilerek oynuyorlardı. Kimisi yavaş ve ölçülü kimisi hızlı ve saldırgan kimisi de örneğin Man-City, oyunun tümünü pasın değerine indirgeyerek oynuyordu.
Yine Galatasaray hariç, sözünü ettiğim bütün bu takımlar Kendi oyunlarının dengesini pas üstüne inşa ederek, öyle oynuyor ve maçın hiçbir anında bu disiplinden kopmuyordu. Hiç kuşku yok ki, her takım değişik, kendi amacına uygun ve bünyesinin kaldırabileceği bir strateji ile varlığını ortaya koyuyor ve rakibini alt etmek için bu stratejiye bağlı taktikleri yaratıcı biçimde uygulama çabasına girişiyordu.
Ama sadece bir takım belirgin bir pas modeline ve pas tipine sadık kalarak, oyunu rakibi için içinden çıkılmaz bir bulmacaya dönüştürüyordu. Guardiola’nın Man-City'si, maçın ilk düdüğün den başlayarak son ana kadar bu prensibe bağlı kalarak kendi oyununu oynama keyfini sonuna kadar çıkarıyordu.
Şahtar Donetsk teknik direktörü Fonseca’ nın itiraf ettiği gibi, ''oyunun boyunu kısaltmak, kanatları çok adamla kapatmak'' bile bu dominant oyunun etkisini kırmaya yetmiyordu. Yetmez. Çünkü Man-City daha doğrusu Guardiola, oyun dediğimiz bir maçı, bütün aksiyonların temel niteliğini ''yönü ve şiddeti iyi ayarlanmış pas modeline'' göre oynuyor.
Burada sihirli sözcük ya da kavram, yönü ve şiddeti çok iyi ayarlanmış belirli tarzda icra edilen paslaşma sistematiğidir. 4-3-3 dizilimi ile sahayı parselleyen Guardiola, bu dizilimin iç görevleriyle oyuncularını sınırlamıyor. Topun olduğu bölgede her oyuncu esas ve aslı özne olarak o pozisyonun içinde kalarak, pozisyonun bütün imkanları tüketilinceye kadar, oyunda ve pozisyonda devamlılık sağlıyor.
Bu kesintisiz devamlılığın tek güvencesi, yönü ve şiddeti iyi ayarlanmış pas tipidir. Kısa ya da uzun pas fark etmiyor, bütün oyuncular kural olarak ayak içlerini kullanıyor. İlk kontrol de ayak içiyle yapılıyor, pas yönü de ayak içiyle tayin edilip oraya, o mesafeye göre şiddeti iyi ayarlanmış bir plase yapılıyor.
Yıllardır futbol oyununun en temel biriminin pas olduğunu yazmakta ısrar ediyorum. Pas ve İnsan biyolojisindeki hücrenin işlevi aynıdır. İnsan bedeni nasıl milyarlarca hücreden oluşuyorsa, oyun da sadece paslaşmaktan ibarettir. Hücre tipi insanın ömrünü belirlemede nasıl belirleyici bir rol oynuyorsa pas da oyunda öyle belirleyici bir rol oynuyor.
Stratejiniz ne olursa olsun ya da bu stratejiyi hayata geçirecek olan taktikleriniz ne olursa olsun, eğer oyunun en merkezi birimini pas olarak içselleştirmemişseniz başınız beladadır ve üreteceğiniz her sonuç sadece de-facto'dur. O anlıktır .Doğaçlamadır.
Yönü ve şiddeti iyi ayarlanmış bir pas modeli sorununu çözmeden, artık futbol oynamak mümkün değil. Bu yapıyı kendi takımının karakteri haline getirmeden sonuç beklemek hayaldir.
Defans, orta saha ve hücüm organizasyonları bir pas modeline göre yeniden yapılandırılmalıdır. Önce pasın değerini bilin sonra diğer tali işleri hal edin.