Siyasette bazı konular açık tartışmaya sunulur ve adeta nabız yoklar gibi tartıştırılır. Ama karara ilişkin gizli anlaşma ve hedefler ise bu tartışmaların ardından, sesiz sedasız süreçte etkisini göstermeye başlar...
Bakın son bir hafta içindeki gelişmelere: Rusya önderliğinde, İran-Suriye-Türkiye üçgeni oluşturuldu. Üçgen diyorum çünkü, aslında antlaşmada dört devlet var olmasına rağmen, üç devletin yaptırım gücünü taşiyor. Bu anlaşma kısmen kamuoyuna sunuldu. Ama gizli yaptırım ve planlara ilişkin bilgi henüz kapalı kutularda, uygulamayı bekliyor. Ama biz bu anlaşma sonrası tartıştırılan konulara bakarak, gözden kaçırılan, küçük işler gibi gösterilip geçiştirilen ve tartışılmadan uygulanan konulara bakmamız lazım. Bence antlaşmanın sırrı buralarda gizli.
Bu üç güç arasında antlaşma sağlandı ve bazı güçler bölgede yeniden bazı güçlere yönelik saldırılar devreye soktu.
Bu şu demektir: Rusya, türkiyenin beslediği suriye muhalif güçleri etkisiz kılmak için, Türkiye ile anlaştı. Buna karşılık, Türkiye kurdlere ilişkin talebini devreye soktu. Bu noktada karşılılıklı anlaşma sağlandı ve Türk Cumhurbaşkanı kendi ağzından „"Putin benden El Nusra'nın Halep'i terketmesi noktasında ricada bulundu. Biz de arkadaşlara gerekli talimatı verdik."(!) Bu Suriye'ye açık destek durumunun içinde Türkiye'nin de yer almaya başladığını gösteriyor(!)
Peki Suriye'de PYD-PKK-YPG'ye ilişkin durum nasıl bir şekil aldı? PYD baştan beri Suriye devletinden destek alan, kuruması altında devraldığı bölgelerde Suriye istihbaratı(Emîn Dewlê) ile birlikte güvenliği sağlayan ve sadece Suriye muhalif güçlere karşı, İŞID'de karşı savaşan bir güç konumunda.
ABD'nin Koban'ı saldırısı sonrası, PYD ve YPG kanaliyle oluşturduğu Suriye Demokratik Güçlerle birlikte bir cephe oluşturdu. Türkiye bu cephede PYD olduğu için tavır aldı. „Kurdleri bu şeritte statü sahibi yaptırmam" deyip durdu. Suriye devlet sınırlarını askeri güçleriyle ihlal etti ve Güney Battı Kurdistan'a yerleşmeye başladı. „Fırat kalkanı" adiyle yürüttüğü bu işgal hareketi karşısında PKK-PYD-YPG sessiz kaldı. Direkt Kurd kazanımlarına karşı bir saldırıya karşı sessizlik ne anlama geliyor?
Türk devlteninin Kurd kazanımlarına karşı açık saldırı ve işgalı neden sessiz karşılandı ve bölgeyi sessiz sedasız Türk işgaline terketti?
Ama bunu PKK silahşör yazarları, utangaç savuncuları ve basını tartıştırmadı..tam aksine tartışmadan uzak tuttu.
Türkiye bu anlaşma ile „Anti kurd" pilanını Rusya ve İran'la garantiye bağlamiş gibi oldu. Kurd haklarına yönelik bir açık saldırı sineye çekilirken, Türk devletinin "Başika varlığı" üzerinde fırtınalar koparıldı. Bu bir çıfte standard siyaseti değil mi?
Esas gözden kaçırılan konu: İran ve Türkiye arasındaki Kurd kazanımlarını engellemeye yönelik oluşturulan güç Şii askeri gücü;
Haşdi Şabi Güçleri?
İran hemen burda devreye girdi ve 4 bin kişilik silahlı bir Haşdî Şabi silahlı gücü Hasekê ve Kamişlo çevresine yerleştirdi. Bu alanda anlaşmanın kurdlere yönelik en tehlikeli uygulaması idi ama kimse tartışmadı. Bunu tartışmadan uzak tutan en önemli güçlerden biri PKK(!) Bunu da Şengalı tartıştırarak sağladı.
Çünkü PKK İran ve Rusya-Suriye anlaşmasının sahadaki karar uygulayıcı taşaron örgütlerden biri. Haşdî Şabî'nin Hasekê ve Kamişlo bölgelerine yerleşmesinde bizatihi kendi izni var, kabulu var. Onayı ve önayak olması var. Böylesine Şii ayağının bölgede güçlendirilmesine yönelik bir karar gözden ırak tutuluyor ve Hemen Şengal'ı kurd kamu oyunda tartışmaya sunarak, kendi içinde yer aldığı kirli ittifakı gözlerden kaçırmaya çalışıliyor!
Şengalı tartışırken de „kendilerini Haşdi Şabi Şii güçleri ile ayni kefeye" koyarak, „Irak'tan maaş alan, bölgede Kurdistan değil, Irak karar sahibidir"(!) diyerek, oradaki varlığını kurd kamuoyunda meşru göstermeye çalışıliyor. Onun utangaç savuncuları da bu yönde yazılar döşemeye başladılar. Ama hiç kimse, PKK'nin Şengal'deki varlığının Êzdi'lerle bir ilişkisi yok. YBŞ, PKK'ye bağlı Şii siyasetinin şengaldeki ayağı durumunda ve Maaşını da Haşdî Şabi kasasından karşıliyor demedi.(!) Bu konuda PKK'ye açık destek veren Êzdî Kurdler de bu hasas konuyu gündeme getirmedi.
Sorun net: PKK Kurdistan bağımsızlığını engellemeye çalışan İran ve türkiye devletinin birleşmiş talebinin bölgedeki „Kurd" ayağı olarak iş görüyor!
Bu uygulama ile Kamişlo ve Hesekê, Girê Kewke bölgesine yerleştirilen Haşdî Şabî'nin 4 bin kişilik askeri gücü, PKK'nin Şengal'de kalma israrı ayni çıkara hizmet sunacak önhazırlıklardır. Halep ve çevresi, Bab bölgesi ve Afrin'de olup bitenlere ses çıkarmayan PYD-PKK, acaba neden Şengal'de fırtına yaratacak beyanatlar veriyor ve „biz çıkmiyoruz, gücünüz varsa çıkarın"(!) diyor?
Bu bir kurd talebı mı, yoksa düpedüz İran Şii devletinin isteklerine hizmet mı?
1-Evet, neden "Roj Peşmergeleri"nin Güney Battı Kurdistan'a girişleri YPG tarafından "Savaş nedeni" diye engellenirken; 4 bin Haşdî Şabi'nin Güney Battı Kurdistan'a yerleştirilmesini tartışmiyoruz?
2-PKK neden,Türk devleti'nin Bab, Afrin, Hezaz çevresindeki uygulamalarına sessiz? Oralarda türk devleti eliyle katliamlar yaşaniyor!
3-PKK İran sömürgeci devletin bölge çıkarlarına hizmet ettiği andan itibaren, PKK ile savaşmak mı, yoksa ona sessiz kalıp yol vermek mı "ihanet" oluyor?
4-Güney Battı Kurdistan'da kurdler hızlı bir şekilde kaybediyor ve kazanımlar tamamen İran ve Türkiye'nin insafına terkedildi. Bu neden tartışılmiyor?
5-Güney Kurdistan, Şii siyasetinin bölgedeki yayılma politikasını oluşturan önemli bir baraj. Bağımsızlık talebi ciddi şekilde bu çevreleri rahatsız ediyor. Bu noktada PKK'nin Şii siyasetinin bir taşaron örgütü olarak bu baraji parçalamak için yürüttüğü kirli propaganda tehlikeli boyutta. Buna karşı durmak ve PKK'ye tavır almak, hatta çatışmayı göze almak; aslında İran ile çatışmak demektir. Çünkü gövdesi Kurd gibi görünen bir örgüt var ortada ve bu İran'nın bölgedeki anti kurd siyasetini inşa etmeye çalışıliyor. Çatışma bu güçle yaşanır, ölen kurd çocukları olur. Zarar görecek kurd kazanımları olur. PKK eğer bir kurd gücü ve kurdlere hizmet eden bir stratejinin sahibi ise, neden çatışmaya davetiye çıkariyor?
Neden dayatmacı siyasetini meşru gösterme hakkını kendinde buluyor?
Peki PKK neden Şengal'de kalmakta israr ediyor?
27.12.2016