Kürdistan Sosyalist Partisi Parti Meclisi 14-15 Temmuz 2018 tarihinde Diyarbakır’da toplandı. PSK-PM Şehadetinin 29 yılı nedeniyle Dr. Qasımlo anısına yapılan saygı duruşuyla başlayan toplantıda, PSK Parti Meclisi Kürdistan ve bölgedeki siyasi durumu, 24 Haziran seçim sonuçlarını ve gündemindeki diğer konuları görüşerek aşağıdaki sonuçları kamuoyu ile paylaşmayı kararlaştırdı:
"24 Haziran 2018 tarihinde baskın bir biçimde yapılan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri, şimdiye kadar yaşanan en antidemokratik seçimlerden biri olarak tarihte yerini aldı. Bu seçim, Kürtler, demokrasi güçleri ve muhalif partiler açısından eşitsiz ve adil olmayan bir seçim oldu. OHAL baskısı altında ve çatışmaların sürdüğü bir ortamda yapılması, 24 Haziran seçimlerinde demokratik ve eşit rekabet imkanlarını ortadan kaldırdı. Daha da önemlisi seçim barajı ve benzeri sayısız yasal ve idari bariyerlerden dolayı geniş bir Kürt muhalefeti seçim sürecinin dışında bırakıldı.
Böylesine zor ve adil olmayan koşullarda gerçekleştirilen 24 Haziran seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan %52 oy oranıyla cumhurbaşkanlığına seçildi, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı da benzer bir çoğunlukla mecliste üstünlük sağladı.
AKP’nin belli bir oy kaybına rağmen, Erdoğan yeniden cumhurbaşkanlığını seçilmeyi Türk ırkçılığının sembolü MHP’nin desteği sayesinde sağladı. Bir süreden beri Kürt karşıtlığı üzerinden fiili olarak sürdürülen AKP-MHP ittifakı, 24 Haziran seçimlerinde bir kez daha Kürt tehdidini işleyerek ve milliyetçi korkuları pompalayarak Türk toplumunun desteğini almayı başardı.
Ne var ki Kürt karşıtlığı üzerine kurulmuş bu ittifakın üstünlüğü kırılgandır ve sürdürülmesi imkansızdır.
24 Haziran seçimleri, Türkiye’yi düze çıkarmak yerine daha zor ve belirsiz bir sürece kapı aralamış durumdadır. Fiilen başlayan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ise birçok alanda yeni sorunlar doğurmaya açıktır. Yeni dönemde Türkiye’de iktidarın daha çok otoriterleşmesi, istikrasızlığın derinleşmesi, şiddet uygulamalarının yaygınlaşması ihtimali yüksektir.
Türkiye son birkaç yıldır demokrasiden hızla uzaklaşma eğilimi içindedir. OHAL dönemi ve KHK’ler uygulamaları ile demokratik haklar kullanılamaz hale gelmiş, toplumda büyük mağduriyetlere yol açılmıştır. Basın susturulmuş, cezaevleri siyasetçi ve muhalif aydınlarla doldurulmuş, demokratik zemin ortada kaldırılmıştır.
Artarak derinleşen ekonomik krizin faturasını geniş toplum kesimleri ödemektedir. Her geçen gün artan yoksulluk ve işsizlik ile önü alınamayan ekonomik sorunlar toplumun belini bükmekte, onurlu ve insanca bir yaşam koşullarını ortadan kaldırmaktadır.
Benzer şekilde, Türkiye bölgede ve uluslararası düzeyde izlediği gerilim ve çatışmacı politikalarla yeni sorunlar üretmekte, Avrupa Birliği ve öteki uluslararası yapılardan hızla izole olmaktadır.
Kürt ve Kürdistan meselesi ise Türkiye’nin önünde duran yakıcı sorunların başında gelmektedir. Yüzyıldır zor, şiddet ve dipçik zoruyla bastırılamayan Kürt meselesinin günümüzün dünyasında benzer yöntemlerle çözüme kavuşturulması imkansızdır. Bütün baskı, şiddet ve boğma girişimlerine rağmen Kürt halkı Kürdistan’ın her karşında özgürlüğü için mücadele etmeye kararlıdır. Kürt halkının özgürlüğü ve ülkesinde onurlu bir
biçimde yaşaması Türkiye ve bölge ülkeleri için tehdit değil, tersine barış ve istikrarın gereğidir.
Umutsuzluğa yer yoktur, yapılacak şey özgürlük ve demokrasi için daha kararlı bir biçimde mücadele etmektir.
Gelinen aşamada Kürt meselesinin çözümü ile Türkiye’nin demokratikleşmesi konusuyla iç içe geçmiştir. Bunun için Kürt ulusal demokratik güçlerinin ulusal bir program etrafında saf tutması acil bir görevdir. Benzer şekilde Türkiye’nin demokrasiden yana bütün dinamikleriyle en sıkı iş birliği ve dayanışma içinde olmak daha da önem kazanmıştır.
Bugün Türkiye’de acil ve öncelikli olan şey ortamın şiddetten arınması ve durumun normalleşmesidir.
OHAL sürecinin yol açtığı bütün mağduriyetlerin giderilmesi,
Kapsamlı bir siyasi afla siyasilerin ve düşüncelerinden dolayı içerde bulunanların serbest bırakılması,
Her türlü askeri operasyonun sonlandırılması, savaş ve şiddet uygulamalarının terk edilmesi,
Siyasi partiler ve seçim yasalarında olmak üzere Kürt siyasi partileri önündeki yasal ve idari bariyerlerin kaldırılması vb, sürecin normalleşmesi için atılması gereken adımlardır.
Türkiye’nin demokrasi sorunu ve Kürt meselesinin çözüm yoluna girmesi esas olarak yeni bir anayasa meselesidir. Evrensel standartlarda bir demokrasiyi mümkün kılan ve Kürt halkının temel haklarını tanıyacak bir anayasanın gündeme taşınması, önümüzdeki dönemin temel görevleri arasındadır.
Kürdistan Sosyalist Partisi, söz konusu hedeflere ulaşılması için tek başına ve ilgili aktörlerle birlikte mücadele etmeye kararlıdır.
Partimiz PSK, Güney Kürdistan Hükümeti’nin ve halkımızın kendisine karşı uygulanan çok yönlü ablukaları kırmak ve ulusal kazanımlarını kurumlaştırmak yönündeki çabalarını içtenlikle desteklemektedir.
Partimiz, Doğu Kürdistan’da halkımızın çağdığı mollalar rejimine karşı büyük fedakârlık ve kahramanlıklarla yürüttüğü özgürlük mücadelesini büyük bir dayanışma ruhuyla selamlar.
Partimiz, Suriye’de Kürt halkının karşı karşıya bulunduğu fırsatları kalıcı kılmak ve ulusal bir statüyle taçlandırmak için bütün Kürt siyasi aktörleri sorumlu ve yapıcı bir tutum almaya davet eder.
Kürdistan Sosyalist Partisi, bölgedeki etkili siyasi aktörleri; ABD, Rusya, BM ve AB olmak üzere bütün uluslararası güçleri Kürt milletinin özgürlük ve statü taleplerini tanımaya, saygılı olmaya ve desteklemeye çağırır.
50 milyonluk bir millet, Kürt milleti özgür olmadan ne Ortadoğu’da ne dünyada barış, adalet ve demokrasiden söz etmek imkânsızdır."
16.07.2018
Kürdistan Sosyalist Partisi
PSK