Rusya’nın bir hafta önce Ukrayna’ya saldırmasını Batılı devletler ve ABD, uluslararası hukuka aykırılık, kendi çıkarlarına ve siyasetlerine bir saldırı olarak algıladılar. Savaş alanında insanların yaşadığı trajedi vitrine çıkarılarak Rusya’ya sonuçları kısa ve orta vadelerde görülecek ağır ekonomik yaptırımlar uyguladılar.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, Kürtlerin hafızasında derin izler bırakan 93 harbinin tekrarı gibidir. Sadece bugün Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Ukrayna savaşın ve işgalin tarafıdır. Batılı devletlerin reaksiyonu yine kendi öznel çıkarlarıyla sınırlıdır. Rusya’nın bu saldırı öncesinde Ukrayna’da tanıdığı iki özerk cumhuriyet gibi 93 harbi sırasında Kürtlerde ve Ermenilerde de devlet sahibi olma düşüncesi vardı.
19.yüzyılın son çeyreği siyasal tarih açısından son derece önemli gelişmelere tanık olunan bir dönemdir. Ulus devlet fikri 1870 yılında İtalya Birliği’nin, 1871 yılında Alman Birliği’nin kurulması ile büyük ivme kazandı. Aynı zamanda Avrupa devletlerinin yeni bir emperyal dalga başlattıkları dönemdir bu.
Bu dönem Kürtler ve Ermeniler açısından da büyük öneme sahip. Her iki ulus için de bağımsız devlet fikri, 93 Harbi olarak isimlendirilen 1877 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında yapılan savaş sonunda 5 Mart 1878 tarihinde iki tarafın imzaladığı AYASTAFANOS MUKADDEMAT-I SULHİYE (Ayastafanos Antlaşması) Kürt ve Ermeni siyasi istemlerinin kaynağı oldu.
Bu antlaşmanın 16. Maddesi şöyledir:
“Doğuda Rus askerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti’ne iadesi gereken yerlerin tahliyesi oralarda iki devlet arasındaki iyi münasebetlere zarar getiren karışıklıklara meydan verebileceğinden, Osmanlı Devleti Ermenilerin oturduğu eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahatı vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkeslere karşı emniyetlerini sağlamayı taahhüt eder.”
Bu hüküm Ermenilerde Kuzey Kürdistan’da bir Ermeni devleti kurma hayallerini kışkırttı.
Kendi ülkelerinde bir Ermenistan kurulmasını kabul etmeyen Kürtler de Şêx Ubeydullah önderliğinde bağımsız olmak için ayaklandılar.
Ayastafones Andlaşması taraf olmayan İngiltere ve Avusturya devletlerini fazlasıyla endişelendirdi. Çünkü bu andlaşma ile Ruslar İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinde söz sahibi olmakta, yeni kurulan Bulgar Prensliği aracılığı ile sıcak denizlere inme olanağı bulmakta, Kars üzerinden Basra Körfezi’ni, Hindistan’a giden yolu ; Suriye üzerinden de Süveyş Kanalı’nı kontrol edebilmesi mümkün olacaktı.
Bu antlaşma Çarlık Rusya’ya bölgede güç kazanınca Avrupa devletleri harekete geçti. Ayastafanos Antlaşması’nın imzalanmasıyla sona eren Osmanlı-Rus Savaşı sonuçlarını Avrupa düzeninin devamını sağlamak amacıyla yeniden değerlendirmek için Almanya Prensi Bismarck’ın hakemliğinde Berlin’de bir kongre toplanmasına karar verildi.
Bu Kongreye Osmanlı İmparatorluğu, Rus Çarlığı, İngiltere Krallığı, Fransa, Avusturya, İtalya ve Almanya katıldı. Görüşmeler sonunda Ayastafanos Antlaşması’nın büyük ölçüde tekrarı olan Berlin Andalaşması 13 Temmuz 1878’de imzalandı.
Ayastafanos Andlaşması’nın Ermenistan ile ilgili16. maddesi, Berlin Andlaşması’nda 61. madde olarak aynı hükümle yer aldı.
Bu gelişmeler, Rus-Ermeni siyasi projeleri açısından Osmanlı Ermenileri bunu bir fırsat olarak algıladılar. Savaş esnasında Kürdistan’ın bazı bölgelerinde Ermeni silahlı birlikleri Kürt köylerine saldırıya geçtiler. Rus Çarlığının kendi çıkarları için Ermeni silahlı guruplarını Kürt köylerine yönlendirdiği bu saldırılarılar, zamanın Erzurum İngiliz Başkonsolosu binbaşı Henry Trotter tarafından saptanmış ve devletine rapor edilmiştir.
Rus Çarlığının Kürtlere karşı Ermenileri arkalaması, Kürtler açısından bir çıkış yolu aramalarını hızlandırdı. Bu çıkış kapısını Kürt milliyetçiliğinin miladı olarak Şêx Ubeydullah gösterdi.
Bu iki andlaşma Kürt ve Ermeni halkları açısından önemli siyasal belgelerdir. Çünkü;
1- Birer siyasal ve hukuksal metin olan Ayastafanos ve Berlin Antlaşmaları ilk defa Ermeni ve Ermenistan sorununu ortaya atmış ve bağımsız devlet yolunda ön açıcı bir işlev üstlenmiştir.
2- Ermenilerin bu kazanımı onlara Kürdistan’da yer yer silahlı eylemler yapma cüreti kazandırdı. Kürtlerde ise kendi kaderlerini tayin etme ve topraklarına (yurduna) sahip çıkma anlayışının gelişmesine yol açtı ve bunun teorik ve pratik öncülüğünü Şêx Ubeydullah yaptı. Bu da Kürtler için yeni bir başlangıçtır.
Her iki halkın ulusal gelişmesi, birbirini karşılıklı etkileyerek ve geliştirerek sürmüştür. Ancak Ermenilerin Hıristiyan oluşları onların Avrupa devletleri tarafından desteklenmesini sağlamış, Kürtlerin Müslüman oluşları ise onlar için bir dezavantaj olmuştur. Ermenilerin daha erken ulus devletlerini kurmalarında bu faktörün önemli payı vardır.
Rusya’nın yeni çarı Putin yaklaşık bir buçuk asır önce sahneye konan bir oyunu şimdi bir başka sahnede yine başrolde Rusya oynamaktadır.