Rıza Baran’ın aramızdan ayrılışı tüm Türkiye ve Kürdistanlılar için acı bir kayıp oldu. O aslında tüm demokrat ve aydınların dostu ve arkadaşıydı. Böylesi bir yazıyı yazmayı yoldaşlık borcu olacağını düşünerek yazmak zorunda kaldım. Bu zorunluluğun birinci nedeni bunca çalışmalara katılarak imza atan biri olan Rıza Baran hakkında çok az bir bilgiye rastladım. Rıza BARAN sağlığında hep koştuğu ve çalıştığı için bir yerlere kendi hakkında geniş bir bilgi düşürmeyi unutmuş olduğunu gördüm!..
2005 yılında Berlin’de Osman Sebri’nin doğumunun 100. Yıldönümünü anma toplantısı bir panel ile gerçekleştirilmişti. Panelin konuşmacılarından biri de bendim. Toplantıyı KDP yaptığı için parti adına Dilşad Barzani, YNK adına Dr. Kemal Fuad, gençlik arkadaşı Prof. Dr. Jemal Nebez ve dinleyiciler arasında Rıza Baran gibi bir çok tanınmış Kürt simalar da yer alıyordu. Konuşmanın bir yerinde söz alan Osman Sebri’nin dostu ve şimdi rahmetli olan Mamoste Jemal Nebez şöyle konuşmuştu:”Bir kişi ölmeden önce yaptıklarıyla anılmalıdır. Öldükten sonra ne deseniz ve ne yazsanız boşunadır. Osman Sebri son yıllarını Şam’da yoksulluk içinde geçirirken hiçbir Kürt partisi kendisine yardımcı olmadı. Şimdi ne deseniz ne faydası kendisine olacak!. İnsan daha sağ iken birbirinin kıymetini bilmelidir!” demişti. Rıza Baran da şimdi Mamoste Jemal Nebez gibi yalnız adam olarak aramızda yaşayıp gitti. Onlar sağ iken Kürtler kendilerine hak ettikleri değeri vermekten geciktiler! Şimdi mamoste Nebez’in dediği gibi ne desek ve ne yapsak Rıza Baran için anlamsız kalır.
Baran ailesi çok eskiden Orta Anadolu’ya Malatya ve Adıyaman yöresinden göç ettirilen ailelerden birine mensuptu. Nüfus cüzdanındaki kayıtta Kırşehir’in Tabur Köyü’nde 19 Nisan 1942 yılında dünyaya geldiği yazılıydı. İlk, orta ve liseyi Kırşehir’de bitirdikten sonra yüksek öğrenim için Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nin Mühendislik Bölümü’ne kayıtını yaptırmıştı. Üç sömestır kadar okuyan Rıza Baran daha o dönemde bölümün hocalarının dikkatini üzerine çekmişti. O’na okulu bitirirsen öğretim üyesi olarak kalabileceği sözü verilirken O, yurtdışına çıkmayı kafasına bir kere yerleştirmişti. Rıza Baran lisede okurken “Kürt sorunu” olarak bilinen ve daha o dönemde tartışılan Kürt ulusal sorununa ilgi duyarak o dönemdeki çalışmalara ilgi duyarak katılmıştı. Daha o yıllarda Türkiye İşçi Partisi ve Kürt sorununa ilgi duyanlarla tanışır. Ankara’da kaldığı halde İstanbul’a da zaman zaman uğrayarak yapılan toplantılara katılır. Musa Anter ve 49’lar olarak tutuklanan Kürt yurtseverlerinin çoğuyla daha o dönemlerde tanışır!..
1963 yılında kardeşi ile birlikte Almanya’ya gelerek okumalarını sürdürmek isterler. Baran kardeşler önce Münih’te bir süre kaldıktan sonra Hanover şehrine yerleşerek mühendislik öğrenimlerini bitirirler. Kardeşi Türkiye’ye dönerek çalışır. Rıza ise evlenerek Hanover’de kalır. Rıza Baran bu dönemde Almanya’da ulusal soruna ilgi duyan Nizamettin Kaya, Hemreş Reşo (KDP-Kuzey Başkanı olan Hamdi Turanlı) sonraları Bahoz örgütünün kurucuları arasında yer aldığı söyleniliyordu. Ayni yıllarda bir rakip örgüt gibi Bahoz’a karşı kurulan Hevra örgütü Avrupa’da oluşmuşlardı. Rıza Baran ise her iki örgütteki kurucular ile dostane ilişkilerini sürdürmekten yanaydı. O’nun bu birleştirici yönünün ne kadar doğru olduğunu günümüzde daha iyi anlıyoruz. İllegal çalışmaları Avrupa’da sürdüren birçok devrimci, yurtsever Kürt ile tanışır. Kendisi mühendislik mesleğini bitirdiği halde öğretmenlik yapmayı tercih eder.
Sonraları Rıza Baran Hanover’den Berlin’e taşınır. Eşi ile birlikte Kürt sorunu, anadilden eğitim ve integrasyon konularında uzmanlaşarak çalışmalarını uzun süre başarılı bir şekilde sürdürürler. Rüken adlı ve şimdi yüksek öğrenim yapmış olan kızları ile mutlu bir aile olarak uzun yıllar birlikte yaşarlar.
1973 yılında Berlin’e geldiğimde 49’lar davasında yargılanıp yurtdışına çıkmış olan Dr. Hişyar ( Dr. Faik Savaş) Prof. Dr. Jemal Nebez, Dr. Kemal Fuad ve Rıza Baran gibi yurtsever Kürtlerle tanışmıştım. Bülent Ecevit’in başbakan oluşu ve yurtdışına çıkmış olan devlet memurlarına çağrısı üzerine tekrar yurda dönmem yukarıdaki tanıdığım yurtseverler ile olan ilişkimi de koparmıştı.
1976 yılında aranan bir kişi olarak yurtdışına çıkıp, Berlin’e tekrar dönünce başta Dr. Hişyar, Rıza Baran ve diğer bazı yurtseverlerin Berlin Kürt İşçi Derneği’ni resmen kurduklarına tanık oldum. Rıza Baran’ı o günden beri hem siyasi, hem de mesleki olarak tanıdım ve birlikte çalıştım.
Rıza Baran hem yumuşak, hem de üretken biriydi. Kürt parti başkanları nedense bu tip insanları pek de sevmezler. Rıza Baran’a olan tüm saldırıları birlikte olan başka bir arkadaşımızla etkisiz kıldık. Rıza Baran, Türkiye’den Avrupa’ya yeni ilk gelenler arasında yer almıştı. 57 yıl ile O nerdeyse benden 10 yıl kadar daha eskiydi. Kendisiyle tanışıp birlikte çalışmamızın süresi ise nerdeyse yarım asrı geride bırakmıştı!..
Rıza Baran 13 Ocak 1979'da tarihinde Fankfurt'ta kurulan ilk Kürt İşçi Federasyonu’nun (KOMKAR) da delegesiydi. Uzun yıllar Berlin Kürdistan İşçi Derneği’nde yönetici ve etkin bir kişi olarak çalıştı. Federasyonun Almanca broşür, kitap ve bildirilerinde Rıza Baran’ın katkısı çok büyük oldu. Bu katkılarına rağmen Rıza Baran hep dışlanılmak istendi. Aktif çalışan üyeler bu keyfi teklifleri hep ellerinin tersiyle geri ittiler!
Aslında Rıza Baran’ın çalışma sahası Kürdistan Sosyalist Partisi ile Almanya Öğretmenler Sendikası olan GEW, ve Dünya Öğretmen Sendikaları Federasyonu ( FISE) idi. Anadilde eğitim ve yabancılar sendika grubunun başkanlığını da Rıza Baran yapıyordu. Bu gupta çalışan Kürt ve Türk öğretmenler oldukça aktiftiler. Türkçe ve Kürtçe anadilden eğitim hakkını Berlin’de bu yapılan çalışmalar sonucunda elde edilmişti. Bu çalışmalar sürdürülürken Rıza Baran’ın senato ve senatörlerle olan yakınlığı çalışma grubunun önündeki engelleri de kaldırıyordu.
Siyasi olarak bu dönemde Kürtlerin demokratik çalışmalarının önünde engel teşkil eden İran Komunist Partisi (TUDEH) ve Türkiye Komunist Partisi’nin (TKP) Kürt sosyalistlerine uluslararası engelleri çürütülerek, boşa çıkartıldı. Rıza Baran’ın bu sahadaki çalışma ve katkılarını her zaman anacağız…
1982 tarihinden sonra askeri cuntadan kaçıp yurtdışına çıkan, aslında hiç de devrimcilikle alakaları olmayanların yaptıkları ilk işleri Rıza Baran gibi üretken olan insanları dışlamak olmuştu. TKP’ye sızanlar kısa sürede partiyi ele geçirip yıktılar. Sosyalist Kürt örgütlerine sızanlar ise uzun süre sonra örgütleri işlevsizleştirerek amaçlarına ulaşmaya çalıştılar. Rıza Baran bu olumsuzluklara hep direnen biri oldu.
Benim çalıştığım sahada sosyalist olmayan lümpen ve asalak insanlara hiçbir zaman şans vermek istemedim. Bu konuda Rıza arkadaş da ayni kararlıkla direndi. Ahlak bozuklukları olanlar, zimmetine para geçirenleri parti merkezince korunup, himaye edilince artık çalışmalardan ayrılmamdan başka çare kalmayınca kendimi çalışmaların dışında bıraktım. Bir süre sonra Rıza Baran ile birlikte hareket eden 24 kişi Berlin derneğinden atıldılar! Derneği ele geçiren tabir yerinde ise yeni oluşumun kendileri tek başına kaldılar. Bu oluşum sadece bununla da kalmadı KOMKAR merkezini mahkemeye vererek halen bir dava sürecinin içine düştüler!..
Rıza Baran, Orta Anadolu Kürtlerinin varlıklı, yurtsever bir ailesinden gelir. Kendisi sun’i olduğu halde alevi işçileri O’nu demokrat yapısı icabı hep alevi olarak bilirlerdi. Rıza Baran biraz da bu tanıtımına uygun bir yapıdaydı. Berlin milletvekili olunca kendisini kutlamıştım. Rıza Baran geçen yıl bacağını kırmıştı! Uzun bir dönem hastahanede kendisine her konuda yardımcı oluyordum. Berlin’de ayrılınca diğer arkadaşlar yardımcı oldular. Bu yıl da son günlerine kadar evinde kendisine yardımcı olmaya çalıştım. Bazan her gün ziyaret ettim. Galiba gençliğinde olan ilişkileri ve devrimci diye geçinen, hiç çalışmadan onun bunun sırtından faydalanmış olanlara karşı bir öfkesi vardı. Her konuda bilgilenmek istiyordu. Türkçe kelimelerin anlamlarındaki sorunları Türk Dil Kurumu’nun iki ciltlik sözlüğünü benden istiyerek gidermek istiyordu. İsteğini hemen ertesi gün yerine getirdim…
Rıza Baran’ı her ziyaret edişimde üzüntü duydum. Çok zor şartlarda bir yaşamla baş başaydı. Kalkması, oturması, yiyecek alımı ve yapımına yardım edenler olsa da yine de her istediğini yapamıyordu. Rıza Baran’ın yalnızlığı O’nu yiyip bitirmişti! Bunca yıl arkadaşımdı. Bir gün bile beni kırdığını hatırlamıyorum. Özel yaşantısını bana hiç anlatmazdı. Sanıyorum ki hiç kimseye de anlatamadı. Galiba yakinen tanıdığım eşinin O’ndan ayrılışını, O hiç hazmedemedi. Rıza Hoca başka biriyle evlenmeyi de galiba hiç düşünmedi! Telefonla son günden bir gün önce konuşmak istediğimde de telefonu kapanıverdi!.. Konuşacak gücünü de yitirmişti!..
GEW öğretmenler sendikasının yabancılar komisyonunda uzun yılar birlikte çalıştık. Sendika başkanı Eğitim Senatörü olunca, ikinci başkan Safter Çınar sendikada etkiliydi. Rıza Hoca ile uyumlu çalışmaları o dönemde yabancılar komisyonunu da güçlendirmişti. O dönemde yabancılar komisyonunun aktif bir üyesi olan Mehmet Şeker’in Rıza Baran’ın aramızdan ayrılışı nedeniyle arkadaşlarına bu acı haberi şu dizeler ile ulaştırdı:
“BİR GÖZLE GÜLERKEN, BİRİYLE AĞLADIM!..
Yılların emekçisi, Berlin’de ilk Kürt derneği kurucularından ve Berlin Eyalet Parlamentosunda ilk Kürt kökenli (Yeşillerden) milletvekili olarak ilk yabancı kökenli Parlamento Başkanı olan büyüğüm, ağabeyim, okulda meslektaşım, sendikada mücadele yoldaşım, ana dilde eğitim talebinin en ön saflarındaki yılmaz emekçisi, Kürd halkının alçakgönüllü zarif lobi elçisi, çoğu Alevilerin, "kendisi söylemiyor ama o mutlaka Alevidir" diyerek kendinden saydığı, Parlamento Başkanlığı döneminde CDU'lu milletvekilinin tarifiyle, "Rıza Baran karpuz gibidir, dışı yeşil, içi kırmızıdır" diye az sözle özlü olarak tarif ettiği, büyük değerimiz RIZA BARAN’ı dün gece kaybettik. Sevgili ağabeyim benim doğum günümde Hak'ka yürümekle hem ağlattın beni, hem de giderayak bana dünyanın en büyük armağanını verdin. Seni unutmam mümkün mü? Devrin daim olsun, uğurlar olsun! Tüm aile, akraba dost ve sevenlerin başı sağ olsun.” diyerek sözlerini bitirmişti!..
Rıza Baran’ı Kürt solu ve özellikle de partisi olan Kürdistan Sosyalist Partisi neden dışladığını bilemem. Ya da Rıza Baran gibi yabancı bir ülkede sendikacı, milletvekili, yıllarca Kreusberg Belediye Meclisi Başkanlığını yapmış olan birini neden dışlayabilirler? Son dönemde bunca bürokratik makamlarda çalışmış birinin serbestçe Türkiye’ye gidemeyişi de ayrı üzüntü veren bir konu. Bir arkadaşına: ”Hele bir araştır! Memlekete sorun olmadan gidebilir miyim?” demişti. Kürt örgütleri Rıza Baran gibi diplomasi ve ilişkilerde görev alacak ender bir kadroya neden yer vermediler? Hem yabancı dil, hem de yeteneği olan Rıza Baran gibi kişileri Kürtler neden dışlayabilir? Sorusu nedense hiç yanıt bulamıyor! Halbuki sonradan yurtdışına gelenler bir yabancı dil dahi öğrenmeden çoğu yok oldular. Kalanlar da kendi düzenlerini, yok ettikleri kişçi ve siyaset üzerinde sürdürerek gününü gün etmekteler! O sonradan gelenlerin bir kısmı ise çoktan Türkiye’ye dönüş yapmışlar bile! Bana kalırsa yurtdışındaki yarım yüzyıllık potansiyel Kürt gücünü gereği gibi örgütleyemedik. Kurulan Kürt işçi federasyon ve konfederasyonların gücü birbirine karşı kullanıldı. Hatta Kürtlerin ulusal bayramı olan Newroz’u bile birlikte kutlayamayan bu Kürt örgütleri bir türlü kendilerini yenileyemediler. Hatta bazı Kürt örgütleri birbirlerini egemen devletlere şikayet ederek, maddi ve manevi yarar sağlama yoluna gittiler!..
Rıza Baran gibi yurtseverlerin çalışmaları hiçbir zaman unutulmayacak. Gerçek yurtseverlere çelme takanların sonu ise her zaman hüsranla biter! Rıza Baran Hoca yaptığı hizmetlerle kendi halkının yurtseverlerinin gönlünde hep saygı ile anılacak! O’nu bir kez daha mihnet ve şükranla anıyor, ruhu şad, toprağı bol olsun diyorum!..
04.05.2020
Abuzer Bali Han