Ukrayna savaşı Ankara’ya baskı kurması için en güçlü kozu verdi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’den Suriye’nin kuzeyinde askeri operasyon başlatmak için yeşil ışık aldı mı? Bu soru, iki lider arasında dün gerçekleşen telefon görüşmesinden sonra, Erdoğan’ın Putin ile görüşmesinde Suriye-Türkiye sınırında güvenli bölge kurulmasının “zorunluluğunu” dile getirdiğini açıklamasının ardından en çok sorulan soru oldu.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Erdoğan görüşmede Ekim 2019’daki mutabakatta yer alan Türkiye sınırından itibaren 30 kilometre derinliğinde terörden arındırılmış bir bölgenin oluşturulamadığını belirterek, ‘bu bölgelerin güvenli hale getirilmesinin bir zorunluluk olduğunu’ vurguladı.
Rusya’nın yaklaşmakta olan bu operasyonla ilgili tutumunun netleşmediği görülüyor. Zira Moskova Türkiye’nin hazırlıklarıyla ilgili tavrını açıklamaktan çekiniyor. Moskova’dan bu konuda verilen tek işaret, birkaç gün önce Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından geldi. Ateşkes mekanizmasını korumanın önemine dikkat çeken Lavrov, iki noktaya vurgu yaptı: Birincisi, Rusya’nın Türkiye’nin güvenlik çıkarlarını ‘anlayışla karşıladığını’ fakat aynı zamanda ‘yavaş ve zor ilerleyen’ İdlib’le ilgili anlaşmaları uygulamak istediğini dile getirmesiydi. İkincisi, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde ayrılıkçı eğilimleri teşvik ettiğini yinelemesiydi. Lavrov ayrıca Kürt bileşene (DSG/YPG) “ABD himayesi yanılsamalarından” vazgeçme ve Şam ile diyalog kanallarını aktifleştirerek çıkarlarını sağlayacak pragmatik bir politika izleme çağrısında bulundu.
Bu bağlamda, Moskova’da yapılan değerlendirmeler, Rusya şu anda Ukrayna’da savaştayken Suriye’de yeni bir cephe açılmasının Rusların çıkarına hizmet etmeyeceğine ve Rusların Suriye’de mevcut güç dengeleri ile güç dağılım haritaları üzerinde büyük değişiklikler olmasını istemediğine işaret ediyor.
Rus çevreler başlangıçta Erdoğan’ın aslında çatışmadan yana olmadığı ve güvenli bölgeyle ilgili taleplerinin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasına karşılık Batı ittifakını Ankara’ya taviz vermeye zorlamaya dönük bir manevra hareketinden ibaret olduğu görüşündeydi. Fakat Erdoğan daha sonra şüpheye yer bırakmayacak şekilde önemli bir saha gelişmesinin eşiğinde olduklarını söyledi.
Türkiye’den yapılan bu açıklamalar karşısında Rus devletinin basın yayın organları, Moskova’nın özellikle Türkiye’nin muhtemel operasyonunun hedefleri arasında yer alan Menbiç ve Tel Rıfat’ta “durumun istikrarsızlaştırılmasını” kabul etmeyeceği söylemlerini dillendiriliyor.
Rus analistler, stratejik öneme sahip yolların kesişim noktasında yer alan Menbiç kentinden geçen M4 karayolunu “Moskova’nın kırmızı çizgisi olarak” nitelendirerek, Moskova’nın bu yolun yeniden açılması konusundaki tutumundan geri adım atmasının mümkün olmadığı değerlendirmesinde bulunuyor.
Rus devlet medyasının bu tutumu, Türkiye ile Rusya’nın pozisyonları arasında ciddi bir farklılık olduğuna yönünde spekülasyonlara yol açtı. Ayrıca Rus güçlerin Türkiye’nin hedef aldığı bölgenin etrafında aktif olduğu ve Türkiye destekli gruplara ait mevzilerin savaş uçaklarıyla hedef alındığını ifade eden haberler bu spekülasyonları güçlendiriyor.
Erdoğan ve Putin arasındaki telefon görüşmesinden sonra Kremlin’den yapılan açıklamada olası Türk operasyonu hakkında onaylayan veya reddeden bir ifadenin kullanılmaması dikkati çekti.
Bazı uzmanlar, Türkiye ve ABD arasındaki çatlağın genişlemesiyle sonuçlanacak ve Şam rejimi ile daha fazla yakınlaşması için Suriyeli Kürtlere karşı baskı uygulanmasına imkân tanıyacak bir gelişme olarak gördükleri Türk operasyonuna, Moskova’nın itiraz etmeyebileceğini ifade etti.
Bununla birlikte Rus gazeteleri, Erdoğan’ın tehdidini hayata geçirerek beklenen savaşı başlatması halinde Rusya’nın alacağı muhtemel pozisyonla ilgili birtakım senaryolar oluşturdu. Rusya’nın Suriye’de yaklaşmakta olan Türk askeri operasyonuyla başa çıkmada zorlanacağı kanaati, bu senaryoların ortak noktasını oluşturuyor.
Birinci senaryoya göre, Moskova, gerginliği tırmandıracak yeni bir adıma karşı durarak Ankara ile anlaşmaya varmaya çalışacak. Bunun, Moskova için en iyi seçenek olduğuna fakat Rusya’ya ağır bir fatura çıkarabileceğine işaret eden senaryonun sahipleri, Türkiye’nin böyle bir anlaşmada ticari ve ekonomik imtiyazların yanı sıra Suriye sahasında bazı avantajlar elde edebileceği öngörüyor.
İkinci senaryoya göre, gerginliği tırmandırma seçeneğine başvurularak toprak takası yapılacak. Bu senaryoda, İdlib’deki Cebel Zaviye’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye Demokratik Güçleri’nin (DSG) kontrolündeki bölgelere yönelik operasyonu ile takas edilmesi “tamamen olası” görülüyor. Türkiye açısından, Cebel Zaviye bölgesine karşılık Suriye’de kontrolündeki bölgeleri tek bir bölgede birleştirme imkânı daha çok önemli. Bu senaryoyu ortaya koyanlar, bu seçeneğin 24 Şubat’tan önce yani Ukrayna’daki savaşın başlama tarihinden önce daha çok olası olduğu görüşünde. Fakat şu an Türkiye, Moskova’nın önüne birden fazla şart sunabilecek kadar Rusya’dan çok daha iyi konuma geldi.
Üçüncü senaryoya göre, Moskova sessiz kalacak ve hiçbir bir tepki göstermeyecek. Yani Rusya, Türkiye’nin yeni operasyonu karşısında tepkisiz kalacak. Böylece Ankara, DSG bölgelerinin bir bölümünde kontrolü ele geçirecek fakat ABD güçleriyle karşı karşıya gelebileceği endişesiyle DSG’nin topraklarında fazla ilerlemeyecek. Bu senaryoda öngörülen adımlar, Rusya’nın imajına zarar verebilir fakat aynı zamanda Kürtleri Şam hükümetiyle müzakere yapmaya ikna etme noktasında Moskova tarafından kullanılabilir. Bu senaryoya göre, Moskova Ankara’ya taviz vermek zorunda kalmayacak ama Ukrayna müzakerelerinde Türkiye’nin eli büyük ölçüde zayıflayacak. Analistler, bunu Rusya açısından “en objektif senaryo” olarak değerlendiriyor.
Dördüncü ve sonuncu senaryo ise Rusya’nın, Türk operasyonuna karşılık olarak, İdlib’e operasyon başlatması için Şam rejimini teşvik etmesini öngörüyor. Fakat bu durumda askeri kaynaklarını boşa harcayacak olan Rusya açısından bu kârlı bir seçenek değil. Buna ek olarak Rusya’nın, İdlib’de Ankara ile doğrudan yaşanacak bir çatışmaya müdahil olmayacağına kesin gözüyle bakılıyor.