Haber Merkezi- Ortadoğu’da dengeler beklenenden daha hızlı değişiyor. Son yıllarda sıcak gelişmelerin hiç eksik olmadığı ülkelerden biri de Suriye. Dokuz yıllık iç savaş bitmediği gibi çatışmalar da eksik olmuyor. Bölge devletlerinin olduğu kadar dünyanın da gözü şimdi bir kez daha İdlib’de. Birçok isim altındaki cihadist grupların toplandığı bölge adeta radikal silahlı militanların tutundukları son kale.
Suriye'de 2011’de başlayan iç savaşla Suriye Devlet Başkanı Esad’ın ülkede hâkimiyetini tam kaybedeceği esnada imdada yetişen Rusya, dengeleri değiştirmişti. Rusya’nın müdahalesiyle Esad, kaybettiği bölgeleri tek tek yeniden Türkiye ve Katar destekli cihadist gruplardan temizlemişti. Son yer İdlib kalmıştı.
Doğu Guta, Halep ve diğer irili ufaklı bölgelerden Rusya destekli Şam rejiminin izin vermesiyle militanlar İdlib’e tahliye edilmişti. İdlib konusunda yaptığımız görüşmede PYD Sözcüsü Salih Müslim, bütün cihadist grupları Suriye’nin diğer bölgelerinden İdlib’e yerleştirme planının Ruslara ait olduğunu söyledi.
Müslim’e göre, amaç dağınık grupları bir bölgede sıkıştırmak. Türkiye’nin bu cihadist grupları desteklediği herkes tarafından biliniyor. İdlib bölgesinin tek açılır kapısı da Türkiye. Cihadist grupların Türkiye üzerinden ağır silahlar dâhil tüm lojistik desteğini sağladığı da belirtilen konular arasında. Salih Müslim bu konuda “Bölgeye Türkiye üzerinden silahların gittiği biliniyor. Türk devleti ile buradaki cihadist gruplar arasında derin ilişkiler var” hatırlatmasında bulunuyor. Müslim’e göre, bu cihadist grupları Türk devleti kullanıyor. Müslim, bu grupların adeta Türk devletinin öncü birlikleri olduğunu söylüyor, Osmanlı’da farklı bölgelere yerleştirilen Yeniçeri öncü birliklerine benzetiyor. Buna örnek olarak Afrin’i, Serekaniye’yi, Tel Abyad’ı ve son olarak da Libya’yı örnek gösteriyor.
PYD Sözcüsü’nün üzerinde durduğu bir diğer konu ise ABD ve Batı devletlerinin, Şam rejiminin İdlib'de hakimiyet kurmasını istememesi yönünde. Ona göre, ABD ve Batılı devletler İdlib’in rejime geçmesini istemedikleri için Türk devletine destek veriyor.
Türkiye, İran ve Rusya, İdlib konusunda sayısız zirveye imza attı. Üç ülke garantörlüğünde Astana ve Soçi’de görüşmeler yapıldı, İdlib’de çatışmasızlık bölgeleri oluşturuldu ve Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede 12 gözlem noktası kurdu. Türkiye ile Rusya'nın uzlaştığı İdlib mutabakatında yer alan konulardan biri de M4 ve M5 karayollarının trafiğe açılması, radikal cihadist gruplar ile ılımlıların ayrıştırılmasıydı.
Bu konuda Türkiye’ye görevler düşüyordu. Beklenen olmadı ve son günlerde Suriye ordusu Rusya desteğiyle bölgedeki operasyonlarına hem havadan hem karadan başladı ve hızlandırdı.
Öyle ki, Türk askeri ile Suriye ordusu, İdlib kent merkezine sadece 20 km uzaklıkta yer alan stratejik Serakib kasabasında karşı karşıya geldi. Rejimin topçu saldırısında resmi açıklamaya göre, altı Türk askeri yaşamını yitirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu saldırı sonrası, "Rusya ile gerek Soçi gerek Astana’da bazı görüşmeler, anlaşmalar oldu. Bu anlaşmalara Rusya’nın sadık kalması halinde, biz de aynı sadakatle yola devam ederiz" hatırlatmasında bulundu ve bu zirvelerdeki mutabakatların bittiğiyle ilgili şu ifadeyi kullandı:
“Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana’ya da Soçi’ye de sadık değil. Şu anda Astana süreci diye bir şey de kalmadı. Astana süreci şu anda sessizlikte veya sessizliğe büründü.”
Salih Müslim, Astana ve Soçi zirvelerinin bir gün mutlaka biteceğini beklediklerini, o günün de geldiğini söyledi. Sorunun silahla, operasyonlarla bitmediğini dile getiren Müslim, bölgede çözümden yana olduklarını dile getirdi.
Peki, bu nasıl olacak?
Müslim’e göre, radikal gruplar diskalifiye edilerek yani bölgeden çıkarılarak, ılımlılarla çözüm bulunmaya çalışılmalı. Bunun için adres de, Suriye için yeni anayasa. Salih Müslim Suriye’de tüm sorunların ancak yeni anayasa ile çözüme kavuşacağını belirtiyor.
Müslim’e göre, Türk devleti bölgede çok tehlikeli bir sürecin içine giriyor. Rusya’nın sadece kendi menfaatini düşündüğünü belirten Müslim, Türk devleti ile Suriye’nin iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözümün mümkün olduğu düşüncesinde. Peki nasıl?
Müslim, bunun için öncelikli şartın, Türk devletinin işgal ettiği bölgelerden askerlerini çekmesi olduğunu dile getiriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, İdlib bölgesinin yanı sıra Afrin’in tamamında, Serekaniye ve Tel Abyad bölgesi ile Azez ve El Bab’da bulunuyor.
İdlib’de Suriye ordusu saldırılarını yoğunlaştırılıp ilerleyince, sayıları yaklaşık 120 bin olarak tarif edilen, Türkiye’nin eğittiği, donattığı, değişik grupları bir araya getirerek oluşturduğu Suriye Milli Ordusu (SMO) da, Halep’de rejime karşı yeni bir cephe açmıştı. SMO, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik işgal harekâtında TSK ile hareket etti ve şimdi Serekaniye ile Tel Abyad’da bulunuyor.
Suriye Demokratik Güçleri ile bu grup arasında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor. Salih Müslim’e SMO’nun rejime yönelik saldırıları başlayınca, Şam ya da Rusya’nın SDG’den yardım isteyip istemediğini de sordum. Müslim, bunun askeri bir konu olduğunu, kendisinin haberdar olmadığını söyledi.
Kürtlerin Şam ile diyalog sürecini başlatıp başlatmadıklarını sorduğumda ise Müslim, Rusya’nın devrede olduğunu ancak henüz bir gelişmenin yaşanmadığını belirtti. Salih Müslim “Bekliyoruz. Muhtemelen gelişmeler olacaktır” dedi.
Müslim ile neredeyse her görüşmede sorduğum sorulardan biri de Türkiye ile ilişkiler. Direkt ya da dolaylı görüşmelerin olup olmadığını sorduğumda Salih Müslim, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Türkiye ile temaslarını hatırlattı, “Jeffrey’in ekibi burada da varlar. Arada neler konuşuldu aktarılıyor. Ancak buna arabuluculuk diyemeyiz. Şu an bildiğim kadarıyla görüşmeler yok” ifadelerini kullandı.
PYD Sözcüsü Müslim’le, Suriye Ulusal Kürt Konseyi (ENKS)’nin Rojava’da büro açmalarını ve ENKS ile ilişkileri de konuştuk. Salih Müslim, büro açılışına davet edilmediklerini, ancak aynı şehirde siyaset yaptıklarını hatırlattı ve “Bundan dolayı önümüzdeki günlerde toplantılar, görüşmeler olabilir” dedi.
Ahval