SAVAŞI GÜNDEMDE TUTMANIN FATURASI AĞIRLAŞIYOR

Hüseyin Akıncı

Farkında mısınız Suriye denilen toprakta örgüt sayısı yüzü geçiyor. Yüzü geçen örgütün içinde değil sadece bir iki devlete zarar vermeyi dünyadaki tüm insanlığa karşıt barbarlık postuyla dolaşıyorlar. Kele uçuran karanlık güçlerden tutun, insan vicdanını karartan çok büyük vahşetlere imza atanlar cirit atıyor. Peki Suriye topraklarında cirit atan bu yüzlerce örgütün içinde insanlığın evrenselliğine yatkın hiç örgüt yok mu?

 

Olmaz olur mu, sevsek te sevmesek te tüm dünyanın gözü önünde kelle uçuran karanlık güçlerle ölümüne savaşan Süriye'de Kürt güçleri vardır. Dolayısıyla Suriye sahasında oynanan oyun bu kadar aleni olarak ortada iken PYD gibi bir oluşumu bir başka devlet yada halk için bir beka sorunu haline sokulmadı dünyayı şaşırtmaya devam ediyor. Dünyayı bir hiç amaca kurban etmeye çalışan parazit güçler uluorta insanlığı yok etmeye çalışırken, o topraklarda çağdaş insani erdemin demokratik istemlerle yeni bir yapılanmaya çalışan Kürt güçleri hedef tahtasına koyma anlamını anlamlandırmayı zorlaştırıyor.

 

 

 

Dolayısıyla Türkiye'nin dışında Türkiye'yi anlama sorunu bu kadar ulu orta alenî iken Türkiye'nin Suriye Kürtlerin varlığını bir beka sorunu olarak görüp savaşı güncelleştirmeye çalışması anlaşılır değildir! Her hangi bir toplumu ya da bir ülkeyi iflasın eşiğine sürüklemenin en modern savaş projesi, toplum ya da ülkeyi belirsizliğe sürüklenmesidir!

 

Zira savaşa girmenin sadece tankıyla topuyla sahaya inmek olmadığını, ha oldu ha olacak gibi savaşı gündemde tutmanın en yıpratıcı savaş olduğunu anlamak güç değil.

 

Değil sadece yarın ya da öbür gün, birkaç saat sonrası bile ne olacağını kestiremeyen bir belirsizlikle yaşayan bir ülkenin geleceği iç acıcı olması zor. Yarından emin olmayan yatırımcı müteşebbisin, demokratik siyaset bulvarın olağan şartların olağan gerekçesine kurban edildiğini gören siyasetçinin olduğu bir ortamda, bahsi geçen ülkenin demokratik öngörülerle yaşamın lokomotifi olan ekonomik gelişimi nasıl olabilir! 

 

Dolayısıyla hak hukuk güvencesinin bile tartışmanın en üst seviyede tartışıldığı Türkiye'de, ne yazık ki yarına güvenle bakılmaya engeldir.

 

Zira demokratikleşmekle ortaya çıkacak toplumsal barışa yönelen bir toplum yerine savaşa endekslenen adalet duygusuyla belirsizliklere itilen bir toplum yaratmanın hiçbir gücün çıkarına değildir.

 

Her Allah'ın günü kendi penceresinde kendisi gibi bakıp görmeyeni ötekileştirmek, kendisi gibi ayni gömleği giymeyeni yerden yere vurmakla çok tehlikeli bir sosyal alt yapı hazırlanıyor maalesef. Yani sözün kısası öyle görünüyor ki, Kürtlerle ilgili sorunla Türkiye çok ciddi bir anlamda kendini geriletecek zorluklara koşuşturuyor! Velhasılıkelam "kardeşimdir canımdan bir parçadır" dediği Kürt kardeşini evrensel hakkaniyetin meşruluğuyla bağrına basması Türkiye'nin en kalıcı çıkarı olacaktır. Kürtlerle karşılıklı çıkarın güzergâhındaki yürüyüşün her adım başı Türkiye'nin gelişmesine önayak olacağı muhakkaktır. Tam da şu günlerde aklı başında olanın aklıselim mantığı devreye girme zamanıdır, aksi taktirde yarın bir çok yaranın merhemlenmesi geç olabilir.