04.11.2016 Tarihinde Diyarbakır, Bingöl, Şırnak ve Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılıklarınca eş zamanlı olarak alınan yakalama kararları ile aralarında eş genel başkanlarının da olduğu Halkların Demokratik Partisinin (HDP) 12 milletvekili adliyelere sevk edilmiş, adli makamlarca verilen kararlar neticesinde 9 Milletvekili tutuklanmış, 3 Milletvekili ise adli kontrol kararıyla serbest bırakılmıştır.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) 1 Kasım seçimlerinde altı milyona yakın oy almış ve sahip olduğu 59 milletvekiliyle TBMM’nin üçüncü büyük grubuna sahip bir siyasi partidir. Bilindiği üzere siyasi partiler demokratik yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır. Demokrasinin vazgeçilmez yöntemi olan seçimle göreve gelmiş bir siyasi partinin milletvekillerine yönelik yakalama ve tutuklama kararlarının demokratik yaşama büyük zararlar verdiği şüphesizdir. Milletvekillerinin tutuklanmış olmasının seçmen iradesine yapılmış bir müdahale olmasının yanı sıra, seçilmiş kişilerin Anayasa ile güvence altına alınmış olan seçilme hakkına yani yasama faaliyetlerine katılma hakkının ihlaline yönelik bir müdahaledir. Milletvekili olma sıfatları göz önüne alındığında tutuklanma gibi ağır bir koruma tedbirine başvurulmasının hukuken izahı ve kabulü mümkün değildir. Ayrıca farklı illerdeki Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yakalama kararlarının eş zamanlı olarak alınmış ve uygulanmış olmasını da manidar bulmaktayız.
Sivil siyaset kanallarının kapatılması sonucunu doğuran bu uygulamalar var olan toplumsal sorunların çözümünden ziyade yeni sorun alanları yaratacağı endişesi taşımaktayız. Geçmişte de benzer uygulamaların çözümden ziyade sorunları daha da derinleştirdiği ve ülke demokrasisine gölge düşürdüğü de bilinen bir gerçektir. Nitekim 1994 yılında benzer bir şekilde Kürt milletvekillerinin gözaltına alınıp tutuklanmasının yarattığı sonuçlar acı bir şekilde tecrübe edilmiştir. Yaşanan acı tecrübenin uluslararası arenada ve toplumsal hafızada ülke demokrasisine vermiş olduğu zararların izleri hala devam etmekte iken aynı yöntemde ısrar etmenin izahı ve kabulü mümkün değildir. Mevcut siyasal iktidar mensuplarının daha önce yapmış oldukları açıklamalarda geçmişte yaşanan bu ve bezeri siyasal alana yönelik müdahalelerin ülke demokrasisine büyük zararlar verdiğini kabul ettiklerini ve eleştirmiş olduklarını hatırlatmak isteriz.
Kürt siyasetçilerine yönelik bu uygulamanın son otuz yılı çatışmalarla geçmiş, on binlerce insanımızın ölümüne sebebiyet vermiş, tarihi, toplumsal ve siyasi bir mesele olan Kürt meselesinin çözümüne bir katkısı olmayacaktır. Diyarbakır Barosu olarak; Bu denli ağır toplumsal tahribatlara sebebiyet vermiş bir meselenin siyasal iktidarlar tarafından güvenlikçi politikalarla ve adli mercilere havale edilerek çözülemeyeceğini bir kez daha belirtmek isteriz. Her koşulda ve her süreçte belirttiğimiz üzere Kürt meselesinin yegâne çözümünü sorunun şiddet ve güvenlikçi politikalardan arındırılarak diyalog ve müzakere kanalların güçlendirilmesiyle mümkün görmekteyiz. Nitekim bu çözüm metodunun toplumun tüm kesimlerince benimsendiği 2013 yılında başlatılan çözüm sürecinde kendisini göstermiştir. Sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü için benzer bir sürecin başlatılması ve yeni imkânların hayata geçirilmesi elzem olmuştur.
Bu vesileyle, ülke demokrasisine verdiği ağır tahribatı ortadan kaldırmaya ve toplumsal sorunların çözümüne yönelik sivil ve siyasi kanalların açılmasını sağlayacak yeni bir sürece zemin sunması bakımında tutuklu eş genel başkanların ve milletvekillerinin serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Diyarbakır Barosu Başkanlığı