Öncelikle şunu hemen ifade etmeliyim; bugünlerde yolunuz polis karakollarına veya savcılıklara düşerse yanınıza iyi bir avukat almanızı şiddetle! öneririm. Benim gibi yıllarca hapis yatmış olsanız ya da yüzlerce savcı ve mahkemeye ifade verme tecrübesine sahip olsanız bile, mutlaka işini iyi bilen, ehil bir avukat size rehberlik etmelidir. Aslında o gün başıma gelecekleri önceden sezinlemedim desem yalan olur. Ama günün sonunda serbest kalmamı sağlayan benim önsezilerim olmadı; Avukatımın-ki bu Aysel Aba Kesici’ydi- beni yönlendiren stratejisi serbest kalmamı sağladı.
Ben kavga etmeye hazırlanıyordum. Ve büyük ihtimalle yanlış yerde ve yanlış kişilerle kavga edecektim. Maltepe güvenlik şubeye gittiğimizde, bu durumun basit bir ifade işlemi olmadığını gösteren işaretler hemen belirmeye başladı. İşaretlerden kastım hakaret ve şiddet değil. Böyle bir şey olmadı. Benden önce Avukatımla görüştüler. Avukatım görüşmeye giderken, diğer polisler daha önce açık olan kapıyı sıkıca kilitlediler ve iki polis memuru hemen karşımda duran koltuklara yerleşti.
Bu rutin bir uygulamamı bilmiyorum; çünkü hayatım boyunca kendi ayaklarımla gönüllü olarak hiçbir polis ya da jandarma birimine gitmemiştim. Hep yakalanmış, ya da baskınla ele geçirilmiştim. Dolayısıyla o gün yaşadıklarım benim açımdan yeniydi ve ben ne olup bittiğine odaklanıyordum.
Bir süre sonra Avukatım elinde hacimli sayabileceğimiz bir dosya ile çıka geldi. O içeride bu dosyayı inceleme fırsatı bulduğu için, dosyayı doğrudan bana uzattı ve ’’ iş ciddi’’ dedi. ‘’ Bu kapsamda bir dosya hayra alamet değil’’ Dosyayı incelemeye başladım. Yaklaşık kırk sayfalık bir dosya. İçinde twitter paylaşımlarım, Facebook paylaşımların, Basnews gazetesindeki haftalık yazılarım ve Diyarinsesi’ndeki yazılarım özenle istiflenmişti.
Ben dosyayı inceledikten sonra avukatım ’’ Bence’’ dedi. ’’ burada susma hakkını kullanmalısın. Savcı ile yüz yüze görüşmek bizim lehimize daha iyi sonuçlar doğurabilir. Savcı, zaten gözaltı kararı vermiş bile. Eğer burada ifade verirsen, savcı seni doğrudan tutuklama istemiyle sorgu hakimine sevk edebilir.’’
Söyledikleri son derece mantıklıydı. Eğer kendimi savunmam gerekiyorsa bunu savcı ile yüz yüze yapmalıydım. Avukatımın önerisiyle polis karakolunda susma hakkımı kullandım ve polislere ifade vermedim.
Bu arada polis karakolunda hakkımda bir yakalama kararı olduğunu da öğrendik. Askeri Yargıtay vicdani ret davasınının son iki dosyasını da onamış. Bildiğiniz gibi 2012 yılında vicdani ret ilanımdan sonra hakkımda 5 dava açılmıştı. 6.buçuk ay Edirne askeri ceza evinde yatmıştım. İlk davadan bana 12 ay 15 gün ceza verdiler. Askerlik 12 ay ama bana fazladan birde 15 gün ceza kestiler. Ve bu cezanın tamamını da infaz ettiler. 6 buçuk ay hapis, geriye kalan 6 ay da haftada 4 gün polis karakoluna imza atmaya gittim.
İlk davada yargılanırken, ilk tahliyemle birlikte ikinci davayı da açtılar. Mahkeme tahliye ediyordu, ama aşağıda bir gurup asker beni zorla askeri birliğe götürmek istiyorlardı. Ben de her seferinde askere gitmeyi ret ettiğimden hemen dava açıyor bazen de tekrar tutukluyorlardı. Böyle yapa yapa aynı suçtan tam beş dava açtılar.
Açılan beş davadan biri beratla sonuçlandı diğer üç davadan da 30 ay hapis cezasına hüküm verdiler. Sonra bu 30 ayı 15 bin lira para cezasına dönüştürdüler. Geçen sene Adana dönüşü beni Konya da ele geçirip doğrudan ceza evine attılar. Bereket bazı dostlar imdadıma koştu ve bir dava bedeli olarak 6 bin tl ödeyip serbest kalmamı sağladılar.
İşte o gün karşıma çıkan yakalama kararı son dokuz bin lirayı ödemediğimden dolayıydı. O para da bir biçimde bulundu, ödendi ve yakalama kararı kalktı.
Bütün bu işlemleri Çağlayan adliyesine sevk edildikten sonra gerçekleştirdik. Basın savcısı saat 2’de ifade almaya başladı. ‘’Dosyadaki paylaşımların yüzde 99’u bana aittir, Yüzde biri olan bazı şeyler bana ait değildir’’ dedim.
İlkin ‘’ terör örgütü propagandası yapmak’’ iddiasını kendime bir hakaret sayarım dedim ve bunu konuşmayı bile zül sayarım. Bunu geçiniz. İkincisi ben Vicdani retçiyim. Zorunlu askerliğe karşıyım. Sorun ve ihtilafları şiddet kullanarak çözmek benim altına imza atabileceğim yol ve yöntemler değildir. Bir vicdani retçinin görevi sadece halkı zorunlu askerlikten soğutmak değil, bütün canlıları zorunlu ya da mecburi olan her şeyden soğutmaktır. Askerliğe kim gönüllü gidiyorsa bu onların bileceği iştir. Ben zorunlu askerlik yasasına karşıyım ve bunun bedelini de ödedim.
Devletin kurumlarına gelince, ben devlet dahil hiçbir kurum veya şahsiyete hakaret etmem. Ama onlara ilişkin elbette menfi müspet fikirlerim var ve ben bu fikirlerimi hiç çekinmeden yazar, çizer ve söylerim.
Avukatımın hukuk tekniği bakımında yaptığı savunma gayet makul, yerinde ve etkileyiciydi. Sanırım savcının serbestsiniz kararına da bu savunma büyük oranda etki etti.
Bütün bunlara rağmen ileriki zamanda, bu soruşturmanın kesinlikle bir davaya dönüşeceğinden eminim. Yani ilk devre berabere bitti. Maçın ikinci devresi nasıl sonuçlanır bilmiyorum.
Kısaca serbest bırakıldım ve 12 Mart 1980 yılından bu yana ilk kez tam anlamıyla yasal biriyim. Özgür olmak yasal olmak güzel şey be kardeşim.