Sevdanın ve direnişin ozanı: Rençber Aziz

.

Nihat Sarı

Rençber Aziz (1955-1988), Bingöl’ün yetiştirdiği çok değerli bir sanatçıdır. 33 yıla sığan kısa ömründe, yaşadığı coğrafyanın kaderinden azade olmak bir yana, daha katmerli acılar çekti. Onu değerli kılan, oldukça ağır şartlara rağmen kaderciliği değil mücadeleyi esas almasıdır. Hayatının neredeyse tamamını âma olarak yaşamasına rağmen, karşısına çıkan zorluklarla baş etmesini bildi. Boyun eğmeden, güçlü bir irade göstererek yaşama tutunmayı başardı ve son nefesine kadar devrimci, yurtsever bir sanatçı olarak yaşadı.

Genel olarak Bingöl’de ve özelde ise ailesindeki muhafazakâr ve feodal kültür, zorluklarla geçen yaşamına ağır yük bindirdi. Bilhassa babasının; saz çalan bir sanatçı, solcu ve yurtsever bir kişi olarak kendisini yetiştirmesini tasvip etmemesine rağmen, kararlılıkla yoluna devam etti. Güzel sesi, güçlü hafızası, şiir merakı, beste yapma ve saz çalma yetenekleri üzerinden sanatını devrimci bir çizgiye taşımayı başardı.

Rençber Aziz’in Yaşam Işığı Kayboluyor

Aziz, 1955 yılında Bingöl merkeze bağlı Wusfan (Aşağı Akpınar) köyünde dünyaya geldi. Ailesinin Şeyh Said Hareketiyle alakalı bir göç hikayesi var. Aile, Şeyh Said hadisesinden sonra Elazığ Bayhan’a yerleşir. Dedesi burada ‘devlet yanlısı’ bir tutum göstermek suretiyle yaşama tutunmayı tercih eder.  On yıl kadar bir süre Elazığ’da yaşayan aile, daha sonra tekrar Bingöl’e, kendi topraklarına geri döner.

Aziz henüz iki-üç yaşlarında iken amansız bir göz hastalığına yakalanır. Bölgede doktor bulmanın adeta “mükafat” sayıldığı yıllarda, uygulanan geleneksel halk tıbbı ile her iki gözünü kaybeder. Artık bir âma olarak tutunacaktır hayata.

Hayatının öğretmeni babaannesi olsa da oldukça muhafazakâr bir kişiliğe sahip olan babası, gözlerini kaybettikten sonra daha da yakından ilgilenir oğluyla. Güçlü hafızası sayesinde başarılı bir hafız olabileceğini düşünen babası Hacı Filit (Berdibek), iyi bir hafız olmasının kendisine yararı olacağını düşünerek Kura’an kursuna gönderir Aziz’i. Bir hac dönüşünde ona bir kasetçalar da (teyp) alır. Müziğin hayatına gireceğinin ilk işaretleri görülmeye başlar. Bu süreçte Aziz bir yandan da devrimci yurtsever gençlerle görüşmeye başlar. Devrimci ortamlarda tanıştığı bağlama ile yeni bir hayatın kapılarını da ufak ufak aralamaya başlar. Bu yıllarda, toplumcu bir sanatçı olmak ile hâfız olmak arasında git gel yaşasa da kişiliği ve karakteri de şekillenmeye başlar.

Rençber Aziz’in en büyük acısı ise 1971 Bingöl depreminde annesini kaybetmesidir.  Annesinin vefatının sonrasında Aziz için dünya daha da çekilmez olur. Her şeye rağmen öfkesini ve acısını sazının tellerine vurarak yaşama tutunmaya, mücadele etmeye devam eder.

Aziz’in hayatına ilişkin çok trajik, bir o kadar da komik anılar var. Kardeşi Hasan Berdibek bir anısını şöyle anlatıyor: “Yağmurlu bir gündü. Eziz ile birlikte damı loğlamaya çıktık. Damı loğlayayım dedim, yok ben loğlayacağım dedi. Başladı damı loğlamaya. Onu durmadan uyarıyorum: Sağa, sola, dikkat et damın ucuna geldi” diye. Eziz damı loğlarken dama birkaç kuş kondu. Ben Eziz’i bırakıp dama konan kuşlarla ilgilenmeye başladım. Kuşlara dalmış olmamı Eziz ağabeyimin çığlıkları böldü. Baktım, Eziz damın üstünde yok, ne kendisi, ne de sürdüğü loğ. Loğ ile birlikte damdan aşağı düşmüşlerdi. Loğ Eziz’in üstüne düşseydi çok kötü olacaktı.” (Doğan Karasu, Dinya’d yo darêma, Rênçber Ezîz, sf.83)

Aziz’in hafızlığa vedası da çok ilginçtir. 18 yaşında geldiği İstanbul’da hem bağlama kursuna hem de hafızlık kursuna kaydolur. Bir gün Kur’an kursuna sazı ile gidince kurstan kaydı silinip kovulur. Hayatının bu önemli kavşağında tercihini sanatçılıktan yana koyar. Bu arada Altı Nokta Körler Cemiyeti’nde okuma yazma öğrendiği gibi cemiyetin düzenlediği bir dizi faaliyette de aktif olarak yer alır.

Sisteme karşı muhalif bir çizgide konumlanan ve sanatını icra eden Aziz, bunun karşılığı olan “mükafatı” da elbette alır. Karaköy-Kadıköy arasında çalışan vapurlarda Altı Nokta Körler Cemiyeti’nin teberru makbuzlarını satarken yolculara toplumsal içerikli konuşmalar da yapmayı ihmal etmez. Bu konuşmaları nedeniyle bazı muhbir vatandaşlar şikayetçi olurlar ve Aziz komünizm propagandası yapmaktan 7 ay 9 gün cezaevinde yatar.

Yaşadığı bütün haksızlıklar artık canına tak eder ve 1978 yılı Ekim ayında Almanya yolunu tutar. Bu yeni ve yabancı ortama kısa sürede uyum sağlar. Dil öğrenir, hemşerilerini bulur ve sanatını icra etmeye devam eder. Popülaritesinin de arttığı bu yıllarda hayat ona yeni ve sonsuz bir sürpriz daha yapacaktı. Aziz, Temmuz 1988’de kaldığı evin balkonundan düşerek yaşama veda eder.

Ölümüyle ilgili birçok gerçek dışı senaryo ortaya atılır. Hatta bir cinayete kurban gittiği bile iddia edildi. Akla en yakın gelen, Aziz’in eve alkollü olarak gittiği ve dengesini kaybederek düştüğüdür. Bu konuda ileri sürülecek başka senaryoların gerçeklerle bir alakası olmadığı kanaati yüksek.

Sevdanın ve Direnişin Ozanı

Aziz bağlama çalıp Türkçe, Kürtçe (Kurmancî ve Kirmanckî) beste yapan, aynı zamanda geleneksel eserleri de icra eden özgün bir Kürt ozanı olarak tarihe geçti.

Rençber Aziz’in sosyalist toplum ve özgür Kürdistan davasının bir neferi olarak yaşadığı ve sanatını bu idealler ile beslediği söylenebilir. Bir yandan gönlündeki sevda ve özlemi dile getirirken, aynı zamanda yurtsever bir sanatçı olarak toplumsal mesaj vermeyi ihmal etmez. Ülkeye ve sevgiliye dair aşklar Aziz’in gönlünde bir aradadır, ayrılmaz ikilidir.

Politik şarkılarından en çok bilineni (Welatê me Kurdistane) eserinin ilk dörtlüğü şöyledir:

“Welatê me Kurdistan e

Cî meskenê me Kurdan e

Welat me ra ruh û can e

Kurd   hemu bira ne”

Bir sevda şarkısı olan “Dilo Dilo”da sevgiliye ve ülkeye olan özlemini şöyle dile getirir:

“Wusar dîyen Awke Saxer wuşena

Kenek ha ver derîd pîlasu şuwena

Erê wîlay ti mi vîra neşîna

Feqîrê Çewlîg mi vîra neşîna”

 12 Eylül faşist darbesine karşı söylediği bir şarkının (Vay Vay Nînna)  sözlerinde  faşist General Kenan Evren’i yerden yere vurur:

“Evren şima bîyo her ma  

Umo kot mîyon keber ma

Pat penî alînçer ma

Miletê ma sey ver nîya

Rençber gay wxî bid tifing biger

Xelase faşîst çînya”

Aziz’in Eserleri ve Sanatı Hakkında

Rençber Aziz özgün bir sanatçıdır. Kimden el aldığı, müziğinde en çok kimin etkisi olduğu konusunda bilimsel ve bütünlüklü bir araştırma veya çalışma yoktur. Aziz ile sanatı ve yaşamı üzerine yapılmış bir söyleşi, işinde yetkinliğinin geliştirilmesi bağlamında bir sanatçı dayanışması olduğuna dair hakkında hiçbir veri yoktur. Almanya’da uzun sayılabilecek bir süre yaşamış olmasına rağmen, o dönemde yaygın olan politik halk etkinlikleri ve konserlerinde izine rastlayamıyoruz.

Günümüzde, Aziz’in eserleri dilsel ve müzikal  olarak özüne en yakın şekilde  Mikail Aslan tarafından yorumlanmaktadır. Diyebiliriz ki, uzun zaman sınırlı ölçüde bir dinleyici kitlesi olan Rençber Aziz’in eserleri Mikail Aslan tarafından seslendirildikten sonra geniş kitlelerle buluşma imkanına kavuşmuştur.

Öte yandan Bingöl yerelinde de Rençber Aziz’in eserleri son dönemlerde oldukça ilgi görmekte ve değişik sanatçılar tarafından seslendirilmektedir. Ancak bu ilgi ne yazık ki Aziz’in şarkılarının  politik özünden koparılarak sadece bir eğlence müziği olarak sunulmasında öteye gidememektedir. Devlet aklının gerek ildeki üniversite, gerekse turizm, kültür vs. kurumlarıyla müdahil olmasının önemli bir payı vardır.

Rençber Aziz basit ve popüler olma derdinde olan bir piyasa sanatçısı değildir. Tıpkı Yılmaz Güney gibi halktan yana, yurtsever  devrimci bir sanatçı olarak sahiplenilmeli ve yeni kuşaklarla buluşturulmalıdır.

Aziz’in stüdyo kaydıyla yayınlanmış “Hesreta Azadi” adlı bir albümü vardır. 2013 yılında Medya Müzik tarafından piyasaya sunulan bu albümde 13 eser yer almaktadır. Ozanın en çok bilinen şarkıları bu albümde yer almaktadır. Ancak bunu dışında, Aziz’in özellikle Almanya’da yaşadığı dönemde kendi  imkanlarıyla kasete kaydedip ailesine gönderdiği bir çok eseri vardır. Bu kasetler aynı zamanda, mektup dışında  Aziz ile kardeşlerinin ve ailesinin biri birilerinden haber alma yönetimiydi.

Ozan Rençber Aziz Hakkında Yazılan Kitap ve Makaleler

Aziz ile ilgili olarak yazılan yazılar sınırlı sayıdadır. Bu yazıların çoğunluğu ozanın ailesi ve yakın çevresinin anıları ve tanıklıklarını içermektedir. Doğan Karasu tarafından yazılan ve yazımızın kaynakça bölümünde yer alan kitabı da buna benzer içerikte olmakla birlikte,  gerek daha fazla sayıda söyleşi içermesi, gerekse yazarın verdiği bilgiler ve yorumları kitabı son derece kıymetli kılmaktadır.

Sonuç Yerine

Rençber Aziz’i bir yazı ile anlatmak çok kolay değil. Kısacık yaşamında ortaya koyduğu direniş ve onun ruhunun inceliğini anlayabilmek için şarkı sözlerindeki her bir kelimesine ve sazının sesine odaklanmak gerekir. Bingöl Aşağı Wusfan köyündeki mezarının taşında; ‘‘Ey yolcu dur, 32 sene aydınlığın yüzünü göremedim. Aydınlığın değerini bil’’ yazısı onun fiziki dünyaya olan görme hasretini ifade etmektedir. Şarkılarında ise hem kavuşamadığı sevgilisine hem de ‘‘bındest’’ (işgale uğramış, özgürlüğü çiğnenmiş) vatana olan özlemi var.  Değerli halk ozanı Rençber Aziz’in  şarkıları, hayalleri ve özlemleri Dersim’de, Amed’de,  Afrin’de milyonların kalbinde yaşıyor.

Yararlanılan Kaynaklar:
1-https://www.cafrande.org/dogunun-devrimci-ozani-rencber-azizi-taniyanlar-anlatiyor/
2-Mehmet Ali Berdibek’le Kardeşi Ozan Rençber Aziz Üzerine, Söyleşi: Ömer Berdibek (Esmer Dergisi 02-2010, Sayı:59)
3-Rençber Aziz; Kalbimizin Kızıl Zazası, Barış Kişin, (Esmer Dergisi,  Şubat 2010, Sayı 59)
4-Rençber Aziz Üzerine, Seyidxan Kurij (Bağlantısı Güncel Olmayan Alıntı)
5-Rençber Eziz (Dinya d’yo darê ma) Doğan KARASU, (Vate Yayınları, İstanbul 2012)

Kaynak: Gazete Dersim 

Kurdistan Haberleri

Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz
Associated Press: Irak'taki “azınlıklar” nüfus sayımından endişeli
İHD Batman: Gözaltına alınanlara ‘Ölürüm Türkiyem’ dinletildi
Harpagon'un Askeri Dehası ve Stratejik Vizyonu: Bir Yunan Milliyetçiliği Eleştirisi