Ali Buran
29 Haziran Şeyh Sait ve 47 arkadaşlarının idam edildikleri Kürtler için kara gün tarihidir..Bu arada bu tarihi yad ederek, 29 Haziran'da Dr ŞİVAN (Dr Sait Kırmızıtoprak) öncülüğünde 1970 (T-KDP ) Ankara da kurulduğunu da belirtmek isterim..
Şeyh Sait kimdi ? Elazığ'ın Palu kazasından ve Nakşibendi tarikatının büyüklerindendi. Daha sonra Erzurum'un Hınıs kazası Kol hisar köyüne yerleşti.
Cumhuriyetin ilanından bir süre önce dağılmış olan Kürt Teali İslam Cemiyeti ileri gelenlerinden, Seyit Abdülkadir Cibranlı Halit, Hacı Musa ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya ve ailelerinin katıldığı gizli bir komite kurarak Kürdistan bağımsızlığı için çalışmalarını sürdürdü. Yusuf Ziya'nın aracılığı ile Hınıs'ta oturan Şeyh Sait ve ailesi de örgüte katıldı.
Türkiye de bazı basına göre bu gelişmeleri yakından izleyen İngiltere, elçiliğinin çeşitli kaynaklarından edindiği bilgileri, düzenli olarak elde ediyordu. Bölgede bir ayaklanma çıkartmak ve bu yolda Musul konusundaki isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmek amacında olan İngilizler, Nasturi'Ieri kışkırtarak bir ayaklanma çıkmasını hazırladılar deniliyor..
Kürt İstiklal Komitesi üyelerinden ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya, Hacı Musa ve Cibranlı Halit beyler ve bazı arkadaşları 1924 yılında çıkan Nasturi ayaklanması gerekçesi dolayısıyla tutuklanmış ve mahkum olmuşlardı. Bu arada Şeyh Sait'in tanıklığına gerek duyularak Bitlis Harp Divanına çağrılmıştı. Bu durum Şeyh Sait'i kuşkulandırdığından; yaşlı ve hasta olduğunu ileri sürerek ifadesini bulunduğu yerde alınmasını istedi. Harp Divanı bu isteği kabul etti. İfadesi Hınıs'ta alındı güvensizlik içinde olan Şeyh Sait, oğlunu İstanbul'a yolladı. Bir yandan Bitlis Harp Divanının, kendisi hakkında görüşlerini adamları aracılığıyla araştırırken; diğer yandan Diyarbakır, Çapakçur, Ergani ve Genç dolaylarında bir ay kadar dolaştıktan sonra, 13 Şubat 1925'te PİRAN köyüne gelerek kardeşinin evine yerleşti.
Devletçe Yapılan propagandalar '' Cumhuriyet Yasaları ile İslamiyet'in, dinin, namaz, oruç, kuran, nikah, ırz ve namusun kalkacağı bütün aşiret ağalarının ve hocaların Ankara ' ya sürülecekleri ve bunlardan, yasalara uymayanların denize atılacağı" şeklinde olup halkı devlete karşı ayaklanmaya kışkırtıyordu diye '''ifade ediliyordu..
Cibranlı Halit ve adamları da haber verilmesini engelliyorlardı. Durumu Atatürk'e ilk kez duyuranlar Varto'da oturan Hornek aşireti oldu(Hormek olacak-ab). 1924'te Erzurum depremi sebebiyle Erzurum'a gelen Atatürk'e bilgi verildi.Cibranlı Halit'in yakalanması için ilgilileri uyardı. Erzurum'a gelmiş olan Yusuf Ziya tutuklandı ve Bitlis Harp Divanına yollandı.Cibranlı Halit ayni zaman da Mustafa Kemal'in harp okulunda arkadaşıdır.
Cibranlı Halit, Hasanan'lı Halit, Şeyh Sait ve Hacı Musa göz altına alınır ve Hacı Musa hemen tutuklandı. Fakat aşiretlerinin ayaklanmaması için Hacı Musa ve bazı tutuklular serbest bırakıldı. Devlet yanlısı bazı yazarlar başkaldırıyı İngiliz dış destek ve DİNİ motif vermek için . Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal'in dinsizliği, din kurallarına aykırı davrandıkları ileri sürüldükten sonra, mal ve canlarının helal olduğu diye'' belirtiliyordu.
Şeyh Said kardeşi Ali Rıza'yı yörede, hazırlıkları ve propaganda için dolaşarak kardeşinin Piran'daki evine yerleşmiş olan Şeyh Sait burada, jandarmanın beş suçluyu yakalayıp götürmek istemesi yüzünden çıkan silahlı çatışma üzerine, planlarından önce 13 Şubat ayaklanmak zorunda kaldı. ; 1-Çapakçur, 2-Muş, 3- Diyarbakır olmak üzere üç kola ayrıldılar. Şeyh Sait Diyarbakır'ı alacaktı. 21 Şubat' ta ilk kez ordu birlikleri ile karşılaşıldı ve bir alayı geri çekilmek zorunda bıraktılar. Yarbay Cemil Bey komutasında ki bir süvari alayını ise, pusuya düşürüp esir aldılar. Ayaklanma ile ilgili ilk bilgiler 16 Şubat 1925'te gazetelerde yer aldı Bu esnada hükümet içinde münakaşalar olmuş ve İç İşleri Bakanı istifa etmişti. Bu arada Başbakan Fethi Bey istifa etmişti. İsmet İnônü bu olayı kitabında şôyle diyor'' Hükümet programında iki husus gôze çarpıyordu. Bunlar seferberlik ilan etmek ve Takriri Sükun kanunu çıkarmak. Bu kanunu işletebilmek için iki İstiklal Mahkemesi kurulacaktı. Biri şarkta çalışacak, birinin merkezi Ankara'da olacaktı.''
Takriri Sükun kanunu iki maddeden oluşuyordu :
1 -Hükümet lüzum gördüğü taktirde suçluları İstiklal mahkemesine verebilecek.
2-İstiklal Mahkemesi davaları kendi kanunları ile süratle yürütecek.
Bir gece Mustafa Kemal Çankaya'da, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak ve ikinci başkan Kazım Paşalarla harekat Erzurum, Erzincan, Sivas, Diyarbakır, Mardin üzerinden yollanacak birliklerce ve hava kuvvetleri desteği ile yapılacaktı.
Mardin ve Diyarbakır'a gönderilecek birlik, araç ve malzemenin güney demir yollarından gönderilmesi gerekiyordu. Bu demir yollarının bir kısmının geçtiği Suriye Fransa Mandasında olup, Lozan ' da kabul edilmiş olan Ankara Antlaşması gereğince Türkiye bu demir yollarından asker taşıma hakkına önceden Fransa 'ya bildirmesi şartı ile sahipti. Bu sebeple Türkiye, Paris elçiliği aracılığı ile Fransa Hükümetine bir nota vererek Şeyh Sait ayaklanması dolayısıyla demir yolundan asker yollanacağını bildirdi. Fransa bu isteği uygun buldu. Fakat, İngiltere'nin Paris elçiliği durum hakkında bilgi isteyerek, asker naklini geciktirici bir girişimde bulundu. Ancak Diyarbakır yenilgisi ayaklanmanın dönüm noktası oldu, Seferber edilmiş kuvvetlerle 10 Mart' ta Diyarbakır çevresi Kürt direniş güçlerinden alındı. 14 Mart' ta Şeyh Sait'in oğullarından birinin Varto'da yapılan çatışmada öldüğü bildirildi, 16 Mart' ta seferber edilen subaylara ve askere iki şer maaş avans ödenmesi kanunu ve 23 Mart' ta da, sıkı yönetimin bir ay uzatılması kabul edildi,
Yığınaklarını tamamlayan ordu birlikleri 26 Mart' tan itibaren Varto, Elazığ ve Diyarbakır üzerinden karşı harekata başladı, Kürt güçlerini dört yönden kuşatıldılar, Düzenli bir şekilde çembere alınarak Irak, İran ve Suriye'ye kaçmaları önlendi. 31 Mart' ta Diyarbakır ve Elazığ'dan gelen kuvvetler birleşerek Şeyh Sait'in karargahının bulunduğu Hani'ye girdiler. 2 Nisan da kuşatmanın son bölümü de tamamlanınca ana kuvvetler arasında çatışma başladı. Nisan' da Palu, Silvan ve Piran ele geçti Ayaklanma Nisan ayı ortasında tamamı ile bastırıldı ve Şeyh Sait ele geçti. Bu durum, hükümetin 15 Nisan tarihli resmi bildirgesi ile açıklandı. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra ilk iş olarak merkezi Diyarbakır'da olmak üzere bir genel müfettişlik kuruldu. Şeyh Sait yakalandıktan sonra yandaşları ile birlikte İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi'ne verildi.
İstiklal Mahkemesi direnişçilerin idamına karar verdi ve bu bir gün sonra gerçekleşti.Şeyh Said, 19 Mart'ta Muş cephesi komutanı Melakanlı Şeyh Abdullah'a gönderdiği mektupta
Kıyamın askeri olarak ilk hedeflerinden biri: Cibranlı Albay Halit Bey'in tutuklu bulunduğu Bitlis Cezaevi'nden kurtarılmasıydı, bu gerçekleşmemişti. Kıyamın askeri en önemli hedefi ise Diyarbakır şehir merkezinin ele geçirilmesiydi..
Diyarbakır kuşatmasından sonra durum hükümet güçlerinin lehine döndü. Çatışmalar, 15 Nisan'a kadar sürdü; Şeyh Said, İran'a Şikakan aşireti reisi Simko Ağanın yanına gitmek istedi. Ancak 15 Nisan'da Murat nehri üzerindeki Abdurrahman Paşa köprüsünde hain bacanağı, Binbaşı Kasım tarafından esir alındı ve 12. Fırka komutanlığına teslim edildi. Böylece bir kıyamı daha sona erdirmiş oluyordu.
Darağaçları Kuruldu
Şeyh Said'in esir alındığı gün Cibranlı Albay Halit Bey, Bitlis Divan-ı Harbi tarafından kurşuna dizilmiş; eski milletvekili Yusuf Ziya Bey de darağacına asılmıştı. Bu arada Şark İstiklal Mahkemesi de Diyarbakır'da işbaşı yapmıştı. 16 Nisan'da Siverekli Şeyh Eyüp ve bazı Kürtler gibi ayaklanmaya katılmadığı hâlde ayaklanmaya katılmış olma ihtimali göz önünde bulundurularak Diyarbakır Çermikli Dr. Fuat gibi idam edildi.
Cumhuriyet hükümetinin İttihat ve Terakki yolunda olduğunu gösteriyordu. (!) Çünkü İttihat ve Terakki öncesindeki Kürt isyanları yalnız sürgünle cezalandırılırken İttihat ve Terakki, 1913 Bitlis İsyanında başta Şeyh Şahabettin ve Şeyh Ali( Kamuran İnan dedesi) sonra Molla Selim olmak üzere pek çok âlim ve şeyhi darağacına göndererek kinin öne çıkacağı yeni bir dönemi başlatmıştı.
Şark İstiklal Mahkemeleri aralıksız çalışıyordu. Eski Şurayı Devlet (Danıştay) başkanı ve Şeyh Übeydullah'ın oğlu Seyyid Abdülkadir ve oğlu Mehmet İstanbul'dan getirtilip yargılanmış; 23 Mayıs'ta baba oğul ve Hacı Ahti (Bave Tujo) gibi başka büyükler darağaçlarına gönderilmişti.
Şeyh Said ve arkadaşlarının yargılanmasına 27 Mayıs'ta başlandı; Hanili Salih Bey ise ifadesinde şahıs suçlamasından mümkün oldukça kaçınarak ve Şeyh'e bağlılığını daima ikrar ederek, kıyamın aksak yönlerini hem de olağanüstü bir ter imlendirmeyle anlattı; böylece sonraki kuşaklara üzerinde tezler hazırlanması gereken, çok kısa ama çok değerli iki miras kaldı. Biri Şeyh Said'in cevapları, diğeri Hanili Salih Bey'in terimli ifadesi. Binbaşı Kasım, mahkemede itirafçı olarak bulundu. Hükümetin dilediği üzere, kıyamın Kürt haklarıyla ilgili yanına sürekli vurgu yaptı. Binbaşı Kasım duruşma boyunca alçalmıştı. 25 Haziran'da savcı, iddianameyi okudu. 28 Haziran'da mahkeme Ankara tarafından da gizlice onaylanmış kararını verdi: Şeyh Said ve 46 arkadaşına idam. Darahini Valisi Fakih Hasan, Elazığ Cephesi Komutanı Şeyh Şerif; Muş Cephesi Komutanı Melekanlı Şeyh Abdullah, Hanili Salih Bey, Çanlı Şeyh İbrahim ve diğerleri ...Mahkeme, Amerikan, İngiliz, Fransız ve Rus gazeteci ve diplomatlarınca da izlenmiş; bir bakıma idamlar için Batı dünyasının da onayı alınmıştı. 14 Kürt ili ve 2 ilçedeki tekkelerin tamamının kapatılmasına da hüküm veren mahkemenin verdiği idam kararları 28 Haziran'ı 29 Haziran'a bağlayan gece infaz edildi. İnfaz, "ahali görünsün diye" Ankara'dan getirilen subay eş ve çocuklar Hanili Mustafa Bey ve gencecik oğlu Mahmut da idam edilenler arasındaydı. Mustafa Bey, son isteği olarak kendisini oğlundan önce idam edilmesini istedi. Ancak isteği kabul edilmedi ve oğlu
Kısmi Kaynaklar
Nurer Uğurlu (doz Yay)
İlhami Aras (İlke yay)
Yeniden Ergenekon.com
Melik Fırat (yurt Yay)
Osman Aydın (Doz Yay)