Sığınaklar Kurultayı’nın adresi bu kez Diyarbakır

.

Kadın Sığınakları ve Da(ya)Nışma Merkezleri Kurultayı’nın 25. yılındaki adresi Diyarbakır olacak. Rosa Kadın Derneği üyesi Ruken Ergüneş, sığınma evlerinin koşulları nedeniyle kadınların ölüm tehdidiyle yaşadıkları evlere dönmek zorunda kaldığına dikkat çekti.

Kadın Sığınakları ve Da(ya)Nışma Merkezleri Kurultayı, 25. yılında Diyarbakır’da yapılacak.

Her yıl farklı kentlerde gerçekleştirilen kurultay, pandemi döneminde online olarak düzenlenmişti.

25’inci yılında Diyarbakır’daki Rosa Kadın Derneği’nin ev sahipliğini yapacağı kurultay, 12-13-14 Kasım tarihlerinde düzenlenecek.

Türkiye’nin her yerinden kadınları ve kadına yönelik şiddete karşı çalışma yürüten kurumları bir araya getirecek olan kurultayda bu sene ‘aile’ kavramı tartışılacak.

Rosa Kadın Derneği’nden Ruken Ergüneş, kurultayın çalışmalarını ve kadın sığınma evlerinin bölgedeki durumunu Gazete Karınca’ya anlattı:

Kurultay, Mor Çatı Vakfı ve kurultayın gerçekleşeceği ildeki ev sahipliği yapan kurumlardan oluşan sekretarya tarafından organize ediliyor. Sığınaklarda çalışanlar, kadına yönelik şiddet alanında başvuru alan danışmanlık merkezleri, dernekler, bu alanda doğrudan çalışan kurumların bileşeni olduğu bir kurultay. Yaklaşık 10 yıl önce Diyarbakır’da gerçekleşmişti. Bu kadar zaman sonra kadın kurumlarına, kadınlara ev sahipliği yapmak, bir araya gelip deneyim paylaşımında bulunacağımız için çok heyecanlı ve mutluyuz Rosa Kadın Derneği olarak.

Aile odaklı devlet politikalarının şiddetle mücadeleye etkisi

Ergüneş, kurultay programına dair de şu bilgileri verdi:

 Hiçbir ayrımcılık gözetmeksizin sadece ve sadece kadına yönelik şiddet alanında politikalar geliştiren, buna dönük çalışmalar yapılan ve deneyim aktarılan bir kurultay. Kurultay bileşeni olabilmek için hangi milletten ve görüşten olduğunuz önemli değil. Tüm farklılıkları aynı başlık altında bir araya toplayan ilkeleri var kurultayın.

‘Aile konusunu tartışacağız’

Kurultayda bu sene ‘aile’ konusunu tartışacağız. Birinci gün; ‘Aile odaklı devlet politikaları, kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadeleyi nasıl güçsüzleştiriyor?’ başlığı altında popülist aileci politikalar, ailenin kurgulanışı, aile içerisindeki şiddet vb. çeşitli başlıklar altında değerlendirmeler ve sunumlar yapılacak, tartışmalar olacak. 2. gün doğrudan şiddete karşı çalışan kurumlarda çalışanlar bir araya gelerek mevcut durumu ve çalışmaları tartışan atölyeler düzenleyecek. Ara kurultayda mutabık kalınan konular, ele alınacak. Toplamda sadece katılımcıların olacağı, kapalı 6 atölye yapılacak. Son gün de bu atölyeler sonucunda bir sonuç bildirgesi oluşturulacak.

Türkiye’nin farklı kent ve kurumlarından gelen kadınların deneyim aktarımları sonucunda mevcut uygulamaların ne kadar işlevli olduğunun ortaya çıkacağını kaydeden Ergüneş, “Burada hem mevcut durumdaki eksiklikler ortaya çıkıyor, hem de bu alanda çalışanların deneyim paylaşımlarıyla bütün kadınlar, kurumlar birbirini güçlendirme fırsatı buluyor” dedi.

‘Aile devlet tarafından organize ediliyor’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden ‘aile’ ve ‘makbul kadın’ kavramlarını tartışmaya açmasına da değinen Ergüneş, kurultayın neden bu kavramı odağına aldığını ise şöyle anlattı:

 Aile devlet tarafından organize edilen bir kurum. Dolayısıyla kadına yönelik şiddet, ‘aile içi şiddet’ olarak tanımlanıyor ve buna dönük çözümsüzlük politikaları üretiliyor. Söylemler kadın bedeni ve doğurganlığı üzerinden ilerliyor. Ve bu devlet politikası olarak yürütülmeye çalışılıyor. Biz de bu tartışmaları kurultayda hep birlikte, farklı bakış açılarıyla değerlendireceğiz. Kadını aileye hapsederek sadece anne ve eş olma durumu üzerinden değerlendiren ve bu şekilde maruz kaldığı şiddeti de haklarını ve bedenine ilişkin politikaları da belirleyen bir sistemle karşı karşıyayız. Dolayısıyla zaten tüm bu ihtiyaçlardan dolayı ortak mutabık kalınan başlık budur.

‘Kayyumlar kadın merkezlerini kapattı, şiddet artarak sürüyor’

HDP’li belediyelere atanan kayyumların ilk olarak kadın kurumlarını kapattığını hatırlatan Ergüneş, şöyle devam etti:

Yanılmıyorsam 54 kadın kurumu var bölgede kapatılan. Diyarbakır’da 3 sığınak vardı ve bunlar kapatıldı, işlevsiz hale getirildi. Yerelin ihtiyaçlarına dönük, yerel yönetimler tarafından açılan merkezlerin hemen hemen hepsi kapatıldı veya işlevsiz hale getirildi. Çözüme yönelik merkezler kapatıldı, şiddet sorunu büyüyen bir sarmal halinde devam ediyor. Burada kadınları birçok farklı alanda destekleyen (ekonomik olarak destekleyen, danışmanlık merkezleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı kadını farklı alanlarda kendini gerçekleştirebileceği meslek edinme kursları vardı) tüm kurumlar kapatıldı.

‘Veriler ve gerçeklik bambaşka’

Ruken Ergüneş, kadınların sığınma evlerindeki koşullar nedeniyle ölüm tehdidi altında yaşadıkları evlere dönmek zorunda kaldıklarını söyleyerek, şunlara dikkat çekti:

Bugün geldiğimiz noktada; kadına yönelik şiddet alanına ilişkin yürütülen çalışmalar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı ŞÖNİM’ler üzerinden ifade ediliyor. Sanki her şey çok iyiymiş gibi yansıtılıyor. Bölgedeki mevcut ŞÖNİM’lerin kadın ihtiyacına uygun olmadığı, sayılarının ve koşullarının yetersiz olduğunu biliyoruz. Bize başvuran kadınlar en fazla 3 gün sığınakta kalabildiklerini söylüyor. Sığınakların koşulları nedeniyle kadınlar, ölüm tehdidiyle çıktıkları evlere geri gitmeyi yeğliyorlar. Bugün verilen sayılar, sığınakların durumuna ilişkin ifadeler bambaşka, bizim gördüğümüz gerçeklik ise çok daha farklı.

Ergüneş, ŞÖNİM’e başvuran kadınların, polise yönlendirilmesine dair yaşanılan sorunlara da değindi ve şu bilgileri verdi:

Bir erkek tarafından şiddete maruz bırakılan kadın karakola gittiği zaman, ulu orta erkek polisler tarafından – üstelik bu anlamda formasyona sahip olmayan- ‘ifadeleri’ alınmakta. Kadınlar, ŞÖNİM’e başvurduğu zaman sığınağa gitmeden önce karakola yönlendiriliyor. Sağlık kontrolü için kadınlara, erkek polisler eşlik ediyor. Bu esnada, polislerin kadınlara eve dönmeleri konusunda ikna çabaları olduğunu görüyoruz. Her aşamada sistemde, kadından yana bir tutum söz konusu değil. Faille empati kuran bir sistemle karşı karşıyayız. Koşullar ve imkanlar, kadınların durumuna göre şekillenmiyor. Bunu en fazla cinsel şiddet başvurularında görüyoruz. Şüpheli ölümlerle de çok yaşıyoruz. Kadınların intiharı üzerinden ön kabulle işlemler yapıldığı zaman delilin karartıldığını takip ettiğimiz dosyalardan biliyoruz. Eğer adımlar, kadın kırımının olduğu, şiddetin ne kadar yüksek bir boyuta ulaştığı ön kabulüyle atılmış olsa kadın lehine olur.

‘KADES kadın cinayetlerini engellemiyor’

Diyarbakır’da çok sayıda kadının şiddete maruz bırakıldığını ve kendilerini korumak için karakollara gittiklerini, Kadın Destek Uygulaması’ndan (KADES) faydalandıklarını vurgulayan Ergüneş, ancak bunların şiddeti engellenmede yetersiz kaldığını dile getirdi:

Burada katledilen kadınların çoğu KADES’ten faydalanan kadınlardı. Burada mesele KADES’in kadınları korumadığı ve kaldırılması sonucu çıkarılmamalı. KADES nasıl uygulanabilir tartışmalarının yürütülmesi gerekiyor. Sürekli tehdit altında olan bir kadına, telefon uygulamasıyla şiddet anında polisin 10 dakika içinde yetişme koşulu var mıdır bunun tartışılması gerekiyor. Defalarca aranmasına rağmen polisin gitmediği vakalar biliyoruz. Kadına yönelik şiddet alanındaki polisin sayı olarak yetersiz kalıyor. ŞÖNİM’ler ve Çocuk İzlem Merkezleri’nde çalışan alanında uzman sosyal hizmet uzmanları ve psikologların fedakarlıklarla çalıştıklarını biliyoruz. Çalışanları da vakalar içinde çözümsüz bırakan bir sistem söz konusu. Buradaki imkanların mağdur olandan yana geliştirilmesi lazım. Bu alanda çalışma yürüten uzmanların, STK’ların sözünün, önerilerinin dikkate alınarak çözüm pratiklerinin oluşturulması gerekiyor.

Kaynak: Gazete Karınca

Kurdistan Haberleri

Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz
Associated Press: Irak'taki “azınlıklar” nüfus sayımından endişeli
İHD Batman: Gözaltına alınanlara ‘Ölürüm Türkiyem’ dinletildi
Harpagon'un Askeri Dehası ve Stratejik Vizyonu: Bir Yunan Milliyetçiliği Eleştirisi