Şili’de devlet başkanlığı seçimlerini kazanan eski öğrenci hareketi lideri Gabriel Boric, neoliberalizme karşı sosyal adalet söylemiyle halkın umudu oldu. Ülke genelinde seçim sonuçları nedeniyle milyonlarca Şilili meydanları doldurdu.
Gabriel Boric, Şili’de 19 Aralık’ta yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin ikinci turunu kazanarak ülkenin en genç devlet başkanı oldu. Kasım ayındaki ilk tur seçimlerde ufak bir fark ile ikinci gelen 35 yaşındaki solcu politikacı, son tur seçimlerde yüzde 56 oy aldı. Rakibi Alman asıllı sağ popülist José Antonio Kast’ın oy oranı ise yüzde 44’te oldu.
Sol öğrenci hareketinin lideri olarak ülke çapında düzenlenen protesto gösterilerinde önemli rol oynayan Boric ile diktatör Augusto Pinochet’nin sempatizanı olarak görülen sağcı rakibi arasındaki siyasi uçurum, dikkatleri seçim sonucuna çevirmişti. Pek çok gözlemci son seçimleri Şili’nin 1990’da demokrasiye dönüşü sonrasında gerçekleştirilen en önemli seçim olarak değerlendiriyor.
2019’dan itibaren büyük güç kazanan ilerici sol hareketin önderlerinden olan Boric’in en önemli seçim vaatlerinden biri, neoliberal ekonomi politikalarının terk edilmesi ve sosyal adalet odaklı politikalara geçilmesi oldu. Boric, bu hedef doğrultusunda eğitim ve sağlığın kamulaştırılması, bu alanlara yatırımların artırılması, Avrupa’daki sosyal devlet modelinde sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, özel emeklilik sisteminde değişiklikler yapılması, zenginlerden varlık vergisi alınması gibi vaatlerde bulundu, göçmenler, yerli halklar ve eşcinsellerin haklarına vurgu yaptı.
Genç devlet başkanı, seçim sonuçlarının açıklanması sonrasında yaptığı konuşmada, seçim kampanyaları döneminde sağ ile sol arasında açılan uçurumu kapatma sözü vererek “tüm Şilililerin devlet başkanı olacağını” vurguladı.
Hırvat ve Katalan göçmenlerin oğlu olarak ülkenin güneyindeki Punta Arenas’da doğan Boric, 2004 yılında hukuk eğitimi için başkent Santiago’ya yerleşti. Burada sol öğrenci hareketine dahil olan Boric, 2011 yılında Şili Öğrenci Federasyonu FECH’in başkanlığına seçildi. Bu dönemde ülke, üniversite öğrencilerinin eğitim sistemindeki sosyal eşitsizlikler ve yüksek harç ödemelerine karşı düzenlediği kitle gösterilerine sahne oldu.
2013’te 27 yaşındayken milletvekilliğine seçildi, 2017’de yeniden milletvekilliğine seçilen Boric, iki yıl önce toplu taşımaya yapılan zamların tetiklediği kitle gösterilerine de destek verdi. Haftalarca süren kitle gösterilerinde sosyal reformlar ve Devlet Başkanı Piñeras’ın istifası talep edildi. Göstericilerin taleplerinden biri de yeni bir anayasa hazırlanmasıydı. Göstericiler bu taleplerinde başarılı oldu ve Pinochet döneminden kalma anayasanın değiştirilmesi için komisyon kuruldu.
Sakalı ve kolundaki dövmesiyle geleneksel devlet başkanlarından fiziksel olarak da ayrılan Boric, görevi 11 Mart’ta, 36’ncı doğum günü sonrasında muhafazakar Devlet Başkanı Sebastián Piñera’dan devralacak.
Ağırlıklı olarak genç ve kentli nüfusun oylarıyla seçilen Boric, özel hayatını ise kamuoyundan saklı tutmaya özen gösteriyor. Özel hayatıyla ilgili verdiği nadir demeçlerden birinde “Evli değilim. İki buçuk yıldır sevdiğim bir partnerim var” diyen Boric, partnerinin “First Lady” rolünü üstlenmeyeceğini, bunun modasının geçtiğini düşündüğünü söylemişti.
Şili’de demokrasi, 1973 yılında Pinochet’nin gerçekleştirdiği darbe sonucu 17 yıllık bir kesintiye uğramıştı. Günümüzde Güney Amerika’da kişi başına düşen milli gelirde başı çeken Şili, bölgesinin örnek ülkesi konumunda. Ancak yıllardır sürdürülen neoliberal politikalar sonucu sağlık ve eğitim sisteminde geniş alanların özelleştirilmesi toplumsal uçurumun büyümesine yol açtı.
Kaynak: DW Türkçe