Silvan’da 26 yaşındaki Muhammed ve 22 yaşındaki kardeşi Rengin Şimşek, Beypınar (Fêra) köyündeki evlerinde silahla vurulmuş olarak bulundu. İki günlük yaşam mücadelesinin ardından Rengin ve Muhammet kardeşler vefat etti. Bu arada Şimşek kardeşlerin diğer kardeşi 23 yaşındaki Mizgin Şimşek’in de kısa süre önce intihar ettiği öğrenildi.
Üç kardeşin intiharından sonra HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, bir yıl içerisinde çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu 20 kişinin yaşamına son vermesine ilişkin Meclis’e araştırma önergesi verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Üyesi Sezgin Tanrıkulu da ilçede artan intihar vakalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemine taşıdı.
CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, ilçede incelemelerde bulundu ve intihar eden gençlerin aileleri ile görüştü.
En son 26 Haziran’da Silvan’da ekonomik sorunlar yaşadığı ileri sürülen bir kişi daha intihar etti.
Silvan’daki intihar olaylarına dikkat çeken sivil toplum örgütlerinden Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi’nden (DİERG) bir heyet de Silvan’a giderek intihar edenlerin yakınlarıyla ve Silvan’daki kimi kurumlarla görüştü. DİERG, görüşmelerden elde ettikleri sonuçları rapor haline getirip kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyor.
Son intihar olayının ardından DİERG’den sosyolog Gülbin Altınakar ile Silvan’ı, intihar olaylarının nedenlerini ve ne gibi önlemler alınması gerektiğini konuştuk.
'ARAFTA YAŞAYAN BİR TOPLUM'
Silvan’da bir yıl içinde kaç kişi intihar etti? Şimdiye kadar 20 kişinin intihar ettiği belirtiliyor ancak sayının daha fazla olduğunu ileri sürenler de var.
Bugüne kadar gerçekleşen intiharlarla ilgili ulaşabildiğimiz bilgiler şunlardır: 10 kadın, 19 erkek intihar girişiminde bulunmuş yani 29 girişim olmuştur. Toplam 18 olmak üzere, 6 kadın ve 12 erkek hayatını kaybetmiştir. İntihar edenlerin yüzde 33’ü kadın, yüzde 67’si erkektir. Bu kişiler 17-40 yaş aralığındadır. İntihar eden 17 kişinin yaşları ise 17-30 arasındadır. Bu sonuçlar basına yansıyan vakaların sayılarıdır, hastane ve polis kayıtlarına ulaşım kapalıdır.
Sizce intihar olayları neden Silvan’da yoğunluk gösteriyor?
Silvan köklü bir kimliğe ve güçlü bir geleneğe sahip bir yerleşim yeridir. Çok kimlikli, çok dilli ve çok dinli Silvan bir zamanlar okuma yazma oranının yüksek olduğu, lisans mezunlarının çeşitliliği ve sayısının sürekli arttığı, sinema salonlarının bulunduğu, insanların sosyalleşme ortamlarına sahip olduğu bir ilçe iken; 1925’te başlayan sürgünler, 1980’lerde tırmanışa geçen dış göçler ve özellikle 90’larda faili meçhullerle başlayan ve uzun süren trajik olaylar ilçe halkında derin bir kırılma oluşturmuş. Silvan’dan ayrılanların yerini daha çok Silvan’ın köylerinden gelenler dolduruyor ve nüfus artışı başlıyor. 1990’lardan başlayarak Hizbullah kentin doğal atmosferini dağıtarak bambaşka ve koyu bir karanlığa sokuyor ve bir zamanların köklü geçmişinden keskin ve travmatik biçimde koparıyordu. Bir günde kara çarşaf alışverişine çıkılan ilçede kadınlar için daha karanlık bir dönem başlıyordu. Eski günlerini hatırlamayan, bugününü anlamlandıramayan, yarınını kurgulayamayan, yani arafta yaşayan bir toplum haline gelmiştir.
'SORUNLAR TSUNAMİ ETKİSİ YARATMIŞ OLABİLİR'
İntihara gerekçe olarak daha çok ekonomik sorunlar dile getiriliyor. Sizce de temel sorun ekonomik olabilir mi? Ekonomik sorunların yanı sıra örneğin aile içi her türden şiddet ya da Silvan’da 2015’te yaşanan çatışmaların travması sonucu da olabilir mi? 'İntihar olayları, yukarıda verilen örnekler gibi benzer birçok sorunun bir araya gelmesinin sonucudur' demek mümkün mü?
İntihar vakalarını yalnızca ekonomik ya da gizemli gibi göstermek ya da Silvan’da bulunmadan, inceleme yapmadan intiharın evrensel literatürüne dayalı sözler sarf etmek ya da salt bireyin ruhsal sorunları bağlamında ele almak aslında en kolaycı ve de toplumun, yetkililerin ve araştırmacıların sorumluluğunu üstünden atmasını sağlayan bir yol. Elbette ekonomik ve psikolojik yanları var ya da sonuç bölümünde yansıtılan bunlar. Peki, intihara götüren süreçte neler yaşandı? Bir toplumda yaşayan o bireyler neden yaşamaya, mücadele etmeye değil de ölmeye odaklandı? Elbette aile içi bedensel, cinsel, duygusal şiddet de bunlara neden olabilir ama sonuçlara bakarken bir yandan da aile reisliği kavramını ya da erkeklerin aile içinde mutlak erk konumuna gelişlerine de bakmak gerekir.
Silvan’da intiharların yüzde 67’sinin 17-30 yaş aralığındaki erkekler olduğuna dikkat edersek, bu erk anlayışı devletin her kademesinden en küçük topluluk olan aileye kadar ulaşan anti-demokratik tarzın ürünü olabilir mi? Erk meselesi erkeğe kapasitesinden, yeteneklerinden, dayanımından, koşullarından daha ağır bir yük haline gelebiliyor. Katı toplumsal mutabakat ve bu mutabakatın bireyde içses haline gelmiş mevcudiyeti iç çatışmaya yönlendiriyor. Bu mutabakat erkekler için de ağır bir yük. Bu yükü kaldıramadığı zaman çevre güçlü tepki sergiliyor. Böylece birey kıskıvrak bağlanıyor ve toplumun zaafı haline geliyor.
Görüşme yaptığımız bireylerde hendeklerin etkisini de fark ettik. Hendekler daha çok yeni olmasına rağmen, travmatik biçimde yer etmiş. Üstelik Silvan’da hendek ve barikatların hazırlığına başlanmış olmasına rağmen, ilçenin ileri gelenleri bu hazırlığı durdurmuş ve Silvan’ın Sur, Cizre ya da diğer bölgelerdeki gibi bir yıkıma sürüklenmesine izin vermemişti.
Tarihi boyunca sürgün, korku ve çatışma kıskacında sürekli bir alt üst oluş yaşayan Silvan’da kişiler kendilerini mekana, yaşanan ortama ait hissedebilir mi? Yani Silvanlılık hasar görmemiş olabilir mi? Sanırım tek bir yanıtı yok ve doğru sonuçlara ulaşmak için herkesin önce kendine, sonra birbirine sorması gereken doğru soruların olması daha önemli. Çünkü yaşadığımız günlerin on yıllar önce başlayan ve hiç duraksamayan sarsıntıların sonucundaki tsunami olma olasılığı çok yüksek.
'ORTAK ÇALIŞMAK ÖNEMLİ'
DİERG olarak Silvan’a gittiniz. Başka kurumlar da bu meseleyle yeterince ilgilendi mi sizce? İntihar olaylarını kimler, nasıl ele almalı?
Evet, Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi (DİERG) olarak Silvan’a gittik, Diyarbakır’daki Silvanlılarla da görüştük. Bu konuda bilgi üretmeye, farklı inisiyatifleri harekete geçirmeye davete devam edeceğiz. Silvan’a CHP heyeti gidip görüşmelerde bulunmuş, Sezgin Tanrıkulu bu konuda bir soru önergesi vermiştir. Ancak kendisine verilen bir yanıtın olup olmadığına dair bilgiye sahip değiliz. HDP’li vekiller de açıklama yaptılar. Diyarbakır’dan da bazı STK’ların bir kez gidip ziyarette bulunduklarını yaptığımız görüşmelerde öğrendik.
Silvan’da devlet hastanesine, emniyete, evlere, tekstil atölyesine gittik. İntihar edenlerden birinin Fêra köyündeki defin törenine katıldık. Silvan’da yüz yüze görüşmeler yaptık. Yerel gazete çalışanları ve temsilcileri ile diyalog kurduk. Diyarbakır’da, Silvan dışında yaşayan Silvanlılarla bir araya geldik. Diyarbakır Silvanlılar Derneği başkanı dahil olmak üzere bir grup Silvanlı ile çoğu başlıkta Silvan’ı tartıştık.
İntihar olaylarını resmi kurumlar ve STK’ların birlikte ele alması gerekir. Ancak ortak çalışma kültürünün olmaması, bilgi saklama veya aktarmama gibi, kurumlarda yerleşik bu anlayış çalışmalara sekte vurmaktadır. Mevcut siyasal gerginliklerin ve sırt çevirmelerin had safhada olması bireylerin sorunlarını ya da mevcut halini bastırmaktadır, gözden kaçırmaktadır.
Ayrıca, üniversitelerin özellikle psikiyatri, sosyoloji, antropoloji, psikoloji ve iktisat bölümlerinin bu konular üzerine uzun erimli çalışmalara yönelmesi; sadece yaşama ve insana değil, bilime karşı da duyulması gereken bir sorumluluktur. Bu yerine getirilmiyorsa ya da eksiklik varsa yine de ısrarcı olunmalıdır. İntihar vakalarının ve nedenlerinin tespiti kadar, gelecek süreçte neler yapılması gerektiği, birey ve toplumun ruhunda açılan yaraları nasıl sağaltacağımız konularında harekete geçmek farklı pencerelerden bakan kişi ve grupların ortak çalışmasından geçer.
İntihar olaylarını medya nasıl vermeli?
İntihar vakalarının haberleri dikkatli ve titizlikle yapılmalı. Dünyada bu dil ile ilgili zengin bir birikim zaten var ya da mevcuttur. Toplum intihar haberlerine karşı yalıtılmak isteniyor, bu tehlikeli bir durumdur ve geri kalmış toplumların sığındığı ancak terk edilmesi gereken bir durumdur. Bir toplumu oluşturan bireylerin birbirine karşı sorumlulukları vardır. Yalnızca sevinçleri paylaşmak bizi insan yapmaz. Acıları da paylaşırsak kendimizi insanlık düşüncesine yakın hissederiz. O zaman daha iyi bir dünya ve toplum olma ihtimali doğar. Vaka haberlerinin veriliş şekli gerek dil gerek niyet olarak çok önemlidir. Özensiz yapılan, sansasyona açık bırakılan, haberi on plana çıkarıp insanı geri plana atan bir yansıtış; intiharın toplumda “yeniden üretim” sürecine girmesine neden olabilir. Öyle bir durum birey ve toplumda yaralar açar, incitir.