Türkiye Sömürgeci Devlet Sistemi 31 Mart’ta Kürdistan ve Türkiye’de yerel seçimlere hazırlanırken her dönemde olduğu gibi mevcut Kürd sorununu yok sayarak Kürdlerin acil ve haklı taleplerini görmezden gelmenin sinsi hesaplarını yapmaktadır.
T.C. Devlet Sistemi böylece Kürd düşmanlığını esas alan sinsi bir takım hesaplar yaparken ne yazık ki kendilerine Kürd Partisi ve siyasetçisi diyen DEM Partisi de Kemalist Türk Solcuların dümen suyunda Kürd kitlesini ve seçmenlerini mevcut sistem partilerine yamayarak kendilerine bu seçimlerde de yer bulmanın ve seçilebilmenin hesaplarını yapmaktadırlar. Sistem partilerinin dolayısıyla sömürgeci Devletin işini kolaylaştıracak bu anlayışın mutlaka ve büyük bir kararlılıkla deşifre edilerek Kürd seçmenlerinin olması gereken yerde bulunmasını sağlamak gerekiyor.
Böylece mevcut Kürd Sorununun birkaç belediye başkanının kazanılmasına indirgenmeyecek kadar köklü ve derinlikli bir mesele olduğunu ve Milli Demokratik bir çizgide ısrar ederek sistem partilerine ödün vermeden bizzat devleti muhatap alarak çözüme kavuşturması gereken bir mesele olduğunun anlatılması gerektiği konusunda bir perspektifle hareket edilmelidir.
Dolayısıyla Kürd halkına Kürdistan sorununu Kürdlerin kendi coğrafyasında ya bağımsız bir Kürdistan’a sahip olmakla ya da Federal bir Kürdistan formülüyle çözüme kavuşacağı köklü bir sorun olarak anlatılmalıdır. Kürdlerin entegrasyoncu ya da bir diğer adıyla teslimiyetçi bir siyaset anlayışıyla Kürd sorununun çözüme kavuşmayacağını bilmeleri gerekmektedir. Güney Kürdistan Federal yapısına ve Güneybatı Kürdistan topraklarına sömürgecilerin dört koldan amansız saldırılarına karşılık Kürdlerin Milli Demokratik birliği sağlanmadan ve Kürdlerin çağdaş Dünyadaki dostlarına inandırıcı bir plan ve programa sahip oldukları ortaya konulmadan mevcut sömürgecilere karşı direnebilme ve başarma şansının olmadığı tüm Kürdistani siyasi çevreler tarafından mutlaka bilinmelidir.
Aksi durumda Devlet sahibi olmanın büyük avantajlarına sahip olan Kürdistan sömürgecisi devletlerin Kürdlere yönelik saldırılarına ve Kürdlere yaptıkları vahşeti durdurabilmek mümkün olmayacaktır. İran Molla Rejiminin güdümündeki Irak Merkezi Hükümetinin mevcut Irak Anayasasını çiğneyerek İran Devleti’nin emrindeki Haşdi Şabi çeteleri vasıtasıyla Güney Kürdistan’da zulüm ettiği, Kürdlerin topraklarına el koyduğu ve merkezi hükümetin bunlardan aldığı destekle Kürd halkının anayasada belirlenmiş haklarını giderek kanadı yolunmuş kuşa çevirdiği ve yine T.C. Devletinin PKK bahanesini kullanarak Özgür Kürdistan Topraklarını adım adım işgal ettiği ayrıca Ceyhan Petrollerine açıktan bir ambargo uygulayarak Kürdleri ekmeğiyle terbiye etmeye çalıştığı bilinmektedir. İran Devletinin ise farklı bahaneler yaratarak Kürdistan’ın kalbi Erbil’e en gelişmiş silahlarla saldırarak Kürd İş İnsanı ve 1.5 yaşındaki evladını katlettiği bu dönemde hala birilerinin Halkların Kardeşliği safsatasıyla Kürdleri kandırmaya çalıştığı bilinmektedir.
Bu karmaşık ve bir o kadar da karanlık ilişkilerin yaşandığı böylesi bir dönemde Kürd siyasi çevrelerin Milli Demokratik bir çizgide bir araya gelerek Kürd sorununa çözüm bulmak için bir proje üretemediği bu süreçte önümüzdeki dönemin Kürdler açısından daha bir sancılı ve sıkıntılı geçeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bütün bunlardan dolayı yegane çare Milli Demokratik bir çizgide Kürdlerin birliğini sağlayarak mücadeleyi sürdürmekten başka bir yol olmadığı bilinmektedir. Bundan dolayı Kürdlerin mevcut tüm yurtsever kadroları bir araya getirerek Kürd halkının desteğini alma zorunluluğu ortadadır. Böylesi bir birliktelik sağlanır ve Kürdlerin var olan imkan ve kabiliyetleri bir araya getirilirse Dünyadaki mevcut Kürd dostlarının da yardımı alınarak ancak sorun çözüme kavuşabilir.
Umarım ve temenni ederim ki uzun yılların tecrübesiyle ortaya koyduğumuz bu düşüncelerimiz Kürd siyasi çevrelerince ciddiye alınır ve birik yolunda bir adım atılır. Bütün bunları mazlum bir halk için içi yanan ve vicdanı sızlayan siyasetçiler için kullanıyorum.
M.Hüseyin Taysun