Çiya Berçelan
Toplumun bir kısmı bir şeyler biliyor, ama eksik biliyor, eksikliği gidermek için o tarihlerle ilgili kanıtlar sunmak önemlidir.
HDP'li Demirtaş'ın 17 Mart 2015 günü "HDP var oldukça seni başkan yaptırmayacağız" çıkışından ve iktidarın karşısına dikildikten sonra İktidarın Kürd meselesini HDP ile çözümü ile ilgili u dönüşü yaptığı gerçeği çok açıktır.
Ancak iktidarın Kürd meselesini HDP ile çözümü sürecinde u dönüşü koşullarına nasıl geldiğini toplum doğru göremiyor ve algısına empoze edilen yanlış BİLGİLERLE yanlış ezberlerle doğru algılayamıyor.
Temel sorun yığınların maalesef eksik bilgiyle dünyaya bakıyor olması, yığınların üstündeki sosyo psikolojik çalışmanın etkisinde yanlış ezberlere sahip olmasıdır.
28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe’de Kürd meselesi çözümü demokratikleşme mutabakat metni iktidarın bakanları ve HDP'li vekiller tarafından kamuoyuna duyuruldu. Buraya kadar her şey güzeldi, halkımıza olumlu beklentiler ve büyük bir umut oluştu. Statükocu derin devlet Kürdlerin adı anayasaya girecek varlığı yasal güvence altına alınacak diye paniğe kapıldı.
İşte böylesi bir atmosferde 17 Mart 2015 günü, mutabakattan sadece 17 gün sonra ve hiçbir olumsuz gelişme olmadığı halde zavallı Kürdler adına siyaset yaptığını iddia eden HDP ve Demirtaş iktidara karşı çıktı ve "Erdoğan HDP var oldukça seni başkan yaptırmayacağız" sözünü etti, savaş açtı.
Erdoğan'ın başkanlık sistemi hedefi vardı ve kendi partisi dışındaki siyasi partilerin de desteğine ihtiyacı vardı. Bu desteği Kürd halkı adına siyaset yaptığı sanılan HDP verecek diye beklentileri olduğu muhtemeldi.
Çünkü mevcut Kürd sorunu evrensel temel değerlere göre usulüne uygun hak ve hukukta eşitliği yasal ve anayasal güvence altına alarak çözmeye çalışan Türkiye'de ilk ve tek siyasi parti mevcut Ak Parti iktidar partisiydi.
İktidar partisi dışındaki mevcut hiçbir siyasi parti Kürd halkının evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal taleplerinin çözümünü istemiyordu.
Mevcut hiçbir siyasi parti çözüm sürecine destek vermediği gibi şiddetle karşı çıkıyordu.
İktidar partisi tek başına Kürd halkının evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal taleplerini yasal ve anayasal güvence altına almaya çalışıyordu.
Kürdler adına siyaset yaptığı iddia edilen HDP'nin başkanlık sistemine kesin destek verecek diye beklentileri vardı.
O beklentiyi Demirtaş 17 Mart 2015 günü mecliste "sayın Erdoğan HDP var oldukça seni başkan yaptırmayacağız" diyerek boşa çıkarttı.
Yani HDP çözüm sürecine karşı olan statükocu derin devletin kucağına oturdu. kitlesi Kürdleri Derin devletin piyonu haline getirdi. O günden sonra da tüm seçimlerde tarafını statükocu ret inkâr ve imhaca derin devleti inşaa eden siyasi partilerden yana kullandı. Kürd halkını bunlara basamak yaptı, kullandı kullanıyor.
İktidar HDP'nin bu karşı tavrına tutumuna karşı, madem öyle işte böyle dercesine başkanlık sistemi için ihtiyaç duyduğu desteği MHP'yi koalisyon ortağı yaparak elde etti.
Bu projenin, yani HDP'yi iktidarın karşısına dikmek, İktidar ile savaştırmak ve iktidarın buna karşı başkanlık sistemi için desteği MHP'de araması projesi statükocu derin devlet patentli olduğundan kuşku yoktur.
O günden bugüne MHP Kürdlerle ilgili kararların da sahibidir.
Kürdleri temsil ettiğini iddia edenler aslında statükocu derin devlet çocukları olduğu böylece açığa çıktı. Gerçekte Kürd halkının evrensel değerler literatüründe yer alan haklı meşru ulusal taleplerini iktidar çözebilir, bu da kavga ile değil müzakere ile mümkündür
Kaynak: Nerina Azad