Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği, Sivil Toplumun Geleceği Projesi kapsamında hazırladığı ‘Sivil Toplumun Geleceği’ raporunu açıkladı.
Sivil Toplum ve Medya Çalışmaları Derneği, Sivil Toplumun Geleceği Projesi kapsamında hazırladığı ‘Sivil Toplumun Geleceği’ raporunu açıkladı. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) mevcut durumunu tüm yönleriyle değerlendiren raporla, sorunların saptanması, kapasitenin geliştirilmesi, etki gücünün artırılması, farkındalık yaratılması ve çözümlerle birlikte gelecek perspektifi sunulması amaçlanıyor.
Rapor için hemşeri derneklerinden meslek örgütlerine, hayır kurumlarından siyasi yönelimli derneklere kadar, 79 ildeki 552 sivil toplum kuruluşunun üyeleriyle görüşüldü. Proje kapsamında ayrıca kanaat önderleri ve siyasi aktörlerin görüşleri alındı. Altı ana başlık altında, sivil toplumun geçmişi, mevcut hali, kurumsal ve bireysel motivasyonları, siyasi iklimin sivil topluma etkisi, sivil toplumun sorunları ile ilgili sivil toplum çalışanlarının düşünceleri ve yaklaşımları incelendi.
Araştırmaya göre, sivil toplum katılımcılarında motivasyonu yüzde 91.9 ile hala yüksek. Ancak aktiflik, etkililik ve kurumsal kapasite konularında büyük bir yetersizlik hissi yaygın. Aktifliğin düşük olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 78.6, azaldığını savunanların oranı ise yüzde 52.6. Kurumsal kapasite, diyalog ve iş birliği ile etkililik konusunda karamsarlar yüzde 50’ye yakın.
STK’ların gücü artırılmalı
Raporun, kapsamı ve yöntemi açısından mevcut durumu ortaya koyan önemli bir çalışma olduğunu söyleyen Proje Uzmanı Emine Uçak, Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin gelişmiş demokratik ülkelerde üstlendiği işlevi yerine getirebilmesi için yasal, finansal ve siyasi ortamın iyileştirilmesi gerektiğini belirtti.
Uçak şu değerlendirmede bulundu: “Sivil toplumda artan umutsuzluğun sebebi, siyasi iklimin yansıması olarak görülebilir. Türkiye’de sivil toplum özellikle 2002 sonrası AB uyum süreciyle güçlendi ve demokratikleşmenin önemli bir mekanizması haline geldi. Kamunun hem kararlara katılım hem de savunuculuk anlamında sivil topluma daha geniş yer verdiği bir dönem yaşandı. Ancak özellikle 2016 sonrasında sivil alan giderek daralmaya başladı.”
Çevreci STK’lar politik kutuplaşmadan uzak
Araştırmanın analisti, siyaset bilimci Nezih Onur Kuru ise yaptıkları araştırmada STK’lara yönelik baskı ve engelleme konusunda katılımcıların ikiye ayrıldığını açıkladı. Sonuçlara göre, yüzde 52.8’lik bir kesim baskı olmadığını düşünürken, geri kalan kısım baskı olduğunu belirtiyor. Baskı ve engellemeler konusunda aktivist mücadele gerektiren ve hükümet baskısına daha çok maruz kalan savunucu grup hariç, tüm gruplarda baskı yok, diyenler çoğunlukta.
Kuru şunları söyledi: “Çevrecilik yükseldikçe, baskı var diyenlerin oranının düşmesi kayda değer bir bulgu. Katılımcıların genelinde sivil toplumda bulunmayı stres kaynağı görmeyenlerin oranı yüzde 48 iken bu oran üst düzey çevrecilik hassasiyeti görenlerde stres hissetmeyenlerin oranı yüzde 53’e yükseliyor. Bu grupta sivil toplumu stres kaynağı görenlerin oranı sadece yüzde 13.6 seviyesinde. Çevre konusunun henüz politik kutuplaşmanın bir alanına dönüşmemiş olması ve tüm kitlelere yayılması ise bu alanı baskıdan daha azade kılıyor.”
Kuru sözlerini şöyle sürdürdü: “Baskı konusunda ise ideolojik bağlılık ayrıştırıcı bir faktör olarak göze çarpıyor. Dindarlık ve milliyetçilik arttıkça baskı var diyenler azalırken, sosyal demokratlık ve feminizm arttıkça baskı hissedenlerin oranı artıyor. Seküler kurumlarda çalışanlarda baskı olduğunu düşünenler yüzde 50’yi aşsa da baskı ve engel yok diyenlerin yüzde 47.5’i bulması önemli. Kadınlarda, gençlerde, eğitim düzeyi daha yüksek olanlarda baskı ve engellerin var olduğunu söyleyenler daha yüksek.”
STK’ların amacı muhalefet değil
Sivil toplumun beş yıl öncesine göre etkisinin arttığını düşünenler yüzde 35 iken, ne arttı ne eksildi, diyenlerin oranı ise yüzde 32.4. Rapora göre, sivil toplumda bulunma sebebi olarak toplumsal sorumluluğu belirtenlerin oranı her grupta yüksek. Fayda yaratma da benzer şekilde sivil toplumda bulunma sebebi olarak sıkça dillendirilen bir diğer motivasyon.
Dindar ve seküler kuruluşlarda çalışanlar arasında daha geleneksel ile daha rasyonel motivasyonlar konusunda farklılaşma var. Dindarlarda hayırseverlik, ahlak ve vicdan öne çıkarken, sekülerlerde toplumsal sorumluluk, toplumu dönüştürme, hak savunuculuğu gibi motivasyonlar daha belirgin. Muhalefet yapma ise tüm gruplarda en arka planda kalan sebeplerden.
Kadınlar inanıyor, gençler ümitsiz
Gençlerdeki motivasyon ve iyimserliğin diğer yaş gruplarına kıyasla daha az yaygın olduğu gözlemleniyor. Sivil toplumun etkisi ise kadınlar ve gençlerin ayrıştığı konu. Bu konuda kadınlar arasında iyimserlik öne çıkarken, gençlerde temkin ve karamsarlık ağır basıyor. Sivil toplumun gelecekteki etkisi konusunda iyimser kadınların oranı yüzde 35.2. Bu oran erkeklerde yüzde 24.2’ye düşüyor. Aynı oran gençlerde sadece yüzde 14.6.
Sivil toplum faaliyetlerinin toplum üzerindeki etkisi konusunda sivil toplumu etkili görenlerin oranı kadınlarda yüzde 41.8. Etkisiz görenler yüzde 15.2’de kalıyor. Bu oranlar erkeklerde yüzde 26.9 ve yüzde 31.3. Gençlerde sivil toplumun etkili olduğunu düşünenler sadece yüzde 17.1. Etkisiz görenler yüzde 24.4. Sivil toplumun gelecekteki etkisi konusunda kadınlar yine iyimser ve bunun oranı yüzde 35.2. Bu oran erkeklerde yüzde 24.2’ye düşüyor. Aynı oran gençlerde sadece ise 14.6.
STK’lar ne umutlu ne de umutsuz!
‘Sivil Toplumun Geleceği’ raporunda, bir yıl içinde sivil toplumun iyiye gideceğine yönelik umutla ilgili şu tablo söz konusu: Umutlu olanlar yüzde 29.2, ne umutlu ne umutsuz olanlar yüzde 40, hiç umutlu olmayan yüzde 30.8. Meslek/sektör eksenli grupta karamsarlık diğer gruplara kıyasla daha hakim. Derinleşen ekonomik buhranla birlikte bu grupta sivil toplumun iyiye gidebileceğini düşünmeyenler çoğunlukta. Genel olarak sivil toplumun tüm kesimleri ümitli olmaktan uzak görünüyor.
Çalışanların maddi koşulları yetersiz
Çalışanlar için maddi koşullar yeterli bulunmasa da sivil toplumda bulunma memnuniyeti ve duygusal tatmin yüksek. İnsan kaynağı da yeterli görülüyor.
Toplumsal fayda ve vicdani tatmin motivasyonunun yüksek olduğunu bildiğimiz savunucu, himayeci, özörgüt ve hayırsever gruplarında sivil toplumda bulunma memnuniyeti daha yüksek. Bu durum duygusal tatmin için de geçerli. Fakat meslek/sektör eksenli grupta memnun olanların oranı düşüyor.
STK’ların devlet teşvikine ihtiyacı var
Ekonomik kriz ile siyasal ve sosyal alanlarda özgürlükler ve bunun sonucu olarak etkinliğin azaldığına dair algı güçlendi. Bütçe ve kurumsal-toplumsal destek bulamama sorunları ön plana çıkıyor. Ekonomik açıdan daha az sorun yaşayan hayırsever ve meslek/sektör eksenli gruplar hariç, tüm gruplarda bütçe ilk sırada.
Çalışma, sivil toplumun alanı daralmasına rağmen Türkiye’nin toplumsal sorunların çözümünde savunuculuk yapma motivasyonunun hala devam ettiğine işaret ediyor. Ancak özellikle hem finans kaynağı hem de insan kaynağı açısından sorunlar var. Bu noktada devletin teşviklerine ihtiyaç var; bu desteğin ve düzenlemelerin tüm kurumlar için eşit derecede uygulanması, ilkesel ve etik olarak hareket edilmesi önemli.
Sivil toplumun kendi içinde de demokratikleşmesi, kapsayıcılığı ve karar mekanizmalarının genişlemesi kritik. Özellikle genç kuşakların sivil alanda gelecek görmesi açısından bunlar hayati önem taşıyor. (Kaynak: Tigris Haber )